Dergilerin girişine yazılan yazılardan yazarları sorumludur türü ibareler hukuki sıkıntıları savuşturmak içindir; sorumlu yazar istediğini yazabilsin diye değildir. Ortalama hiçbir cemaat buna izin vermez vermesine de...
Üyelerini fotokopi gibi tek tipleştiren, cemaat içinde kendi anlayışları dışında hiçbir anlayışa müsade etmeyen böylesi cemaatler hiç izin vermezler. Dergilerinde büyük şirkte cehaleti mazeret gören biri yazabilir mi? Ya da böyle bir atfın olduğu bir yazıyı yayınlarlar mı?
Sahabeler hakkındaki hiçbir eleştiriye taraf olmuyoruz demişler bir de. Ağzından çıkanın ne anlama geldiğini bilmeyen birini mesajların başına oturtmamış, cemaat adına yazma yetkisi vermemişlerse şayet, şu cümledeki sakatlığa bakar mısınız?
Sahabelerin kendi aralarındaki ihtilaflara taraf olunmaz, haklarında söylenen sözlere değil! Haklarında söylenenlere bakar ve Ferit Aydın'ın söylediği sözler cinsindense taraf olur ve bu sözleri ya habis bir Rafızi'nin...
Ya da onlardan etkilenmiş; sahih ile sakimi birbirinden ayırt edemeyen biri yazmıştır der her halükarda söylenen sözü reddeder; söyleyeni ise durumuna, yaşına, konumuna uygun te'dib ederiz.
Yazan biriyse elinden kalemi alır, konuşansa sustururuz. Çocuk ise ensesinin köküne yapıştırır, Allah Resulü'nün ashabına karşı terbiyeli olmasını öğretiriz.Her halükarda böylesi habis ithamları hazmetmez, hiçbir şey söylenmemiş gibi davranmaz, asıllarla oynanmasına izin vermeyiz
Şu cevabı cemaatten sorumlu biri atmışsa -ki geçenlerde hocaları cemaatin hocasının bu tür işlerden haberdar olmamasının hocaya hakaret anlamına geldiğini söylüyordu- bu cemaatin gerçekten de Ehli Sünnet'in sahabe konusundaki itikadlarını önemsemediklerini daha canlı gösteriyor.
Fıkhı bir ihtilafı bile dağ yapan böylesi bir cemaat demekki sahabe hakkında söylenenlere taraf olmama yolunu seçiyor. Kürt Hizbullah'ının önde gelenleriyle bu meseleleri konuşanların duyacağı sözler bunlar.
Ne yapalım sahabe meselesinde ümmet ihtilaf etmiş (Ümmet derken habis Rafızileri kast ediyorlar) ne yapalım sırf Muaviye için ümmetin yarısını yok mu sayalım, diyorlardı.
Geçen bir tweette aynı şeyi yine söylemiştim: Hizbullahçılıkla hariciliği cem edip ortaya çok acayip bir tür çıkaracak bu arkadaşlar. Tabilerinin, dinleyenlerin dikkatini sürekli başka yönlere çekiyor, bu meselelerde ufak ufak dönüştürme yoluna gidiyorlar.
Cemaatleri saf, ortalama zekaya dahi sahip değiller. Lakin hocaları kurt ve neyi nasıl yapacağını biliyor. Sığınan bunların getireceği günlerin şerrinden Allah'a sığınsın.
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Murat Gezenler- Musa Hoca Tartışmasına Dair Birkaç Not.
Uzun olduğu için çoğunuzun sonuna kadar okumayacağını tahmin ediyorum maalesef. İlgili olanlar ile durmadan sataşıp duranlar okusalar bununla da maksat hâsıl olur inşallah. Okumak isteyenler Floodu takip etsinler...
Murat Gezenler, Musa Hoca’ya reddiye yapacağını ilan ettiğinde pek çok kardeş Whatsapp ve Twitter üzerinden ne düşündüğümü sormuştu. Birinci reddiyesini dinlemiş bu yazının da bir kısmını reddiyeden sonra yazmış sonra yayınlamaktan vazgeçmiştim.
Reddiyesine verdiği başlık ve seçtiği görsel saldırgan davranacağı beklentisi oluşturmuştu bende. Muhtemelen çirkin bir şekilde saldıracak diye düşünmüştüm. Reddiyesini izledim, zannımın aksine epey seviyeliydi. İlgilendiğimden değil çok fazla sorulduğundan şunları yazayım dedim.
