Profile picture
, 115 tweets, 14 min read Read on Twitter
AHİLİK - AHİ EVREN - MEVLANA
Değerli Arkadaşlarım.
Hesabımızın askıda olması sebebiyle @tanerunal682' de"Ahilik Ahi Evren Ahi Evren Mavlana Kavgası" ile ilgili olarak özet sayılabilecek bir paylaşımda bulunmuştuk.
İstek üzerine bu akşam aynı konuyu ayrıntılarıyla anlatıyoruz.
Değerli Arkadaşlarım,
Haklı olarak konuyla ilgili çok soru geldi.
Bir kaç kitap konusu kadar uzun ve bu günkü toplum yapımızın etkileyen kurumlar ve olaylar dizisi sayılabilecek bir konuyu sıkmadan bilgilendirme esasına dayalı olarak anlatmamız muhakkak yararlı olacaktır.
Değerli Arkadaşlarım,
önce "AHİ VE AHİLİK" konusunu paylaşalım diğer konuları sırayla anlatalım.
Ahi”, Arapçada “kardeş” anlamına gelen bir kelimedir. Ahilik, iş hayatında da kan bağı kadar yakın insanların ortak davranışlarını belirleyen bir değerler bütünüdür.
Kaşgarlı Mahmut’un hazırladığı Divan-ü Lügat-it Türk isimli ansiklopedik sözlükte ise “Ahi” kelimesinin "yiğit, eli açık, cömert" anlamında kullanılan ve Türkçe olan “akı” dan geldiği kaydedilmektedir.(KAŞGARLI Mahmut. Divan-ü Lügat-it Türk, Türk Dil Kur. Yayınları, c. 1, s.90)
Fuat Köprülü, “akı” kelimesinin zamanla değişerek “ahi” şekline geldiğini ileri sürer. Bu mesele birçok yazıya konu olmuş, hatta sadece bu konuyu işleyen makaleler yazılmıştır. +
(Tuncer Gülensoy, “Ahi mi, Akı mı?”, Ahilik Araştırmaları Sempozyumu -12-13 Ekim 2004, Kırşehir 2005, s. 451-452, Salih Demirbilek, “Ahi Kelimesinin Kökenine Dair”, S 277-283 ) gibi
İlk defa Necip Asım (Yazıksız) tarafından bir gazete yazısında ileri sürülen, kelimenin Türkçe “akı”dan bu hali aldığı görüşü bilim çevrelerinde benimsenmiş ve kabul görmüştür.Ünlü dilbilimciler Jean Denny, Sir Gerard Clauson ve Andreas Tietze’nin görüşleri de bu doğrultudadır.
(Türkiyat Mecmuası, C.l (1925), s.,159, Andreas Tietze, “Ahi” maddesi, Tarihî ve Etimolojik Türkiye Türkçesi Lügati, C. l, Simurg Yay., İstanbul 2002.)
M. Şakir Ülkütaşır, “(Ahi) Kelimesiyle (Ahi Evran) Hakkında”, (1971),Hisar, S. 95
Hâkimiyet-i Milliye gazetesinde “Ayn” rumuzuyla kaleme alınan “Ahilere Dair” başlıklı yazıda "Arapça olduğu iddia edilen kelimenin “kardeşim” anlamındaki “ahî” ile karşılanmasının tutarlı olmadığını, “kardeşlik”anlamındaki kelimenin ise “ahi” değil “ahavey” olduğu"belirtilmiştir.
Yazar, halk arasında kelimenin “ahi” ve “âhî” şeklinde telaffuz edilmesinin, özellikle de “Âhî Baba” tanımlamasına bakıldığında "Hibetü ‘l-hakâyık" a göre sözcüğün Arapça olamayacağının görüldüğünü" söylemektedir
Ahmet Yüknekli, Hibetü ‘l-hakâyık, İstanbul 1334, s. 52, 104.)
Anadolu Selçuklu tarihi ile ilgili önemli eserler veren Clauda Cahen ise XI. yüzyılda yaşamış ve kayıtlarda adı geçen “Ahi” unvanlı bazı kişiler olduğunu Bu şartlar altında ‘ahi’kelimesinin Arapça ‘ahi: kardeşim’den geldiğini kesin olarak kabul etmemek gerektiğini söylemektedir.
+Clauda Cahen, “İlk Ahiler Hakkında”, Çev.: Mürsel Öztürk, TTK Belleten, S. 197 (1986), s. 592
Değerli Arkadaşlarım,
Bir sözcüğün menşe bize kurumun nereden geldiği konusunda kaynaklık eder. Bu sebeple sözcüğün Türkçe karşılığına aramamız önemlidir.
Nitekim “cömert” anlamına gelen “akı” kelimesinin Ahilerin en temel özelliğiyle örtüşmesinin tesadüfi olamayacağı önemlidir.
