Değişmeyen kural: eğer üçüncü tarafa ahlak dışı davranılmasına göz yumduğunuz bir ilişki içindeyseniz, o zehirli ok aynı yerden eninde sonunda size de dönecektir. Başkasını aldatan sizi de aldatacak, başkasının ayağını kaydıran yarın sizinkini de kaydıracaktır.
Birine zorbalık yapan sizin arkadaşınız mı? Dedikoducu kişi sizin tarafınızda mı? Buna rağmen onu engellemek yerine kaba kahkahalarınızla gülüyor musunuz?
Yarın da size gülünecek.
“Ama bana yapmaz…”
Hah yapmaz. H harfinin neye işaret ettiğini iyi biliyorsunuz.
Şu ilkeyi tekrar tekrar vurguluyorum: insanların davranışları başkalarıyla değil “kendileriyle” ilgilidir.
Eylemden etkilenenlerin ismi değişse de eylemi yapanlar asla değişmez. Yanımda diye ses çıkarmadığınız her kötülük, bir gün kendi sonunuzun sebebi olacaktır.
Sizden başka kimse sonsuza dek sizin tarafınızda olmayacak. Hiç kimseyle kırılgan, onurdışı, toksik ve zorbalık anlaşmalı ilişkilenmeye girmeyin.
Ahlak için yapmıyorsanız, ki öyle olsaydı şu ana dek vazgeçmiştiniz, aldığınız üç şeyi on katıyla kaybetmemek için, vazgeçin.
İnsanları insanca bir yaşam ve temiz ilişkilere tamamen pragmatik önermelerle ikna eden o kız… Size de çokça kalp.
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Kime baskı yaparsanız; ona daha büyük bir azim, inat ve direnme gücü bahşedersiniz.
İnsan tabiatı gereği boyun eğen varlık değildir, bugün sindirdiğiniz kişi yarın sizi sindirme imkanı arayacaktır.
Kimse hiçbir şeyi “unutmaz.”
O yüzden, herkesin iradesine, yaşamına, kişisel alanına saygı duyun. Fikirleri özgürce tartışın, bastırma ve kontrole girmeyin.
Yakında Sokrates gibi seyyar felsefeci olarak sokak sokak gezeceğim.
“Yapmayın, etmeyin, insanları sevin kuzum” diye falan da değil, çoğu kimse bu cümleyi anlamaz. Onun yerine “kendinizi seviyorsanız insanlara kötülük yapmayın” diye.. ✍🏻
Felsefe tarihi okumanın kazandırdığı üç farkındalık var: Bir, orijinal sandığınız birçok fikriniz önceden düşünüldü. İki, sarsılmaz sandığınız birçok düşünce ya çürütüldü ya da eleştiriye fazlasıyla açık. Üç, zihin yanılmaya açıktır ve fikirlerinde daima mutevazı olmalıdır.
Dört: aklın yolu bir değildir, eşit zeka ve benzer ahlaka sahip bireyler farklı düşünceler benimseyebilir. Tek önerme devasa farklı sonuçlara yol açabilir.
Beş: kendinize yanılma payı koymanız korkak olduğunuzu değil, öğrenmeye açık olduğunuzu gösterir.
Birkaç tane daha.
Altı: kendiniz için özel biri olmanız, fikirlerinizin özel olduğunu göstermez. Mantık usturasının dişlerine takılmaktan muaf olacak hiçbir düşünce yoktur.
Yedi: iyi insan olmanız, doğru fikirlere sahip olduğunuzu göstermez. İlki ahlaki, ikincisi analiz ve tutarlılık sahasıdır.
Sırf parası var diye gold-digger kadınlar tarafından kullanılıp atılan erkekler, bu ülkenin özgür iradesiyle tek eşli ilişki yaşayan kadın ve erkeklerine nasihat vermese keşke
1. Tek eşli ilişki yaşayan erkekler eziktir. 2. Tek eşli ilişki yaşayan kadınlar değerli değildir, mecburiyetten değer görmektedir.
Yani kadınlar bu otoriter ilişki tipinin kırılgan tarafıdır, erkek zengin olsa da kadın değerli olamaz.
70 IQ puanı olmayan bu toksik erkek modelini besleyenler de maddiyat açlığı çeken kadınlardır bu arada.
İki lüks yemeğe çıkmak için yüzüne bakılmayacak tiplere hürmet göstermek yerine çalışıp iş kurup kendi konforlarını kazansalar, böyle vasatlardan nasihat dinlemeyiz biz de.
Kalabalık ve gürültü aldatıcıdır. Gün sonunda size sadece kendiniz, kendi yetenekleriniz, kendi gerçekleştirdikleriniz kalır. Sizinle alakalı olmayan hayatların dedikodularıyla uğraşmak yerine tüm odağınızı kendinize çevirdiğinizde, enerjinizin nasıl yükseldiğini görüyorsunuz.
Bunun sebebi insanların en büyük güdüsünün menfaat olduğunu görmeme ısrarınızdır.
Şimdi bu kişilerle arkadaşım, şurada çalışıyorum, tüm odağımı onlara verebilirim, bu ortamda güvendeyim hisleri sizi uyuşturarak kendinize odaklanmanıza gerek yok yanılgısını yaratır.
Oysa bunların hepsi kırılgandır ve bir anda yıkılabilirler.
Hayatta her şey bir anda değişir.
Gerçek olan, siz, aileniz ve birkaç dostunuz dışında herkesin geçici olduğudur.
Yeni insanlarla elbet ilişkileneceksiniz, ama asla kapılmayacaksınız. Sonra üzülen siz olursunuz.
Akşam Hannah Arendt’in felsefesini anlatacağım, şu alıntısına bayıldım: “en radikal devrimci bile, devrimi gerçekleştirdikten sonraki gün kendi sistemini korumak için muhafazakar olur.”
Hannah Arendt bu duruma iki örnek verir: Fransız devrimi Jakobenleri ve Lenin’in iktidarı.
İkisi de özgürlükçü fikir kulüplerince desteklenmiştir. Ne var ki, iki grup da gücü elde ettikten sonra aynı fikir kulüplerini kapatmıştır. Zira artık amaç özgürlük değil, kontroldür.
Türkiyede ciddi bir modern politika & ahlak felsefesi ve haklar tarihi boşluğu var.
Metafizik patinajların sebebi bile bu. En basit soruları soyut, aşkın ve sanatsal anlatılara indirgeme sebebi de bu.
İlk fırsatta bu boşluğu doldurmak için çeşitli yayınlar yapmak istiyorum.
Modernizm eleştirilerini severim, fakat bunların modern değerleri de aşacak düzeyde bir ahlak konsepti geliştirmiş insanlardan dinlemem kaydıyla.
Aksi takdirde “ama modernizm böyle, neoliberalizm bizi böyle yaptı :(“ demeleri komedi.
Kadınların hukuki statüsünü kafasında halledememiş, onun yaşam görevinin babasını/kocasını memnun etmekten ibaret olduğunu düşünen insanlardan dinleyecek bir modernizm eleştirim yok.
Yani senin modern dünyayı eleştirebilmen için öncelikle “ya hakikaten, ne rasyonel-tutarlı ahlak sistemi var” denilecek yeni bir temel kurman lazım.
Savaş esiri kadın cinsel metamız olabilir diyen biri modern kadınların marka ürünlere düşkünlüğünü eleştirip kafamızı ütüleyemez.