Şu camide depremzede çocuk eğlendirme olayı üzerine "Müslüman" kesime biraz söveceğim müsaadenizle. Özellikle "Müslüman" diyorum, çünkü sövdüğüm şey İslam olmayacak, bizzat siz ve ikiyüzlü korkaklığınız olacak. Size sizin dini değerleriniz üzerinden söveceğim yani, hazırlanın. :D
Bakın, "Camide müzik sesi duymak istemiyorum" diye bir din yok. Varsa da olmaz olsun, çünkü batıldır o. İslami olarak bile hiçbir sebebi, açıklaması veya dayanağı yok bunun. Gelip de "değer veriyoruz" adı altında taşı toprağı putlaştırıp artistlik yaparak asabımı bozmayın benim.
Müşrik misiniz oğlum siz? Onlar yapıyordu bunu çünkü. Kendi uydurdukları bidatlara, kendi söyledikleri yalanlara, kendi akıllarındaki dine tapıyorlardı. Taşı toprağı kutsal ilan edip onlara "değer" yüklüyorlardı. O "Kurabiyeye önce tapıp, sonra yiyorlardı" denen şey bu mesela.
Mezhepçiliğe ve hadisçiliğe sövmem de bundan, bütün bu saçma hezeyanlarınız, bu putlarınız bunlarla gelişen "Doğruyu yapacağız" düsturuna, korkaklıkla şekillenen ritüellere tapma kültüründen geliyor. Din dediğiniz şeyi buna çevirdiniz tamamen, dine Kuran'da olmayanları koydunuz.
Kuran'da olmayanları geçtim, Kuran'la taban tabana çelişir bir noktadasınız. Size "batılın" hissettirdiği spiritüel bir haz var ve onu din sanıyorsunuz. Tam olarak bütün batıllar da bunu yapıyordu. Peygamberlerin yıkmaya çalıştığı düzeni savunuyorsunuz yani çok ironik şekilde.
"Atalarının dinine tapanlar" da gelip bana İslam ahkamı kesmesin o yüzden. Ha kesecek, çünkü bütün batılların ortak özelliği budur. Bir şeyleri putlaştırıp onlar üzerinden kavga edecek tutkuyla karışık irrasyonel bir haz verirler insana. O yüzden batıllar çok prim yaparlar hep.
Emin olun bu hazzı veganlar da birebir yaşıyor, iklim kriziyle savaşanlar da birebir yaşıyor, SJW tayfa da birebir yaşıyor. İnancınızı dört duvara tepip yaşadığınız şey birebir bu. Yani onlar kötü de siz iyi değilsiniz, aynısınız. "Kimin siki daha büyük" yarışı değil oysa ki bu.
O yüzden de bir şeyin sizin nazarınızda kültürel, siyasi, ideolojik veya gelenek düzeyinde bir "değer" olması, benim de ona koşulsuz şekilde "değer" vereceğim anlamına gelmiyor. Değerler zeminleri özelinde değerlidir ancak, sırf siz değerli gördüğünüz için değerli olmazlar elbet.
Hani kendi kutsal kitaplarınızı da mı okumadınız? Firevun hikayesi bile budur amk. Peygamberlere "Din getirdi" diye kızmadılar, "Batıllarına saldırdı" diye kızdılar hepsi. "Tanrılarımızı tehdit ediyor, bozgunculuğa neden olacak" dediler yani Musa'ya da, İsa'ya da, Muhammed'e de.
Yoksa peygamberlerin geldiği toplumlar inançsız değillerdi, hepsinin edindikleri Tanrılar vardı, savundukları değerler vardı, ibadetleri, ritüelleri ve kutsalları vardı. Hatta bunların bazıları da yaşamaya devam ettiler yeni gelen dinlerle. Biliyorsunuz değil mi bunu gerçekten?
Yani din getirdikleri için değil, geldikleri toplumlarda kutsalların o tapındıkları yerlerde olmadığını, taşta veya toprakta olmadığını söylediklerinden taşlandılar peygamberler. Kabe bile bir tartışma konusu olmuştur peygamber zamanında defalarca, biliyorsunuz sanırım bunu da.
