II. Ramses 70 Yıl Hüküm Sürdü, Bedelini Mısır ÖdediYazar: Begüm Bozoğlu
Firavun II. Ramses birçok başarılı işe imza attı. Ancak bayrağı devretme konusundaki isteksizliği, nihayetinde hanedanının çöküşüne yol açtı.
Mısır tarihinde çok az kişi, tarihin “Büyük Ramses” olarak adlandırdığı 19. Hanedanın üçüncü firavunu II. Ramses kadar merak ve şüphe uyandırmıştır.
Bugün II. Ramses, muhtemelen en çok arkasında, her biri firavunun başarılarını öven anıtsal bir dizi eser -saraylar, tapınaklar,
heykeller, dikili taşlar- bırakmasıyla tanınıyor. Her savaş güçlü bir zaferdi, her yapı muhteşem, her heykel ve kamu işleri görkemli ve her hareket neredeyse insanüstü bir başarı.
Ramses’in ailesi yabancı olarak iktidara gelmişti. Thebes’teki elit çevrelerden yükselen güneyliler yerine, Nil Deltası’ndan gelen kuzeylilerdi ve askeri hizmet ile yükselmişlerdi. II. Ramses, destek toplama amacıyla, büyüklüğünü herkese beyan ettiği
kampanyasının bir parçası olarak halka hitap etmek için bu devasa anıtları kullandı.
Yaklaşık 90 yıl yaşayan Ramses, neredeyse 70 yıl boyunca hüküm sürdü. İnşaat kampanyaları sayesinde, Mısırbilimciler onun kamuya açık başarıları hakkında çok şey biliyorlar,
ancak eşleri ve çocukları hakkında hala sorular var.
Büyük Kraliyet Eşleri
II. Ramses’in öyküsünün en çarpıcı yönlerinden biri, etrafını saran kadınlar: büyük kraliyet eşleri ve cariyeleri; bazen siyasi şov için ya da belki gerçekten “evlendiği” ikincil eşleri ve kızları.
Olağanüstü sayıda erkek ve kız çocukları oldu: Bazı kayıtlar yüz kadar olduğunu söylüyor. Uzun süreli saltanatı nedeniyle çocuklarının çoğu ondan önce öldü.
Tüm eşlerinden yalnızca ikisinin önemli rollere sahip olduğu biliniyordu: Nefertari ve Isetnofret, büyük kraliyet eşleri
olarak adlandırılan ilk iki isim. Nefertari, Mısır kaynaklarında belirgin bir şekilde yer alırken ve sayısız temsili mevcutken, Isetnofret hakkında çok az şey biliniyor, neredeyse Ramses onun saklanmasını istiyormuş gibi. Bu kadar eşitsiz muamelenin nedenlerini merak etmek doğal.
II. Ramses, babası I. Seti ile birlikte naip olduğunda, Nil Deltası’nın hemen güneyindeki Memphis’te bir saraya ve ilk iki büyük kraliyet eşinin de dahil olduğu büyük bir hareme sahip oldu. Nefertari ve Isetnofret’in kökenleri bilinmiyor, ancak bu durum,
onlar hakkındaki en çılgın spekülasyonları engellemedi. Her şey Nefertari’nin II. Ramses’in en sevdiği eşi olduğunu gösteriyor. Güzelliğini, Kraliçeler Vadisi’nde yer alan mezarındaki heykeller ve resimler doğruluyor.
Bununla birlikte, bazı görüntüler kimin tasvir edildiği konusunda şüphe uyandırdığından, gerçekte neye benzediği belirsiz. Örneğin, Karnak’ta, Nefetari’nin küçük bir heykeli, eşi II. Ramses’i temsil eden dev bir heykelin dibinde duruyor. Bu devasa heykel daha sonra üzerine
adının yazılı olduğu Firavun I. Pinedjem tarafından gasp edildi ve her iki figürün de özellikleri değiştirilmiş olabilir. Sadece isim mi değişti? O güzel yüz hala Nefertari’nin mi? Mısırbilimciler öyle olduğuna inanıyor.
Nefertari, Ramses’in yanında resmi etkinliklerde yer alıyordu. Tanrı Min’in şenliklerinde ve Nebunenef’in Amun Baş Rahibi olarak tahta çıkışında taç giyme törenini kutlarken gösteriliyor. Diplomasisi ise Kadeş Savaşı’nın (MÖ 1274) iki güç arasında bir çıkmazla sonuçlanmasından
birkaç yıl sonra Ramses ve Hititler arasında bir barış antlaşmasıyla doruğa ulaştı.
II. Ramses, Nefertari için büyük bir aşk hikayesine yakışır bir bağlılık gösterdi. Büyük Ebu Simbel tapınağını inşa ederken, o zamanlar ölmüş olan Nefertari’nin heykelini yapının cephesinde,
annesi Tuya’nın heykelinin yanında konumlandırdı.
