, 41 tweets, 6 min read Read on Twitter
1. İmam Abdülfettah, et-Tâğıye (Tiran) isimli kitabında, eski Mısır’dan, Yunan’dan, Sasani’den, İslam dünyasından vs. verdiği misallerle tiranların ve istibdat rejimlerinin genel bir fotoğrafını çekmeye çalışmıştır. Onun bu çalışmasına göre tiranların genel özellikleri şunlardır:
2. Yasa ve kanunlarla problemlidirler. Yazılı veya yazısız bütün kanunları küçümserler. Ağızlarından çıkan kararların “kanun” olarak kabul edilmesini istediklerinden kanunlarla bağlı kalmaktan rahatsız olur ve bu yüzden onlara itibar etmek istemezler.
3. Bütün siyasi yetkileri ellerinde toplamak ve bütün idari karar mekanizmalarını kendilerine bağlamak isterler. Zira onlara göre iradelerinin dışında gelişecek bir kısım olayların önünü almanın ve muhalif sesleri kısmanın en etkili yolu budur.
4. Kendilerini “devlet” olarak görür, devletle özdeşleştirirler. Onlara göre devletin selameti, kendilerinin selametine bağladır. Dolayısıyla onları tehdit eden ve onlar için risk oluşturan faktörler, devlet için de tehlike arz eder hale gelir.
5. Kendilerinde büyüklük ve haşmet vehmettikleri, kendilerini üstün gördükleri, yani ciddi bir kibir hastalığına yakalandıkları için, başkalarının görüş ve fikirlerine önem vermez, alternatif fikir ve önerilere açık durmazlar.
6. Onların en büyük hedefi ele geçirdikleri güç ve otoriteyi ne pahasına olursa olsun devam ettirebilmektir. Çünkü zevk u safasını sürdükleri her türlü imkan, itibar, şöhret, servet ve makamın devamı saltanatlarının devam etmesine bağlıdır.
7. Şahsi çıkarlarını halkın maslahatlarının önüne geçirirler. Kendilerine bir fayda sağlamadıktan sonra ülkenin kalkınmasının, halkın refaha kavuşmasının hiçbir önemi yoktur. Aynı şekilde çıkarları söz konusu olduğunda insanların sefaletinin de bir önemi kalmaz.
8. Lüks ve şatafat içinde yaşarlar. En lezzetli yemekler yemek, en şaşalı saraylarda yaşamak, en konforlu araba ve uçaklara binmek, en gösterişli elbiseler giymek, çok sayıda hizmetçiler edinmek onlar için elverişli birer tatmin vasıtasıdır.
9. Nefislerini tatmin adına içine daldıkları zevk ve eğlenceler, “itibardan tasarruf olmaz” düşüncesiyle yaşadıkları lüks hayat, beraberinde ciddi masraflar getireceği için ülke kaynaklarını kendi çıkar ve arzuları istikametinde kullanmaya başlar, yolsuzluklara başvururlar.
10. Müstebit idarelerde artan masrafların ceremesini gariban halk yığınları çeker. Zira ağır vergiler, mala mülke el koymalar ve bunların neticesinde ekonomik hayatta hasıl olan durgunluk ve çöküntü istibdat rejimlerinin halkına sunduğu en büyük “hediyedir”.
11. Ne var ki çoğu itibarıyla halk yığınları tiranların gerçek halini hiçbir zaman bilemez. Çünkü onlar hor görülmekten ve aşağılanmaktan korktukları için kendilerini hep vatandaşlarının iyiliği adına gecelerini uykusuz geçiren “büyük bir kurtarıcı” olarak lanse ederler.
12. Kendilerini “sorgulanamaz” gördükleri için denetlenme ve hesap sorulmadan nefret ederler.
En küçük bir eleştiri ve muhalefete tahammül edemezler.
Kendilerine karşı gelen ve direnen insanlar onların istikballeri için potansiyel birer tehlike arz eder.
13. Bu sebeple onlar, kendilerine itaat etmeyen, asilik yapan ve karşı gelen kimseleri şiddetle cezalandırırlar. Ta ki başkaları da ibret alsın, korksun ve aynı “cürümleri” irtikap etmesin. Bu yüzden diktatörlerin başta olduğu ülkelerde cezaevleri siyasi suçlularla dolar taşar.
14. Adam kaçırmalar, işkenceler, fail-i meçhul cinayetler de istibdat rejimlerinin lazım-ı gayr-i mufarıkıdır (ayrılmaz özellikleridir).
Söz konusu rejimler totaliterleştikçe, kendi vatandaşlarının can güvenliği için en büyük tehdit olmaya başlarlar.
15. Kendi iktidarlarını sarsabilecek her türlü kıpırdanış ve oluşum onlar için çok tehlikeli olduğundan halkın her halini bilmek isterler. Bu yüzden ülkenin dört bir yanına gönderdikleri casusları ve ajanları vasıtasıyla insanlar hakkında sürekli bilgi toplar, fişleme yaparlar.
