Türkiye halkı kravat takar, lüks otomobillerde dolaşır, bikinili hatunları sosyetik plajları doldurur, plansız şehirlere şekilsiz gökdelenler inşaa ederek yaşanmaz hale getirir, ama tüm bu halk zenginiyle fakiriyle,
şehirlisiyle köylüsüyle zır cahildir.
Kendi tarihinden habersizdir. Aslında ne dilini, ne dinini bilir, ne geleneklerini tanır, ne de toplumsal değerlerinin evriminden haberdardır.
Muhteşem Yüzyıl diye televizyonlarda alkışladığı dönemde, devletinde
Amerika'dan gelen gümüşün ilk enflâsyonu başlattığını bilmez (çünkü Avrupalı dünyayı keşfederken, muhteşem(!) padişahları hareminde gönül eğlendirmekte, dünyayı öğrenelim diyen Pirî Reis'in kafasını vurdurmaktadır...
O, muhteşem(!) yüzyılda Anadolu'da medrese
o kadar ayağa düşmüştür ki, öğrenci haydutluğa başlamıştır (buna softa şekâveti denir). Avrupa'da ilk yenilgimizi Muhteşem(!) Süleyman devrinde aldığımız gibi (1.Viyana bozgunu 1529), Hint Okyanusuna her çıkışımızda mini mini Portekiz'den sopayı yiyip Kızıldeniz'e veya
Basra Körfezi'ne tıkılışımız da bu büyük(!) padişah efendimizin devrindedir..
Yine onun zamanında dünya keşfedilirken, Hint Okyanusu'na kadırga denen sandallarla açılan ve 1554'te Hindistan'da karaya oturan büyük(!) bir amiralimiz, yürüyerek üç senede Hindistan'dan
Edirne'ye gelmiş ve meşhur bir kitap (Mirât-ül Memâlik) yazmıştı. El alemin dünyayı öğrendiği bu dönemde Seydî Ali Reis gazel söyleyip, eğlence partilerini anlatmaktan başka tek bir detaylı coğrafya bilgisi toplamayı gerekli bulmamıştı...
Büyük(!) Sultanımız Süleyman'ın Fransa kralı 1.François'i hapisten bir mektupla kurtardığını okurduk mektepte. O François'nın kurduğu Collège de France bugün dünyanın en önemli araştırma kurumlarından biridir. Bizimkinin hangi kurumu ayakta kaldı?
Hangi kurumunun insanlığa beş paralık bir faydası oldu?
Tek becerdiği kalıcı şey, aklı başında öz oğlu Şehzade Mustafa'yı Hürrem uğruna katlettirip, devleti bir ayyaşa teslim ederek halkının geleceğini karartmak oldu..
Artık yeter!.
Bu ve benzeri rezillikleri yalanlarla bezeyip yücelten, buna karşılık bize bütün dünyada saygınlık kazandıran, aklımızı kullanıp onurlu insanlar olmamızı sağlayan Atatürk'ü aşağılayan âlim pozlu, ukala tavırlı zır cahilleri her gün halkın karşısına
diken televizyon kanallarından ve gazetelerden gına geldi. Yükselen ahlaksızlık grafiğimiz kimin eseridir sanıyorsunuz? Cehalet tüm fenalıkların anasıdır. Biz de o anayı besleyip büyütüyor, onun tosuncuklarına oylar veriyoruz...
Artık yeter! Memleketimde her elimi attığım yerde cehalet çirkefine bulaşmaktan bıktım...
Prof. Dr. Celal Şengör
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
MANAVLARI daha önce duymayanlar, yaşadıkları bölgeye geldiklerinde şaşırıyorlar. İlk diyalog ise genelde şöyle gelişiyor: 'Ne milletsin?' 'Manav'. 'Hayır yanlış anladın galiba mesleğini sormuyorum. Ne millet olduğunu soruyorum:
Türk müsün,Kürt müsün,Laz mısın, Abaza mısın,Çerkez misin?' 'Hayır Manav'ım.(Türk boyu)’Yedi kez düşünmeden konuşmayan ve adım atmayan millet diye bilinen Manavlar kendi halinde, sessiz,hoşgörülü,barışçıl bir yapıya sahip. Manavlar,farklı kültürlerle birleştiren olarak görülüyor.
Manavlar Anadolu'ya ilk yerleşen Türklere verilen ad. Sayıları 2 milyon civarında. 21 ilde yoğun olarak bulunuyorlar. Sakarya, Kocaeli, Balıkesir, Eskişehir ve Bilecik başlıca yaşadıkları iller. Çanakkale, Bursa, İstanbul, Tekirdağ, Manisa, İzmir, Antalya-Manavgat, Konya,
Evet..İNÖNÜ CAMİLERİ KAPATTI..,
Evet; İNÖNÜ CAMİLERİN ÖNÜNE JANDARMA DİKTİ..
Evet; İNÖNÜ HALKIN CAMİLERE GİRİŞİNİ YASAKLADI..
Evet; NİĞDE ve ULUKIŞLA’da oldu bunlar..
Ama neden yaptı..? Niçin oldu..? Sebep neydi..?
