Kulaksız
Kulaksız, İstanbul’un Avrupa yakasında, Beyoğlu İlçesine bağlı, Kasımpaşa ile Okmeydanı arasında yer alan tarihî bir semt ve Beyoğlu’nu oluşturan 47 mahalleden birisi. Daha çok tarihî mezarlığı ile anılan bu semtin adını ilk kez 90’lı yıllarda duymuştum +
#Beyoğlu
ve bu isim bana ilginç gelmişti. Semtin ismine dair birçok rivayet var, bunlardan bir tanesi Fatih Sultan Mehmed’in askerlerinin buradan geçerken içmek için su istedikleri, kimsenin su vermediği, askerlerin de kadıya gidip mahalleliye dava açtığı +
ve kadının da mahalleliyi haksız bulup, "kul haksızdır" diye hüküm vermesiyle semtin isminin Kulhaksız’a çıkması. Bu rivayete göre, ‘’Kul haksız’’ tanımı zamanla halk arasında Kulaksız’a dönüşür.
Eğer Okmeydanı yönünden geliyorsanız, Okçular Tekkesini geçip, Kulaksız Mezarlığının yanından Kasımpaşa’ya inen yokuşa adımınızı atar atmaz Kulaksız’dasınız. Tarihî mezar taşları, asırlık servi ağaçlarıyla kaplı mezarlığın yanından geçtikten sonra, +
hali hazırda bir nebze mahalle sıcaklığını yaşatan küçük bir meydan karşılar sizi. Kulaksız Meydanıdır burası ve çevresini tarihî bir hamam, karşısında kuyusu ve tulumbasıyla (ne yazık ki çöplüğe dönmüş), ahşap bir evin altında iki cepheli bir çeşme ve birkaç dükkân süsler.
Semtin tüm esnafları bu meydan ve bu meydandan Kasımpaşa yönüne doğru inen Kulaksız Caddesi üzerindedir.
Asırlarca öncesine uzanan köklü bir tarihe sahip, tarihî İstanbul mahallesi Kulaksız’dan bugüne ne yazık ki çok fazla şey kalmasa da, birkaç çeşme, birkaç ahşap ev ve tek tük kalmış sivil mimarî örnekleri, restore edilmekte olan tarihî bir hamam +
ve belki eskisi kadar olmasa bile halen bir nebze devam eden mahalle kültürüyle bir kez olsun havası solunası, gezilip görülesi bir semt Kulaksız…
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Budapeşte'de bir Osmanlı Dervişinin Türbesi: Gül Baba Türbesi
15.yy sonlarında, İstanbul, Beyoğlu'nda, Boğazkesen Caddesi yakınlarında, büyük bir gül bahçesinin içinde küçük bir kulübede, yetiştirdiği güllere olan sevgisinden ötürü Gül Baba adını alan bir Bektaşî Babası yaşarmış.
1481 yılının İstanbul’unda, Galata’nın, bugün Perşembe Pazarı’nın kuzeybatısına düşen küçük bir bölümü halen ormanlarla kaplı olup, yaban hayvanlarını barındırmaktadır. Rivayete göre, bir gün Sultan 2.Bayezid, avdan dönerken Galata’da gezinir ve Gül Baba’nın evinin önünden geçer.
Etrafı saran gül kokusu o kadar hoşuna gider, ona o kadar huzur verir ki, kapıyı çalarak Gül Baba ile tanışır, Gül Baba’ya, kendisinden bir isteği olup olmadığını sorar. Gül Baba, eliyle yokuşun yukarısını işaret eder ve padişahtan, orada, +
Bostancı Sahilindeki 500 Yıllık Manastır, Madam Tamara veya Huguenin Köşkü
Kadıköy’ün Maltepe, Kartal, Pendik, Tuzla gibi, İstanbul’un doğu ilçelerine ve Anadolu’ya açılan sınır semti Bostancı’nın sahil kesiminde, Bostan Tüccarı, Yazmacı Tahir ve Kasadar Sokakların çevrelediği, +
13 dönümlük arsa, yaklaşık 500 yıllık bir manastır, 118 yaşında bir köşk, yemyeşil, geniş bir bahçe ve +
tarihi açıdan çok büyük bir değer taşımasa da, Anadolu yakası sahillerindeki semtlerin, bir zamanlar yazlık birer sayfiye semti olduğunu bize hatırlatan, 50-60 yıllık bir yazlık pansiyon kalıntısı saklar.
