Öncelikle, eşcinsellik ve oğlancılık ayrımını yapmamız gerek. Eşcinsellik iki yetişkin erkek arasındaki ilişkidir. Oğlancılık ise sakalı henüz çıkmamış oğlanlara duyulan aşk ve şehvettir.
Osmanlı saray erkanı ve elitleri eşcinsel değil,
oğlancıydı. Şehvet duyulan çocukta tüy bitmesi, çekiciliğinin kaybolması anlamına geliyordu. Ve bu durum, Divan edebiyatına da yansımıştı.
Literatüre girmiş yazım türlerine bir bakalım:
Hamamname: Hamamlarda rastlanılan yakışıklı oğlanlar için yazılır.
Şehrengiz: Bir şehrin ++
güzel oğlanları çoğunlukla erotik bir üslupla betimlenir. Örneğin Bağdat Şehrengizi, şairin Bağdat şehrinde rastladığı güzel oğlanları anlatır.
Hubanname: Enderunlu Fazıl’ın dünyanın farklı yerlerinden oğlanları anlattığı eseri.
Haliyle, Divan edebiyatında oğlanlar ++
için ortaya çıkmış bir de jargon türedi. Mesela:
Civan: Genç, taze oğlan anlamına gelir. Divan edebiyatında civanlar hem hevesli hem de utangaçtır. Şair, civanı yeni eğlence ve zevklerle tanıştırır.
Hat: Genç oğlanların yanağında çıkan ince tüyler. Hatlar sakala dönüşmeye ++
başladığında gülün dikenine benzetilir.
Yusuf: Güzelliğiyle meşhur Yusuf peygamber benzetmesi şiirlerde sıkça kullanılır.
Hal: Oğlanın vücudundaki benler.
Şimdi Osmanlı’nın en meşhur şairlerinden Nedim’in mısralarına bir göz atalım.
İzn alıp Cuma namazına deyu mâderden,
Bir gün uğrulayalım çerh-i sitem-perverden
Dolaşıp iskeleye doğru nihan yollardan
Gidelim serv-i revanım yürü Sadabâd'e
Türkçesi:
Annenden “Cuma namazına gidiyoruz” diye izin alıp
Zulmedici felekten bir gün çalalım.
Gizli yollardan iskeleye doğru dolaşıp
Gidelim selvi boylu ++
güzelim yürü Sâ’dâbâd’a.
Şair burada selvi boylu güzel oğlanın annesini cumaya gideceğiz diye kandırıp oğlanı Sadabad’a eğlenceye götürüyor.
Yine Nedim’den daha fena bir örneğe bakalım:
Akide almağa gitdikçe lalası bulup fursat
Şeker gibi leb-i lalin öpüp ol tıflı pinhan sev +
Türkçesi:
Bakıcısı şeker almaya gidince o çocuğun şeker gibi kırmızı dudaklarını öperek gizlice sev.
Sadece saray şairleri değil, padişahların da bu tarz şiirleri vardır. Fatih Sultan Mehmet’in Avni mahlasıyla Hristiyan bir oğlana yazdıklarına bakalım👇
Fatih’in, Veyis adındaki oğlanı övdüğü bir gazeli daha vardır. Der ki:
Avnîyâ çün devlet el virdi ki mihmân oldı yâr
Fursatı fevt itme kim biñ câna erzândur Veyis.
(Ey Avni! Talihin yaver gitti ve o sevgili misafirin oldu.
Fırsatı kaçırma; zira Veyis bin cana bedeldir)
Müminler Afganistan’ın baça bazi geleneğini gerçek İslam bu değil!! diye kınayıp, aynı zamanda ceddimiz Osmanlı diye nara atarlar.
Ceddiniz, fethettiği ülkelerdeki tüyü bitmemiş güzel oğlanları saraya toplatıp alem yapıyor, bu oğlanlara gazeller döşüyordu.
Haberiniz ola.
Bazıları neden eşcinsel ve oğlancı ayrımı yaptığımı anlayamamış, oğlancı da eşcinseldir diyor.
Hayır.
Oğlancı, pedofilidir.
Bir erkek, tüysüz bir oğlanı arzulayıp, kendisi gibi sakallı bıyıklı yetişkin bir erkeğe ilgi duymuyorsa, o kişi pedofilidir, eşcinsel değil.
Alıntıdır okuduğunuz ve paylaştığınız için teşekkür ederim keyifli güzel bir gün diliyorum arkadaşlar hayırlı bayramlar
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Atatürk 95 sene önce uçak fabrikası kurdu.
1920'lerde Kurtuluş Savaşı yapıp, 1926'larda Uçak fabrikası kurup, 1935'lerde uçak ihraç eden bir ülke kurmuştu Ulu Önder Atatürk..
Boş vaatte bulunmadı ,icraat yaptı.
İlk yerli uçaklarımızı izleyin, izlettirin!
Bu fotoğraf 1937'ye ait..
İstanbul Yeşilköy..
Atatürk; Nuri Demirdağ tarafından kurulan yolcu uçağı fabrikasını ziyaret etti..
1937'de Türkiye Cumhuriyeti dünyada kendi uçağını yapan 5. ülke..
Nereden nereye..?
