SANSÜRE UĞRAYAN DEĞERLİ BİR JEOLOG VE GERÇEK BİR AYDIN : PROF. DR. İLYAS YILMAZER
Prof. Dr İlyas Yılmazer, 1952 yılında Sinop''da doğmuştur.Babası Kastamonu Göl Köy Enstitüsü mezunu bir eğitmendir ve kendisi Göl Ziraat okulundan mezun olmuştur.
Bu nedenle köy enstitülü kökenlidir. Bu özelliğinden dolayı köylüleri ona "Eğitmenin İlyas" diye seslenmektedir. Jeoloji, Hidrojeoloji, Mühendislik jeolojisi, Jeoteknik, ve Jeoçevre konularında araştırmacı, tasarımcı, danışman ve eğitimci olan
Prof.Dr. Yılmazer 46 yıldan fazla iş deneyimlidir. İş yaşamının ilk üç yılında, Tarım Bakanlığında görev yapmıştır. Meslek yaşamı boyunca, 10 yılı aşkın sürede ODTÜ’nde öğretim görevlisi olarak çalışmıştır. Atılım ve Yakın Doğu üniversitesinde dersler vermiştir.
Van Yüzüncü Yıl Üniversitesinde Uygulamalı jeoloji anabilim dalı başkanlığında bulunmuştur (2003-2007). Atılım Üniversitesi İnş. Müh. Bölümünde yarı zamanlı ders vermeyi sürdürmektedir. Jeolojik, jeoteknik, hidrojeolojik ve jeoçevre konularında araştırma ve
çalışmalarını aralıksız ulusal ve uluslararası büyük ölçekli projelerde sürdürmektedir. Son yirmi beş yıl boyunca yurtiçi ve yurtdışında olmak üzere uluslararası projelerde yol tüneli, enerji tüneli ve petrol ürünlerini saklama tünellerinin tasarım ve denetim işlerinde
doğrudan yer almıştır. Otuz bin sayfayı aşkın ulusal-uluslararası makale ve kitapların yazarı olan Yılmazer TMMOB – JMO Bilimsel Teknik Kurul Başkanı ve Onur Kurulu Üyeliği de yapmıştır. TMMOB – 36. Dönem Enerji Çalışma Gurubu (EMO), Ulaşım Çalışma Gurubu
(İMO) ile Kentleşme ve Trafik Çalışma Gurubu (MMO) etkin üyelerindendir. Uluslararası Jeoloji ve Çevre Sempozyumu (GEOENV ‘97) ‘nun genel sekreterliğini 1993’ten 1999 yılına kadar sürdürerek uluslararası bir görevi yerine getirmiştir. “Altın çekiç ödülü”:
Türkiye Mimar ve Mühendis Odaları Birliği Jeoloji Mühendisleri Odası (Şubat 1992): Bu ödül, Dr. İlyas Yılmazer’e uluslararası projelerde, jeoloji mühendisliği ve jeoteknik konularda gösterdiği başarılardan dolayı o dönemin
Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı (1992) Sayın Ersin Faralyalı tarafından verilmiştir.
Ulusal ve uluslararası alanda pek çok deneyimi olan Prof. Dr. İlyas Yılmazer, 1999 Gölcük Depremi sonrasında, Kocaeli, Yalova, Düzce ve
Van gibi şehirlerde bir kısım yerleşim yerlerinin kayalık zeminlere taşınmasına öncü olmuştur ve çok emek vermiştir. Kocaeli Üniversitesi'nin Umuttepe'ye taşınmasında öncü olmuştur. Türkiye’de ayak bastığı her ildeki insanları bilinçlendirmiş ve kamuoyunu, milletvekillerini ve
devlet yetkililerini yapıların kayalık zeminlere taşınması konusunda teşvik etmiştir ve bu konuda ısrarcı olmuştur. İngilizce ve Arapça'yı iyi derecede bilen Prof.Dr. İlyas Yılmazer, İran'da verdiği konferans ile Tahran'da ovada yer alan yerleşim birimlerini ovalardan kaya
zeminlere çıkarılmasını sağlamış ve Mexico City'deki yerlerşim birimlerinin ovalardan kaya zeminlere çıkarılmasını sağlamıştır. Ayrıca Suudi Arabistan'da petrollerin güvenli ve risksiz bir şekilde saklanması için petrol depoları inşasında rehber ve başyetkili olmuştur.
"Deprem ovada yıkar; kayada yıkmaz" cümlesini kendisine motto edinmiş olan Prof.Dr.İlyas Yılmazer, yıllardır gittiği her konferans'da, toplantıda, otumlarda ve halk buluşmalarında; sosyal medyada ve ulaşabildiği tüm yazılı, işitsel ve görsel basında bunu dile getirmektedir.
''Depremde yıkılan ve yıkılmayan yerleri tarihi olarak araştırın şunu göreceksiniz ki yıkım hep yerleşim yeri ova olan alanlardır. Deprem Kıyameti yaşatmanın en kestirme yolu karayollarını ovanın ortasına almaktır. Karayollarını ovaya aldığınızda insanlar yolun yakınına geliyor.
