Cesedi Parçalanarak Halka İlaç Olarak Satılan Osmanlı Sadrazamı Hezarpare Ahmed Paşa'nın HikayesiMerhabalar. Bu içerikte Sultan İbrahim'in sadrazamı Hezarpare Ahmed Paşa'nın hangi olaylar yüzünden katledildiğini ve başına neler geldiğini aktardım.
Kendisi Sultan İbrahim gibi müsrif harcamaları yüzünden öldürülmüş ve cesedi parçalara ayrılarak halka ilaç olarak satılmıştır.
İyi okumalar dilerim.
Osmanlı Devleti 1600'lı yıllarda siyasi, ekonomik ve toplumsal olarak gerilemeye başlamıştır. Devletin dış dünyadaki askeri yenilgileri, saray içindeki olaylar, yeniçerilerin ayaklanmaları ve halkın isyan etmesi bu gerilemeyi hızlandırmıştır.
1640'lı yılların İstanbul'una yolculuk yapıyoruz. Osmanlı Devleti'nin başında 1648'e kadar 8 yıl hüküm süren 18. Osmanlı padişahı İbrahim var. Sultan İbrahim, şehzadeliği döneminde kapalı bir saray hayatında yetişmiştir ve erkek kardeşleri
4. Murad tarafından öldürüldüğü için öldürülmekten korkmuştur.Sultan İbrahim dönemi devletin iç ve dış karışıklığa sürüklendiği yıllar. Fethedilen topraklardaki yönetimler, 4. Murad'ın ölümünü fırsat bilip yıkıcı propagandalar yapıyor,
Malta şövalyeleri sürekli Türk tacirlerin gemilerine saldırıyordu.Sultan İbrahim psikolojik ve fiziksel olarak hasta bir adamdı. Zaten tarihte lakabı "deli" idi. İbrahim'in dikkati, baş ağrıları ve fiziksel zayıflık nöbetleri nedeniyle sık sık dağılırdı.
Annesi Kösem Sultan tarafından sürekli harem kızlarıyla ilgilenmesi için teşvik edildi.İbrahim, haremin hanımı Şekerpare Hatun ve padişahın fiziksel hastalıklarını tedavi ediyormuş gibi görünen şarlatan Cinci Hoca gibi çeşitli uygunsuz kişilerin etkisi altına girdi.
Dostları iktidardayken, İbrahim'in abartılı eğilimleri kontrolsüz kaldı.Sekiz cariyeyi ayrıcalıklı haseki konumuna getirdi ve her birine zenginlik ve toprak verdi. Cariye Telli Haseki ile yasal olarak evlendikten sonra bu kadın,
İbrahim Paşa'nın sarayının samur kürklerle kaplanmasını ve kendisine verilmesini emretti.Ancak İbrahim döneminin en dikkat çeken olayı, padişahın kontrolsüz harcamaları ve Sadrazam Tezkerici Ahmed Paşa olaylarıdır.
Ahmed Paşa, güzel yazı yazdığı için katiplikte ilerleyen bir devlet adamıdır. Zamanla Sultan İbrahim'in dikkatini çektiği için kendisine 1646'da defterdarlık verilmiştir. 1 sene sonra da sadrazam olmuştur.
Sultan İbrahim, samur kürkü ve ambere merak salmıştı. Diğer mücevher eşyalarının alımında da oldukça savruk davranıyordu. Bu savrukluğu mücevher işlemeli yeni bir saltanat kayığı yaptırması isteği ile daha da arttı.
O dönem saray, masrafları karşılamak için esnaftan, ulemadan, yeniçerilerden ve devlet görevlilerinden ek vergiler istedi.İstanbul'da Sultan İbrahim'in harcamalarını karşılamak için sadrazam zenginlerin mallarını müsadere etmeye koyuldu.
Sadrazamın adamları İstanbul'un zengin esnaflarından ek vergi geliri toplamak için onlara baskı yapıyordu. Ancak müsadere edilen mallardan sadrazam kendi de pay alıyordu.
Annesi KösemSultan,bunun bir ayaklanmaya yol açacağını söylese de oğlu İbrahimSultan tarafından sürgün edildi.TezkericiAhmedPaşa ise tıpkı padişah gibi aşırı derecede harcama yapmaktaydı.Kendi oğlunun düğün eğlencesi için yaptığı harcamalar devlet ve halk gözünde tepki çekmiştir.
