Türk çocuğu,artık Arap çölleri için kanını dökmeyecektir." ATATÜRK
Atatürk, 1.Dünya Savaşındaki Arap ihanetleri ile Osmanlı'nın 1538'den itibaren yaklaşık 400 yılda Suriye, Arap yarımadası ve özellikle Yemendeki Arap isyanlarında yüzbinlerce şehit verdiğini çok iyi biliyordu.
1-Yemen’in eski adı: Makbarat al Etrek, yani Türkler Mezarlığıdır.
Osmanlı Gazetesinin 1900 tarihli 15.sayısında"YEMEN AHVALİ" başlıklı yazısında der ki; Yemende her sene en az 4 bin asker ölüyor.
400 sene süren Yemen dramını bugün ise kimse konuşamıyor..!
2-Mustafa Balbay kitabında Yemende en az 300 bin asker kaybettiğimizi yazmış. 1871-1894 ARASI sadece 23 yılda VERİLEN ŞEHİT SAYISI 130 bin : Yemendeki Arap isyanları bastırırken ne kadar kayıp olduğu konusu hala bir muamma ama Yemen’de bir dönem yüzbaşı olarak görevlendirilen
3-Müşir Galip şöyle demişti: “Henüz yüzbaşı rütbesinde idim. Yemen’e yeni memur edilmiştim. Erkan-ı Harbiye’ye mülhak olarak çalıştığım için bütün kuvve-i umumiyye cetvelleri elimden geçiyordu. Bu cetvellerde orduya gelen yeni askerlerle istibdal edilen veya malul kalan askerler
4-+askerler arasında geniş ve feci bir boşluk gözümden kaçmadı. Hiç unutmam 1310 (1894) senesi içinde bulunuyorduk. Yemen, o tarihte daimi bir harp mıntıkası idi. Şube Müdürü Erkan-ı Harp binbaşısı Cemil Bey’in müsaadesini alarak cetveller üzerinde tetkikat yaptım.
5-Yemen’e ilk defa ordu sevkinin başladığı 1287 (1871) yılından 1310 (1894) yılına kadar Süveyş kanalından Şab denizine (Kızıldeniz) girip Hicaz ve Yemen fırkalarına iltihak edenleri veya isyanlar yüzünden kıta halinde seferber edilerek sevkedilenleri, sağ kalıp memleketlerine
6-+dönenlerin miktarıyla muvazeneledim.Vardığım netice şu oldu: Aradan geçen 23 yılda Hicaz ve Yemen çöllerinde tam 130.000 Anadolu yavrusu gömülmüştü.” Yemen türküsünün ardında bu acı vardı.Tarihçiler bu acı gerçeği yazmaz..!
400 yılda o çöllerde bir milyona yakın şehit verdik
Başta Filistin, Arabistan, İran, Irak, Suriye, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır ve Cezayir Türk düşmanı ülkelerdir. Tarih boyunca her fırsatta Türklere ve Türk yurtlarına ihanet etmişlerdir. Araplardan dost olmaz. Alıntıdır okuduğunuz için teşekkür ederim
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Atatürk 95 sene önce uçak fabrikası kurdu.
1920'lerde Kurtuluş Savaşı yapıp, 1926'larda Uçak fabrikası kurup, 1935'lerde uçak ihraç eden bir ülke kurmuştu Ulu Önder Atatürk..
Boş vaatte bulunmadı ,icraat yaptı.
İlk yerli uçaklarımızı izleyin, izlettirin!
Bu fotoğraf 1937'ye ait..
İstanbul Yeşilköy..
Atatürk; Nuri Demirdağ tarafından kurulan yolcu uçağı fabrikasını ziyaret etti..
1937'de Türkiye Cumhuriyeti dünyada kendi uçağını yapan 5. ülke..
Nereden nereye..?
ARKADAŞLAR, BU RESİM HERKESE ULAŞMALI.. 👍🏻🇹🇷
Atatürkün yerli yolcu uçağına binişi.
Ciddi ciddi uçak yapmışız, bu fotoğrafı ilk kez görüyorum. Nuri Demirağ'ın yaptığı uçaklar hem savaş hem 14 yolculuk uçaklar olarak kullanılabiliyor.
Dünyada sevilmek istemeyen kişi yok gibidir” diye başlıyor, Masumi Toyotome . “Ama sevgi nedir, nerede bulunur, biliyor muyuz?” diye soruyor.. Sonra anlatmaya başlıyor :
“Sevgi üç türlüdür !..”
1-Birincisinin adı “Eğer” türü sevgi!..
