Eflak prensi Brâncoveanu, Osmanlı'ya bağlı bir Boyar olarak Eflak'ı yönetirken, Ruslar onunla yakınlaşmak için hediyeler gönderdi.
Ama Ruslar aynı zamanda Boğdan beyi ve Brâncoveanu'nun can düşmanı Dimitri Kandemir ile de yakındı.
Brâncoveanu Rusların hediyelerini geri gönderdi.
Bu arada İstanbul'da önemli bağlantıları olan Dimitri Kandemir, Brâncoveanu'nun Prut Savaşı'nda Ruslara yardım ettiği dedikodusu yaydı İstanbul'da.
Bunun üzerine Brâncoveanu padişah tarafından tahttan indirildi, hatta 4 oğluyla birlikte tutuklanarak Yedikule zindanlarına atıldı.
Yedikule zindanlarında Prens Brâncoveanu çeşitli işkencelerden geçirildi.
Amaç sahip olduğu hazinelerin yerini öğrenmekti.
Kendi ve çocuklarının hayatının bağışlanacağı söylenmesi üzerine hazinelerinin yerini söyledi.
Ancak bu kurtulmalarına yetmeyecekti.
15 Ağustos 1714'te, Prens 60. yaşına girdiği gün, 4 oğlu ile Sultan 3. Ahmed'in huzuruna çıkarıldı.
Huzura Avusturya, Rusya, Fransa ve İngiltere'nin temsilcileri de çağırılmıştı.
Padişah, canlarının bağışlanması için Müslüman olmalarını emretti.
Ancak, Brâncoveanu reddetti:
Prens, oğullarına dönüp:
"İşte, servetimizi ve sahip olduğumuz her şeyi kaybettik! Ruhumuzu kaybetmeyelim.
Cesur ve mert olun!
Ölümü görmezden gelin.
İsa'nın çektiği acıları düşünün ve ona sımsıkı inanın. Ölüm karşısında kıpırdamayın, imanınızı bu dünya için terk etmeyin."
dedi.
Bunun üzerine, en büyüğü en başta olmak üzere, Prens'in çocuklarının başları vurulmaya başlandı!
Prens, tüm çocuklarının idamına şahit olsun diye sona bırakılmıştı.
İlk üç oğlu itiraz etmeden teker teker başlarını uzattı.
Prensin kılı kıpırdamıyordu.
Ancak 3 ağabeyinin kellelerinin uçurulduğunu gören en küçük oğlu, 12 yaşındaki Matei (resim), şahit olduğu kan gölü karşısında büyük bir korkuya kapıldı ve babasından Müslümanlığa geçişine izin vermesi için yalvarmaya başladı.
Herkes Prens'in cevabını bekliyordu.
Prens, 12 yaşındaki oğluna döndü;
"Ailemizde kimse inancını değiştirmedi. Birkaç yıl daha yaşamak için kadim inancınızı terk etmektense bin kez ölmek daha iyidir."
diye cevap verdi.
Bunu üzerine küçük oğlu da idam sehpasına çıkarıldı ve başı vuruldu!
Prens'in de kafası uçurulduktan sonra, 6 kişinin kesik kafaları mızraklara geçirildi, vücutları saray kapısının önüne atıldı.
Mızraklara geçirilen kafalar İstanbul'da mahalle mahalle dolaştırılmaya başlandı.
Ancak bu, beklenmedik bir tepkiye neden oldu!
Hristiyanların ötesinde, İstanbul'un Müslüman halkı bile yapılanın adaletsizce olduğunu ve gaddarlık sayıldığını düşünerek tepki göstermeye başladı.
Bir isyandan çekinen padişah, hemen sarayın kapısında duran Prens ve oğullarının cansız bedenlerini Boğaz'a attırdı.
Hristiyan balıkçılar, Boğaz'a atılan bedenleri topladı ve gizlice Büyükada'daki Halki Manastırı bahçesine gömdüler.
Bir zaman sonra, Prut Savaşı'nda Ruslara asıl yardım edenin, Constantin Brâncoveanu'yu İstanbul'a gammazlayan Dimitri Kandemir olduğu anlaşıldı ama ne fayda!
Constantin Brâncoveanu'nun karısı Marica'ya, kocası ve 4 çocuğunun kafası kesik bedenlerinin balıkçılar tarafından Boğaz'dan toplanıp gizlice Büyükada'daki Theotokos manastırına gömüldüğü iletildi.