Ahi sözcüğünün Arapça olduğunu düşündüğümüzde eski metinlerde de geçen “Ahilik” (Ahilik) sözcüğü “kardeşimlik” demek olur ki, bunun uygunsuzluğu ortadadır.
Nitekim “Ahi”nin öz Türkçe bir kelime olduğu Eski asırlarda Türklerde görülen "Ahi" sözcüğüyle bağlantılı olduğunu görürüz.
Terim anlamında Ahilik: XIII. yüzyılda Anadolu’da, Balkanlar’da, Kırım’da Türkler tarafından kurulan esnaf, sanatkâr ve üretici (sanayi) birlikleri ile bu birliklerin uyguladıkları ahlakî, siyasî, iktisadî, felsefî duygu ve prensipler anlamına gelir.
Anadolu'da uzun yüzyıllar etkili olmuş bir kurum olan Ahllik, çok yönlü bir teşkilat olarak farklı alanlarda çeşitli fonksiyonlar İcra etmiştir. Bu fonksiyonları İş Hayatı ile İlgili Fonksiyonlar, Ahlaki Fonksiyonlar, Eğitim ve Dayanışma Fonksiyonu, +
Sosyal Güvenlik ve Arabuluculuk Fonksiyonu, Gençlikle İlgili Fonksiyonlar ve Siyasi ve Askeri Fonksiyonlar ana başlıkları altında ele almak mümkündür.
Ahilik Türk'e has bir sistemler bütünüdür. Ahiliğin en önemli özelliği, “bir uyum içerisinde birleşip kaynaştığı diğer kültürler arasında kendi değerlerini muhafaza edebilmesidir. (Dr.Yusuf Ekinci Ahilik Türk Metal Sendikası Yayını. 12. Baskı Kasım 2011 ANKARA Sayfa 11)
Ahilik, Türk ticaret geleneğinin yazılı olmayan kurallarını oluşturur. XIII. yüzyılın ilk yarısından XX. yüzyılın başlarına kadar, Anadolu şehir, kasaba ve hatta köylerindeki esnaf ve sanatkâr kuruluşlarının eleman yetiştirme, işleyiş ve kontrollerini düzenleyen bir kurumdur.
Ahiliğin asıl misyonu erdem sahibi kültürlü Türk evlatlarıyla,Türk milletine Hizmet ve Türk Milletinin ilelebet yaşamasını sağlamak” düşüncesidir
Ahi teşkilatları“XIII. yüzyılda Anadolu'da, Balkanlar'da, Kırım’da Türklerin kurduğu esnaf,sanatkâr ve üretici (sanayi) birlikleridir.
Ahilik. Türklerin İslamiyet’in bünyesindeki Emevi artığı zihniyetin tasfiyesidir. Ahilik İslamiyet’in Arapçı anlayış yerine Türk örf ve adetleri ile harmanlanmasıyla geliştirilen Araplaşmaya karşı Milli Kültürümüzü koruyan Türkçü düşünce sistemi ve Türk'e has yaşama tarzıdır.
Ahilik, günümüz evrensel değerleri ile uyum gösteren, dünyada benzeri bulunmayan bir kültür ve medeniyet hazinesidir. Ahilik aksiyoner Türk düşüncesidir.
Ahilik, "Türklerin ilelebet var olması ve örnek bir yaşama tarzına kavuşmasını" hedef alır.
Türklerin karşı karşıya kalacağı tüm zorluklara rağmen, Türk insanının "örnek", Türk Devletinin "ilelebet var olması" için çalışan kimseye “Ahi” denilmektedir.
Ahiliğin en önemli özelliği, “bir uyum içerisinde birleşip kaynaştığı diğer kültürler arasında kendi değerlerini muhafaza edebilmesidir. Ahilik, Türk düşüncesinin Türk'e has idare sisteminin, Türk hâkimiyetinin “Türk Ahlak ve Türk sanatının uyumlu bir bileşimidir.
Ahiliğin özelliği; kahramanlık, erlik, doğruluk, bilgelik, cömertlik, misafirperverlik, hoşgörü vatan sevgisi, kadına saygı, hür yaşama, yardımlaşma, hak, adalet, vicdan hürriyeti, eşitlik, diğer gamlık gibi değerleri, günlük hayata indirgemesidir.
Değerli Arkadaşlarım,
Osmanlı öncesi Anadolu tarihinden Osmanlı'ya intikal eden ve Osmanlı Cihan Devletinin kurulmasını sağlayan en önemli kurum Ahiliktir
Anadolu'da Ahilik bahsini anlatırken bir geçiş yaparak OSMANLI DÖNEMİNDE AHİLİK konusunu anlatmamızda fayda bulunmaktadır.