Belli beklentileri karşılarsak bize verilecek sevgiye bu adı takmış yazar. Örnekler veriyor:
Eğer iyi olursan baban, annen seni sever. Eğer başarılı ve önemli bir kişi olursan, seni severim.
Eğer eş olarak benim beklentilerimi karşılarsan seni severim.
Toyotome “En çok rastlanan sevgi türü budur” diyor. Bir şarta bağlı sevgi. Karşılık bekleyen sevgi.. “Sevenin, istediği birşeyin sağlanması karşılığı olarak vaad edilen bir sevgi türüdür bu” diyor yazar.
Efsaneye göre Simurg ya da bilinen adıyla Zümrüdü Anka kuşu,
bilgi ağacının dallarında yaşar ve akıllara gelebilecek her şeyi bilir
Öyle ki, bütün kuşlar ona inanır, başları sıkıştıkça Simurg’un kendilerine yardım edeceğini, onları hep zor durumlardan kurtaracağını düşünürler.
Zümrüdüanka Kuşu'nun rengi hakkında bazı kaynaklar bakır renginde olduğu, bazı kaynaklar ise tüm kuşların renklerini bir arada barındırdığından söz etmektedir.
Zümrüdü Anka kuşu öleceğini hissettiği zaman kendisine ağacın kuru dallarından bir yuva yapar ve hiçbir zaman ne olduğu anlaşılmayan bir yapışkanla yuvayı sıvar, yuvanın içinde ölümü bekler. Ta ki güneş bütün görkemiyle ortaya çıkıp, kuru dalları yakıncaya kadar…
Japonya'da 4. yüzyılın sonlarına doğru tahta oturan İmparator Nintoku, yüksek bir kuleye çıkar ve ülkesine bakar. Gökyüzüne doğru yükselen tek duman dahi göremeyince, halkının yoksul düştüğüne ve bu yüzden hiç kimsenin evinde pirinç dahi pişiremediğini anlar.
Hemen bir ferman çıkaran Nintoku, halkının üç yıl boyunca sadece kendileri için çalışmasını emreder. Sarayda çalışanları bile evlerine gönderir...
Sadece kendileri için çalışan halk, üç yılın sonunda bolluğa kavuşur.
Nintoku kuleye çıkar, ülkenin her yerinde ocakların tütmekte olduğunu yükselen dumanlardan anlar. Yanındaki eşine sevinç içinde "artık zenginiz" der...
İmparatoriçe ise üç yıl boyunca bakımsızlıktan dolayı her yeri eskiyen, çatısı akan, çiçekleri solmuş sarayı göstererek,
Denizli'nin bir köyünde öğretmenlik yapıyorduk.Eşim okul müdürüydü. Biz yeni evliydik. Düğün takılarımızı bozdurup bir araba almıştık. Annem iki bileziğin altın zincirin bari dursun kızım ayıp olur deyince eşim babasından biraz borç almıştı.
Arabayı peşin almıştık.
Biz okula giderken iki öğretmeni belirli duraklardan alıyorduk. Onlar bize benzin alırken katkıda bulunuyordu.
Biz köyde üç öğretmendik
Bir de eşim vardı.
Köyün yarısı çoban yarısı dokumacıydı. Okul köyün ortasında caminin yanındaydı.
Karşıda köy kahvesi vardı.
Necibe okulun hademesiydi. Necibe genç ve güzel bir kadındı. Okulun her yeri onun sayesinde pırıl pırıldı.
Eşi koyun çobanıydı. Sabah aynı saatte evden çıkınca biri dağa öbürü okula geliyordu. Necibenin büyük kızı ikinci sınıfta.Küçüğü beş yaşındaydı. Necibe beni çok sevmişti .
🛑🛑ARAPLAŞMAYANLARA🛑🛑
“Türk kadınlarının en büyük süsüTürk oluşlarıdır.Onlar süslenmek için elmas veya zümrüt takınmıyorlar,belki üzerlerinde taşıdıkları o taşları süslemiş ve kıymetlendirmiş oluyorlar.Çünkü herTürk kadınıCanlı bir inci ve paha biçilmez birPırlantadır”
Montagu
🛑🛑“Rusya’da bir söz vardır: Hangi Rus’u kazısanız altından mutlaka Tatar çıkar”
Rus Devrimci Vladimir Lenin – 1920
🛑🛑“Araplarda bir söz vardır: Mısırlılar Allah’tan başka kimseden korkmaz, Türkler ondan da korkmaz”
Arap Düşünür
Semame İbn-i Eşreş