Kadın bunları gizlice Romanya'ya getirtti ve St. George kilise bahçesine gömdürdü.
1992 yılında Romanya Ortodoks Kilisesi, Constantin Brâncoveanu aziz ilan etti.
Yedikule zindanlarında 4 ay süren işkenceye rağmen, canlarını kurtarmak için Müslümanlığa geçmemeleri bugün efsanelere de karışarak anlatılıyor, yaşatılıyor.
Romanya'da, özellikle sosyalizm sonrası dönemde dinin tekrar ön plana çıkarılması çalışmalarında Constantin Brâncoveanu'nun hikayesi bir bir Ortodoks azizi olarak sürekli öne çıkarıldı.
Örneğin birçok pul koleksiyonu çıkarıldı Constantin Brâncoveanu adına.
Bazıları:
Bugün, gömülü olduğu kilise önünde bir de heykeli var Constantin Brâncoveanu'nun.
Ayrıca Romanya'nın birçok yerinde adını taşıyan caddeler, okullar vb. mevcut.
Constantin Brâncoveanu, Osmanlı ile en az tarihi gerilim yaşayan Balkan ülkesi Romanya'nın bu konuda en öne çıkan ismi.
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Gezi üzerinden 11 yıl geçti.
Twitter'de sahte isimle ahkam kesen ergenler o zamanlar altlarına sıçıyordu.
Bu yaşı tutmayanlar veya unutanlar için Gezi'den değil, öncesindeki 1 aydan bahsetmek istiyorum, çünkü Gezi durup dururken çıkmadı, adım adım geldi, daha doğrusu getirildi.
Nisan 2013.
Az sayıda sanatsever, Emek Sineması'nın kapatılıp AVM yapılmasını protüesto etmek istiyor.
Dünyanın her yerinde şehir hafızasını korumak için yapılabilecek basit bir eylem.
Polis'in tepkisi ise sanatsever gruba gaz bombası ve tazyikli su ile müdahale etmek oluyor:
Mayıs, 2013.
Beşiktaş'ın maçı var.
Beşiktaş semtinde taraftarlar yola çıkıp takımları lehine tezahürat yapıyorlar.
Taraftarların arasına giren iki motosikletli polisler, tam ortalarından geçerken silah çekip havaya ateş açıyorlar!
Sözde Osmanlı ailesi düğününde "Osmanlı'yı sürenleri lanetle anıyorum" diyerek Atatürk ve TBMM'ne hakaret eden Şevki Yılmaz, yıllar sonra yine hakaret ve yalanla gündem oldu.
Gençler bilmez, bizim gençliğimiz bunun fitneleriyle geçti.
Hem soyunu sopunu, hem geçmişini anlatalım:
Şevki Yılmaz İzmit doğumlu ama Rizeli. Nedense Rize'den Atatürk düşmanı çok cıkıyor (öyle olmayan çoğunluğu tenzih ediyorum).
Büyükköylü.
Köyünün 1913 öncesi ismi Mervan/Leroz Mavran.
1530 tarihli Osmanlı tahrir defterine göre köyde 46 hane Hristiyan, 4 hane yeni Müslüman varmış.
Şevki Yılmaz'ın köyünün ismi Rumca, bazı kaynaklar Hemşinli/Ermeni köyü olduğunu yazıyor (kaynakları sonda vericem).
Osmanlı kayıtlarında Hristiyan köyü ancak tam kökeni bilmek için detaylı araştırmak gerek.
Şevki Yılmaz'ın babası 1922'de İzmit'e göçmüş, Karamürsel müftüsüymüş.
Somali cumhurbaşkanının oğlunun Türkiye'de çarptığı motokuryenin hayatını kaybetmesi ve katilin kaçması üzerine alevlenen tartışmalar bana 187 yıl önce yaşanan bir olayı hatırlattı:
1836 CHURCHILL VAKASI
Osmanlı'nın ne zamanlar, ne durumda olduğunu gösteren ibretlik bir olay bu.
İstanbul'da yabancılar genelde Beyoğlu ve Avrupa yakasının boğaz köylerinde yaşarlardı 1800'lere kadar.
Ancak 1831'de yaşanan büyük bir yangında pekçoğunun evleri yanında kadıköy, Moda civarına yerleşenler çok oldu.
Kapitülasyonlar nedeniyle aşırı şımarık ve ahaliyi çok rahatsız eden hareketlerde buunuyorlardı.
Kadıköylüler bu yabancılardan illallah dedi (gayrimüslim yerliler değil, yabancılardan bahsediyoruz bu arada).