Ahi Birlikleri Osmanlı Devleti’nin ilk dönemlerinde oldukça önemli roller oynamıştır. Devletin kuruluşuna ön ayak olduğu gibi, merkezi idarenin kuruluşu sırasında devlet kadrolarını bütünüyle ahi teşkilatın liderleri ile aşiret beyleri meydana getirmiştir.
Ahiler Osmanlı ordusunun kurulmasına büyük katkıda bulunmuştur. Anadolu’nun emniyetini temine gayret ettiği bir sırada kuvvetlerini haricî tehlikelere yöneltmek zorunda kalan Osmanlıların yükünü hafifletmişlerdir
Osmanlı Cihan Devleti’ni zirveye taşıyan sır Ahilik ve onun uyguladığı prensiplerdir. Osmanlı kahramanlarının çoğu ahidir. Ahilikteki sosyal dayanışma ruhu sayesinde, devletin hiç bir tesiri olmadan; şehir esnafı ve halkı, kendi kendisini idare etmiştir.
Osmanlı Devleti’nin kurulmasında ve Türk toplumunun ekonomik, sosyal ve kültürel hayatının düzenlenmesinde mühim görevler ifa etmiş olan Ahi Birlikleri, Osmanlı tarihinde ilk defa Orducu takımı adı ile 1389’da Kosova savaşında görev almışlardır. +
Baki Yaşa Altınok, “Yeni Vesikalar Işığında Ahi Evran Vel’i ve Arkadaşlarının Sürgün ve Şehit Edilmesi”, G. Ü. I. Ahi Evran-ı Velî ve Ahilik Araştırmaları Sempozyumu, 12-13 Ekim 2004, Kırşehir, s. 63-77. ve s 72
Baki Yaşa Altınok, “Hacı Bektaş Veli Hakkında Yazılmış Bir Menakıbnâme ve Bu Menakıbnâmede Belirtilen Anadolu’daki Alevi Ocakları,” G. Ü. Hacı Bektaş Velî Araştırma Dergisi, Sayı. 27 s. 177-194. 2003
Ahi Birlikleri, Yeniçeri teşkilatının oluşmasında ve kıyafetlerinin tespitinde muhtelif yerleşim merkezlerinde bulunan teşkilatları vasıtasıyla üç yüzyıl boyunca Osmanlı ordusunun ikmal ihtiyacını başarıyla karşılamışlardır.
Ahiler bununla da kalmamışlar,Divan-ı Hümayunca lüzum görüldüğü takdirde, kâfi miktardaki üyesini, ordunun ihtiyacı olan mal ve hizmetleri üretmek üzere, sefere göndermişlerdir
(Prof.Dr.Faruk Sümer,Yabânlu Pazarı-Selçuklular Devrinde B.bir Fuar-Türk Dünyası A.V. İst.1985,s.20 vd)
(Baki Yaşa Altınok, “Selçuklu Ekonomisinde Yabânlu Pazarı ve Bu Pazarın Kurulmasında Ahi Evren’in Rolü” 13 Ekim 2006 Kırşehir, A.E.Ü. Ahilik Kültürünü Araştırma Merkezi Yay, Ankara 2007, s. 12.)
Osmanlı Devletinin yükselme devrinde sefere çıkıldığı zamanlar gidilecek yerlerdeki Ahi birliklerine haber verilmesi ve ne kadar savaş malzemesi ile yiyecek ve içeceğe sahip olunduğuna dair bilgi alınması, bu teşkilatın bu yöndeki katkılarının basit bir misalidir.
Ahi Teşkilatına mensup üyelere muhtemel bir savaşa hazırlıklı bulunmaları ve böyle bir durumun vuku bulması durumunda orduya katılabilmelerini sağlamak üzere binicilik ve cirit atma konularında eğitim verilmiştir. +
+1361 tarihine kadar, ordu kurulmadan önce veya ordunun düşman kuvvetleri karşısında zayıf ve yetersiz kaldığı durumlarda, Ahiler silahları ve atları ile birlikte savaş meydanlarına koşmuşlardır. +
Ahi Birlikleri kadar, bu teşkilata üye olamamaları neticesi kurmuş oldukları Bâciyân-ı Rum örgütüne üye olan kadınlar da, savaş sırasında Osmanlı ordusunda hizmet görmüşler, erkeklerle omuz omuza çarpışmışlardır.
TDVİA, Ahilik Mad.; Fuat Köprülü, Osmanlı İmparatorluğunun Kuruluşu, Ankara 1972, s. 156
Adnan Gülerman-Sevda Taştekil, Ahi Teşkilatının Türk Toplumunun Sosyal ve Ekonomik Yapısı Üzerindeki Etkileri, s. 3.- s 6