İbrahim'den gelen bir geleneğin sembolüdür Kabe sadece, bir merkez noktasıdır, o kadar. Ki Allah'ın gazabı diyorsanız Allah'ın Kabe'yi kaç kere yıktığını, sular altında bıraktığını da biliyorsunuzdur. Ona öte bir anlam yüklememek için ders alacaksanız bundan almalısınız sanki.
Hatta Kabe demişken daha da güzeli, üzerindeki Hacer el-esved denen ve tavafın başını belirleyen taşla ilgili Ömer'in meşhur bir sözü vardır anlatılan; "Biliyorum ki, sen bir taşsın. Ne fayda, ne de zarar verebilirsin. Eğer peygamber sana güzel gözle bakmasa seni kırardım" der.
Yani peygamberler de bu toplumlara geldiklerinde bundan bahsettiler. Sizin din sandığınız şeyin taban tabana zıddını anlattıkları için, tam da sizin gibi insanlar tarafından dışlandılar. Siz ise bir batıldan, başka batıla atlayıp aynı hınçla sarılır pozisyondasınız. Cidden komik.
O dinler "hak" olmadıkları ve tapınacakları şeyleri yanlış seçtikleri için kaleme alındı İbrahim geleneğindeki her şey yani. "Rab gaybdır" dediler, ki bu sayede toza toprağa ve aklına tapmaktan alıkoymak istediler insanları. "Doğruya yol alın ve anlamı arayın böylece" dediler.
Cami konusundaki hassas çizginiz de o yüzden bok. Bok yani, başka bir şey değil, kusura bakmayın. Buna ne saygı duyarım, ne onay veririm, ne altında ezilirim. Geline noktaya bak anasını satayım, batıla laf atıyorum diye Müslümanlar bana kızıyor, vay amk. Buraya kadar mı düştünüz?
Size bunları işte yol üzerindeki bidatlarınız öğretti. Hadisleriniz öğretti. Mezhepleriniz öğretti. Kuran'ın üstüne 10 Kuran daha külliyat yazdılar, oturdunuz Kuran'ı "yetersiz" görüp din diye onu yaşamaya başladınız. Bu da tuttu, çünkü çok güzel korkuttular sizi. Korku satar.
İktidarlar yönetiminizi kolaylaştırmak için peygamberden yüzlerce sene sonra yazdırdı hepsini de. Kuran'ın seçmece kısımlarından sahte bir hidayet ve abartılmış bir korku türeterek ritüeller çizdi ve sizi hizaya soktular. Günden güne de kararıyorsunuz, çünkü mesnetiniz bir batıl.
"Hadisler olmasa nasıl namaz kılacağımızı bile bilmezdik" diye de bok bok argümanlar sunuyorsunuz sonra. Anladığınız gibi kılın o zaman kardeşim. Bir mezhepleyseniz onlara uyun, uyamıyorsanız ayrılın cemaatten kendiniz bildiğiniz gibi kılın. Zaten doğru kıldığınız da şüpheli ki.
Hani Peygamberin tuvaletten çıkınca ettiği duayı bile biliyorsunuz, ama 4 mezhep daha peygamberin nasıl namaz kıldığında ortak karara varamamışsınız. Hanginizin ki doğru arkadaşım? Vacibiniz ayrı, sünnetiniz ayrı, mekruhunuz ayrı. Neye dayanarak doğruyu kendiniz sanıyorsunuz?
Demek ki hadisler olmasa da nasıl namaz kılacağınızı bulabilirsiniz. Çünkü hadisler varken de bulamamışsınız, görünen o. Kuran'da "Namazı dosdoğru kılın" diyor. Yeterli. Temelleri de bahsediliyor, o da yeterli. Bu yetmiyorsa Kuran eksiktir diyorsunuz, o da yanılmıyorsam şirk. :D
Hatta gelin bu cami konusuna dönüp onu bir de Kuran'dan konuşalım. Kuran'da cami bile geçmez, biliyorsunuzdur bunu. "Mescid" vardır sadece, o da ibadet edilen yer demek. Bu kadar, gerçekten. Kuralları, nizamı, hukuku gayet bellidir ve de naiftir. Nettir yani çizgisi, uzatmaz.