Yollar, yerleşimi ovaya çekiyor. Deprem de sadece ovada yıktığı için büyük acılar yaşanıyor. Bu nedenle de yapay bir afettir. Bütün depremler ovalarda olur. Ovalar, tabiatın sunduğu tarımsal zenginliğin kaynağıdır. Bu kaynağın taşıyıcısı doğa harikası depremlerdir.
Taşımacılığının %96'sını bu ovalar üzerindeki karayolları ve onun çevresindeki yapılaşma ile sürdüren halk, kendi geleceğine ihanet içindedir. Depremin sadece ovada yıktığını 53 senedir bağırıyorum. Ovaların dışına çıkardığımız yerlerde hiçbir zaman yıkım olmadı.
1961 Anayasası'na göre ovaların tarımdan başka bir amaçla kullanılması suçtur. Ovaya giren katildir. Hem insan hem doğa hem de Anayasa’nın katilidir. Yıllardır söylüyorum sesimi duyuramıyorum. Dağlık yerde dağ yamacında yani zemini kaya olan alanlarda deprem asla yıkmaz.
Zira deprem ovada uzun dalga sarsar kaya zeminde ise kısa dalga sarsar. Ovaları yerleşim alanı yapmak, yerleşime açmak zaten anayasamızda yasaktır. Artık bu bilinç oluşmalıdır ve yerleşim ovadan kaya zemine çekilmelidir. Fay hatları ve depremlerin oluşturduğu ovalar
en büyük zengiliklerimizden biridir. Dünyada eşi benzeri olmayan tarımsal ürünlerin yetişmesini sağlar. Ovalar en verimli topraklarıdır. Ovalar bir milletin sofralarıdır. Ovalar yerleşim alanı değil tarım alanı olarak kullanılmalıdır. Bu bilinci ve yönelimi edindiğimiz taktirde
Türkiye deprem bölgesidir ancak deprem risk bölgesi olmaktan çıkar. Türkiye'de deprem tehlikesi taşıyan ovalarda yaşıyan 8 milyonun yerini değiştirdiğinizde sorun kalmıyor. Devlete de trilyonlar kazandırıyorsunuz. Maliyeti ilk etapta 10 milyar dolar.
Bununla çok fazla kazanım olacak. Ovalarda tarım yapılacak ve kazanç elde edilecek. Değeri ölçülemez bile. Verimli araziyi yeniden tarıma kazandıracağız. Avrupa’yı besleyebilecek bir tarım gücü var Türkiye’de'' diyen ve bunun için devletten görev almayı talep eden
Prof.Dr.İlyas Yılmazer'e göre binanın sağlamlığı önemlidir ama yerleşim yerlerini ovalardan kayalara taşımak en önemlisidir ve asıl yapılması gerekendir ve gerçek ve köklü çözüm budur. Ayrıca açıklamarından dolayı sansüre uğrayan İlyas Yılmazer:
"Milyonlarca insanı kurtarabilmek için; bütün yazılı ve sözlü basına özellikle de TV'lere kapımız sonuna kadar açıktır. Ulusumuzun hizmetinde bize bu tür olanakları sağlayan ve bizim konuşmalarımıza
hiçbir sınır koymayan tüm basın kuruluşları hoş geldi sefalar getirdi. Kalemi silahı olan biz yurtseverler, toplumun tüm katmanlarına ulaşmak zorundayız." demiştir. Okuduğunuz için teşekkür ederim huzurlu geceler @PalaBiyikRak73 takip etmeyi unutmayın lütfen
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Türkiye’nin ilk kadın hekimi: Dr. Zaruhi Kavalcıyan
Çoğumuz Türkiye’nin ilk kadın hekimi olarak, Osmanlı İmparatorluğu’nda kadınların tıp fakültesine kabul edilmedikleri yıllarda tıp eğitimini Almanya’da (Würzburg) tamamlayarak hekim olan
Dr. Safiye Ali Krekeler’i (1894–1952) biliriz. Oysa bu onur Dr. Safiye Ali Krekeler’den yıllar önce tıp eğitimini Amerika Birleşik Devletleri’nde tamamlayan Dr. Zaruhi Kavalcıyan’a aittir.
Büyük olasılıkla tarihte ilk hekimler kadınlardı. İnsanların avcılık ve
toplayıcılık yaparak yaşadığı dönemlerdeki ilkel işbölümü, hekimlik işlevlerini kadınlara yüklemiş olmalıdır. Nitekim bilinen ilk hekim tanrılar kadındır. Eski Mısır’ın ilk hekim tanrısı Merit-Ptah’dır (MÖ. 2700).
HATIRLAYALIM❗️HATIRLATALIM❗
😞
Cep telefonu Türkiye'de ilk kez dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel tarafından 1994 yılında kullanıldı.