Yusuf Ekinci, Ahilik, Ankara 1991, s. 55-56
Neşet Çağatay, Ahilik Nedir, Ankara 1990, s. 47
Gülerman-Taştekil, Ahi Teşkilatının Türk Toplumunun Sosyal ve Ekonomik Yapısı Üzerindeki Etkileri, s. 3 s-6
Ahi Birliklerinin Osmanlı Devleti bünyesindeki ifade etmeye çalıştığımız idari ve siyasi rolleri Fatih döneminde Çandarlı'nın idamı ile birlikte gerilemiş 2. Beyazıd döneminde etki azaltılmış Kanuni'den sonra Ahiliğin devlet üzerindeki etkisi yavaş yavaş ortadan kalkmıştır.
Çandarlı Halil Paşa'nın idamıyla birlikte yönetimi ele geçiren Devşirmeler Türk'e has tüm sistemleri yıkmaya başlamışlar,Fatih döneminden itibaren Türk Beylik ve devletleri hedef haline getirilerek adeta Türk soykırımı yapılmıştır. Ahilik kurumu yavaş yavaş etkisizleştirilmiştir.
Âşık Paşaoğlu Tarihi’nde Ahiler, “Gâziyân-ı Rum” (Anadolu Gazileri), “Bacıyan-ı Rum” (Anadolu Kadınları) ve “Abdalân-ı Rum” (Anadolu Dervişleri) adlı topluluklarla birlikte anılmaktadır.
(Aşık Paşazade, Osmanoğulları’nm Tarihi, Haz.: Kemal Yavuz, İstanbul 2003, s. 298, 521.)
Ahilerin bu zümrelerle birlikte XII-XIV. yüzyıl Anadolu’sunun önemli tasavvufi oluşumlarıyla da sıkı işbirliği içinde oldukları Anadolu'nun birlik ve dirliği yönünde birlikte hareket ettikleri ve bu mücadelede büyük başarı gösterdikleri bilinen hususlardır.
Osman¬lı Devleti’nin kurucusu Osman Gazi’nin çevresi, başta hem şeyhi, hem de kayın pederi olan Şeyh Edebalı ve birçok Ahi lideriyle doluydu.
Bu Ahilerden bazıları, Şeyh Mahmud Gazi, Ahi Şemseddin oğlu Ahi Hasan, Cendereli (Çandarlı) Kara Halil gibi önemli Ahi liderleri idi.
Prof.Dr.İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, C.l, TTK Yay., Ankara 1988, s. 105 106; Cevat Hakkı Tarım, Tarihte Kırşehrî-Gülşehrî, Yeniçağ Matbaası, İstanbul 1948, s. 88-89. Prof.Dr M.Fatih Köksal
Osmanlı Devleti’nin kuruluşunda Ahilerin oynadığı rolü, ünlü tarihçi Friedrich Giese ayrıntılı olarak anlatmaktadır.
Friedrich Giese, “Osmanlı İmparatorluğunun Teşekkülü Mes’elesi”, Türkiyat Mecmuası, C.l (1925), s. 152-171.
Giese bu makalesinde İbni Battuta Seyahatnamesi’nin Ahilerin Osmanlı’nın kuruluşunda oynadığı rolü tarafsız bir gözlemci sıfatıyla gözler önüne sermesinin çok önemli olduğunu özellikle vurgulayarak dikkatleri bu eser üzerine çeker. (Prof.Dr.M.Fatih Köksal )+
Giese, Âşıkpaşazâde’den Hammer’e kadar muhtelif Osmanlı tarihlerini tenkit ederek yaptığı değerlendirmede, yeniçerilerle Ahiler arasında kullandıkları serpuşlar, bekâr olmaları vb. bakımlardan benzerliklere , Yeniçeri Ocağını kuran Ahilerin aynı sistemi uyguladığına dikkat çeker.
Meselâ, Osman Gazi ölünce oğlu Orhan, Alâaddîn ile Ahi Hasan ve diğer Ahi ileri gelenleri toplanmışlardı.Orhan Gazi ölünce onun yerine,Ahilerin kararıyla, LMurad’ın geçmesi de Ahilerin Osmanlı devletinin özellikle ilk dönemlerinde ne denli etkin olduklarını açık işaretleridir.
Neşet Çağatay, Bir Türk Kurumu Olan Ahilik, TTK Yay., Ankara 1989, s. 90-91; Kayhan Atik, “Ahilik Teşkilâtı ve Türkler Üzerindeki Etkileri”, Ahilik Araştırmaları Dergisi, C.l, S.l (Yaz 2004), s.8-9.
İ.H.Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, C.l, TTK Yay., Ankara 1988, s. 115-160-161
FÜTÜVVET, FETÂ, FİTYÂN VE FÜTÜVVETNÂME

