Silahlarda açıklaması basit bir düzenek vardır. Tetiği çekerseniz mekanizma içindeki çekiç bir iğneye vurur, iğne merminin arkasındaki kapsülü deler, kapsül kıvılcım yaratır, mermideki barut yanar barut gazı çıkarır, kovana sığmaz ve mermi patlar.
02-
Barut gazı aşırı basınç altında kovanı ve çekirdeği patlatarak ikiye ayırır. Kovan geriye, çekirdek ileriye gider.
Bu sırada barut gazı namludan dışarıya o kadar yüksek hızla ileriye gider ki daracık namludan çıkarken inanılmaz bir baskı yaratır, buna tepme denir.
03- Bu tepme çok güçlü olduğundan silahı şahlandırabilir, tekrarlı atış yapmak için operatöre her seferinde atış yapmak için tekrar nişan aldırabilir, silahın vurduğu atış konisini genişletir.
Buna modern çözüm kompensatör denilen bir parçadır.
Peki nasıl çalışır?
İnceleyelim.
04-
Kompensatör denilen parçanın görevi bu gazın namludan direkt çıkmasını engelleyerek genelde yukarıya, bazı durumlarda her yana eşit dağıtarak tepme gücünü pasifize etmektir.
Atıcının hissettiği tek şey silahının daha az teptiğidir.
05-
Ateşin ve basıncın dağılımına bakın. Sola beş birim güç, sağa beş birim güç, elde var sıfır iş.
-5 + 5 = 0
Tepme çok daha az, silahı tekrar düzeltme derdi çok az, şahlanma daha az, atıcının iki isabetli atışı arasında geçirdiği zaman daha az.
06-
Rus sadeliği AKM’de karşımıza çıkıyor, namlu çapraz kesik, minimal bir kompensatöre bakıyorusunuz, maksat gazın yukarıdan çıkıp silahı aşağı itmesi, kalkan silahı da bu itkiyle nizam altında tutmak :)
İnkar edemem, zekice, uygun maliyetli ve basit. Tam Rus ekolü.
07-
Sessizce bu AK-74’ün ucuna bakın.
Namlu ağzı aparatlarını böylece yavaşça daha iyi anlayacaksınız.
Evet, silahınız tepiyorsa ihtiyacınız sadece kompensatör olabilir.
Hatta bunu kompensatör + tutamak olarak kombine edip çok daha stabil seri atışlar elde etmek mümkün.
08-
Bunu anasından-babasından, sevgilisinden iyi tanıyan sevimli insanların yüzü şimdiden parlamıştır. Ancak bu G3’ün namlu ağzındaki aparat bir alev gizleyen.
O ne ya, kompensatör değil mi bu da diyorsanız, alev-gizleyen ve muzzle-brake’leri başka bilgiselde inceleyeceğiz :)
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Bölücü terör örgütünün en büyük kozlarından biri olan el yapımı patlayıcılara dair bilgilendirici bir bilgisel yazma niyetim vardı bir süredir.
O zaman genel kültürünüze katkı yapayım. Haydi başlayalım.
Not: Anlatacaklarım sadece bilgilendirme amaçlıdır.
01-
Öncelikle nedir bu EYP? Uzman çavuş tabiriyle “elleme y*rrağım patlarsın” ancak resmi adı el yapımı patlayıcı kelimesinin baş harfleridir.
Patlayan şeyler ise tüpler, basınçlı kutular, amonyum nitrat (bakın burası civcivli), a.n doldurulmuş pimaş borular vb. ürünlerdir.
02-
Şimdi gelelim civcivli kısma, amonyum nitrat.
BTÖ’nün favori kimyasalı diyebiliriz, genelde bir yakıt türü olan fuel oil ile 1:1 kıvamında karıştırılarak hamur kıvamına getirilir, kalıplara göre kesilir, güneşte kurutulur, bantla güzelce sarılır
+
Ancak her silah kendi şartında kıymetlidir, sabit mevziden atış yapmak ile arazide gezerek atış farklıdır.