Kadıköy'ün kendine özgü, tarihi semtlerinden Merdivenköy'ün dünden bugüne isimleri:
- Aya Mamanos: Bu bölge, Bizans Döneminde, ''Kutsal anneler'' anlamına gelen bu isimle anılmıştır. Muhtemelen, o dönemde, Göztepe'de olduğu bilinen kadınlar manastırıyla ilişkilidir.+ #Merdivenköy
- Mandıra Köy: Köyün, Osmanlı egemenliğine girdiği 14.yy'dan sonra, Şah Kulu Sultan Dergâhı'nın (Merdivenköy Tekkesi) çevresinde, küçük bir köy kurulmuştur. Köy halkı geçimini mandıracılıktan sağladığından bu ismi almıştır. Fikirtepe'deki Mandıra Caddesi, o günlerden hatıradır.
- Merd-i iman Köy: 16.yy'da, Mihrimah Sultanın yaptırdığı caminin ardından, Mandıra Köyü’nün zaten ön planda olan dinî kimliği daha da perçinlenmiş, köy, artık camisi, tekkesi, dervişleri ve türbeleriyle, Anadolu yakasının en önemli dinî merkezlerinden birisi olmuştur. +
Mihrimah Sultan Camii (Merdivenköy Camii)
Çok fazla bilinmese de, Kadıköy’ün en eski camilerinden birisi de, Merdivenköy’de bulunan ve Merdivenköy Camii olarak da anılan Mihrimah Sultan Camii’dir. Cami, Kanuni Sultan Süleyman’ın kızı Mihrimah Sultan tarafından yaptırılmıştır.
Fakat, Mihrimah Sultan’ın, Edirnekapı’da ve Üsküdar’da yaptırdığı camiler kadar bilinmez.
Caminin yapıldığı dönemde, Merdivenköy, ana çekirdeğini Şah Kulu Sultan Tekkesi ve civarındaki 20-30 hanenin oluşturduğu, Bektaşî ağırlıklı bir nüfusa sahip, küçük bir köydür +
Az önce paylaştığım Resneliler Köşkünün (Perili Köşk) yapıldığı dönemde, bugün Bakırköy’ün en uzun ve en işlek caddelerinden birisi olan, Bakırköy Meydanını, 1.Çevreyoluna bağlayan İncirli Caddesi, Bağlaraltı Yolu adında, iki yanı incir ağaçları, şaraplık üzümlerin yetiştiği +
üzüm bağları, ceviz ağaçları ve rengârenk çiçeklerle süslü, faytonlarla yolculuk yapılan toprak bir yoldur. Bakırköy, ya da o zamanki adıyla Makriköy ve civar yerleşimlerde yaşayan insanlar, bu bölgeye, piknik yapmaya, temiz hava almaya gelirler.
Bu yol, aynı zamanda, 1924 yılından itibaren, Bakırköy Ruh ve Sinir Hastanesi olarak kullanılan Reşadiye Kışlası’na gitmek için de kullanılan güzergâhtır. Kimi zengin, önde gelen aileler, bu bölgede tek tük köşkler ve konaklar yaptırmışlardır.
Bir Bakırköy Efsanesi; Perili Köşk ya da gerçek adıyla Resneliler Köşkü
Bakırköy’de İncirli Caddesi üzerinde yer alan bu köşk, Bakırköy’ün en eski ve şüphesiz en ünlü yapılarından birisidir. #Bakırköy
Bir zamanlar, incir ağaçları, üzüm bağlarıyla ünlü, yemyeşil bir semt olan İncirli’nin, o günlerinden bugüne yadigâr kalan birkaç hatıradan birisi olması bir yana, 100 yılı aşkın bir tarihe sahip olup, en az 50 yıldır bakımsız, kaderine terkedilmiş bir vaziyette duran bu yapı, +
Çevrede, yıllardan beri ilgi uyandırmış, hakkında türlü söylentiler yayılmış, şehir efsaneleri üretilmiş ve köşkün adı ‘’Perili köşk’’e çıkmıştır. Bakırköylü olup da, bu köşkü bilmeyen yoktur sanırım.