Bu yazıyı 50 yaş altı "gençler" okumasın!..
"Neden" diye sorarsanız, söyleyeyim: Sıkılırsınız...
Çünkü bu yazıya konu olan "abileri, amcaları ve ablaları" sizler pek tanımazsınız...
Onlar bizim, yani yarım asırı devirmiş neslin "kahramanları"...
Haa, "bilmezsiniz" demiyorum...
Duymuşsunuzdur mutlaka babalarınızdan; hatta dedelerinizden...
Sadece yaşınız itibariyle pek bir şey ifade etmez bu isimler size...
Ama biz onları "siyah-beyaz"
televizyondan daha önce tanıdık...
Yani çok ama çok eski dostlar hepsi de...
Radyonun içinde "küçük adamlar" var sandığımız yılların kahramanları...
Koca mahallede sadece bir çocuğun bisikleti olduğu dönemlerin yıldızları...
25 kuruşa leblebi tozu ile gazoz aldığımız
günlerin yadigarları...
Kısacası; o yılların çocukları olan bizlerin vazgeçilmezleriydi, yol arkadaşlarıydı bu "çizgi" adamlar...
Onlarla yatar, onlarla kalkar, hatta tuvalete bile onlarla girerdik...
Zaman zaman birbirimizle "değiş-tokuş" yapardık bu kahramanları...
Her yeni macerayı gazete bayiinin önünde, kasabın kapısında ciğer bekleyen kediler gibi beklerdik...
Kim mi O'nlar?...
Hadi okuyun bakalım 50'lik çocuklar, kaçını hatırlayacaksınız...
Amaaa!..Google'u tarayıp hafıza tazelemek yok!..
Valla salarım "Kırmızı urbalıları" üzerinize...
* TOMMİKS ve kankaları Doktor Salloso ile Konyakçı...
Ayrıca, Kulver Kalesi'nin Hulusi Kentmen tadındaki komutanı Albay Brown ve Tom'un platonik aşkı Suzi...
Kahramanımızın atı Napolyon ile genç yüzbaşının can düşmanı "Binbir surat"ı da unutmayalım...
* TEKSAS : Nam-ı diğer Çelik Bilek ile ekürüleri Profesör Oklitus ve bacaksız Rodi...
Tabii bir de Avukat Connely var...
* ZAGOR ve başının tatlı belası Meksikalı Çiko...
* TOM BRAKS ve köfte delisi Tonton ile beceriksiz Baron...
* KAPTAN SWİNG ile "Bin kunduz" Gamlı Baykuş ve Mister Blöf...
Ayrıca Kaptan'ın manitası Bety...
Ontorio Kalesi'nin maskotu "Pire torbası" Puik'i de pas geçmeyelim...
* En suratsız Ranger: TEKS WİLLER ve ekibi...
* Kellerin kralı: Boynuzlu KİNOVA...
* Saçının yarısı siyah, yarısı beyaz olan hasta Beşiktaşlı, karizmatik pilot MİSTER NO...
* "KIZILMASKE" de olarak tanınan, yumruğu kodumu iz bırakan Fantom...
* Tarzan'ın Avustralya versiyonu: ZEMBLA...
* Haddini bil, PEKOS BİLL...
* Gökler hakimi GORDON...
* Sevgili meslektaşım yaman gazeteci TENTEN...
Tenten deyince, Kaptan Haddok ile Turnusol biraderleri ve sevimli köpek Boncuk'u da anmadan geçmemek lâzım...
* Kovboyların en cool'u REDKİT 'in de ayrı
bir yeri vardı tabii ki hayatımızda...
Ama onu "kahraman"
yapan dörtlünün de hakkını vermek lâzım...
Evet, Dalton biraderlerden bahsediyorum...
En avanakları Averel'den, en kurnazları Joe'dan ve ortalarda kaynayan William ile Jack'den...
Ayrıca atların en zekisi Düldül ile köpeklerin en aptalı
Rin Tin Tin'e de o güzel günleri bizlere yaşattığı için sevgilerimizi sunuyoruz...
Ve son olarak da bizden bir kaç unutulmaz kahraman...
* Etek boyuyla gönüllerde taht kuran TARKAN ve tabii "Atıl kurt"u...
* Rahmetli Ecevit'in bile lakabını aldığı KARAOĞLAN...
*Yüzbaşı VOLKAN
Ee hadi ama...
Hadi çıkın gelin Eski Dostlar... #alıntı Günaydın iyi sabahlar okuduğunuz için teşekkür ederim
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
“KUZEY ANADOLU FAY HATTINI BULDUM AMA DERDIMI ANLATACAK BİR POLİTİKACI BULAMADIM.”
Demişti Prof. Dr. Jeolog İhsan Ketin.
Peki kimdir İhsan Ketin?
