İkisi de aç olan bir Aslan’la bir Tilki birlikte ava çıkmış.
Çayırlıkta sakin sakin otlayan bir eşek görmüşler.
Tam dişlerine göre!
Aslan baş tarafına geçmiş, tilki arka tarafına…
Bunun üzerine otlamaya biraz ara veren eşek:
- *Anladım beyler, demiş, beni yiyeceksiniz. Ama beni yerseniz Padişah’la başınız derde girer.*
- *Niyeymiş o?*
diye sormuş Aslan.
- *Ben “Padişah’tan Fermanlı Eşek”im de ondan.*
- *Hadi canım, demiş Aslan. Hani ferman’ın nerde?*
- *Arka sağ ayağımın altındaki nal’a kazılı vaziyette, demiş eşek.*
Aslan uzaktan Tilki’ye işaret ederek:
- *Okuyuver lan şunu, demiş, bakalım doğru muymuş?*
Tilki uyanık:
- *Valla benim okumam yazmam yok! demiş.*
- *İyi lan, iyi! demiş Aslan öfkeyle, çekil kenara, ben kendim okurum…*
Tabii Aslan, eşeğin arka ayağındaki fermanı okumaya çalışırken, eşek öyle bir tekme patlatmış ki Aslan 10 m ileriye düşmüş bütün kemikleri kırılasıya bir şekilde perişan halde kıvranıyor.
Eşekle tek başına baş edemeyeceğini bilen Tilki hızla uzaklaşırken kendi kendine söyleniyormuş:
- *Ulan bu devirde okumak da başa belâ...*
BİLGİLERİNİZE.....
⚘💕 alıntıdır zaman ayırıp okuduğunuz için teşekkür ederim @PalaBiyikRak84 takip etmeyi unutmayın lütfen
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Vay be...... KEŞKE. AVUSTRALYA'DA İNSAN OLMAK
Efendim Melbourne'e vardık. Bir ev kiraladık, ben oradaki akrabalarıma harıl harıl soruyorum 'Yahu, elektrik, telefon, su, gaz idarelerinde tanıdığınız var mı?'
Biri 'Ne yapacaksın?' diye sordu. 'Öyle bir müessesede mi çalışmak istiyorsun?'
Ben 'Hayır' diye cevap verdim 'Yeni eve o hizmetleri bağlatmak istiyorum da...'
Adam güldü, 'Bana adresini söyle' dedi. Adresi verdim, geçti telefonun başına, o idareleri tek tek aradı.
Akşama doğru bütün hizmetler bağlanmıştı.
Bir gün elektrik idaresinden bir mektup geldi. Mektupta 2 ay kadar sonra, bir gün bizim sokakta elektrik kesileceği bildiriliyor ve ilave ediliyordu 'Eğer o gün mutlaka elektriğe ihtiyacınız varsa size bir jeneratör tahsis edilecek ve
Anne komşuyu çağırdı, Oğullarına aynı mektubu yazdırdı..
"Yavrum çok yaşlandım, artık hareket edemez oldum.. No'lur bana bakın, çok dua ederim" (1. OĞUL)
Ana,
şimdi Akdeniz sahillerindeyiz.
Buralar çok güzel herkese tavsiye ederiz.
Çocuklar diyor, ölürüz de asla köye gitmeyiz.
Kusura bakma, çocuklar istemeden biz gelemeyiz! (2. OĞUL)
Ana,
Mektup yazmışsın
Bize boşu boşuna,
Çünkü daha açarken gitmedi hanımın hoşuna,
Sen idare et artık, bu sene de yalnız başına,
Kusura bakma, ben hanımı gönderemem ana!
(3. OĞUL)
Ana,
Gönderdiğin mektubu şimdi okudum hanıma,
Dedi bu devirde hizmet eden var mı? Allah aşkına,
Ne olur soğuk su katma bu yaştan sonra, pişmiş aşıma,
Kusura bakma ana, gönderemem hanımı ben sana asla! (4. OĞUL)
Ana,
Darılma, vakit bulup da mektubunu okuyamadım.