Değerli Arkadaşlarım,
Tarihçilerimiz genelde "Ahiliğin bize Araplardan Fetüvvetnameler ile geldiğini" söyler.
Fetüvvet Arapça "kardeşlik" anlamına gelmesine rağmen buna "eli açıklık, gözü tokluk ve cömertlik vd" gibi anlam yüklerler +
Halbuki Ahilik,Anadolu'ya göç eden Oğuzların ahlâk ve davranışlarını düzene
sokan bir inanç ve yaşama biçime olduğu kadar, Türk toplumunun bekasını,askeri yapılanmasını,töre,tören ve gelenekleri ve açıklayacağımız hususları içinde barındıran Türk kültürünün önemli bir parçasıdır.
Biz yine de önce Fütüvvetnameler konusunu anlatacak daha sonra Anadolu'dan Balkanlara Kırım'a Avrupa içlerine uzanan Ahilik sistemini anlatmaya devam edeceğiz,
Fütüvvetin tekiline "fetâ", çoğuluna "fityân", Usûl ve kaidelerden bahseden eserlere ise «fütüvvetnâme» denilmiştir.
Samilerin binlerce yıllık bilinen tarihinde veya Samilerin torunları Arap ve İsrail toplumlarında Ahilik veya Ahilik benzeri bir teşkilatlanma hiç bir zaman olmamıştır.
Fütuvvetname, Türklerin binlerce yıllık ticari sistemlerinin Arapların eserlerine aktarımı gibi görünmektedir.
Çölden gelmiş bedevi Araplar 7.yy'dan itibaren Horasan'da ve Maveraünnehir bölgesine ganimet hırsıyla saldırır ve Türk katliamları yaparlarken Türkler Çin'den Bizans'a ve Avrupa içlerine kadar devam eden bir üretim ve Ticaret sistemine sahiptiler.
Çin sınırından Fergana, Semerkant, Buhara, Harezm ve Belh'e kadar, Tüm Horasan ve Maveraünnehir Soğ ve Toharistan bölgesinde Türkler yaşıyordu. Türklerin yaşadığı yerler bir ticaret ve üretim merkezi olmanın yanında dev kütüphanelerin bulunduğu ilim merkezleriydi.
Bu dev kütüphaneler ve dev tesisler Çöllerden ganimet hırsıyla getirilmiş, bilgi ahlak ve kültürden yoksun Araplar tarafından yerle bir edildi. Eserler eritilerek külçeler halinde Emevi saltanatına götürülürken değerli taşların bulunduğu eserler parçalandı değerli taşlar taşındı.
Ancak yaptıkları soykırıma rağmen sağ kalanların bilgi görgü tecrübe ve milli kültürlerini beraberlerinde götüremedikleri için Türkler 1730'lardan sonra bölgede tekrar hakimiyet sağlayınca Türk kültür eserleri o dönem etkin hale gelmiş Arapça olarak kaleme alındı+
Hatta Egemen Arap kültürünün etkisiyle Türk Bilim ve fikir adamları Arap isimleri alarak eserlerini yazdılar.Son 70 yıldır İngilizler ve ABD tarafından Arap ve Arapça hayranlığının desteklenmesi ile Türk tarihine ait eserler Türk İslam Tarihi veya İslam eserleri olarak anlatıldı.
Bu akımdan aslında Türklere ait ticaret sistemi sanki bir Arap sistemiymiş ve Araplardan Türklere geçmiş gibi değerlendirildi
Halbuki Türk'e has ticari ve kültürel sistemlerin bir kısmı Arapçaya çevrilmiş burada tahsil gören Türklerin dikkatini çekmiş Anadolu'ya intikal etmiştir.
Kısa bir anlatımla Arapların ne tarihinde ne de bize intikalinden sonra Füttvvetnamelere uygun bir sistemleri olmamış, bizden Araplara intikal eden ve Arapça "Fütüvvet" adı verilen anlayış Türklerde bilinen Ahilik sisteminin gelişmesinde etkili olmuştur.
Bu sebeple tarihleri boyunca akla bilime dayalı hiç bir eser veya sistem ortaya koyamamış Araplar'dan Fütüvvet anlayışını alarak ahilik sistemi olarak uyguladığımız şeklinde ki anlatımların tamamı yanlıştır. Kolaycılıktır. Türk Tarih anlayışına ve yaşanmış gerçeklere zıttır.
Nitekim, Anadolu’dan Kırım’a, Balkanlar'a yayılmış olan Ahilerin, politik, sosyal ve ekonomik hayattaki rolleri, görevleri, bunların uyacakları edepleri kapsayan ve iç tüzükleri niteliğinde görünmesi lazım gelen fütüvvetnâmelerde bu hususlara dair hiç bir kayda rastlanmıyor.
Halbuki kitâbeler, edebî ve tasavvufi kaynaklar, birbirini tamamlamayan bilgiler
vermektedirler. îbn-i Bibî nin Anadolu Selçukluları Tarihi’nde, Kerimüddin Mahmud'un Müsâmeret ül Ahbar’ında, Şikârî'nin Karaman
Tarihi’nde, Ahmet Eflâkî’nin Menâkıb ül Arîfîn’inde, +
Aziz b.Erdeşir Esterabadî’nin Bezm-ü Rezm’inde, îbn Batuta’nm ve Evliyâ Çelebi'nin Seyahatnâmelerinde, Âşık Paşazâde’nin Osmanlı tarihinde.
Hoca Sâdettin Efendi'nin Tac üt-Tevârih’inde, Ali'nin Künh ül-
Ahbar’ında, Ahilerin menşeyi başka türlü anlatılmaktadır.
Yine TTK kitaplığında yazarı belirsiz Hadîkat üs-Selâtîn'de ve bunlara benzer tüm eserlerde, Selçuklular'm son dönemleriyle Osmanhlar'ın kuruluşu sırasında Anadolu’da sivrilen ve büyük bir kısmının Horasan ve Türkistan’dan gelmiş olduğu
belirtilen ahi kişilerden söz edilmektedir.