Nihayetinde 1648 yılının Ağustos ayında yeniçeri ağasının liderliğinde ulema kapıkulu ocak ağaları Fatih'te toplanarak padişahın koyduğu amber ve samur vergisine karşı ayaklandılar. Ayaklanma haberinden korkan Sadrazam Tezkerici Ahmed Paşa korktuğu için saklandı.
Ayaklanmanın başladığı akşam sadrazam askerler tarafından konağında yakalandı ve burası yağmalandı. Tezkerici Ahmed Paşa, Fatih Camii'nde cellat Kara Ali tarafından boğularak idam edildi.
Cesedi bir ata bağlanıp Atmeydanı'na getirildi. Cesedi çınar ağacının altına atıldı ve yeniçeriler tarafından parça parça edildi. Tarihçiler sağlığında "Tezkerici Ahmed Paşa" ismini kullanmışken, bu tarihten sonra Farsça "bin parça" anlamına gelen "Hezarpare" lakabıyla anmıştır.
Bir rivayete göre de, öldürüldükten sonra, çok şişman bir kimse olan sadrazamın yağları mafsal ağrılarına iyi gelmektedir lafıyla parça parça edilip, cahil ahaliye para karşılığı satılmıştır. Bu olaydan sonra da kendisine "bin parça" anlamına gelen "Hezarpare" lakabı takılmıştır.
Sadrazamın katledilmesinden sonra, Sultan İbrahim tahttan indirilmiş, yerine onun oğlu olan ve Osmanlı tahtında otuz dokuz yıl hüküm sürecek, 4. Mehmed geldi. 4. Mehmed'in tahta çıkışından sonra yeni sadrazam Sofu Mehmed Paşa, şeyhülislamdan İbrahim'in idamı için fetva istedi.
Şeyhülislam "Eğer iki sultan var ise birini öldürün." diyerek Sultan İbrahim'in katline fetva vermişti. Sultan İbrahim'in kapatıldığı odaya iki cellat gönderildi. 18 Ağustos'ta İbrahim boğularak katledildi.
Böylelikle hem padişah hem de onun son sadrazamı Hezarpare Ahmed Paşa, devlet yönetimi tarafından ağır vergiler koydukları ve aşırı masraf yaptıkları için canlarından olmuştur.
Alıntıdır okuduğunuz ve paylaştığınız için teşekkür ederim keyifli akşamlar @PalaBiyikRak84 takip etmeyi unutmayın lütfen @UnrollHelper pls
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Vay be...... KEŞKE. AVUSTRALYA'DA İNSAN OLMAK
Efendim Melbourne'e vardık. Bir ev kiraladık, ben oradaki akrabalarıma harıl harıl soruyorum 'Yahu, elektrik, telefon, su, gaz idarelerinde tanıdığınız var mı?'
Biri 'Ne yapacaksın?' diye sordu. 'Öyle bir müessesede mi çalışmak istiyorsun?'
Ben 'Hayır' diye cevap verdim 'Yeni eve o hizmetleri bağlatmak istiyorum da...'
Adam güldü, 'Bana adresini söyle' dedi. Adresi verdim, geçti telefonun başına, o idareleri tek tek aradı.
Akşama doğru bütün hizmetler bağlanmıştı.
Bir gün elektrik idaresinden bir mektup geldi. Mektupta 2 ay kadar sonra, bir gün bizim sokakta elektrik kesileceği bildiriliyor ve ilave ediliyordu 'Eğer o gün mutlaka elektriğe ihtiyacınız varsa size bir jeneratör tahsis edilecek ve
Anne komşuyu çağırdı, Oğullarına aynı mektubu yazdırdı..
"Yavrum çok yaşlandım, artık hareket edemez oldum.. No'lur bana bakın, çok dua ederim" (1. OĞUL)
Ana,
şimdi Akdeniz sahillerindeyiz.
Buralar çok güzel herkese tavsiye ederiz.
Çocuklar diyor, ölürüz de asla köye gitmeyiz.
Kusura bakma, çocuklar istemeden biz gelemeyiz! (2. OĞUL)
Ana,
Mektup yazmışsın
Bize boşu boşuna,
Çünkü daha açarken gitmedi hanımın hoşuna,
Sen idare et artık, bu sene de yalnız başına,
Kusura bakma, ben hanımı gönderemem ana!
