Dönemin operasyon mecrası Taraf'da da yazan Bilici, aynı yazıda Rumeli'den gelenlerin etnik Türk olmadıkları gibi komik genellemede de bulunmuştu.
Genellemeleri arasında tüm Anadoluluları muhafazakar, Rumeli göçmenlerini de Batılı/laik saymak ve "başkentlerini" ayırmak da vardı:
Siyasal İslamcıların resmi platformu Yeni Şafak'ta yazan Bilici, Balkan kökenliler ile Anadoluluları ayrıştırmak için elinden geleni ardına koymamıştı:
Ona göre Rumelililer ayrıcalıklı bir azınlıktı.
Rumelililer laik cumhuriyet isterken Anadolulular GERÇEK DEMOKRASİ istiyordu :)
Bilici'nin "Rumelili ve Kafkasyalılara karşı Anadolular" yazısı üzerinde bu kadar durmamın nedeni, bu yazının bir manifesto gibi siyasal İslamcılar ve hatta Kürt milliyetçileri tarafından baz alınıp kullanılması.
Bilici, irticayı da bu mücadele içinde temize çekmeye çalışmıştı:
Michigan Üniversitesi öğretim görevlisi Bilici'nin bu ayrımcı yazısını bağladığı nokta, Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı seçilmesiyle "Anadolu Türkleri"nin, "Rumeli Türkleri"nin iktidarına son verecek olmasıydı!
Rumeli göçmenlerine saldıranların asıl derdi Atatürk'tür.
Ahmet Altan, operasyon mecrası Taraf'da 2009'da yayınlanan yazısında, Atatürk'ü "Anadolu'da Selanik yaratma tutkusu olan diktatör" diye lanse edip yine Selanikliler-Anadolulular ayrımını körükledi: risalehaber.com/buyuk-selanik-…
O dönem siyasal İslamcı ve liberallerle hareket eden Kürt milliyetçileri de, göçmen-yerli gerilimi marşları söyleyen koroya katılmıştı.
BDP’li Sırrı Sakık mecliste,
“sonradan bu ülkeye gelenler, Kafkaslardan Boşnaklardan (!) gelenler siz bu ülkenin sahipleri değilsiniz” demişti.
Rumeli (ve Kafkas) göçmenlerine saldırılar 2005-2015 arası yoğunlaştı.
Zaman gazetesinden Ali Bulaç,
"Şifahi rivayetlere göre (mübadelede) Makedon ve Selaniklilere (maddi) öncelik tanındı, 'çok dindarlar' ihmal edildi"
diye yazarak, söylentileri ayrıştırma için kullanabilmişti.
Yine Ali Bulaç, 2010 Referandumu'nda AQP'nin anayasa teklifine hayır diyenlerin Türk olmayan Rumeli ve Kafkas göçmenleri olduğunu yazdı.
%58 ile referandum kazanmak yetmemiş, %42'lik muhalefete baskı yapmak için her türlü bel altı, ırkçı saldırılar pervasızca yapılıyordu!
Rumeli göçmenlerine saldıran A.K. partisi yandaşı yazarların Rumeli göçmenlerinin tamamını Türk saymazken Anadoluluların (Kürtler hariç) tamamını Türk sayması ilginç bir algı yönetimidir.
Üsküp göçmeni Mehmet Y. Yılmaz, bu iddia sahiplerinden Ali Bulaç'a şöyle cevap vermişti:
Ali Bulaç gibi kanıtsız, şifai rivayetleri dillendirenlerden biri de R.T.Erdoğan.
1989'de Bulgaristan'daki baskılar yüzünden Türkiye'ye göç emek zorunda kalan Bulgaristan Türkü kadınların, Bursa'nın parklarında ahlaksızlık yapmaya başladıklarını söyledi!
Rumeli göçmeni nefreti yansımalarından biri de Akçakoca Müftüsü'nün basına yansıyan sözleriydi.
Selanik göçmeni kadroların %90'ının Sebataycı olduğunu söyleyen müftünün, Trabzon'un geç dönem Müslümanlaşmış Ermeni köylerinden birinden olduğu ortaya çıktı.
