, 46 tweets, 6 min read Read on Twitter
Az vaktiniz varsa tüm dünyada yaşanan bu absürt ideolojik tabanın yok olması mevzusunu basit bir örnekle kendimce izah etmeye çalışayım...
Arabanın ilk icat edildiği yıllar... Araba sahibi sayısı az, araç az vs. Bir şehrin hareketli bir merkezindeki kavşağa ilk kez trafik ışığı adı altında bir şey konuluyor. Maksadı araç ve yaya geçişlerini yönetirken masrafı (trafik polisi maaşını) kısmak ve hatayı azaltmak...
Kural belli... Kırmızı renk dur demek olacak, yeşil renk geç. İnsanlar kısa sürede bu ışıklara uyum gösteriyor ve bu kuralı uygulamaya başlıyor... Böylece uygulama önce şehrin diğer kavşaklarına ardından diğer şehirlere yayılıyor... Hem paradan tasarruf hem şikayetten... :))
Böylece trafik ışıkları beynelmilel herkesin kabul ettiği bir kural halini alıyor... Dahası sadece yoğun trafik olan yerlerde değil artık her yerdeler... Trafikte tüm insanlar tarafından kabul edilen genel geçer bir kural haline geliyor bu ışıklar...
Bir gün trafiğin neredeyse hiç olmadığı bir kavşakta kırmızı ışık yanarken bir sürücü durmuyor ve son sürat ışıklardan geçiyor... O gün hiç bir kaza gerçekleşmiyor... Kimse de onun ışıkta geçtiğini görmediğinden, gören varsa da şikayet etmediğinden bir ceza almıyor...
O da bu kavşaktaki ışıkların gereksiz olduğuna karar vererek bu kavşaktan geçerken ışıkları kontrol etmemeye başlıyor... Ancak bir gün yine kırmızı yanarken durmayıp devam edince yandan gelen araç ile çarpışıyor ve büyük bir kaza gerçekleşiyor... İş bu sefer ciddileşiyor...
Olaydan bir kaç gün sonra adamı bir avukat arıyor ve davayı üstlenmek istiyor... Sürücü kabul ediyor... Avukat önce çevre sakinleri ile konuşmaya başlıyor ve olayın gerçekte nasıl olduğundan emin oluyor... Sürücü bildiğin oç... Hata tamamen onda...
Önce kazanın olduğu kavşağın ve mahkemenin yapılacağı bölgenin çevresinde duvarlara yapıştırılmış el ilanları görülmeye başlıyor... El ilanlarında "Gerçekten kızmızı mıydı?" yazıyor sadece... Altında da bir kırmızı ve yeşil yanarken resmedilmiş iki trafik ışığı resmi var...
Bu arada mahkemenin yapılacağı binanın önüne bir kaç kişi gelip pankartlarla gösteri yapmaya başlıyor. Pankartların birinde yazan şu "Kırmızıda geçme özgürlüğümüzü istiyoruz." Bir diğerinde yazan ise "Velev ki kırmızı." Oradan geçenler şaşkın şaşkın bu kitleyi izliyor...
Protesto edenler herkese insanların kırmızı yanarken de geçme özgürlüğü olduğunu ve bunun insanların elinden alınamayacak bir özgülük olduğunu, zira insanların herhangi bir özgürlüğünün alınması halinde tam olarak özgür olamayacağını anlatıyorlar... "Ya tam özgürlük ya esaret" ;)
Nerede kalmıştık? Hah... "Ya tam özgürlük ya esaret" sloganında... Slogan bir grup insanın hoşuna gider... Bir kısmı sloganın çıkışındaki asıl nedenini hiç sorgulamaz, bir kısmı ise kendini kısıtlanmış gördüğü başka bir mevzu için kullanabileceğini düşünür ve gruba katılır...
Gruba katılanların bazıları protestonun çıkış nedeninin saçma olduğunu bilse de "Saçma da olsa mevcut düzeni değiştirebilir, daha özgür bir dünyaya ulaşabiliriz belki" diye düşünmektedir.. Protesto kalabalığı yavaş ama istikrarlı şekilde büyür... Ancak teorik bir altyapısı yoktur
Protestolar süreklilik gösterdikçe medyanın ilgisini çeker... Önce küçük haberler başlar... Ancak medya işi köpürterek izlenebilirliği arttırabilmek için bu benzeri görülmemiş mevzu için "bilirkişi"lerden görüşler almaya başlar...
