Hasan Mert Kaya Profile picture
Editör | Yazar | Dinler Tarihi | Efemera | Kent Hafızası & İstanbul | Anadolu ve Ortadoğu | Seyyah

Sep 3, 2021, 31 tweets

Büyük Bengal Kıtlığı

Hindistan’da 1757’den 1947’ye 60 milyon insanın ölümüne yol açan kıtlıkların sebebi sömürgeci İngilizlerin acımasız toprak politikalarıydı.Dünyanın en verimli topraklarında yaşayan milyonlarca insanın, açlıktan birbirlerini yemek zorunda kaldığı bir acı bu+

1757 'de başlayan kıtlık 1770'de Büyük Bengal Kıtlığı olarak adlandırılan faciaya dönüştü. Bu insanlık felaketinin temel nedeni İngilizlerin pirinç, sebze ve diğer gerekli tahılların yetiştirildiği devasa tarım arazilerini zorla haşhaş ekimine çevirmesiydi.

Milyonlarca dönüm arazinin haşhaşa ekimine ayrılmasının nedeni afyon elde etmek ve afyonun Çin'e satılmasını sağlamaktı. Diğer taraftan bu pis ticaret Çin halkını da zehirliyordu ve sonu da kanlı bitti: Afyon Savaşları çıktı. Batı'daki Sanayi Devrimi, Afyon'dan finanse edildi!

Haşhaş ve afyon yüzünden topraklarında yiyecek tahıl, sebze yetiştiremeyip ölen on milyonlarca Hintlinin İngiltere Başbakanı Winston Churchill'in gözünde hiç değeri yoktu! ''Kızılderililerden nefret ediyorum, onlar canavarca bir dine sahip canavar bir halk'' diyordu Churchill.

Churchill'in bu yaklaşımına çok da şaşırmamak lazım. Kongo'da kauçuk toplayan yüzbinlerce insanın elini kesen Belçikalılar gibi İngilizler de Hindistan'da 40.000 dokuma tezgâhı işçisinin baş parmaklarını kesmişlerdi. Bu vahşetin gerçekleştiği dönemde çıkan haberler yasaklandı.

Parmakları kesilen Hint dokuma işçilerinin durumunu anlatan bir kitap yazıldı. Yazarı İngilizdi. Bu kitap da İngiltere Dışişleri Bakanlığı tarafından ''zararlı yayın'' kapsamında değerlendirilip yasaklandı.

'Kronik yiyecek ve su, eğitim, temizlik ve tıbbi yardım eksikliği, iletişim araçlarının yokluğu ve bunca zaman sonra dahi köylerimizde hüküm sürdüğünü gördüğüm her yere yayılan depresyon ve umutsuzluk ruhu, İngiliz yönetiminin bize armağanı. -Rabindranath Tagore (Hintli yazar)-

'Hindistan'daki İngiliz yönetiminin tarihi tek bir olguda özetlenecek olursa, o da şudur: 1757'den 1947'ye kadar Hindistan'ın kişi başına düşen gelirinde hiçbir artış olmamıştır.' Mike Davis (Tarihçi, yazar)

Churchill, Bengal'de milyonlarca insan açlıktan ölürken Britanya'da gıda stoklanmasını neden savunduğunu açıklarken, özel sekreterine "Hindular kötü bir ırktı" dedi. -Madhusree Mukerjee- (Yazar, Aktivist)

190 yıllık yağma ve talan sırasında, Hindistan alt kıtası bir bütün olarak en az iki düzine büyük kıtlığa maruz kaldı ve bu kıtlık, milyonlarca Hinti topluca öldürdü. Kıtlıklara 60 milyon insanın yenik düştüğü sömürgeci kayıtlarında yazıyor ama gerçek sayı asla bilinemez.

İngiliz sömürge analistleri, kıtlıklara yol açan düşen tarımsal üretimin nedeni olarak kuraklıkları gösterdi, ancak bu bir yalan. Çeşitli yerlerde savaşan,Afrika'yı sömürgeleştiren İngilizler, kıtlıklar sürerken sömürgeleri ve kendileri için Hindistan'dan tahıl ihraç ediyorlardı.

Kıtlıktan etkilenen bölgelerde, sadece zar gibi bir deriyle kaplı iskeletlere benzeyen insanlar, sokak köşelerinde toplanıyor ve milyonlar halinde ölüyordu. Dönemin İngiliz yöneticilerin şeytani politikalarının neden olduğu bu korkunç trajedi kuraklıkla(!) göz ardı edilemez.

Sistematik nüfus azaltma politikası

Kesin bir nüfus sayımı rakamı bulunmamakla birlikte; 1750 yılında Hindistan'ın nüfusu 155 milyona yakındı. 1947'de İngiliz sömürge yönetimi sona erdiğinde, bölünmemiş Hindistan'ın nüfusu 390 milyona yaklaştı.

Başka bir deyişle, bu 190 yıllık sömürgeci yağma ve organize kıtlıklar sırasında Hindistan'ın nüfusu 240 milyon arttı. 1947'den bu yana, sonraki 68 yıllık dönemde, Hindistan, Pakistan ve Bangladeş de dahil olmak üzere Hindistan alt kıtasının nüfusu 1,6 milyara yaklaştı.