İnceleyebildiğimiz kitapların bir çoğu, Genel Tarih bilgisinin yetersizliği dolayısıyla ahilikte çok şekiller, töreler ve uygulamalar üzerinde durmuşlardır. Bu da önemlidir.Şimdilik bu da bir ön adımdır Çünkü 1970’lere gelinceye kadar; Türk kamuoyu, ahilik’ten haberdar değildi.
Biz Fütüvvetnamelerin Türklerden intikal etmiş bir ticaret ve toplum yapısını düzenleyen bir sistem olduğunu bilmekle beraber Fütüvvet konusu ile ilgili paylaşımlarda bulunarak Değerli arkadaşlarımızın Fütüvvet ile ilgili olarak bilgilenmelerinin yararlı olacağını düşünüyoruz.
"Fütüvvet" bilinen tarihten bu güne yönetenlerin çıkarını sağlamak için tüm inanç sistemlerini bağnazlık ve dayatmayla şekillendiren bunu da Tanrı ile ilişkilendiren Arapçı zihniyet Türklerin Ahi anlayışını Fütüvvetnameler vasıtasıyla Allah'a kulluk şekline dönüştürmüştür.
Nitekim "Fütüvvet, “Allah'ın tüm kulları hakkında iyi zan beslemek, onların haklarını titizlikle korumaktır”
"Fütüvvet her halükarda Allah’ın kullarına şefkat göstermektir."
"Fütüvvet bütün Allah'ın kullarını evli ya olarak görmek ve onları iyi veya kötü durumda sahip çıkmaktır."
Fütüvvetnameler de kişinin her iradesi veya güzel ahlakı ile meydana gelecek toplumsal yapı yerine, Türk sisteminin kopyası olduğu belli ancak,yapılacak her eylemi Allah üzerinden tarif ederek sıkı kurallara bağlı düşünme özürlü kitlelerin oluşturulması ile ilgilidir.
Anadolu Selçuklu Sultanları, I. Gıyaseddin Keyhüsrev (1205-1211), I. İzzeddln Keykavus (1211-1220) ve I. Alaeddin Keykubat (1219-1236) dönemi ahiliğin devlet eliyle geliştiği dönemdir. aynı yıllardan itibaren Suhreverdl, Muhyiddin b. Arabi, Evhaduddln Kirmani,+
Ebu Cafer Yezdanyari ve Nasıruddin Mahmud (Ahi Evren) ( ll75-1261) gibi bir çok mutasavvıf Anadolu'da faaliyette bulunmaya başlamışlardır. Bu dönemden itibaren ahilik Anadolu Ahiliğin Türklere has bir sistem olarak geliştiği bir dönem olmuştur.
Özellikle I. İzzeddln Keykavus döneminde Anadolu ahiliği kurallarıyla birlikte disiplinli bir teşkilat halinde belirmeye başlamıştır. I. Alaeddin Keykubad zamanında da Ahi Evren önderliğinde bu gelişme büyümüş Anadolu'ya yayılmıştır.
Değerli Arkadaşlarım,
Anadolu' da kök salan ve gelişen Ahilik, Osmanlı'dan günümüze ekonomik, sosyal ve kültürel hayatımızda çok önemli bir rol oynamıştır. Etkilerini bugünkü ticari ve ekonomik hayatımızda da sürdürmektedir.
Bu nedenle Ahiliğin getirdiği kazanımlarının derinlemesine incelenmesi, Türkiye'nin ekonomi ve ticaretinin geleceğini de belirleyecektir. Ahiliğin son derece faydalı kaideleri, bize yol gösterecektir.
Ahi sisteminde ahlâkın, sosyal ve ekonomik kaidelerin temelini, Orhun Kitabeleri’nden başlayarak sonradan yazıya geçirilen Bilge Kağan Destanı, Kutadgu Bilig, Divan-ü Lûgati-it-Türk, ile Farabi, îbn-i Sina, İbn-i Haldun ve Ahi Evren çizgisinde gelişen düşünce sistemi oluşturur.
Ahilik, Türk dayanışması ve birlikteliğini gerçekleştiren sosyal, siyasal, kültürel, ekonomik ve ticari bir örgüttür.
Ahilerin vizyonunu oluşturan temel değerleri mensur (yazı biçiminde) ve manzum (Şiir halinde) Türklerin kaleme aldığı "Fütüvvetname"lerde anlatılmıştır.
Ahilik sisteminde en küçük bir olumsuzluk, yolsuzluk ve toplumun örf, adet ve törelerine aykırı harekete fırsat verilmemiştir. Söz gelimi, ahilik kurallarında, öfkelenince yumuşak davranma salık verilir.
"Müşteri daima haklıdır" ilkesi, bunun yansımasıdır.
Nitekim 800 yıl sonra bu gün çağdaş ticaretin geldiği nokta, "müşteri odaklı üretim ve satışı" savunmaktadır. Ahilikte ki "müşteri daima haklıdır" düsturu, çağdaş işletmecilikte "müşteri kraldır" haline gelmiştir.
D. Arkadaşlarım,
Ahilik doğrudan doğruya Türk kaynaklı bir kurumdur. Ahilik Türklerin İslâm öncesi dönemlerden beri,Türkler eliyle tüm dünyaya ulaştırılan sanat, ticaret ve başka meslek alanlarında ki büyük gelişmeler ile ilgili olup 13.yy'da Anadolu da yeniden hayata geçmesidir.
Arap,İran kaynaklı yazarlar gibi Avrupalı yazarlarların da, her önemli konuda olduğu gibi Ahiliğin de temelini Arap, İran ve Avrupa’ya dayandırmaya çalıştıklarını, Ahiliğin kökenlerini Avrupa korporasyonlarına, Arap ve İran fütüvvetçiliğine bağladıklarını,+
hatta tüm dünyanın gıpta ile baktığı Türk sistemi Ahiliğin kaynaklarını Melâmîlik, Karmatîlik ve hatta Masonlukta aradıklarını görüyoruz. Halbuki Ahilik bir Türk kurumu olup en büyük derili İbni Battuta Seyahatnâmesidir.+