Ebubekir Naci'nin bu kitabı Minber yayınları tarafından da tercüme edildi. Türkçe tercümeler maalesef Arapçadaki muazzamlığı aktarmada çaresiz kalıyor. Batılı düşünce kuruluşları kitabı Selefi Cihadi hareketin ana kaynaklarından sayıyor ve pek çok üniversite tezlere konu ediyor.
Kitap ve yazarı üzerine yapılan tartışmaların binde birinin dahi dilimizde yapılmamış olması aslında bu meselelerden hiç anlamadığımızı gösteriyor. Kitabın tespitleri orijinal ve şu son süreçte özellikle Suriye'de yaşanan kırılmaya yirmi yıl öncesinden muazzam ışık tutuyor
Selefi Cihadi hareketin düşünce ve akıl yürütme tarzını merak edenlere tavsiye ederim. Arapçası olanlar Doktor Hani es Sibai'nin 23 derslik Selefi Cihadi Hareketin Tarihi derslerini dinleyip, yine Doktor Hani'nin " Mısır Cihad Cemaati'nin Kıssası" kitabını okuyabilirler...
Tekfir dinin aslından değil vaciplerindendir dendiğinde muhataplar genelde asıl ile vacip arasındaki ayrımı anlayamıyorlar. Asıl olmazsa imanın aslının, vacip olmazsa kemalinin olmayacağı şeydir. Kişi aslı yitirirse kâfir, vacibi terk ederse günahkar olur.
Dinin aslı iki şeyle kaim olur: İbadeti sadece Allah'a yapmak, Allah dışında ibadet edilenlerden de teberri etmek. Bu ikisi yerine getirildiğinde kişi Müslüman adını alır ki zaten La İlahe İllallah Şehadetinin vurguladığı da budur.
Reddetmen gerekeni aynı zamanda tekfir etmen de gerekir Lakin bu gereklilik asıl ile ilgili değildir. Teberriet gerçekleştiği müddetçe tekfirin olmaması aslı eksiltir ama ortadan kaldırmaz. Olmazsa olmaz olarak istenen teberriettir tekfir değil.
Ezberlerini sayarken sadece bu kitapları değil, Muhammed bin Abdulvahhab'ın, İbn Teymiyye'nin meşhur akide metinleri ile Selefi davetin düşmanlarının Haşeviye'den saydığı ilk dönem âlimlerinden çoğunun kitabını sayıyor ve meşhur Selefi seyhlerden icazet aldığını da söylüyor.
Tabi paylaşımı yapan arkadaş paylaşım uzamasın diye işin bu kısmını belirtmeyi gerekli görmemiştir. İlmi sahalar şimdi olduğu gibi gelecekte de tamamen Selefilerin tekelinde olacak derken baya kişi kızıyordu. Hayır, bunu Selefi olduğum için söylemiyordum.
Türkiye'de olmasa da özellikle Arap aleminde Selefi ilim talebeleri bu şekilde yetişiyor. Bu kardeşimiz Allah onu korusun şu haliyle çok büyük bir iş başarmış olsa da onun seviyesine yakın, bahsettiği metinlerin çoğunu ezberleyen çok fazla talebe, çok fazla şeyh var.
" Şeyh Suleyman el-Ulvan (ثبته الله وفك قيده): Ufak tavizler verenler, çok tavizler de verirler! İbn Hazm kendi dönemindeki yöneticilerin ve onlara tabi olan alimlerin Endülüs'teki vakıası hakkında şöyle der:
‘Allah'a yemin olsun ki şayet Haç'a tapmaları ile işlerinin hallolacağını bilseler, hemen koşarak yaparlardı!’
Yani ne yaptıklarına aldırmıyorlardı! Şayet Haç'a ibadet edin denilse, (bunu bile) tevil eder; buzağıya kulluk edin denilse tevil ederlerdi!
Biz de kendi vakıamızda görüyoruz ki bundan yirmi sene önce avam ve havas herkesin, tartışmadan kabul ettiği, İslam'ı bozan bazı haller bugün artık ihtilaflı olmuş! Küfür olduğunu söyleyenler de haricilerden sayılıyor! Din mi değişti yoksa kalpler mi?