Elbet bir düzen için tek yöne dönük bir nizamda inşa edilir. Onun dışında ibadet edilecek yer temiz ve dikkat dağıtmayacak şekilde şatafattan uzak olmalıdır. Bu kadar. Böyle özel bir durum yaşandı da kirlendi mi? E sonra temizlersin. Oraya böyle saçma sapan anlamlar yüklemezsin.
"Tamam yapılsın da, daha İslam'a uygun olsun bidi bidi" diyenler var. Yapın kardeşim, daha güzelini yine yapın, yaptınız da elinizden alan mı oldu? Sonra tutup "Misyonerler geldi, tatlı dille halkımızın aklını çeliyor" edebiyatı kesen ne idüğü belirsiz hocalar dökülüyor ortaya.
Açıkça sorayım; çocuğu GERÇEKTEN eğlendirecek, çocuğu mutlu edecek ilgiyi verecek veya çocuğa dair bir dirhem pedagoji bilecek kadar çocuğu tanıyor musunuz siz? Tanımaya çalıştınız mı hiç? Yoksa korkunuz, cehaletiniz ve bencilliğinizle çocuğu fark bile etmeden hiçe mi saydınız?
Yani sorun bunun nasıl yapıldığı değil, "depremzede çocuğun psikolojisi" ile "kubbeli taş duvar" arasında önceliğinizi belirleyememeniz. Batıl bu, batıl, başka hiçbir bok değil. Bin tane cami yıkarsın, bir tane o şarttaki çocuğun kalbini kırmazsın inandığın dini biraz biliyorsan.
"Ama neden palyaço?" diyemezsin, ben de bayılmıyorum palyaçoya. Saçma yani. Çocuk için bile entelektüel bir derinliği olan bir eğlence değil aslında. Ama renkli en azından, yetişkin birisinin kendileriyle öyle ilişki kurmasını çocuk seviyor. Daha iyisini yaptınız da dur mu dedik?
1000 senedir Hacivat ile Karagöz'den, (ki felsefesi ve içeriği muhteşemdir benim nazarımda hiç laf etmem gerçekten Orta Oyunu'na ama) onun bile ruhuna tecavüz ederek vermekten başka ne verdiniz? Çocuğu zerre tanımayarak, ona karşı bile bencilce yaklaşarak çocuğu siz kaybettiniz.
Bu işin palyaçoya varması sorunsa bile onun en son sorumlusu çocuk. Ama hala bunu yargılayarak bunun hıncını depremzede çocuktan çıkarabileceğinizi sanıyorsunuz. Sizin dininiz yerin dibine batsın cidden. Caminizi alın tepe tepe kullanın bütün ciddiyetinizle ve sıkıcılığınızla.
Şu anda misal muhalefetin eleştirirken sürekli kullandığınız "YAPMAZUK, ETMEZUK" kültürünün dini leş bir karşılığı yani yaşadığınız. Hem de çocuğa karşı, depremzede çocuğa karşı, yani en yapmamanız gereken insanlara karşı bencilce bunu yapıyorsunuz. Önceliklerinizden sapmışsınız.
O yüzden de inancınızın özünde bir cevher olması, onun üzerini boklarla kapattığınız gerçeğini değiştirmiyor, kusura bakmayın. O boku atmadığınız sürece de böyle önceliklerinizden saparsınız ve nefret kazanırsınız. Bundan çekinmiyor olabilirsiniz, ama haklı olan siz değilsiniz.
Cami denen yere herkes girmeli, elbet belli uyulması beklenen kurallar olur ama depremzede çocuklar için orada yapılan eğlence üzerinden din duyarı kasmak gerçekten tek kelimeyle iğrenç. Başka bir şey valla değil, sadece iğrenç. Parti vermiyorlar amk, depremzede çocuk eğliyorlar.
Ki böyle zamanlar haricinde de camiye herkes girmeli. Çocuklar içeride koşturmalı. Bunlar insanları dinle yakınlaştırır. "Kapıları açık, isteyen girer" diyorsunuz da öyle bir hale getirildi ki iş inanın namaz kılmak haricinde giresi gelmiyor. Bu hale ben getirmedim bu işi inanın.