1914’te Kayseri’de doğan İhsan Ketin, yatılı burslu olarak Kayseri’de okuduğu ortaokul ve
lise yıllarında Kayseri Lisesi müdürü Yunus Könü tarafından keşfedildi ve genç nesilleri eğitmesi için öğretmen olması yönünde teşvik etti. Fen bilimleri öğretmenliğini kazanıp kayıt hazırlıklarına başlarken ise yurtdışında eğitim hakkı kazandığını öğrendi ve bir anda kendini
Almanya’da buldu. Mustafa Kemal Atatürk’ün her alanda yetkin bilim adamları yetiştirmek için yurtdışına gönderilmesini istediği gençlerden biri olarak 1932’de Almanya’ya gitti. 2 yıllık dil eğitiminin ardından, 1934’te Berlin Üniversitesi’nde jeoloji alanında eğitim almaya
II. Dünya Savaşı sonrasında Avusturya’daki bir mülteci kampında dünyaya geldi. Babası tarihle yakından ilgilenen bir mühendis, o ise çocuk yaşta tarihçi olacağını bilen bir bilimadamıydı.
STALIN’den kaçan Kırım Türkü Şefika Hanım ve Kemal Bey’in kaderinde, ülkelerinde değil ama II. Dünya Savaşı’nda mülteci oldukları Avrupa’da tanışmak vardı. Şefika Hanım ‘kalemi güçlü’ bir Kırım asilzadesi, Kemal Bey ise başarılı bir makine mühendisiydi. 1947’de
Avusturya’da kaldıkları kampta ellerinde sadece bir bavul ve küçük bebekleri İlber vardı. Prof. Dr. İlber Ortaylı’yı dünyanın sayılı tarihçileri arasına sokan hayat böyle bir aile öyküsüyle başlamıştı. Babasının ona ‘Çalış, oku, öğren, kafanda olsun’ demesi de boşuna değildi:
“Cahile laf anlatmak, deveye hendek atlatmaktan zordur.” diyor atasözü. Deve, hendeği nasıl sevmezse cahil de yeni bir sözü dinlemeye, anlamaya kapalıdır. Kulaktan dolma öğrendikleriyle bir ömür geçirir. Başka bir ömür bağışlansa o ömrü de çarçur eder.
Öğrenmeye, değişmeye kulağı sağır, gözü kördür.
İnsan için böyledir de toplumlar için başka mıdır? İktidarların zehirli uyuşuklukları, kara cahillikleri toplumları sardı mı insanın da geleceği karanlıktadır. Cehalet yönetir artık ülkeyi. Tutsak alınmış insanı top atsanız
uyandıramazsınız tatlı uykusundan. Gözü kulağı azıcık açık insana, zırcahilden daha fazla şey öğretmek mümkündür elbette. Ama yine de yarı cahile bir şeyler anlatmak çok çetindir. Önce yarım yamalak bildiklerini, oradan buradan duyduklarını unutturmanız gerekir.
Havalandırmanın ortasına kurulan darağacı,
Ve infaza saniyeler kala Adalı’dan ilginç bir istek gelir.
Hakim Ali Kayacan’a döner
Efendim”Şu gömleğin iki düğmesini açabilir miyiz,
Gömleği dar yapmışlar”
Hakim anlatıyor
Garip bir durum yaşanmıştı,
Ölüme tanıklığın bir kaç saniye öncesin de
Boynuna dar ağacı geçecekti, ancak o boğazından iki düğme çözmek istedi.
Koşarak çıktı Adalı sehpaya
Cellat sandalyeyi çekti infaz tamamdı,
Adli doktor baktı ölmüş tamam,
22 yaşındaydı
Tamamdı:(
Ustam Nevzat Çelik şu dizelerle anlatıyor Necdet Adalı’yı
Beni burada arama
Arama anne
Kapıda adımı sorma
Saçlarına yıldız düşmüş
Koparma anne ağlama...
Kaç zamandır yüzüm traşlı
Gözlerim şafak bekledim
Uzarken ellerim kulağım kirişte
Ölümü özledim anne
20. yüzyılın başlarında dünyada bağımsız ülke sayısı 50 kadardı.
Gerisi sömürgeydi.
Bundan sonraki yarım yüzyıl içinde, dünyada 150 kadar daha ülke bağımsızlık kazandıysa, bunların hepsi Atatürk'ün önderliğindeki
Türk kurtuluş savaşından etkilenerek başarılmıştır.
Yani Atatürk önderliğindeki Türk kurtuluş savaşı mazlum milletlerin bağımsızlık çağını başlatmıştır.
Bu devletlerin önemli bir kısmı da Müslüman ülkelerdir.
Bugün dünyada bağımsız yaşamaya çalışan
Müslüman ülkelerin fertleri, rahatça ibadetlerini yapabiliyorlarsa, camilerine gidebiliyorlarsa, namuslarına, vatanlarına sahip çıkabiliyorlarsa bu Atatürk sayesindedir.
Atatürk'ün başardığı bu bağımsızlık mücadelesi,