16. Onlar için güvenlik her şeyin önünde gelir.
Güvenliklerini sağlama adına çok büyük ödenekler ayırırlar.
Mesela en korunaklı arabalara binerler.
Kendilerini koruyacak özel timler, kuvvetler oluştururlar.
17. Tiranlar halkı kendilerine bağımlı ve muhtaç hale getirebilmek ve böylece kendilerine yönelmesi muhtemel her türlü eleştiri, muhalefet, direniş ve komplonun önüne geçebilmek için halkına karşı oldukça pragmatist, makyavelist ve acımasız bir siyaset takip ederler.
18. İlk olarak halkı fakir bırakırlar. Zira insanların zihni sürekli maişet derdiyle meşgul olmalıdır ki siyasi meseleleri değerlendirmeye fırsat bulamasın. Ayrıca aciz, muhtaç ve fakir durumda olan insanları idare edip yönlendirebilmek çok daha kolay olacaktır.
19. Halkın, birlik ruhu içinde hareket ederek kendileri için bir tehlike arz etmemesi için sürekli onların içine fitne ve ayrılık tohumları saçarlar.
Halkı, kutuplaştırır, böler, birbirine düşman yaparlar.
İnsanlar arasındaki güven ve itimadı yıkarlar.
20. Toplum fertlerini birbirine düşürebilmek için herkesi birbirinin ispiyoncusu haline getirir.
Aile fertlerine varıncaya kadar herkes birbirinden şüphe etmeye ve korkmaya başlar.
Bu yüzden hiç kimse bir başkasının yanında rahatlıkla siyasi konulara giremez.
21. “Firavun halkını hakir ve zelil bir duruma düşürdü, onlar da ona boyun eğdiler” (Zuhruf, 54) ayet-i kerimesinde ifade edildiği üzere, halkının kendisine boyun eğmesi adına onların insanlık onurlarıyla ve şerefleriyle oynar, onları hakir ve zelil duruma düşürür.
22. Tiranlar için en kullanışı insanlar, cahil olanlardır. Zira onları yönetmek ve sömürmek çok daha kolaydır. Bu yüzden onların ilimle ve eğitimle ilgili ciddi bir projeleri yoktur. Bütün tiranlar kitaplara, ilme ve hür alimlere düşman kesilir.
23. Halkı kendilerine muhtaç hale getirebilmenin diğer bir yöntemi de onların arasına korku ve endişe salmaktır. Bu yüzden çatışma ve savaşları çok severler. Zira savaş şartlarında istikrar ve otorite daha önemli hale gelecek, bu da onları otoriteye itaate yönlendirecektir.
24. İmam Abdülfettah, tiranların halkıyla kuracakları ilişkiyi efendinin kölesiyle kuracağı ilişkiye benzeterek açıklamıştır. Asıl olan efendinin istek ve arzularının karşılanması olunca, kölenin bir kısım sıkıntı ve acılara maruz kalmasının bir önemi kalmamaktadır.
25. Sahip oldukları güç ve imkanlar tiranları mutlu etmeye yetmez.
Dışarıdan oldukça haşmetli görünseler de iç dünyaları itibarıyla oldukça mutsuz ve huzursuzdurlar.
Hiçbir şeyle tatmin olamazlar.
İşledikleri cürümler onların yakasını bırakmaz.
26. Onlar için saltanatlarını kaybetmek, sadece servet ve imkanlarını değil itibar ve şereflerine varıncaya her şeylerini kaybetmek demek olduğundan ve aynı zamanda büyük suç ve cürümlere bulaşmış olduklarından sürekli şüphe ve korku içerisinde yaşarlar.
27. Gerçek hiçbir dostları yoktur.
Etrafları dalkavuk ve şakşakçılarla çevrilidir.
Esasında bu, onların da istediği bir şeydir.
Zira onlar sürekli alkışlanmayı, takdir edilmeyi ve övülmeyi isterler.
Hata ve yanlışlarını söyleyen kimselerden hoşlanmazlar.
28. Bu açıdan saygın ve şerefli insanların tiranlarla birlikte bulunması ve onlarla iyi geçinmesi çok zordur. Zira her yapılanı onaylama, hata ve yanlışları görmezden gelme, sürekli dalkavukluk yapma bu tür insanların tahammül edebileceği bir şey değildir.
29. Tiranlar, zevk ve eğlenceye düşkün, güce tapan ve hasis arzularının peşinde koşan kimseler olduklarından, şahsiyetli ve ahlaklı insanları sevmezler.
Çünkü onların yanında kendilerini değersiz ve küçük görürler, bu da onlara acı verir.
30. Tiranların diğer bir özelliği de aşağılık kompleksine sahip olmalarıdır. Onlar, genel itibarıyla fakir muhitlerden geldikleri ve mutsuz bir çocukluk geçirdikleri için, kompleksli olurlar. Bu da onların tavır ve davranışlarında bir kısım dengesizlik ve aşırılıklara sebep olur.
31. Saltanat ve otoritelerine halel getireceği düşüncesiyle bütün ahlaki değerlerden nefret ederler.