Yabancılar Kadıköy çevresinde, evlerin arasında tfükleriyle dolaşıyor, tavuklara bile ateş edip kafalarına göre avlanıyorlardı mesela.
1815 yılında İzmir'e yerleşen İngiliz vatandaşı William Churchill daha sonra İstanbul'a taşınmıştı ve yukarıda bahsettiğim nerdenlerden dolayı Kadıköy'e yerleşmişti.
Bir süre, Amerika Birleşik Devletleri Sefâreti'nde kâtiplik yaptı. Olmadı, ticarete girdi. Bir yandan da bazı Avrupa gazetelerine muhabirlik yapıyordu.
Aslında işsiz güçsüzdü. Üstelik alkole de çok düşkündü. Neyse bu İngiliz vatandaşı 1836'da, arkadaşlarıyla içtikten sonra yanına oğlnu da alıp, sarhoş kafayla Kadıköy civarında ava çıktı.
Neredeyse tüm dünyanın desteklediği haklı Filistin mücadelesi, nasıl oldu da bugün neredeyse herkesin kınadığı bir kimliğe dönüştü?
Buyrun okuyun:
Yaşı yetenler İsrail-Filistin çatışmasının önceki dönemini hatırlar:
İsrail gene aynı dinci terörist devlet İsrail idi ama Filistin mücadelesini HAMAS değil FKÖ (Filistin Kurtuluş Örgütü) veriyordu.
FKÖ, bugünkü İslamcı terörist HAMAS'tan çok farklıydı:
Sokaktaki masum Yahudilere zarar vermez, direkt İsrail devleti ve ordusunu hedef alırdı genelde.
İsrail devletinin terörüne karşı bu duruş, büyük bir ahlaki üstünlük sağlardı FKÖ'ye ve dünya çapında sempati uyandırırdı.
>>
>
Filistin mücadelesinde FKÖ'nün başı çekmesinden rahatsız 3 grup vardı:
- İsrail
- ABD
- Siyasal İslamcılar
Türkiye'deki siyasal İslamcılar mesela o zaman Filistin mücadelesine asla destek vermezdi çünkü FKÖ dinci değildi, sola meylediyordu.
Türkiye'de Filisitn mücadelesinin en büyük destekçisi solculardı mesela (fotoğrafta Cem Karaca İzmir Fuarı'ndaki Filisti standında)
>
>
İsrail ve ABD, mücadelesi ile tüm dünyada sempati toplayan "solcu" FKÖ'yü zayıflatmak için, dünyanın birçok yerinde kullandığı taktiği kullandı:
Karşılarına çıkan bu örgütlü, ideolojisi olan, sınıf mücadelesi de veren karşıtlarını, din ile zayıflatmak...
Bu projenin bir de ismi vardı:
YEŞİL KUŞAK.
ABD ve İsrail, asıl korktukları sol gücü zayıflatmak için, Fas'tan Afganistan'a, Türkiye'den Filistin'e kadar tüm İslam coğrafyasında radikal dinciliği desteklemeye başladı.
Örneğin İsrail, hapisteki Filistinlilere tüm gün Kuran yayını yapıyordu.
Filisten'deki solcu liderleri yok ederken, dinci liderlere serbestlik sağlıyordu vb.
Evet, baklava her yerde yapılır ama hiçbiri Trakya'da (özellikle bayramlarda) yapılan ev baklavasının yerini tutamaz!
Bu iddiama karşı çıkan çok oldu, gene olacak ama dünyanı başka hiçbir yerinde böylesini yemedim. Yemeden yargılamayın.
#TrakyaBalkanLezzetleri
9⃣
TRAKYA SİNİ MANTISI
Bize özgü, farklı bir mantı bu.
İçinde pirinç ve tavuk/hindi/av eti oluyor.
Fırında pişiriliyor.
Kahvaltıda bile yeniyor.
Benim bildiğim yapan restoran yok.
Yapılışı ekte, isteyen evde kendi yapsın :)
https://t.co/0iDzk0REF1trakyagezi.com/trakya-sini-ma…
#TrakyaBalkanLezzetleri
🔟
KAVALA KURABİYESİ
Türkiye'den Yunanistan'a gidenlerin artmasıyla ünlendi oysa Trakya'da Bademli Kurabiye diye yapılırdı.
Yunanistan'da yapanlar da buradan göçenler.
Tatlı konusunda biraz zayıfız ama yok da değiliz!