İbni Batuta,"Ahiler Anadolu'ya yerleşmiş bulunan Türkmenler’in yaşadığı
her yerde, şehir, kasaba ve köylerde bulunmaktadır.Gelen yabancıları
karşılamada, yiyeceklerini temin etmede, ilgilenmede,ahilerin eş ve benzerlerine, dünyanın hiç bir yerinde rastlamak mümkün değildir"diyor.
İbn Battuta,Seyahatnamesini okuyanların dikkatini çekecek bir husus da, "Ahilerin sadece esnaf teşkilâtı erbabı"olmadığıdır. İbn Battuta, Aksaray gezisini anlatırken "Buranın beyinin Şerif Hüseyin olduğunu"söylemekte ve "bu kişinin aynı zamanda bir Ahi olduğunu"ifade etmektedir.
Seyyah Konya ziyaretini anlatırken,"İbn Kalemşâh adlı bir Ahinin misafiri olduklarını"söylemekte ve "bu kişinin hem bir kadı hem de postnişîn"olduğunu belirtmekte, Ahilerin sadece esnaf birlikleri içinde yer almadığı, devlet teşkilâtında memur olarak da bulunduğu anlaşılmaktadır.
Dursun Ali Tökel, “İbni Battuta Seyahatnamesi ve Evliya Çelebi Seyahatnâmesi’nin İstanbul Bölümüne Göre Ahiler ve Ahilik”, Ahi Evran-ı Velî ve Ahilik Araştırmaları Sempozyumu (12-13 Ekim 2004, Kırşehir), C.2, Kırşehir 2005, s. 889.
Evliya Çelebi’ye göre Ahiler, Ahi Evren’a bağlı, güçlü kuvvetli, çok çalışkan ve azimli insanlardır. Genellikle bekâr gençlerdir. Her birisi bir Ahi Evren’dır. “Her birinde Ahi Evrânî pirleri gibi yiğitler vardır ki bunlar insan ejderhalarıdır.”
Evliye Çelebi’ye göre Cenâb-ı Hak, pirleri Ahi Evran’ın duası sayesinde bu debbağları gayette bereketli kılmıştır. Gayet eli açık, cömert ve birbirlerine karşı son derece bağlı insanlardır. Adeta kendi hukuk düzenlerini kurmuşlardır.+
Evliya Çelebi Ahilerin suçlulara karşı gösterdikleri davranışların da över.
Çelebi’nin kaydettiğine göre eğer bunların eline eli kanlı bir haydut düşerse bunları asla hâkime teslim etmezler. Bu kişileri kendi yöntemlerince ıslah edip bir iş sahibi olarak topluma kazandırırlar.
Türk bilim dünyasının Türk eğitim tarihi üzerine yaptığı çalışmaları ve bağışladığı kitaplarla tanıdığı Muallim Cevdet (İnançalp),İbni Battuta’nın seyahatnamesine tam adı “Zeylun ‘âlâ Fasli’l-Ahiyyeti’l-Fityâni’t-Türkiyye fî Rıhleti İbn Battûta” olan bir zeyl (ek) hazırlamıştır.+
1933 yılında Arapça basılan bu eserinde Muallim Cevdet Fetâ, Fityân, Civan, Civânmerd, Kahraman, Bahâdır, Dilîr, Pehlivan, Şahbaz, Cengâver, Sipahi, Süvârî, Merd, Genç, Delikanlı, Efe, Dadaş, Kabadayı, Gürbüz, Yiğit, Babayiğit, Batur, Yavuz, Koçu, Alp, Levend, Toyca, Toy, +
Binici, İnici, Akıncı, Şeci, Cündî’ gibi konuyla ilgili Arapça, Farsça ve Türkçe kavramları sıralamakta ve anlamları üzerinde durmakta, İbn Battuta’nın ünlü eserinde "Anadolu şehirlerine yaptığı yolculukları" anlatan bölümünde "Türk Ahilerini öven cümlelerini" iktibas etmektedir.
Muallim Cevdet, İbni Battuta’nın seyahatnamesi eki olarak hazırladığı eserinin Medhal bölümünde Anadolu’nun muhtelif yerlerinde bulduğu taş kitabelerde rastladığı Ahilerle ilgili kayıtlan aktarır. +
Esedin "ikalar ve Ahiler” başlıklı bölümde Konya, Niğde, Beyşehir, Akşehir ve Kayseri’deki Ahi vakıflarını teker teker kaydeder. +
Eserin “Ahî Vakfiye Kitabeleri ve Ahî Zaviyelerinde Eğitim Hakkında / Ahilik Töreni ve Zanaat Teşkilâtı” başlığını taşıyan üçüncü bölüm Türk Ahiliği için çok değerli bilgileri ihtiva etmektedir. +
Serinde "farklı bölgelerdeki Ahi tören ve âdetlerinden esnaf ve sanatkârın alet ve edavâtına, meslek gruplarından (hırfet ehli) Ahilikle ilgili vakfiyelere" kadar çok farklı konularda bilgiler veren Muallim Cevdet, belgelere ve yararlandığı kaynaklara da yer vermiştir.
Prof.Dr. M.Fatih Köksal'ın da bahsettiği gibi "Muallim Cevdet'in eseri Zeyl, bir belgeler ve iktibaslar toplamı görünümündedir. Barındırdığı malzemenin zenginliği sebebiyle Ahilik araştırmalarında kesinlikle gözden uzak tutulamayacak bir bilgi ve belge birikimidir" okunmalıdır.
Muallim Cevdet’in bu önemli eserinin Türkçeye çevrilmesini G.Ü. Ahilik Kültürünü Araştırma Merkezi üstlenmiştir. Araştırmacı yazar Yusuf Turan Günaydın tarafından tercümesi yapılan eserin okunması bahsetmediğimiz hususların da ele alınması,öğrenilmesi bakımından yararlı olacaktır
Değerli Arkadaşlarım,
Ahilik bu gün en çok ihtiyaç duyduğumuz Türk tarihinin ve Tarihte Türklere ait başarıların anlaşılması bakımından önemlidir.
Bir yandan genç arkadaşlarımıza kaynak olması diğer yandan tarihimizin öğrenilmesi bakımından Ahilik konusunu ayrıntılı anlatıyoruz.