Bu tapınakta Nefertari, ortaya çıkışı Nil’in yıllık taşkınlarının habercisi olan Sirius yıldızı Sopdet’e dönüşür. Daha kuzeyde, kayaya oyulmuş ve kendisine adanmış başka bir küçük tapınakta ise,
Nefertari, tanrıça Hathor ile özdeşleştirilir. Cephesine oyulmuş bir övgüde, “Nefertari, güneşin kendisi için parladığı kişi” yazıyor.
Unutulan Isetnofret miydi? Öyle görünüyor. Nefertari, II. Ramses’in saltanatının yaklaşık 26. yılında ölünceye kadar,
firavunun Nubia’da inşa ettiği pek çok tapınakta ve Nefertari’nin sıklıkla tasvir edildiği Karnak ve Luksor’daki tapınaklarda Isetnofret’in bir tasviri görülmedi. Isetnofret’in temsilleri nihayet bazı tapınaklarda çocuklarıyla olan bağlantısı sebebiyle yer aldı.
Nefertari’nin temsilleri daha fazla yerde görülebilir, ancak eşinin kalbine en yakın iki çocuğu doğuran Isetnofret’ti.
Oğulları ve Kızları
II. Ramses’in haremindeki eşlerinden yüz kadar oğlu ve kızı vardı. Tanınmış çocuklarından bazıları önemli roller oynayacaktı,
ancak anıtlarında yalnızca Nefertari ve Isetnofret’ten doğanlar görünüyor. Beit el Wali’deki Nubia tapınağında, o zamanlar babası I. Seti ile birlikte naip olan genç Ramses, bir Nubia ayaklanmasını bastırırken gösteriliyor. Firavunun kraliyet arabası,
Nefertari’den en büyük çocuğu olan Amenherkhepshef ve Isetnofret’ten olan oğlu Khaemwaset olarak tanımlanan iki figürle çevrili.
II. Ramses’in tüm oğulları arasında Khaemwaset’in, onun favorisi olduğuna inanılıyor. Khaemwaset, ağabeyine (Ramses olarak da adlandırılıyor)
karşı silahlanmak yerine, Memphis doktrininde Thebes’teki Amun Baş Rahibine eşdeğer bir unvan olan Ptah Zanaatkarlarının Büyük Üstadı oldu. Ayrıca babasının adına bir dizi piramidi restore etti. Çalışmaları, 5. Hanedandan Unas piramidinde hala belirgin.
Khaemwaset ayrıca, Memphis’in kutsal öküzleri Apis’in toplu mezarı olan Sakkara’daki Serapeum adlı “küçük galeriler”in çalışmalarını planladı ve yönetti. Auguste Mariette’in 1850’de Serapeum’da yaptığı kazılar sırasında,
Khaemwaset adlı birinin birkaç uşabti ile altın bir maske takan mumyası ortaya çıktı. II. Ramses’in oğlunun mumyası olup olmadığı belirsizdi ve Khaemwaset’in mezarının yeri henüz doğrulanmadı. Pek çok kanıt, Sakkara nekropolünde olduğunu gösteriyor.
II. Ramses’in büyük kraliyet eşlerinin kızları da sarayında kilit konumlarda bulunuyordu. Aslında, birçoğu kendi babalarıyla evlendikten sonra kendileri de büyük kraliyet eşleri oldu. 18. Hanedan firavunlarının, kızlarıyla evlenmesi adet haline gelmişti. III. Amenhotep,
büyük kraliyet eşi Tiye hayattayken kızları Sitamun ile evlendi. Daha sonra Akhenaten, Kraliçe Nefertiti ile olan kızlarından en az ikisiyle evlendi. Bu evliliklerin gerçek mi yoksa tamamen törensel mi olduğunu kimse bilmiyor.
II. Ramses, Nefertari ve Isetnofret’in ölümünden sonra birkaç kızını büyük kraliyet eşleri olarak atadı. Bintanah’ı (Isetnofret’in ilk çocuğu) Merytamon ve Nebettawy (Nefertari’nin kızları) ve Henutmire izledi. Bu kızların yanı sıra Hitit kralının kızı
Maathorneferure ve adı bilinmeyen başka bir Hitit prensesi gibi aile dışındaki diğer prensesler de Büyük Kraliyet Eşi unvanını taşıyordu.
Khaemwaset,II. Ramses’in en sevdiği oğluysa, her şey onun tercih ettiği kızı Bintanath’a işaret ediyor. Ona sadece Büyük Kraliyet Eşi değil,
aynı zamanda İki Ülkenin Hanımı ve Yukarı ve Aşağı Mısır’ın Hükümdarı unvanları da verildi. Bintanath, Ebu Simbel tapınağının cephesinde ayrıcalıklı bir yere sahip. O ve kız kardeşi Nebettawy, dev Ramses heykelinin her iki yanında görünüyor.