Bu yüzden hiçbir sınırları ve kırmızı çizgileri yoktur.
Dolayısıyla hedeflerine yürürken yasallığına ve gayrimeşruluğuna bakmadan her vesileyi kullanırlar.
32. Göreve geliş şekilleri genel itibarıyla gayrimeşru ve gayrikanunidir.
Pek çok tiran, devlet başkanlığını darbelerle, hile ve entrikalarla ele geçirir ve ele geçirdikten sonra bu makamı elinde tutabilmek için de aynı taktikleri kullanmaya devam eder.
33. Göreve geldiklerinde gücü tamamen ele geçirinceye ve konumlarını sağlamlaştırıncaya kadar kendilerini halka şirin gösterirler.
Yalancı vaatler ve büyük iddialarla onları kandırırlar.
Kendilerini kahraman ve kurtarıcı gibi gösterirler.
Sanki ülkenin geleceği onlara bağlıdır.
34. İnsanları arkalarına alabilmek ve bir taban oluşturabilmek için her türlü propaganda taktiğini kullanırlar.
Akıldan ziyade duyguları muhatap alır ve oraya seslenirler.
Ateşli nutuklarla hisleri coşturur, büyük sloganlarla hamaset duygularını harekete geçirirler.
35. En çok kullandıkları ve tesirini gördükleri propaganda vasıtası ise dindir.
Onlar din elbisesini giyer, dini argümanları kullanır ve kendilerini dinin temsilcisi gibi gösteririler.
Dini sürekli bir rozet gibi üzerlerinde taşır ve insanların gözüne sokarlar.
36. Hatta kendilerini “Allah’ın yeryüzündeki gölgesi” görürler.
Onun tarafından seçildiğini ve Onun adına icraatta bulunduğunu iddia ederler.
Kendilerini bir tür aşkınlık ve kudsiyet atfedenler.
Bazen bu kudsiyetle -haşa- bir nevi ilahlığa kadar yaklaşırlar.
37. Din adamları da onların ilgi alanlarındadır.
Bağımsız ve hür alimlerden nefret ederler.
Onları itaate zorlama adına ellerinden geleni yaparlar.
Din adamlarının otoritesinden istifade edebilmek için mutlaka onları yanlarına çekmeye çalışırlar.
38. Çünkü onlar zulüm ve despotluklarını gizlemenin ve meşrulaştırmanın, halkı yaptıkları icraatların doğruluna ikna etmenin en kolay yolunun dini kullanmak ve din elbisesi giymek olduğunu çok iyi bilirler.
39. Gerek tarihin derinliklerinde kalmış gerek yakın tarihte yaşamış gerekse günümüzde varlığını devam ettiren tiranların icraatları yakın takibe alındığında aradaki bir kısım nüanslar istisna edilecek olursa aralarında çok ciddi benzerliklerin olduğu görülecektir.
40. Tiranlarla ilgili buraya kadar naklettiğimiz özellikler, İmam Abdülfettah’ın eserinin farklı yerlerinde ele aldığı konuların bir özetinden ibarettir.
Ona göre istibdat ve despotizm, Doğu halklarının genlerine kadar sinmiş ve istikrar kazanmış bir özelliktir.
41. Batı, diktatörlerin ve mutlakiyetçi rejimlerin fert, toplum, kültür, siyaset ve din adına nasıl öldürücü bir zehir olduğunun farkına vararak, özgürlükleri ve insan haklarını geliştirme, demokratik değerleri hakim kılma adına çok önemli mesafeler katetmiştir. #istibdat
Missing some Tweet in this thread?
You can try to force a refresh.

Like this thread? Get email updates or save it to PDF!

Subscribe to yüksel çayıroğlu
Profile picture

Get real-time email alerts when new unrolls are available from this author!

This content may be removed anytime!

Twitter may remove this content at anytime, convert it as a PDF, save and print for later use!

Try unrolling a thread yourself!

how to unroll video

1) Follow Thread Reader App on Twitter so you can easily mention us!

2) Go to a Twitter thread (series of Tweets by the same owner) and mention us with a keyword "unroll" @threadreaderapp unroll

You can practice here first or read more on our help page!

Follow Us on Twitter!

Did Thread Reader help you today?

Support us! We are indie developers!


This site is made by just three indie developers on a laptop doing marketing, support and development! Read more about the story.

Become a Premium Member ($3.00/month or $30.00/year) and get exclusive features!

Become Premium

Too expensive? Make a small donation by buying us coffee ($5) or help with server cost ($10)

Donate via Paypal Become our Patreon

Thank you for your support!