1/8 ) Bazı arkadaşların iyi bilmedikleri konularda bu kadar iddialı olmaları beni her zaman şaşırtmıştır. Darwin'in "cehaletin verdiği özgüveni bilgi asla verememiştir" sözünü hatırlamamak işten bile değil. "Komintern 5. Kongresinin Orta Avrupa'da ve Balkanlarda Ulusal Sorun +
4/8 ) kaynak: Leninizm Defterleri, Ulusal Sorun ve Sömürge Sorunu, İnter Yay., 190-191, 195 (bu kitap tamamen Marksizmin klasiklerinden ve Komintern belgelerinden ulusal sorunla ilgili alıntılardan oluşur, bilmeden yüksekten atan arkadaşlara Nkrumah vb.'den önce bunu okumaları +
5/8 ) şiddetle tavsiye ederiz. Devin arkadaşın ezberine göre Komintern burada "Leninizme aykırı safsatalar" savunuyor. Komintern'in 5. Kongresinin 1924 gibi, TC'nin 1938'de Hatay'ı yutmasından bile çok önce toplandığı unutulmamalı. 1938'de Hatay'ın ilhakından, 1974'te +
6/8 ) Kıbrıs'ın kuzeyinin işgalinden, günümüzde Suriye'den Arapların ve Kürtlerin çoğunluk olduğu geniş bölgelerin işgalinden, Libya'nın paylaşılmasına silahla katılmaktan sonra hala TC'nin bu tanıma uyduğunu, hatta küçük emperyalist olmanın çok ötesine geçmeye başladığını +
7/8 ) görmemenin tek bir gerekçesi olabilir o da "kendi devletinin" emperyalizmini eleştirememektir ki Lenin'in sayısız yerde açıkladığı gibi bu bütün sosyal-şovenler açısından karakteristik bir durumdur.
Denizlerin görüşleri hakkında bir gram bilginiz olsa onları da hiç şüphesiz "Kürtçü", "bölücü" vb. ilan ederdiniz. Denizler, Mahirler de yaşasalar UKKTH'nı açıkça inkar eden sizin gibilerin alnın tam ortasına sosyal-şoven damgasını yapıştırmaktan asla çekinmezdi:
"... bütün ulusların eşitliğini ve 'her ulusun kendi kaderini tayin etme hakkına' titizlikle saygı gösterip, her tünlü imtiyazlara karşı çıkıyoruz."
Denizler (THKO) ulusal sorunun çözümü için bölgesel özerkliği öneriyor ve bu özerkliğin sınırlarını ancak ezilen halkların kendilerinin tayin edeceğini söylüyor:
"Ehven-i şer" (kötünün iyisi) şerlerin en kötüsüdür. "Kötünün iyisi olur" umuduyla "hiç sevmediğiniz" insanları, sınıf düşmanlarınızı, "muhalif" geçinip de, emekçi halkın içinden geçen Mehmet Şimşek programı için "çok doğru, uzun yıllardır ilk defa 'rasyonel' bir program +
uygulanıyor ama daha kararlılıkla uygulanmalı" diyenleri iktidara getirmek çare değildir. Bugünlere böyle geldik. Halkı sefalete mahkum eden Özal'dan daha kötüsü olamaz, "bu gitsin de kim gelirse gelsin" denildi, Demirel ve İnönü "kurtarıcı" ilan edildi, "demokrasi", +
"konuşan Türkiye", "Kürt gerçeğini tanıyoruz" vb. söylemlerle DYP-SHP koalisyonu geldi, Sivas katliamı yaşandı. Bunlar gitsin de kim gelirse gelsin denildi, "Bask modeli uygulayacağız", çağdaş bir kadın, ekonomi profesörü diye parlatılarak diye Tansu geldi, kontrgerilla coştu, +
Bay Okuyan biz hiçbir zaman Kemalizmi "ilerici" görmeyen soldan olmadık diyor. Kemal Okuyan, Aydemir Güler, Metin Çulhaoğlu'nun imzalarını taşıyan "Sosyalist Devrim Teorisi" başlıklı (2005) derlemede ise şöyle deniyor:
Bay Okuyan'ın baş ortağı bay Aydemir Güler aynı derlemedeki yazısında da soldaki kemalizmle bulaşıklığın sosyalist kimliğin zayıflığından, eklektizmden ve pragmatizmden kaynaklandığını ve kitleselleşmek uğruna yaşanan sağcılaşmayı ifade ettiğini söylüyor:
Yine aynı yazıda "Türkiye halkının yurtsever bir ideolojiye derinden bağlı olduğunu söylemek mümkün değildir" deniyor. Ayrıca "İttihat Terakki'nin yoz diktatörlüğünden, kemalist hareketin kendinden başka siyasal odak bırakmama çabalarından, +
Behice Boran'ın sadece videolarını izlemeyin, anladık Kıvılcımlı'yı, Kaypakkaya'yı okuyamıyorsunuz, bari öncümüz dediğiniz Boran'ın kitaplarını okuyun. Boran bile, bütün reformizmine rağmen, inkılap tarihinden öğrendiklerini sosyalizm diye satmaya çalışan sizin şeflerinizden +
+ fersah fersah ilerideydi. Ne de olsa sizin asr-ı saadet sandığınız faşist tek parti diktatörlüğü dönemini bizzat yaşayanlardan ve gadrine uğrayanlardandı.
Yani Türkiye'de "proletarya diktatörlüğü dahil her türlü diktatörlüğün beslenebileceği tek kaynak İttihatçı-Kemalist gelenektir" diye yazarken basitçe "şaka" mı yapıyor? Gerçekte ne demek istiyor bu "şaka"yla? Çulhaoğlu'nun, yıllarca en ön planında yer aldığı T"K"P'nin +
Kemalizmle sosyalizmi "kaynaştırma" çabasına en ufak bir itirazı olmuş mu? Daha sonra T"K"P'den ayrılarak TİP'i kurdu Çulhaoğlu, TİP de Kemalizm propagandasını T"K"P'den hiç de geri kalmayacak şekilde sürdürdü. Buna itiraz etmiş mi "şaka" düzeyinde de olsa? Yazıda Radika/Taraf +
zihniyetinin alaya alındığı açık ama bu her söylediğinin makara olsun diye söylendiği anlamına gelmiyor tabii ki. Benim aktardığım yerde açıkça --partisinin resmi çizgisine de tamamen uygun olan- kendi görüşünü dile getirdiği gün gibi açık.
Ahmet Türk, Meral Danış Beştaş, Sırrı Süreyya Önder gibi isimler seçimden sonra "bir daha kayyumların olmayacağını düşünüyoruz" diyorlardı. Gültan Kışanak, Sebahat Tuncel gibi daha sınıf ve tarih bilinçli insanlarımız ise buna o kadar güvenmeyin diye uyarıyor, Leyla Zana, +
Selahattin Demirtaş, Ahmet Türk tarafından umutsuzca tekrar edilen "çözerse Erdoğan çözer" gibi halka zaman kaybettirmekten başka bir işe yaramayan tepeden "çözüm" bekleyen söylemlere karşı çıkıyorlardı. İkinciler bir kez daha haklı çıktı. Kayyum düzeni süreklidir, Kürt +
halkının iradesine tahammül edemiyorlar, halktan tepki geleceğini bilseler de kayyum atamadan yapamıyorlar, sadece hükümetin değil TC'nin genetik kodları ezilen sınıfların ve halkların iradesini kabullenmelerine izin vermiyor, o halde direniş de sürekli olmalıdır. Seçimden +