Ahiliğin en bariz unsurları olarak namusluluk (elini, belini ve dilini korumak) ile sosyal dayanışına ve hizmet anlayışları öne çıkmaktadır.
Ahi, bilim adamlarını sevmeli ilmine saygı göstermelidir
Ahi utanma duygusuna sahip olmalı, nefsine hakim bulunmalıdır.+
Ahi iyi, anlayışlı ve temiz kimselerle sohbet etmelidir.
Ahi fakirleri sevmelidir. Alçak gönüllü olmalıdır. Beylerin, zenginlerin kapısına gitmemeli, aksine padişah bile onun kapısına gelebilmelidir.
Ahilik uygunsuzluklardan kaçınmak, kötü olan her şeyi terk etmek, ahlaki üstünlük ve güzellikleri hem zahiren hem de zaman her halde muhafaza etmektir.
Ahi her zaman kalbini temiz tutmak zorundadır.
Ahilik Türk düşmanlarına karşı demir yumruk olurken Türklere karşı ifadeye dökülen tüm inceliklere sahip olabilmektir.
Ahilik insanın kardeşlerine yani Türk toplumuna iyi davranması ve onların Maddi manevi ihtiyaçlarını gidermesidir
Buradan hareketle hizmet fikri önemli bir ahlak unsuru olarak karşımıza çıkmaktadır. Fütüvvet ahlakında bu konuya yönelik unsurlar bulunmaktadır.
Nitekim Fütüvvet “kulluk edeplerini korumakla birlikte halkın menfaati olan şeyleri yerine getirmektir”
Ahilikte toplumculuk, yani toplum çıkarlarının şahıs çıkarlarından önce gelmesi esas alınmıştır. Ahiliğin halka karşı duyduğu sorumluluk anlayışının en yakın birimlerden başlayarak bütün toplumu kuşattığı, bir sosyal dayanışma türü ortaya çıkardığı görülmektedir.
Ahiler kardeşlerden güvenilir birisinin evine davetsiz gidebilir onun her türlü sıkıntısını giderebilir sorunlarını çözebilirler.
Ahiler sıkıntı yaşayan kardeşleri için kendi malından, sanki onların malı imiş gibi, sarf ederek onu kalkındırmak durumundadır.
Ahiler Komşularıyla dayanışma içersinde olmak zorundadır.
Ahi kendisi muhtaç olsa bile kardeşlere yardımdan geri durmamak zorundadır.
Ahilik kardeşlerin rahatını kendi rahatına tercih etmek ve onların karşılaştıkları güçlükleri üzerine almaktır.
Ahiler cömert olmak zorundadır.
Ahiler zengin fakir hiçbir fark gözetmeden halkın tüm kesimiyle ziyaretleşmek gibi üstün ahlak tezahürlerine sahiptir.
Ahiler tüm kardeşlere daima yakın olmak zorundadır.
Ahi diğer kardeşlerinin haklarını onun razı olduğu şekilde korumak için tüm gücünü harcayan kimsedir.
Ahi, kardeşlerin hatalara düşmesini istemez
Ahi, arkadaşlarının kusurlarını örtmek zorundadır.
Ahilik kişinin içiyle dışının bir olmasıdır
Ahilikte hizmet ve yardımseverlik hususunda gösterişi yoktur.
Ahilik insanın kişisel eksikliklerini görmesi, bu sebeple meydana gelen kötü durumunu en kısa zamanda düzeltmesini gerektirir.
Ahilik, insanın kendisinde bir başkasına nazaran bir üstünlük görmemesi tüm kardeşlerine karşı mütevazi devranması onları sevgi ve saygıyla karşılamasıdır.
Ahi nefsine yenilmez, nefsinin arzularını terk suretiyle kendine ve başkalarına zarar vermekten sakınır.
Değerli Arkadaşlarım,
Bu gece Ahilik konusunu bitirmek istiyordum ancak yetiştiremedim. Yarın akşam ki paylaşımımız da Ahiliğin Anadolu'dan balkanlara ve Avrupa'ya uzanan Siyasi, Askeri ve İktisadi yönlerini ve Ahiliğin Önderi Ahi Evren'in yaşamını anlatacağız.
Sevgiler Saygılar
Missing some Tweet in this thread?
You can try to force a refresh.

Like this thread? Get email updates or save it to PDF!

Subscribe to TANERUNAL
Profile picture

Get real-time email alerts when new unrolls are available from this author!

This content may be removed anytime!

Twitter may remove this content at anytime, convert it as a PDF, save and print for later use!

Try unrolling a thread yourself!

how to unroll video

1) Follow Thread Reader App on Twitter so you can easily mention us!

2) Go to a Twitter thread (series of Tweets by the same owner) and mention us with a keyword "unroll" @threadreaderapp unroll

You can practice here first or read more on our help page!

Follow Us on Twitter!

Did Thread Reader help you today?

Support us! We are indie developers!


This site is made by just three indie developers on a laptop doing marketing, support and development! Read more about the story.

Become a Premium Member ($3.00/month or $30.00/year) and get exclusive features!

Become Premium

Too expensive? Make a small donation by buying us coffee ($5) or help with server cost ($10)

Donate via Paypal Become our Patreon

Thank you for your support!