(3. OĞUL)
Ana,
Gönderdiğin mektubu şimdi okudum hanıma,
Dedi bu devirde hizmet eden var mı? Allah aşkına,
Ne olur soğuk su katma bu yaştan sonra, pişmiş aşıma,
Kusura bakma ana, gönderemem hanımı ben sana asla! (4. OĞUL)
Ana,
Darılma, vakit bulup da mektubunu okuyamadım.
• BAYRAM HEDİYESİ
Yaşlı karı koca tam onbeş gün bayram hazırlığı yaptılar. Artık İkiside oruç tutamıyordu... İkisininde ilaçları çoktu. Günlerce ev temizlendi. Musa amca eski tahta sandalyeleri boyadı. Beyaz boya ile sandalyeler yeni gibi oldu.
Arka bahçedeki havuza üç yeni balık aldılar. Bahçedeki çiçekler elden geçti.
.. Şefika bak bu çiçeği Suzan çok sever. Bunu da Erol çok sever.
. Evet canım.
.. Salıncak buraya daha iyi yakıştı.
.. Sen böreğe baktın mı kızarmışsa ben alayım fırından, senin ellerin titriyor.
. Bir on dakika sonra alalım.
.. Açma börek diye tutturdun hazır yufka istemedin.
.. Olsun yavaş yavaş yaptım işte sen de yardım ettin.
.. Çocuklara meyve suyu alalım.
.. Akşam üzeri arabayla çıkarız. Market için liste yaptım. Tuvalet kağıdı az kalmış.
Zuhal Gözüküçük…Aslında ziraat mühendisi. Eşini kaybettiğinde Tarım Bakanlığında çalışıyordu. Eşinin makine üretim atölyesi vardı. Bilmiyordu Zuhal makine işini. Eşi ölünde, atölye kapandı. Ama eşinin açtığı işyerinin kapanmasını içine sindiremedi.
47 yaşında üniversiteye girdi; Makine Bölümü’ne. Gece gündüz çalışarak Makinelerin nasıl çalıştığını öğrendi.
Bir usta ile yola çıktı. Usta iki ay sonra ayrılınca, tek başına sıfırdan başladı, Zuhal. Kısa sürede, 20 metrekarelik bir atölyeden,
2.300 metrekarelik bir tesise ulaştı.
Ne mi yapıyor orada? TÜBİTAK için askeri dizüstü bilgisayarların kasalarını. Otomotiv sanayi, demir yolları ve şeker fabrikalarına, yurt dışına otomotiv parçaları üretiyor. Ürettiği otomotiv parçaları yoğunlukla
✅Bir anzak askerinin çanakkale savaşı sırasında ailesine yazdığı mektup..
✅Alistair John TAYLOR
GELİBOLU 1915
Sevgili ve bir zamanlar mutlu ailem.
Gelibolu cehenneminden hepinize merhaba! Bu mektubu size yazmak niyetinde değildim.
Aslında ben artık kimseyle konuşmak kimsenin, kimsenin yüzünü görmek istediğimden de emin değilim. Hem siz benim buraya cehennem dediğime bakamayın burası hakikaten güzel bir yer. Üzerleri toz toprakla örtülmeden önce zeytin ağaçlarının bolluğu,
savaşa aldırmadan her yanda pıtır pıtır açan kırmızı gelinciklerin neşesi, akşamları yarımadayı kızıla boyayarak batan güneşin insanın içini acıtan güzelliği ve bir de Gelibolu bülbülleri. Gelibolu da hâlâ un ufak olmadan kalan küçük bir ruh parçam mevcutsa bunu
■Onlar Türk olmayı iftihar vesilesi olarak kabul etmezler!
■Onlara göre Türkçülük ırkçılıktır, milliyetçilik de küfür!
■Çünkü Türkiye'de "Türk olmaktan Allah'a sığındığını" söyleyebilen alçakların da aralarında bulunduğu Dinin arkasına saklanan etnik bir çete kamuoyunu yönetip yönlendirmektedir!
■Türk gençliğinin, Türkiye Cumhuriyeti ile olan bütün bağlarını koparıp, onlara yeni
Sadakatlar edindirmek isteyen bu Din simsarları, Gençlerdeki Ulus kavramını yıkıp Ümmetçilik kavramı ile milli kimlik ve benlikten uzaklaştırıp kimliksizleştirme yarışına girmiştir.
■ Kavmi Necip saydıkları Arap Emperyalisminin pençesine atmaktadırlar