Karşı fikirde olanlar doğal olarak "yaşama özgürlüğünün elden istemsiz olarak geri alınması" ve "yaşama özgürlüğünün güvence altında kalabilmesi için kuralların önemi"nden bahseder... Ancak, bu "bilirkişi"lerin sözleri çıkan slogandan uzundur ve akılda kalmaz...
Ayrıca bu "bilirkişi"lerden biri bir gün bir yazı kaleme alır ve "yaşama özgürlüğünü güvence altına almak için başka özgürlüklerin kısıtlanmasına gerek yok" deyiverir... Bir anda slogan için teorik bir altyapı doğmuş olur... Tartışmanın yeni bir mecrası vardır...
"Tam özgürlük için başka bir özgürlüğü kısıtlamak esarettir. Bu nedenle kırmızı ışıkta geçmek de bir özgürlüktür" diye yazar bu "bilirkişi". Aslında amacı gayet iyi niyetlidir. Tartışmaya başka bir perspektif katıp felsefi bir derinlik üzerinden yürütülmesini istemiştir sadece...
Ancak, protestocu kitle bir anda bu "bilirkişi"nin ardında toplanıp "Sizin özgürlüğünüz için biz kendi özgürlüğümüzden ödün vermeyeceğiz... Yaşasın "bilirkişi"miz" diye abiyi/ablayı bir anda meşhur eder... Bilirkişi için ok yaydan çıkmıştır... Tüm akademi vs. kendisi... ;)
Artık "bilirkişi" için savını savunmak dışında bir çıkış kalmamıştır... O da savını savunabilmek için aklına hangi feylosof, sosyolog, vs. gelirse onun kendi savına uygun sözlerini şarjörüne doldurur ve savını "geçmiş akademik bilgi" ile desteklemeye soyunur...
Bu arada protestocular tartışmanın akademik boyut kazanması sayesinde daha da kalabalıklaşır... Daha önce pek de bilinmeyen, yazıları pek gözükmeyen "Bilirkişi"nin de yazıları daha görünür okunur olmaya, kitapları satmaya başlar...
"Bilirkişi" artık yılmaz bir kırmızı ışıkta geçme özgürlüğü savunucusudur. Çevresinden bir kaç "bilirkişi"yi daha da ikna etmiştir bir şekilde. Artık o ikna edilen "bilirkişi"ler de daha görünür ve okunur olmuşlardır... İlk bilirkişi meşhurdur ve iyi niyetli günlerini unutmuştur.
O bir kanaat önderidir ve bir mesih gibi fikirlerini yayarak gösterdiği farklı, aykırı bakışı ile övgüleri almak, zamanında kendisini yok sayanlarla hesaplaşabilmek hayalindedir. Artık kırmızı ışıkta geçme özgürlüğünü tüm kuralların yıkılması için bir araç olduğunu anlatmaktadır.
Bu sırada kırmızı ışıkta geçme özgürlüğü savunucuları kazanın olduğu yeri sınırlarını aşmış daha büyük ve yoğun trafiği olan şehirlerde de protestolar yapmaya başlamıştır... Protestolar büyüdükçe medyanın da artık ilk haberleri içindedirler... Göründükçe çoğalırlar...
Bu sırada medaydaki "bilirkişi"ler artık "kişinin yaşama hakkının öncelikli olduğunu" savunmaz eskisi gibi... Çatlak büyümektedir... Sahi? Bu talebin neden doğduğunu hatırlıyor musunuz? Neden kırmızı ışıkta geçme özgürlüğünü savunuyordu bu arkadaşlar?
Bir avukat vardı değil mi? Bir de kırmızı ışıkta geçtiği için kaza yapan birisi. Avukat, müvekkiline bu işi çözeceğini vaadediyor. Ancak pankart taşıyanlardan kimsenin bunu hatırladığını hatta bildiğini sanmıyorum... :)) İlk dava gerçekleşiyor ve kanunlar çalışmaya başlıyor tabii
Avukat, davada müvekkilinin kendisine ait bir özgürlüğü kullanarak zaten trafik olmaması nedeniyle yararsız olan ve gereksiz masraf yaratan bir trafik ışığına uymadığını, kişisel hakları ve özgürlüğünün dokunulamazlığı nedeniyle suçun oluşmadığı şeklinde savunma yapıyor...