Yukarıda örneklerini verdiğim Rumeli (ve Kafkasya) göçmenlerini hedef alan yazıları yazanların birçoğunun daha sonra FETÖ bağlantısıyla tutuklanması veya bağlantılı olması tesadüf olmasa gerektir.
Bu bölücü yazıların yazılma dönemi de iktidarla FETÖ'nün arasının iyi olduğu dönem.
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Gezi üzerinden 11 yıl geçti.
Twitter'de sahte isimle ahkam kesen ergenler o zamanlar altlarına sıçıyordu.
Bu yaşı tutmayanlar veya unutanlar için Gezi'den değil, öncesindeki 1 aydan bahsetmek istiyorum, çünkü Gezi durup dururken çıkmadı, adım adım geldi, daha doğrusu getirildi.
Nisan 2013.
Az sayıda sanatsever, Emek Sineması'nın kapatılıp AVM yapılmasını protüesto etmek istiyor.
Dünyanın her yerinde şehir hafızasını korumak için yapılabilecek basit bir eylem.
Polis'in tepkisi ise sanatsever gruba gaz bombası ve tazyikli su ile müdahale etmek oluyor:
Mayıs, 2013.
Beşiktaş'ın maçı var.
Beşiktaş semtinde taraftarlar yola çıkıp takımları lehine tezahürat yapıyorlar.
Taraftarların arasına giren iki motosikletli polisler, tam ortalarından geçerken silah çekip havaya ateş açıyorlar!
Sözde Osmanlı ailesi düğününde "Osmanlı'yı sürenleri lanetle anıyorum" diyerek Atatürk ve TBMM'ne hakaret eden Şevki Yılmaz, yıllar sonra yine hakaret ve yalanla gündem oldu.
Gençler bilmez, bizim gençliğimiz bunun fitneleriyle geçti.
Hem soyunu sopunu, hem geçmişini anlatalım:
Şevki Yılmaz İzmit doğumlu ama Rizeli. Nedense Rize'den Atatürk düşmanı çok cıkıyor (öyle olmayan çoğunluğu tenzih ediyorum).
Büyükköylü.
Köyünün 1913 öncesi ismi Mervan/Leroz Mavran.
1530 tarihli Osmanlı tahrir defterine göre köyde 46 hane Hristiyan, 4 hane yeni Müslüman varmış.
Şevki Yılmaz'ın köyünün ismi Rumca, bazı kaynaklar Hemşinli/Ermeni köyü olduğunu yazıyor (kaynakları sonda vericem).
Osmanlı kayıtlarında Hristiyan köyü ancak tam kökeni bilmek için detaylı araştırmak gerek.
Şevki Yılmaz'ın babası 1922'de İzmit'e göçmüş, Karamürsel müftüsüymüş.
Somali cumhurbaşkanının oğlunun Türkiye'de çarptığı motokuryenin hayatını kaybetmesi ve katilin kaçması üzerine alevlenen tartışmalar bana 187 yıl önce yaşanan bir olayı hatırlattı:
1836 CHURCHILL VAKASI
Osmanlı'nın ne zamanlar, ne durumda olduğunu gösteren ibretlik bir olay bu.
İstanbul'da yabancılar genelde Beyoğlu ve Avrupa yakasının boğaz köylerinde yaşarlardı 1800'lere kadar.
Ancak 1831'de yaşanan büyük bir yangında pekçoğunun evleri yanında kadıköy, Moda civarına yerleşenler çok oldu.
Kapitülasyonlar nedeniyle aşırı şımarık ve ahaliyi çok rahatsız eden hareketlerde buunuyorlardı.
Kadıköylüler bu yabancılardan illallah dedi (gayrimüslim yerliler değil, yabancılardan bahsediyoruz bu arada).
Yabancılar Kadıköy çevresinde, evlerin arasında tfükleriyle dolaşıyor, tavuklara bile ateş edip kafalarına göre avlanıyorlardı mesela.
1815 yılında İzmir'e yerleşen İngiliz vatandaşı William Churchill daha sonra İstanbul'a taşınmıştı ve yukarıda bahsettiğim nerdenlerden dolayı Kadıköy'e yerleşmişti.