1- İlk telefonun Türkiye'de kullanıma geçmesinden sadece 9 ay sonra ASELSAN'da görevli 30 kişilik bir mühendis grubu ilk yerli
telefonumuzu ürettiler. Telefonun adı "ASELSAN 1919" idi. 2- Takdir edersiniz ki o yıllarda Samsungmuş, Apple'mış hak getire.. Motorola, Ericsson ve Nokia gibi markalar revaçta. E tabi bir de dünyada cep telefonu üreten 9. ülkenin markası olarak
ASELSAN çıkıyor bir de karşılarına. 3- Aselsan, ASELSAN 1919 markalı ilk telefonundan piyasaya 500 tane sürer. Çok az demeyin, o zamanlar cep telefonu kullanım oranı nüfusa oranla yüzde bir civarındaydı.. Ayrıca cep telefonu da oldukça pahalıydı tabi ki.
ANTAKYA MÜZESİNDE BİR LAHİT YAZISI...
Duvarda yazan söz M.S. 65 yılında vefat eden “Seneca” isimli bir düşünüre ait.
*Para iIe satın aIınan sadakat, daha fazIa para iIe de satıIır.*
*BaşIayan her şey biter.*
*Büyük bir servet, büyük bir köIeIiktir.*
*ÖIüm, bazen ceza, bazen bir
armağan, çoğu zaman da bir Iütuftur.*
*Yeryüzünde gün ışığına Iayık oImayan nice insanIar vardır ama güneş her gün yeniden doğar.*
*Hayatı komedi sananIar, son espriyi iyi düşünsünIer!*
*Yaşıyorsak, haIa umut var demektir.*
*Aza sahip oIan değiI, çok isteyen fakirdir.*
*Hayatı kaybetmekten daha acı bir şey vardır, yaşamın anIamını kaybetmek.*
*Unutmazsan senin, affetmezsen onun canı acıyacaktır. Unutma, affetmek ve unutmak sadece iyi insanIarın intikamıdır.*
*Ey hayat senin bu kadar önemIi tutuIman
öIüm sayesindedir.*
İzmir, Selçuk tren istasyonu meydanında bulunan Atatürk portresi yansıması.
Heykeltraş Mehmet Aksoy beyefendinin kurtuluş yolu çalışması.
Bugün istasyon meydanı dediğimiz yerde, tarihi Bizans su kemerleri ile karşı karşıya olan “Kurtuluş Yolu Anıtı” ismini verdiği eseri yaptı.
Bu eser dünyada eşine az rastlanan, muazzam bir sanat birikimi ve hesaplama yöntemiyle yoğrulmuş bir eserdir. Heykeltıraş Mehmet AKSOY, bu anıtı yaparken tam 3 yıl boyunca güneşi gözlemleyerek hesaplamalar yapmıştır. Bu hesaplar sonucunda koskoca güneşi murcunun ucuna
takarak planladığı eseri gün yüzüne çıkarmıştır. 1995 yılında başlayıp 1998’e kadar azimle, mantıkla, sabırla, sanat ruhu ile kentimize asla unutmayacağımız bir eser bırakmıştır.
Santim santim her milimetresini ince hesaplar ile bezeyen Mehmet AKSOY ’un hesapları sonucu
Arapça olmasın ingilizce hiç karışmasın öz be öz Türkçe olsun.
Bölge bölge farklılık gösteren şivelerimiz bizim zenginliğimizdir.
Dışardan müdahele olmadıkça biz biriz bütünün parçalarıyız.
Yedi bölge insanımızla dilimizle şivemizle biz
Türkiye'yiz.
Karadenizli fadime kendi şivesiyle Trakyalı Safiye ile anlaşabiliyorsa,
Diyarbakırlı Ahmet kendi şivesiyle Burdur'lu Mehmet'le konuşabiliyorsa biz biriz, birlikteyiz dün olduğu gibi bugünde ve yarında ve daima.
Yıllar önce Rahmetli Özay Gönlüm yazmış söylemiş okumuş bi kulak verelim göz gezdirelim bakalım büyük usta "çözde al Mustafali çözde al Mustafali" Türküsünün gerçek hikâyesini kendi şivesi ile nasıl anlatmış.
FESLİGİLLERİN FİKİR BABASI
Şeyhülislam : MUSTAFA SABRİ
Vahdettin'in Damad Ferid Paşa hükümetlerinde dört defa şeyhülislâmlığa getirildi ve "sadrazam" yani "başbakan" vekilliği de yaptı.
* Sevr anlaşmasına olur fetvası verdi.
* Kurtulus savasina karşi çikan fetvalar verdi.
* Mustafa Kemal' e kin kustu.
* Yunan kazanacak ve bu Kemali eşkiyalara haddini bildirecek ardindan Istanbul hukumetiyle anlaşma sağlayacak rahata erecek bu millet diye beyanatlar verdi.
* Yunana direnmek caiz degildir diye Fetva Veren Teali islam Cemiyetinin baskani idi.
* Iskilipli Atifta baskan yardimcisi idi.
* Fetvalari ingiliz ucaklariyla Anadoluya atıldı.
* 1922'de zaferin ardından Türkiye'yi terkedip kaçtı .
* Lozan Anlaşması'ndan sonra hazırlanan "150'likler" listesine alındı
* Romanya üzerinden Yunanistan'a kaçtı,