Savcı ise tabii ki önündeki kara kaplı kitaba uygun ve orada yazdığı şekilde bir cezayı talep ediyor... Protestocular bunun haksızlık olduğu ve insanların özgürlüklerini kullanmasının kanunlarla kısıtlanamayacağını söyleyerek bastırıyor... Tabii onları arkasına alan avukat da :))
Bu sırada kazada zarar gören kişinin avukatı da "yaşam için yasaklar" diye 1 kampanya ile bu protestocuların karşısına başka bir kitle çıkartarak cevap veriyor. Ancak bir süre sonra medyada yeni bir tartışma başlıyor:"Bu avukat yasakları mı savunuyor? Yoksa özgürlük karşıtı mı?"
Akademi içerisinde o güne kadar adı bile bilinmeyen bir çok kişi bir anda bu yeni tartışmanın "bilirkişi"si olarak medyada gözükmeye, makaleler kaleme almaya başlıyor. Mahkeme heyeti için yasakçı ve gelenekçi diyenler ile hukuku savunuyorlar diyenlerin sayısı neredeyse eşit artık
Dava bu baskılar ve tartışmalar altında uzadıkça uzuyor... Tabii süre geçtikçe medyanın da ilgisi azalıyor ve tartışma daha sessiz ve görünmez bir hal alıyor... Ta ki, yaklaşan seçime kadar... Adı sanı pek bilinmeyen, şans verilmeyen bir siyasetçi çıkana kadar...
Bu siyasetçi "özgürlük kişilerindir" diyerek bu dava dosyasını eline alıp ilk seçim turuna kazanın olduğu yerdeki kavşaktan başlıyor ve "insanların özgürlüklerine kanunlarla set koyamayız" diyerek dava dosyasını elinde sallamaya başlıyor...
Sesi artık duyulmamaya başlayan protestocular tekrar ortaya çıkıyor ve bu kim olduğu belirsiz siyasetçinin arkasında durarak onu meclise taşıyor... O siyasetçi de politikanın dehlizlerinde bu insanları gösterip önce partisinin başına sonra ülkenin başına geçiyor...
Ancak bu kitleye ihtiyacı olduğundan bir gün bir yasa önergesi hazırlanıyor bu siyasetçinin direktifi ile: "Kırmızı ışıkta geçmek yasaldır..." Aynı yasada bir kaç önemsiz madde daha var tabii ki... Araba alım/satım vergileri %50 arttırılıyor ve valilik onayı getiriliyor...
Protestocu kitle bunu sevinçle karşılıyor çünkü sonunda istedikleri şey "yasalaşıyor"... Efendim? Oksimoron mu bu? Nasıl yani? Kişisel haklar kanunlarla engellenemez diyenlerin kanunla bir hak düzenlemesi yapmasına sevinmesine mi diyorsunuz bunu? Lütfen... Lütfen... ;)
Sonunda kırmızı ışıkta geçerek kazaya sebep olan kişi kanunun onaylanarak devreye girmesi ile serbest oluyor... Avukat dediğini yapmış oluyor yani... Adam hapis yatmıyor... ;) Protestocu kitle kazanmanın verdiği zafer sarhoşluğu ile her yerdeki trafik ışıklarını yıkmaya başlıyor.
İlk kez protestocuları destekleyen "bilirkişi" ve onunla hareket eden diğer "bilirkişi"ler artık ünlüler. Kitapları yok satıyor, yazdıkları dergiler, gazetelerde öyle. Artık ülkeyi de yöneten o isimsiz siyasetçinin danışmanı bazıları... Bazılarının akademik sıçrayışları inanılmaz
Statüko yıkılırken her araba almak istediğinizde valilikten imza almanız gerekiyor tabii ki... Şimdi o "bilirkişi"lerin görevi bu duruma akademik bir alt yapı kurmak... Artık felsefe tarihi eski statükoların yıkılması için siyasetçinin emrine amade...
Bu arada bazı protestocular yıktıkları trafik ışıkları için "kamu malına zarar"dan cezalar ödüyor ya da yatıyor ama olsun... Bu da statükoyu yıkmak için ödenmesi gereken bir bedel... Onlar bir devrimin kahramanı... Onlar statükoyu yıkan binler, onbinler, yüzbinler işte...