Bu tavrınızla, bu sıkıcı "doğruculuğunuzla", yersiz öfkenizle, bencilliğinizle, korkaklığınızla, dini insandan söküp alan ve "en ufak hataya veya şımarıklığa" depremzede çocuk için bile müsaade etmeyen sertliğinizle siz yaptınız. Hala da yapıyorsunuz bakın, aha yani, yaşanıyor.
Şu hikayeyi o kadar çok kişiden duydum ki gerçekten; bugün Türkiye'deki azımsanamayacak sayıda insan için cami deyince akıllarına gelen şey çocukken Kuran kursunda ya yedikleri, ya da arkadaşlarının yediği dayak geliyor. Sonra "İnsanlar İslam'dan korkuyor" falan, neden acaba?
Bir siz misiniz amk doğru? Allah'ı mı kurtardınız o dosdoğruyu savununca ne oldu? Hiç mi esnekliğiniz yok, tahammülünüz yok? Yok işte, ödünüz kopuyor çünkü Allah kızar bize diye. Depremzede çocuğun bile yakasına yapışacak, yaptığınızın bu olduğunu göremeyecek kadar düşmüşsünüz.
Bakara Suresi'nin hikayesini bilirsiniz, Musa "İnek kesin" der, insanlar da "dosdoğru yapacağız" bahanesiyle uzatırlar da uzatırlar. "Yok nasıl inek, yok tam nasıl" derler. Musa da sabırla cevap verir ve en sonunda keserler. Sonra Musa "Neredeyse emredileni yapmayacaklardı" der.
Aha yaşadığınız dinin özü tam olarak bu, kusura bakmayın. Yapmanız gereken de, öncelikleriniz de apaçık ortadayken onları göremiyor, teferruatlara takılıyorsunuz. Bu yaptıklarınızın ne yara bıraktığını bile görmeden "doğru" pazarlıyorsunuz. Size kalsın doğrunuz eğer doğru buysa.
Ya da daha acısı fark etmenize rağmen "Allah mı, bunlar mı?" diye sorup korkuyla kendi götünüzü kurtarma derdine giriyorsunuz belki. Ki benim anladığım batıl da bu. Allah bunu affeder mi bilmem, ama umarım affetmez. Bu kadar düşmemeli çünkü "yeryüzündeki halifesi" dediğiniz şey.
Yani özetle durum şu; en başta sizin dininizi size öğretmek benim işim olmamalı amk ya. O kadar da değil. Bırak bana sövmeyi, benimle çatışmayı veya bana şu açıklamayı yaptırmayı; bu savunduğum şeyi başta siz savunmalısınız. "Cami" diye put yaratıp savunacak kadar düşmemelisiniz.
Ama işte Müslümanlar gerçekten birçok konuda zihnen çürümüş bir noktada ve İslam karanlık çağını yaşıyor. Değerlerini, önceliklerini belirleyemiyorlar, doğrularını çizemiyorlar, bunları da çizemeyecek kadar cahiller. Cehaletleri de mezheplerinden ötürü meşru hale gelmiş durumda.
Üzerine "din" etiketi yapıştırılan her şeye tapıyorlar, adına da "dini değer" veya "dini hassasiyet" diyorlar. Müşriklerden farkınızı anlayamıyorum birçoğunuzun, kusura bakmayın. Ki bu benim umurumda değil, ben söylerim, hayatıma devam ederim. Hayat sizin hayatınız, yaşayın amk.
Eğer benim hayatıma doğrudan müdahale ederseniz o noktada tavrımı koyarım. Ondan öte böyle söylerim, devam ederim. Beni din düşmanı görmekte de özgürsünüz, eksik görmekte, yanlış anladığımı düşünmekte de özgürsünüz. Sizin dininiz size olsun, benimki bana olsun, yaşayıp gidelim.
Ki bu dünyada bir şeye üzülecek olsam, dinlerin bu kadar büyük bir cehaletin eline kalmış olmasına ve bu durumun yarattığı karşı kibirli tutuma üzülürdüm. Ama bir noktada anladım ki bu bile benim işim değil, ben kendimden sorumlu olabilirim sadece. Böyle olacakmışsınız demek ki.