Bir süre, Amerika Birleşik Devletleri Sefâreti'nde kâtiplik yaptı. Olmadı, ticarete girdi. Bir yandan da bazı Avrupa gazetelerine muhabirlik yapıyordu.
Aslında işsiz güçsüzdü. Üstelik alkole de çok düşkündü. Neyse bu İngiliz vatandaşı 1836'da, arkadaşlarıyla içtikten sonra yanına oğlnu da alıp, sarhoş kafayla Kadıköy civarında ava çıktı.
Neredeyse tüm dünyanın desteklediği haklı Filistin mücadelesi, nasıl oldu da bugün neredeyse herkesin kınadığı bir kimliğe dönüştü?
Buyrun okuyun:
Yaşı yetenler İsrail-Filistin çatışmasının önceki dönemini hatırlar:
İsrail gene aynı dinci terörist devlet İsrail idi ama Filistin mücadelesini HAMAS değil FKÖ (Filistin Kurtuluş Örgütü) veriyordu.
FKÖ, bugünkü İslamcı terörist HAMAS'tan çok farklıydı:
Sokaktaki masum Yahudilere zarar vermez, direkt İsrail devleti ve ordusunu hedef alırdı genelde.
İsrail devletinin terörüne karşı bu duruş, büyük bir ahlaki üstünlük sağlardı FKÖ'ye ve dünya çapında sempati uyandırırdı.
>>
>
Filistin mücadelesinde FKÖ'nün başı çekmesinden rahatsız 3 grup vardı:
- İsrail
- ABD
- Siyasal İslamcılar
Türkiye'deki siyasal İslamcılar mesela o zaman Filistin mücadelesine asla destek vermezdi çünkü FKÖ dinci değildi, sola meylediyordu.
Türkiye'de Filisitn mücadelesinin en büyük destekçisi solculardı mesela (fotoğrafta Cem Karaca İzmir Fuarı'ndaki Filisti standında)
>
>
İsrail ve ABD, mücadelesi ile tüm dünyada sempati toplayan "solcu" FKÖ'yü zayıflatmak için, dünyanın birçok yerinde kullandığı taktiği kullandı:
Karşılarına çıkan bu örgütlü, ideolojisi olan, sınıf mücadelesi de veren karşıtlarını, din ile zayıflatmak...
Bu projenin bir de ismi vardı:
YEŞİL KUŞAK.
ABD ve İsrail, asıl korktukları sol gücü zayıflatmak için, Fas'tan Afganistan'a, Türkiye'den Filistin'e kadar tüm İslam coğrafyasında radikal dinciliği desteklemeye başladı.
Örneğin İsrail, hapisteki Filistinlilere tüm gün Kuran yayını yapıyordu.
Filisten'deki solcu liderleri yok ederken, dinci liderlere serbestlik sağlıyordu vb.
Evet, baklava her yerde yapılır ama hiçbiri Trakya'da (özellikle bayramlarda) yapılan ev baklavasının yerini tutamaz!
Bu iddiama karşı çıkan çok oldu, gene olacak ama dünyanı başka hiçbir yerinde böylesini yemedim. Yemeden yargılamayın.
#TrakyaBalkanLezzetleri
9⃣
TRAKYA SİNİ MANTISI
Bize özgü, farklı bir mantı bu.
İçinde pirinç ve tavuk/hindi/av eti oluyor.
Fırında pişiriliyor.
Kahvaltıda bile yeniyor.
Benim bildiğim yapan restoran yok.
Yapılışı ekte, isteyen evde kendi yapsın :)
https://t.co/0iDzk0REF1trakyagezi.com/trakya-sini-ma…
#TrakyaBalkanLezzetleri
🔟
KAVALA KURABİYESİ
Türkiye'den Yunanistan'a gidenlerin artmasıyla ünlendi oysa Trakya'da Bademli Kurabiye diye yapılırdı.
Yunanistan'da yapanlar da buradan göçenler.
Tatlı konusunda biraz zayıfız ama yok da değiliz!