Durağan Göze Profile picture

Jun 4, 2023, 12 tweets

Bir kelime bütünüyle Türkçeyse genellikle ya bizzat kendisi ya da kökü Eski Türkçeye kadar izlenebilir. Eski Türkçenin söz varlığı Sir Gerard Clauson tarafından ortaya konmuştur. Dolayısıyla bizzat kelimeyi ya da kökünü merak ettiğinizde onun sözlüğüne baş vurmanız gerekir.

Sözlük, kullanılan kaynakların ve bahsedilen lehçelerin açıklanmasıyla başlar. Ardından sözlükte sıkça karşılaşılan ve genellikle okurlarca dikkate alınmayan kısaltmaların anlamı verilir. Sonrasında sözlükle birlikte tespit edilen eklerin bir listesi sunulur.

Sözlük kendine has bir şekilde dizilmiştir ve tümüyle alfabetik değildir. Önce ünlülerle başlayan bütün kelimeler sunulur. Ardından ünsüzlerle başlayan kelimeler sessiz harfleri göz önüne alınarak sıralanır. Önce fiiller, sonra isimler gelir. Bunu takip etmesi zordur.

Bu yüzden sözlükteki tüm kelimelerin bir dizini çıkarılmıştır. Bu dizin sayesinde aradığınız kelimenin yerini çok daha biçimde bulabilirsiniz.

Örneğin gelin birlikte taşak maddesini okuyalım. DŞĞ (taşak kalın ünlülü diye Ğ, ince ünlülü, mesela teşük olsaydı DŞG olurdu) başlığında buluyoruz. Başındaki t- kimi lehçelerde tonlulaşarak d- olabilirmiş. ta:ş² kelimesinin küçültme ekli hali imiş (taş¹ "dışarı", ta:ş² "taş").

"Taşak" anlamında kullanılıyormuş ama harfiyen "küçük taş" demekmiş. Modern dillerin (hepsinde değil) ama çoğusunda varmış. Bunları söyledikten sonra kaynaklardan aktarmaya başlıyor. Yazıtlarda görülmemiş. İlk olarak Kāşğari'nin XI. yüzyılda yazdığı sözlüğünde görülmüş.

Kāşğari Arapçaya al-xuṣya diye çevirmiş. Kāşğari bu kelimenin ayrıca al-ḏakar "sik" anlamına geldiğini söylüyormuş, birbirlerine çok yakınlar diye. Clauson bunu Atalay'ın Kāşğari yayınının 1. cildinin 380. sayfasından aktarıyormuş. Kāşğari'de geçtiği diğer yerleri de yazıyor.

XIV. yüzyılda Ibn Muhannā ise bu kelimeyi Arapçaya al-bayḍ diye çevirmiş. Ibn Muhannā'nın iki yayınını kullanıyormuş Clauson, hem Melioranski hem Rifʿat yayınındaki yerini yazıyor. Gene XIV. yüzyılda yazılan Codex Cumanicus'ta da geçiyormuş.

Grønbech yayınındaki yerini yazıyor. XIII. yüzyılda yazılan Kıpçakça kaynaklarda da varmış. Houtsma'nın yayınladığı ve Houtsma Lugati diye bilinen sözlükte Arapçaya al-anṯiyān diye çevrilmiş. Orada ṭaşa:k biçiminde yazılmış. Kitābu'l-idrāk'te ise ṭaşak biçimindeymiş.

Gene XV. yüzyılda yazılan Qawānīnu'l-kullīya & Tuḥfatu'l-zakīya adlı sözlüklerde de bu biçimde geçmiş. Bunlarda geçtiği yerleri de yazıp bitiriyor. Her kaynağı değil, sadece ilk ve önemli saydığı diğer kaynakları andı. Ve bitirdi.

Şimdi de hızlıca yabancı bir kelimeye bakalım. amarı: Türkçe değilmiş ama kökenini de bulamamışlar. Clauson İrani dillerden bu kelimenin kökeni olabilecek bir kaç yabancı kelimeyi sıralıyor. Genellikle Buddhist Uygurların metinlerinde geçmiş.

Son olarak bir kelime bu sözlükte varsa onun Moğolca olma ihtimali çok düşüktür. Moğolcada varsa muhtemelen Türkçeden Moğolcaya geçmiştir. Clauson bu görüşte. Moğolcada var ve Türkçe kaynaklarda XIII. yüzyıldan sonra görünüyorsa o zaman da muhtemelen Moğolcadır (yabancı değilse).

Share this Scrolly Tale with your friends.

A Scrolly Tale is a new way to read Twitter threads with a more visually immersive experience.
Discover more beautiful Scrolly Tales like this.

Keep scrolling