• BAYRAM HEDİYESİ
Yaşlı karı koca tam onbeş gün bayram hazırlığı yaptılar. Artık İkiside oruç tutamıyordu... İkisininde ilaçları çoktu. Günlerce ev temizlendi. Musa amca eski tahta sandalyeleri boyadı. Beyaz boya ile sandalyeler yeni gibi oldu.
Arka bahçedeki havuza üç yeni balık aldılar. Bahçedeki çiçekler elden geçti.
.. Şefika bak bu çiçeği Suzan çok sever. Bunu da Erol çok sever.
. Evet canım.
.. Salıncak buraya daha iyi yakıştı.
.. Sen böreğe baktın mı kızarmışsa ben alayım fırından, senin ellerin titriyor.
. Bir on dakika sonra alalım.
.. Açma börek diye tutturdun hazır yufka istemedin.
.. Olsun yavaş yavaş yaptım işte sen de yardım ettin.
.. Çocuklara meyve suyu alalım.
.. Akşam üzeri arabayla çıkarız. Market için liste yaptım. Tuvalet kağıdı az kalmış.
Zuhal Gözüküçük…Aslında ziraat mühendisi. Eşini kaybettiğinde Tarım Bakanlığında çalışıyordu. Eşinin makine üretim atölyesi vardı. Bilmiyordu Zuhal makine işini. Eşi ölünde, atölye kapandı. Ama eşinin açtığı işyerinin kapanmasını içine sindiremedi.
47 yaşında üniversiteye girdi; Makine Bölümü’ne. Gece gündüz çalışarak Makinelerin nasıl çalıştığını öğrendi.
Bir usta ile yola çıktı. Usta iki ay sonra ayrılınca, tek başına sıfırdan başladı, Zuhal. Kısa sürede, 20 metrekarelik bir atölyeden,
2.300 metrekarelik bir tesise ulaştı.
Ne mi yapıyor orada? TÜBİTAK için askeri dizüstü bilgisayarların kasalarını. Otomotiv sanayi, demir yolları ve şeker fabrikalarına, yurt dışına otomotiv parçaları üretiyor. Ürettiği otomotiv parçaları yoğunlukla
✅Bir anzak askerinin çanakkale savaşı sırasında ailesine yazdığı mektup..
✅Alistair John TAYLOR
GELİBOLU 1915
Sevgili ve bir zamanlar mutlu ailem.
Gelibolu cehenneminden hepinize merhaba! Bu mektubu size yazmak niyetinde değildim.
Aslında ben artık kimseyle konuşmak kimsenin, kimsenin yüzünü görmek istediğimden de emin değilim. Hem siz benim buraya cehennem dediğime bakamayın burası hakikaten güzel bir yer. Üzerleri toz toprakla örtülmeden önce zeytin ağaçlarının bolluğu,
savaşa aldırmadan her yanda pıtır pıtır açan kırmızı gelinciklerin neşesi, akşamları yarımadayı kızıla boyayarak batan güneşin insanın içini acıtan güzelliği ve bir de Gelibolu bülbülleri. Gelibolu da hâlâ un ufak olmadan kalan küçük bir ruh parçam mevcutsa bunu
■Onlar Türk olmayı iftihar vesilesi olarak kabul etmezler!
■Onlara göre Türkçülük ırkçılıktır, milliyetçilik de küfür!
■Çünkü Türkiye'de "Türk olmaktan Allah'a sığındığını" söyleyebilen alçakların da aralarında bulunduğu Dinin arkasına saklanan etnik bir çete kamuoyunu yönetip yönlendirmektedir!
■Türk gençliğinin, Türkiye Cumhuriyeti ile olan bütün bağlarını koparıp, onlara yeni
Sadakatlar edindirmek isteyen bu Din simsarları, Gençlerdeki Ulus kavramını yıkıp Ümmetçilik kavramı ile milli kimlik ve benlikten uzaklaştırıp kimliksizleştirme yarışına girmiştir.
■ Kavmi Necip saydıkları Arap Emperyalisminin pençesine atmaktadırlar