Yani aslında insanların inanmasının bende sınıfsal bir karşılığı olması arzuladığımı fark ettim ve bunun bile başlı başına çok büyük kibir olduğunu görünce adım atabildim. Kendimi bundan sıyırmakla geçti epey bir zamanım da. Benim hakkımda ne düşündüğünüz umurumda değil artık.
Ben buna bile üzülmezken yani sizin beni bir şeyle üzmeniz veya tehdit etmeniz zor artık. Doğru bildiğimi söylerim, doğru gelen yorumu da dinlerim. Yüzüklerin Efendisi değil bu, nasıl yaşamanın iyi olduğuna odaklanmış, binlerce yıldan damıtılmış antropolojik bir ontoloji kitabı.
Ondan öte bu lafları benden duyabilirsiniz, ona göre beni takip edin. Yoksa gelemiyorsanız da etmeyin. Hoşlanmıyorum ben birçok Müslümandan, üzgünüm. Ama kibirden değil, bu gelenekle çelişip bu geleneği sahiplendiklerinden ötürü onlarla bir olmak istemiyorum. Minnoşluk yapamam.
Velhasıl batıllarınız size kalsın, Allah bana yeter. Şunu anlayın ki kimse sizi provoke etmek için yapmadı camide o işi. Sadece şartların getirisi münferit bir olaydı. Böyle bir durumda camide bunlar olur. Hatta oldu. Olacak. Olmalı. İşinize gelmiyorsa daha iyisini siz yapın.
giresi gelmiyor kimsenin*
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Post modern propagandanın kullandığı en sinsi şeylerden birisi; bozulmaya meyli olan bir şeyi korumanın anlamı olmadığını ısrarla öğütlemektir. Bu sayede önce kaybolmanızı sağlar, sonra gerçeği itibarsızlaştırır, sonra da siyaha beyaz, beyaza siyah diyeceğiniz bir yere getirir.
Mesela aile, mesela ilişki, mesela inanç, mesela ahlak normları, mesela, mesela, mesela. O yüzden bugün en fahişeler en ahlaklılar oldu, en imansızlar "Allah varsa esas cennete biz gitmeliyiz" noktasına geldi, en vatan hainleri de kendisini en vatanperverler ilan edebiliyorlar.
Hepsinin temel argümanı çünkü "kaçındığı değerleri aşağılamak" üzerine dikkat ederseniz. "Şöyle inançlı olacağıma, inançsız olurum daha iyi" gibi, "Götten verip bakireyim diyeceğime, istediğime veririm daha ahlaklı" gibi kıyas argümanlar üretirler sadece. Çünkü normu negatiftir.
"Tayyip iyi siyasetçi" deyince "Reisçi" diye kızıyorsunuz bir de amk. Adam iyi siyasetçi ve bu kazandırıyor işte. Sadece susacağı yerde susarak ve konuşacağı yerde (dedikleri sizin hoşunuza gitmese bile) konuşması gerekeni konuşarak kazanıyor adam. Şu şartlarda bile kazanıyor.
Depremde sustu. Özellikle sustu ve karşının hata yapmasını bekledi. 1 hafta sonra çıktı, "Milletimiz ve devletimiz el ele vermiş bu felaketin yaralarını sarmaya çalışırken bunu bozmaya çalışanları deftere not alıyoruz. Ama gün hesap sorma günü değil" dedi kızgın bir ifadeyle.
%100 bilinçli ve kasıtlıydı. "Ben işimin başındayım, durum çok ciddi ve bu olay siyaset üstü bir olay şu anda" dedi yani. Ve sizi provoke etti. Kaybolup sonra çıkıp bunu demesini yediremediniz. Aptal olduğunuz için düştünüz buna çıkıp BİG BROTHER, DİKTATÖR geyikleri yaptınız.
Muhalefette resmen "Yahu Tayyip'e karşı kime oy vereceğimizi söyleyin artık" gerilimi var. Ahah gerilimdeki saçmalığa bak, sakin olun biraz ya. Kimi seçerlerse seçsinler 2. turda Tayyip'le o yarışacak biliyorsunuz değili mi? Esas yaşadığınız veya yaşamanız gereken gerilim başka.