ARKADAŞLAR, BU RESİM HERKESE ULAŞMALI.. 👍🏻🇹🇷
Atatürkün yerli yolcu uçağına binişi.
Ciddi ciddi uçak yapmışız, bu fotoğrafı ilk kez görüyorum. Nuri Demirağ'ın yaptığı uçaklar hem savaş hem 14 yolculuk uçaklar olarak kullanılabiliyor.
Dünyada sevilmek istemeyen kişi yok gibidir” diye başlıyor, Masumi Toyotome . “Ama sevgi nedir, nerede bulunur, biliyor muyuz?” diye soruyor.. Sonra anlatmaya başlıyor :
“Sevgi üç türlüdür !..”
1-Birincisinin adı “Eğer” türü sevgi!..
Belli beklentileri karşılarsak bize verilecek sevgiye bu adı takmış yazar. Örnekler veriyor:
Eğer iyi olursan baban, annen seni sever. Eğer başarılı ve önemli bir kişi olursan, seni severim.
Eğer eş olarak benim beklentilerimi karşılarsan seni severim.
Toyotome “En çok rastlanan sevgi türü budur” diyor. Bir şarta bağlı sevgi. Karşılık bekleyen sevgi.. “Sevenin, istediği birşeyin sağlanması karşılığı olarak vaad edilen bir sevgi türüdür bu” diyor yazar.
Efsaneye göre Simurg ya da bilinen adıyla Zümrüdü Anka kuşu,
bilgi ağacının dallarında yaşar ve akıllara gelebilecek her şeyi bilir
Öyle ki, bütün kuşlar ona inanır, başları sıkıştıkça Simurg’un kendilerine yardım edeceğini, onları hep zor durumlardan kurtaracağını düşünürler.
Zümrüdüanka Kuşu'nun rengi hakkında bazı kaynaklar bakır renginde olduğu, bazı kaynaklar ise tüm kuşların renklerini bir arada barındırdığından söz etmektedir.
Zümrüdü Anka kuşu öleceğini hissettiği zaman kendisine ağacın kuru dallarından bir yuva yapar ve hiçbir zaman ne olduğu anlaşılmayan bir yapışkanla yuvayı sıvar, yuvanın içinde ölümü bekler. Ta ki güneş bütün görkemiyle ortaya çıkıp, kuru dalları yakıncaya kadar…
Japonya'da 4. yüzyılın sonlarına doğru tahta oturan İmparator Nintoku, yüksek bir kuleye çıkar ve ülkesine bakar. Gökyüzüne doğru yükselen tek duman dahi göremeyince, halkının yoksul düştüğüne ve bu yüzden hiç kimsenin evinde pirinç dahi pişiremediğini anlar.
Hemen bir ferman çıkaran Nintoku, halkının üç yıl boyunca sadece kendileri için çalışmasını emreder. Sarayda çalışanları bile evlerine gönderir...
Sadece kendileri için çalışan halk, üç yılın sonunda bolluğa kavuşur.
Nintoku kuleye çıkar, ülkenin her yerinde ocakların tütmekte olduğunu yükselen dumanlardan anlar. Yanındaki eşine sevinç içinde "artık zenginiz" der...
İmparatoriçe ise üç yıl boyunca bakımsızlıktan dolayı her yeri eskiyen, çatısı akan, çiçekleri solmuş sarayı göstererek,
Denizli'nin bir köyünde öğretmenlik yapıyorduk.Eşim okul müdürüydü. Biz yeni evliydik. Düğün takılarımızı bozdurup bir araba almıştık. Annem iki bileziğin altın zincirin bari dursun kızım ayıp olur deyince eşim babasından biraz borç almıştı.
Arabayı peşin almıştık.
Biz okula giderken iki öğretmeni belirli duraklardan alıyorduk. Onlar bize benzin alırken katkıda bulunuyordu.
Biz köyde üç öğretmendik
Bir de eşim vardı.
Köyün yarısı çoban yarısı dokumacıydı. Okul köyün ortasında caminin yanındaydı.
Karşıda köy kahvesi vardı.
Necibe okulun hademesiydi. Necibe genç ve güzel bir kadındı. Okulun her yeri onun sayesinde pırıl pırıldı.
Eşi koyun çobanıydı. Sabah aynı saatte evden çıkınca biri dağa öbürü okula geliyordu. Necibenin büyük kızı ikinci sınıfta.Küçüğü beş yaşındaydı. Necibe beni çok sevmişti .
🛑🛑ARAPLAŞMAYANLARA🛑🛑
“Türk kadınlarının en büyük süsüTürk oluşlarıdır.Onlar süslenmek için elmas veya zümrüt takınmıyorlar,belki üzerlerinde taşıdıkları o taşları süslemiş ve kıymetlendirmiş oluyorlar.Çünkü herTürk kadınıCanlı bir inci ve paha biçilmez birPırlantadır”
Montagu
🛑🛑“Rusya’da bir söz vardır: Hangi Rus’u kazısanız altından mutlaka Tatar çıkar”
Rus Devrimci Vladimir Lenin – 1920
🛑🛑“Araplarda bir söz vardır: Mısırlılar Allah’tan başka kimseden korkmaz, Türkler ondan da korkmaz”
Arap Düşünür
Semame İbn-i Eşreş