Eğer ki siz mevzide kalacaksanız G3A3 AK serisinden iyidir, zira menzili, isabetliliği ve mühimmatın tahribat gücü daha yüksektir.
+
02-
Ancak meskun mahal için ve araziye çıkacak komando için en ideal silah G3A3 değildir. Zira mobil değildir, hafif değildir, küçük değildir.
Meskun(yerleşim olan) mahallerde uzak mesafelerdeki gibi her seferinde tüfek omuzlanarak nişan alıp atış yapılmaz.
03-
Dar alanlarda, özellikle bina içlerinde sıklıkla tüfek iman tahtası kemiğine konulur, bilmeyenler için kaburgaların bittiği yerin merkezinde bıçak gibi bir kemik vardır, göğsün tam ortasında.
Operatör döndükçe silah onunla döner, yüzü nereye dönükse oraya nişan alır.
BTÖ’nün sembolojisi, mitleri ve düşünce biçiminin bir tezahürü üzerine bizzat kendi kaynaklarından okuduğum bir durum: Silah yönü.
PKK yürüyüşlerinde, silah omuzda askı kayışındayken, sıklıkla namlu aşağıya bakacak şekildedir.
+
02-
Ancak TSK, daha acemilere yanaşık düzen eğitiminde bile tam tersini gösterir; nöbetler namlu yukarı çapraz tutuşunda icra edilir ve yürüyüşte askı kayışı göğüs hizasından başparmak ve namlu ucu yukarı bakacak şekilde konumlandırılır.
Farklılık bedensel değil, düşünseldir.
03-
Bölücü terör örgütü, namluyu aşağıda tutarak kendi sembolojisinde şunları söylemektedir:
a) Bu namlu halkımıza doğrultulmamıştır.
b) Namlu yere, Dünya’ya, sosyalist gerçekliğe, materyale bakmaktadır.
c) Namlu pasiftir, aşağıdadır; bu özsavunmadır.
00- Bilgisel: Dali ve Picasso; Faşizm ve Antifaşizm.
İspanya'nın 1930'larda iki büyük yüzü vardır, ilki merak uyandıran, kışkırtıcı bir sürrealist olan Dali'dir. Karşısında da tuhaf, özgün ve var olmuş en üretken sanatçı olan kübist Picasso vardır.
Hazırsanız başlayalım.
01-
Öncelikle karakterlerimizden önce Dünya'yı anlama şekillerine bakmalı.
Pablo, anatilik yaklaşarak kuralları öğrenme ve ardından onları sanatsal olacak şekilde yıkma ve küçük parçaların yarattığı bütünün anlamına odaklanmış bir kübistti.
Devlet kültüne karşıydı, bireyciydi.
02-
Salvador ise Birinci Dünya Savaşı'nın müsebbibi olan endüstriyel salt aklın karşısında durmaya, hatta aklın kendisinin karşısında durmaya çalışan, reaksiyoner sürrealistlerden biriydi.
Aklın yarattığı yıkımda yok olan milyonlarca ailenin travmasıyla mücadele içindelerdi.
00- İkinci Dünya Savaşı’nda İspanya’nın Tutumu ve Mavi Tümen’in hikayesi - Bilgisel
Rusya sınırında 50.000 İspanyol’u görmeden önce geriye, çok daha geriye, İspanya’nın otuzlu yıllarına gidelim beraber.
Vamos vamos vamos!
01-
Her şeyin arka planında İspanyol İç Savaşı yatmaktadır, ancak o savaşı da daha iyi anlayabilmek için daha geriye gideceğiz.
İspanya, 1800’lere gelmesiyle birlikte artık gezegenin yarısını kavuran bir imparatorluk değildir. Savaşlarla kavrulmuş, kolonilerini kaybetmiştir
02-
İspanya çoğunluğu sosyoekonomik açıdan bakılırsa tarımla geçinen, burjuvazisi ve sanayisi yeterli ölçüde gelişmemiş, geniş bir fakir köylü topluluğuydu.
Bunun zıttı da şehirlerde sanayileşmiş alanlarda çalışan ve eğitimli sayılabilecek işçilerdi.