Bazı tarihçiler Nebettawy’nin annesinin Isetnofret olduğuna inanırken, diğerleri ise Nefertari’nin kızı olduğunu düşünüyor.
Parçalanmış miras
Ramses, uzun yaşamı boyunca pek çok eşiyle kendisine mirasçı yaratmakta sorun yaşamadı, ancak bu oğullar sabırlı olmak zorundaydı;
babaları neredeyse 70 yıl boyunca tahtına sımsıkı tutundu. Ramses, doğal olarak ilham vermediği sadakati geliştirmek için çocuklarını Mısır’ın bürokrasilerine, kurumlarına,ruhban sınıfına ve ordusuna özgürce yerleştirmişti. O bir yabancıydı, Nil Deltası’ndan gelen bir kuzeyliydi,
Thebes’in güneyindeki zengin seçkinlerden kopuktu. Ramses’in gücünün kaynağı, zengin veya dindar sınıflarla değil, orduyla olan bağlarına dayanıyordu. Oğullarını Mısır’da güçlü konumlara yerleştirmek, Ramses’in bu bölgelerdeki hakimiyetini güçlendirmesine yardımcı oldu.
II. Ramses MÖ 1213’te öldüğünde yaklaşık 90 yaşındaydı ve bu oğulların çoğundan daha uzun süre yaşamıştı. Ramses’in en büyük oğlu ve veliaht prensi Amenherkhepshef, 25 yaşındayken öldü. Khaemwaset de babasından daha uzun yaşamadı ve
MÖ 1215 civarında 50’li yaşlarının ortalarında öldü. Ramses’in yerine geçecek kişi, 13. sıradaki oğlu Merneptah, yani Isetnofret’in çocuğu olacaktı. Merneptah, firavun olduğunda ve Mısır’ın çifte tacını taktığında orta yaşı çoktan geçmişti, yaklaşık 60 yaşındaydı.
Merneptah, iktidarı ele geçirmek için yıllarca kenarda bekledikten sonra, babasınınki gibi istikrarlı bir saltanat beklemiş olabilirdi ama umutları boşa çıktı. 10 yıllık saltanatı sırasında birlikleri,
Mısır’ı doğu ve batıdaki düşmanlardan gelen bir dizi saldırıya karşı başarıyla savunmayı başardı. Ancak II. Ramses tarafından ekilen tohumlar, Merneptah’ın ölümünden sonra kaosa yol açacaktı; bazıları II. Ramses’in oğulları olabilecek taht rakipleri,
Mısır’ı bir gerileme ve iç savaş dönemine itti. MÖ 1189 civarında 19. Hanedan sona erecekti.
Derleme
Bünyamin Demirel zaman ayırıp okuduğunuz ve paylaştığınız için teşekkür ederim @Pala_biyik_raki takip etmeyi unutmayın lütfen
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Sarper Özsan, 1944 Bandırma doğumlu. Ankara Devlet Konservatuvarı’nın komposizyon bölümünden 1969 yılında mezun olmuş.
1971’de siyasi sebeplerden dolayı 20 ay tutuklu kalmış. Ardından İstanbul Devlet Konservatuvarı’nda öğretim üyeliği yapmış ve
konserler vermiş.
Sanatçının en bilindik eseri 1974 yılında bestelediği 1 Mayıs Marşı’dır.
1974 yılında Rutkay Aziz’in Genel Sanat Yönetmenliğini yaptığı Ankara Sanat Tiyatrosu, Bertolt Brecht’in “Ana” oyununu sahneye koymak için hazırlıklara başlar. Oyun, Maksim Gorki’nin
“Ana” romanından uyarlarak yazılmıştır.
Oyun müziklerinin Sarper Özsan tarafından yapılması istenir. Özsan, bu teklifi memnuniyetle kabul eder. Metindeki diğer tüm şarkı sözleri Bertolt Brecht tarafından yazılmıştır fakat sadece bir sahnenin sözleri belirtilmemiştir.
Mısır'ın en çok kazanan doktoru idi... Birgün muayeneye gelen çocuğa iğne yapması gerekiyordu,iğne ise oldukça pahalı idi...
Anne,"bu iğneyi alırsam, bir ay açız"deyince büyük kardeşi camdan kendini aşağı attı! İntihar ederken annesine son kez bakıp,"anne,
kardeşime iyi bak"dedi...
İşte herşey ondan sonra değişti Dr. Meşali için.
Kardeşini yaşatmak ve sofradan bir tabak eksiltmek için kendini feda eden o kardeşi hiç unutmadı Doktor Meşali.