Bu yazdıklarımı ABD'de bilmem ne senesinde olmuş açın bakın diye yazsam, hiç açıp bakmadan "Evet ya... Olaya bak... Ne acaip" diyecek binlerce insan bulabilirim... Buradaki olayı mabadımdan uydurdum... Ancak son 50 yılda olan her şey işte bu kadar basit...
Politikacı olarak Trump'ın ya da bir başkasının ismini koymanız, kaza yerine türbandan, göçmenlere istediğiniz olayı koymanız bu akışı değiştirmeyecek... İstediğiniz gibi çeşitleyebilirsiniz... Buradaki oksimoron durum tüm karşı çıkışlarda mevcut...
Herkes sadece kendi rahatına göre özgürlük istedikçe, kendi özgürlüğünün bir diğerinin özgürlüğü başladığı yerde bitmediği tam tersi tam da orada başladığını anlamadan bu göz boyamalar ile savrulmaya ve dünyanın/ülkelerin içine etmeye devam edecek...
Felsefe de sosyoloji de medya maymunları elinde mundar edilirken herkes bir statükonun dönüşmesine yardım edip statükoları kaldırmaktan dem vurup bunun gururla anlatacak... M.Belge'ler, Özkök'ler vs. hep bu iklimin meyveleri... Kendilerini egzotik sanan kırkağaç kavunları yani...
Birilerini bilge gördükçe, birileri bir erke ulaşarak seçkinleşeceğini hayal ettikçe ve hiç bir şeyden habersiz koca bir kitle, bu çok bilenler tarafından gözleri bağlanıp yönlendirdikçe burnumuz boktan kurutulmaz... İşte koca kitleler böyle kör edilip güdülüyor artık...
Siz siz olun her oltadaki yeme güvenmeyin... Zira inanmaya başladığınız anda bilgiyi kovmaya başlarsınız... O zaman bilmemne-ci, şu-ist filan olmanızın hiç bir değeri kalmaz... Böyle oldukça Dogmalar değişir ama dogma yaşamaya devam eder...
Biz de ağlanmaya ve Bu nasıl oldu yaw diye hayret etmeye devam ederiz... Böyle bir şey olabilir mi yaw... Olabilir... ARO...
DİP NOT: Liberaller denenlerin dünyaya attığı en büyük kazık işte bu her haltı bağlamından kopartıp savunmaktır... Bundan kurtulmadıkça A gider B gelir ama arkamızdaki yerleri hiç değişmez... Benden demesi...
DİP NOT2: Daha sonra trafik ışıkları kaldırılan kavşakların hepsi trafik ışıksız tünelli filan kavşaklar haline getirir siyasetçi... Ucuz diye yapılan trafik ışıkları pahalı inşaat projelerine dönüşüverir... Bol bol rant, iş vs.vs.... :))
Missing some Tweet in this thread?
You can try to force a refresh.

Like this thread? Get email updates or save it to PDF!

Subscribe to Kurbağa Kral 🌞
Profile picture

Get real-time email alerts when new unrolls are available from this author!

This content may be removed anytime!

Twitter may remove this content at anytime, convert it as a PDF, save and print for later use!

Try unrolling a thread yourself!

how to unroll video

1) Follow Thread Reader App on Twitter so you can easily mention us!

2) Go to a Twitter thread (series of Tweets by the same owner) and mention us with a keyword "unroll" @threadreaderapp unroll

You can practice here first or read more on our help page!

Follow Us on Twitter!

Did Thread Reader help you today?

Support us! We are indie developers!


This site is made by just three indie developers on a laptop doing marketing, support and development! Read more about the story.

Become a Premium Member ($3.00/month or $30.00/year) and get exclusive features!

Become Premium

Too expensive? Make a small donation by buying us coffee ($5) or help with server cost ($10)

Donate via Paypal Become our Patreon

Thank you for your support!