Böylece, bağımsızlık sonrası Hint alt kıtasındaki yoksulluk ve ekonomik yozlaşmaya rağmen, bu 68 yıl boyunca nüfus neredeyse 1,2 milyar arttı. Kayıtlar, bağımsızlık sonrası dönemde, alt kıtanın toprakların bazı kısımlarında zaman zaman kuraklık koşullarına maruz kaldığını+

ancak kıtlık olmadığını, yine de alt kıtada her yıl su eksikliği nedeniyle binlerce kişinin öldüğünü gösteriyor. Kalitesiz gıdalar, yetersiz gıda dağıtım sistemi ve yeterli / sağlıklı beslenme eksikliği. Hindistan'ın bitmeyen, hayatın olağan akışı haline gelen çilesi...

Şunu da belirtmek gerekir ki, İngiliz sömürgecilerinin botları Hindistan'a basmadan önce, kıtlıkların çok daha az sıklıkta, belki de yüzyılda bir meydana geldiği görülüyor. İngiliz yapımı bitmeyen kıtlıkların meydana gelmesi için hiçbir doğal sebep yoktu.

Bunlar, yalnızca Britanya İmparatorluğu'nun, Hindistan'ın nüfusunu azaltmak için acımasız bir yağma ve anons edilmemiş bir politika benimseyerek İmparatorluklarını güçlendirmeyi amaçlayan planlı bir kurguyla meydana geldi. Amaç Hindistan'ı kontrol etme maliyetini azalmaktı.

Örneğin, İngiliz Doğu Hindistan Şirketi'nin (Elizabeth I'in tüzüğüne göre HEIC, Onurlu Doğu Hindistan Şirketi) ilk kez 1757'de gelip çöreklendiği alt kıtanın doğu kesiminde bulunan Bengal örneğini ele alalım:

1774'te Londra Berkley Square konutunda Hindistan'ı yağmalamanın getirileriyle satın aldığı, afyonun vücudunda açtığı yaralardan ölen, yozlaşmış ve müzmin bağımlı Robert Clive liderliğindeki aç gözlü yağmacılar, Batı Hindistan'da kontrolü ele geçirmişti.

Bu toprakları oluşturan Bengal, Bangladeş, Bihar ve Odisha 1765'te Hindistan'ın dünya GSYİH'sının %25'ini temsil ediyor ve Çin'den sonra ikinci sırada geliyordu. İngiltere ise sadece %2'lik bir değere sahipti! Bengal, Hindistan eyaletlerinin o dönem en zenginiydi.

Robert Clive kukla bir yerel Hint idareciler ayarladı ve onlara bu kara düzenden para ödedi. Clive'in oluşturduğu bu düzenin çarkı bir asır kırılmadan sürdü.
Halkın vergi paraları İngiliz kasasına girerken, Bengal ve Bihar'da milyonlarca insan açlıktan öldü.

1768'de Kraliyet Cemiyeti Üyesi yapılan ve İngiliz İmparatorluğu'nun şer merkezi Whitehall'ın yanında, Kabine Savaş Odası'nın yakınında heykeli bulunan Clive, İngiliz Parlamentosu tarafından suçlandığında savunmasında ibretlik sözler söyler:

Plassey Zaferi'nin bana sağladığı durumu bir düşünün. Büyük bir Prens benim zevkime bağlı hale geldi; gösterişli bir şehir benim merhametime kaldı; en zengin bankacılar beni gülümsetmek için çok farklı tekliflerde bulunuyorlardı;

Tek başıma ve sadece bana açılan, her iki elim altınla dolu ve mücevherlerin üst üste yığılmış olduğu kasalardan geçtim ben! Gerçekten Sayın Başkan, şu anda kendi ölçülü duruşuma hayret ediyorum.'' Kibir ve şımarıklığın geldiği nokta işte tam da böyleydi. Fütursuzluk...

Ancak, Clive tek cani İngiliz sömürge yöneticisi değildi. Britanya İmparatorluğu Hindistan'a birbiri ardına vali değil, adeta kasap göndermişti; gelenlerin hepsi yağma ve bunun sonucunda nüfus azalmasını planlıyordu.

1770'e gelindiğinde, Bengal'de ilk büyük kıtlık meydana geldiğinde, eyalet çekirdeğine kadar yağmalanmıştı. Sonrası tam bir korkuydu. John Fiske, American Philosopher in the Unseen World adlı kitabında Bengal kıtlığını şöyle tasvir etmiştir:

''1770'in boğucu yazı boyunca insanlar ölmeye devam etti. Çiftçiler sığırlarını sattılar; tarım aletlerini sattılar, tohumlarını yiyip bitirdiler.'' Gidişat bir süre sonra bununla kalmayacak, insanlar kendi ölülerini, birbirlerinin can çekişen çocuklarını yiyecekti.

Çaresiz insanlar oğullarını ve kızlarını sattılar, sonunda alıcı bulamayıncaya kadar; ağaçların yapraklarını ve tarladaki otları yediler. Sokaklar, ölenlerin rastgele yığınlarıyla dolmuştu. Defin işi yeterince hızlı yapılamadı;

Halk, leş yiyicisi köpekler ve çakallar bile ceset yiyemeyecek hale geldiler. İğrenç bir durumdu yaşanan ve çok sayıda parçalanmış, iltihaplı, mikrop saçan ceset sonunda insanların varlığını tehdit etti. Salgın hastalıklar kapıdaydı artık...

Serinin devamı gelsin mi?

Share this Scrolly Tale with your friends.

A Scrolly Tale is a new way to read Twitter threads with a more visually immersive experience.
Discover more beautiful Scrolly Tales like this.

Keep scrolling