Aralarında anlaşıp bir tane aday çıkarmaktan bile aciz bu grup yönetime gelirse ne yapar? Esas bunu sormalısınız. Hatta öfkenizin altında bile bilinçli olmasa bile bu yatıyor belki. "Sırf AKP gitsin diye aday bile çıkarmayan adamlara mı muhtaç kaldım?" diyorsunuz yani içten içe.
Ki böyle hissetmeniz iyi. Nefret siyasetinde boğulmuş ve dünyadaki tek isteği amasız, lamasız, cimisiz ve aksini düşünmeksizin AKP'nin gitmesini isteyen nefsinizin arkasında hala çalışan bir beyniniz olduğunu gösteriyor. Düşündüğünüzün bile bilmeden düşünüyor olabilirsiniz yani.
Deprem bölgesinde bağıran Bahçeli hakkında demeye çalıştığımı Mehmet Akif de şöyle söylemiş bir yerde. "Depremzedelere bağıramazsın" dediğim şey bizzat "deprem mağdurunun kendisi" olmak zorunda değil. Depremzedelerin yanında sağa sola da bağıramazsın.
Bu söylediğim "Cenaze evinde kavga çıkaramazsın" kadar basit bir ahlaki norm. Cenaze evinde birisi seni taciz etse, tahrik etse bile kavga çıkarmazsın. Özellikle oraya dahil olma şeklin buysa. Oturup tabi bu konunun etik boyutundaki detaylarını tartışmayacağım uzun uzun şimdi.
Yani elbette birçok alternatif yorum yapılabilir bu konuya felsefi düzlemde, ama sivil siyasette bir siyasetçiysen "popülist" olmak zorundasın işte. Popülist tutum da bu basit kodların tekrarını ister. Kimse orada senin bağırıp çağırmanı görmek için durmuyor, kendine geleceksin.
Maraş depreminden etkilenen, bu afette belki mallarını, belki işlerini, belki sağlıklarını, belki uzuvlarını, en önemlisi belki sevdiklerini ve hatta belki bunların hepsini birden kaybeden sevgili vatandaşlarım; müsaadenizle bir sonraki felakete kadar unutuyoruz artık biz sizi.
Kızıp gönül koymayın ama bize lütfen, unutacağız elbette. Hayatımızın sonuna kadar bununla nasıl yaşayabilirdik ki? Şu an asla unutmazmışsınız gibi geliyor mutlaka ama inanın siz bile unutacaksınız. Unuturuz biz, insan böyledir. Hem ne yazık ki, hem de şükürler olsun ki unuturuz.
Siz de unutacaksınız elbette. Travmaları ise bir ölçüde de olsa mutlaka sizle bir ömür gelecek artık. Travma unutmamak demek değildir çünkü. Hatırlamak kanatır, travma ise izi kalmış sekeldir ve ağır travmalar asla yüzde yüz iyileşmezler. Varlıklarını dönem dönem hatırlatırlar.
"Hitler iktidarının 5. senesinde dünya nüfusunun %3'ünün ölümüne neden oldu amk" dedim diye engellemiş beni ahah. Adam ciddi ciddi Erdoğan'ın Hitler'den ve Mussolini'den daha gaddar olduğunu düşünüyor. Hani bir kıyas mübalağası falan yapmıyor bakın, ciddi ciddi böyle düşünüyor.
Adamın aklında eline güç geçse cihad ilan edecek bir Erdoğan var resmen. Hadi bu ihtimali kabul ettim. Ben çok olasılık vermiyorum buna ama büyük de konuşamam. Olmaz olmaz diyemem yani, dünya bu. Hadi bunu kabul ettik diyelim yani, neticede çekinceleri olabilir tabi bir insanın.
Ama bundan %100 emin konuşmak ve bu ihtimali sanki olmuş bir şeymiş gibi ele alıp hali hazırda yaşanmış tarihin en büyük karanlığına kıyas koşmak, onunla da yetinmeyip onun üzerine koymak cidden anlatamayacağım kadar komik. İnsanın aptallığının sahi bir alt sınırı yok amk ahah.