İlk iş olarak zengin bir semtteki muayenehanesini kapattı!
Kahire'nin en fakir mahallesinde mütevazı bir muayene açtı, gelen bütün hastaları ücretsiz muayene etti.
Özellikle çocukları hiç geri çevirmedi. Marka ürünü kıyafetleri çıkardı.
Halkla bütünleşip onlar gibi giyindi. Fakirlerin doktoru olarak onu önce Mısır halkı,
Medine direnişinde Fahrettin Paşa'nın şifre subayı Kadri Aksaray'dır. O yıllarda soyadı kanunu olmadığı için, askerler doğdukları kentle birlikte anılırdı.
On yedi yaşındaki Kadri, harp okulunda öğrenciyken, subay adayı olarak Medine'ye gönderilir.
Çekirge yiyip at sidiği içen genç adam, Kurtuluş Savaşı'nın ardından Türkiye'nin pek çok bölgesinde subay olarak görev yapar. Ankara'dayken, oğlu Çankaya İlkokulu'nda öğrencidir.
Çocuk her gün evinden okula yürüyerek gitmektedir. Birde arkadaşı vardır: Saffet..
İki kafadar, okula giderken mutlaka her sabah yol kıyısındaki küçük bir tepeye çıkarlar. Bu tepeden, Çankaya Köşkü'nden kentin merkezine doğru uzanan yol görülmektedir.
İki çocuk biliyordur ki, Atatürk sabahları o yoldan yürüyerek inmektedir Ankara'ya. Milletvekilleri,
İşte bizim hikayemiz bu sızıntının taâ kendisidir.
Sarı Gelin.
Her bölgenin yaşanmış acı kaderi vardır.Fakat Dersim ve çevre bölgesi yaşanmışlıkların en acı bölgesidir.
Anadolu da barış ve kardeşlik içinde yaşayan bir çok halk ve bu halkın en kadim dostlarından olan
Ermeni halkın yaşadıkları acı ve gözyaşı bir de bıraktıkları gönül acısı Sarı gelin ağıtıdır.
Erzurum bölgesinde yaşanmış Ermeni asıllı bir gencin ,Kürt bir kızın aşkıdır. Sarı gelin.
Bölgenin en güçlü ve varlıklı,güzel mi güzel uzun boylu al yazmalı sarışın kızına
Ermeni oğlanı aşık olur, Fakat kızın babası tarafından kendisine yar etmeyeceğini de iyi bilir, buna rağmen Aşkından ve sevdasından asla vazgeçmez.
Bölgenin değerli söz sahibi kişilerin devreye girmesine bile aldırış etmeyen Ağa inadında inat etmektedir. Oysa kızın da Ermeni
Mısır ve Kıpçak Türkleri'nin "katagan",
Çağatay Türkleri'nin "saçratku" olarak bildikleri bu bitki günümüze "karahindiba" olarak gelmiştir.
Hindiba, Arapça kökenli bir kelimedir ve tedavisi için kullanıldığı bir göz hastalığı olan "trahomdan"
kaynaklandığı ileri sürülür.
Anadolu'da acıgıcı, acıgünek, güneyik, çıtlık, cırtlık ve arslandişi gibi sözcüklerle bilinse de en yaygın olarak kullanılan adı Yunanca bir kelime olan "radika"dır.
Karagindiba mitolojide üç gök cismini temsil eden tek çiçektir.
Sarı çiçeklerinin güneşi, puf topunun ay'ı, rüzgarda dağılan tohumlarının da yıldızları temsil ettiğine inanılır.
Antik Yunan mitolojisine göre karahindiba, Güneş tanrısı Apollon'un oğlu Phaeton'un, güneş arabasının hareket ederken saçtığı tozlarından büyüyen bir çiçektir.
Manna, altın tozundan elde edilen bir maddedir, şişeye toz olarak konduğunda dışarı yayılabilir. Bu yüzden şişenin içine sıvı konarak saklanabilmektedir. Bu maddeyi günümüzde yüksek dereceli Masonların kullandığı söylenmektedir.
Manna. Hz. Musa’nın devrinden beri var olan bir iksirdir. Hz. Musa altını toz hale getirip Manna yapmayı biliyordu. Mannayı yapmayı ileriki dönemlerde Tapınak Şövalyeleride öğrenmişler ve ritüellerinde kullanmışlardır. Daha sonra da bu iksir
Mason teşkilatlarının üst düzey yönetim kısmına kadar uzanmıştır.
Manna’dan çok az alındığında insanın beyninde olağanüstü bir değişiklik meydana gelnektedir. Mesela beynin %5’i kullanıyorsa; Manna dan sonra %60’ı kullanılır hale gelir.