Bu işin arkasındaki gizem neydi..? sorusunu kimse sormadı..
Meydanı boş bulan Atatürk ve Cumhuriyet düşmanları 70 yıldır bu propagandayı yaptı.. Maalesef gerçeği bilemeyen ve doğru bilgiye ulaşma imkanı olmayan halkımızın büyük bir bölümü bu yalanlara inandı..
Yalanın siyasi rant sağladığını gören iktidar mensupları dozunu her geçen gün
artırarak yalanlarına devam ediyor.
Daha birkaç gün önce diyanetçi bir öğretim görevlisi Tv ekranlarından “ATATÜRK DÖNEMİNDE GENELEV YAPILAN CAMİLER VARDI..” diyebildi..
Onların, yalanlarını günde 40 kere tekrarlayabilecekleri onlarca Tv kanalı var..
Özellikle ailesinde genetik olarak kanser hastalığı olan kimselerin sağlıklı olsalar dahil bir takım önlemler alması gerekmektedir. Bu önlemlerin başında beslenme gelmektedir ev yardımcı
besinler tüketilmelidir. Bu besinlerin başında dağ eriği (güvem - yabani erik) gelmektedir.
💙💜 Dağ eriğinin sayısız faydası bulunmaktadır.
🌿 Meme kanseri riskine karşı oldukça etkili bir besindir. Kanser önleyici bir etkiye de sahiptir.
🌿 Bağışıklık güçlendirerek vücudu hastalıklardan korur. Özellikle grip aylarında tüketilmesi tavsiye edilir.
🌿 Kabızlık gibi mide sorunlarına da iyi gelir. Sindirimi kolaylaştırır.
🌿 Kalp ve damar tıkanıklığını engeller. Kan akışını denge de tutar.
Dolar 23₺ yi geçince ve paramız biraz daha pul olunca aklıma şu fıkra geldi:
"SEN PEJOYU BİLİYON MU?"
Adamın biri, Peugeot (Pejo) marka bir minibüs alır.
Sonraki gün yolcu taşımaya çıkar. Minibüs tıklım tıklım, tutar kasabanın yolunu ve gittikçe hızlanır.
Yolculardan biri:
-Kaptan yavaş... Bir yere çarpacaz! der.
Şoför:
-Sen Pejo'yu biliyon mu? der.
Yolcu:
-Hayır! der.
Şoför:
-O zaman susacan, der ve devam eder.
Minibüs hızlanmaya devam eder.
Bir yolcu daha seslenir:
-Oğlum ben hastayım, biraz yavaş!
Şoför yine sorar:
-Sen Pejo'yu biliyon mu?
Amca ne bilsin...
-Hayır! der.
-O zaman susacan! der, şoför...
Bu kez bir kadın seslenir:
-Hamileyim! Lütfen biraz yavaş, çocuğumu düşürcem!!!
Şoför yine sorar:
-Sen Pejo'yu biliyon mu?
Kadın:
-Yok! der.
Şoför yine aynı cevabı verir.
⛳️Kristof Kolomb, gemilerin zorunlu tamiratı için Jamaika'ya uğrar.
⛳️Oradaki yerliler tamirata yardımcı olur, gemi tayfasına yiyecek içecek verir. Ancak tamirat aylarca bitmez.
⛳️Üstelik gemi tayfası, yerlilerin yiyeceklerini yağmalar. Bu duruma kızan yerliler, yardımı ve yiyeceği keser.
⛳️Çaresiz durumdaki Kolomb, gemilerde bulunan takvimi karıştırırken, ertesi gün Ay tutulması olduğunu öğrenir ve hemen yerlilerin şefine gider.
⛳️Şefe, Tanrı ile haberleştiğini ve Tanrı'nın yardımın kesilmesine çok kızdığını, bu kızgınlığını da Ay'ı kan kırmızıya çevirerek göstereceğini söyler.
⛳️Ertesi gün akşam Ay tutulması başlar ve Ay'ın rengi tutulmadan dolayı kızıla döner.
''HAYATIMDA BİR ŞEYLER EKSİK'' DİYEN MUTSUZ İNSANLARA...
Avustralyalı Nick Vujicic şimdi 30 yaşında ve bir yaşam gurusu. Dünyanın dört bir yanını dolaşıp "moral konferansları" veriyor.
Yüzlerce insan onu dinlemek için bu konferanslara akın ediyor.
Doğuştan böyle...
Ne kolları, ne de bacakları var. Sadece iki parmağı olan sağ ayağı var.
Hayata böyle bir dezavantajla başlamış ama bunu avantaja çevirmeyi başarmış.
Şimdi her şeye sahip ama mutsuz insanlar bile onu dinleyerek moral buluyor.
"Hayatın Daha Büyük Amacı" adlı
DVD´si ise satış rekorları kırıyor.
"Kollar Yok, Ayaklar Yok, Sorun Yok" adlı kitabını yayına hazırladı ve yayınevi şimdiden best-seller olacağını açıkladı.
Tetra-amelia adlı bir rahatsızlık nedeniyle dünyaya böyle gelen Nick Vujicic, büyük zorluklar yaşadı.