Uyku mesela bu yüzden önemli. Beyin arkaplanda o sorunlar üstünde çalışıyor ağır ağır. Bazen hiç beklenmedik anda çat diye bir içgörü yakalıyorsun, ampul yanıyor.
Jump-cut, beynine "kalitesiz" bilgi girişi sağlıyor bence. Fikirlerin kuluçka dönemi başlamadan bitiyor.
++
Son olarak, biraz daha ağır yaşamak lazım.
"Mindfulness" diye bir kavram var, sadece o an yaptığın işe odaklanmak hakkında. Sırf bu bile tempoyu yavaşlatır, tecrübelerinizi anlamlandırır. Bana da zor geliyor ama neyse.
Bakın şu amcam mesela Yoda olmuş:
Zamanı az olanlara öneri: Ben çoğu podcasti 1.25x hızda dinlemeyi seçiyorum. Sabit bir hızlanma, beyni o kadar yormuyor. Gerekirse de durdurup not alıyorum.
Jump cut farklı. Hem görsel hem de işitsel olduğu için beni resmen esir alıyor. Zombileşiyorum muntazaman.
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
1) Yabancı OTAŞ, çoğunlukla Türk bankalarından aldığı borçla TT'a büyük ortak olmuştu. Teminat olarak da o hisseleri göstermişti. Yani Türk sermayesiyle kurulmuş TT'u, TT hisseleri güvencesiyle, yine Türk sermayesi kullanan bir yabancıya sattılar. Böyle olacaksa ben alaydım bari!
2) Bu hareket sadece saçma değil, sözleşmeye de aykırı. Çünkü OTAŞ iflas ederse, stratejik öneme sahip olan iletişim altyapısının 2026 yılına kadar yönetimi, teoride yabancı bir kreditöre geçebilirdi. Bu ciddi bir risk. Tüm denetleme kurumları uyumuş.
1. Trajedi: Melis Hanım çöpünü bırakmadı. Kahvesi decaf olduğu için bir anlığına içi geçti ve denize düştü. Akıbeti bilinmiyor ama sadık eşi, her akşam deniz kenarına bir kahve bırakıyor, belki bir gün bitirmek için döner diye.
2. Fantastik: Melis Hanım da herkes gibi biriydi, hayatı sıkıcıydı. Ta ki bir gün karşısına sihirli bir yunus çıkana kadar. Arkadaş oldular. Nihayet hazır olduğuna kanaat getirince yunus onu Atlantis'e götürdü.
(Bunu biliyor muydunuz: Sihirli yunuslarda da kahve tutacağı yoktur)
3. Drama: Melis Hanım vefat edince aile içindeki kültürel farklar da günyüzüne çıkar. Muhafazakâr yakınları onu gömmek isterken, hipster çocuklarıysa bedeninden kahve yapmayı düşünür. Sonunda anlaşırlar: Her sene bir bardak kadarına günbatımını izletip sonra beraber gömerler.
Tahmin: "Aşı daha onaylanmadı" argümanlarının %90'ı, bir gecede çaktırmadan "onaylanıp onaylanmaması beni hiç ilgilendirmez, asıl mesele..."ye dönüşecek.
En baştan beri FDA'e güvenmeyen istikrarlı arkadaşlar safları sıkılaştırsınlar, bunların araya kaynak yapmasını önlesinler.
Önemli konularda ara sıra "fikrimin değişmesi için ne olmalı?" diye düşünmek faydalı bir egzersiz.
Amacı da başkasını ikna etmek değil (sizin hakkınızda ne düşündüğüm sizi çok etkilememeli zaten). Amaç, insanın kendine karşı dürüst kalabilmesini sağlamak. Bu çok zor bir iş.
Riskin eksikliğini kanıtlamak, varlığını kanıtlamaktan çok daha zor.
Daha önce muhabbetini yapmıştık: Kulağımıza soktuğumuz Bluetooth cihazlar dahil birçok ürün için, EMF-kanser ilişkisini senelerce inceleyip uzmanları %100 ikna etmiş bir çalışma yok.
Deminkinin aksine, bu sefer iyi bildiğim bir konu hakkında yorum:
Orban'ın süper bir taktiği var, birkaç ayda bir "referandum" yapıyor. Genelde bir bağlayıcılığı da yok, sözde "bilgi almak amaçlı", bildiğin propaganda. Çünkü bütün sorular "leading questions" denen cinsten+
İnsanları belli bir cevaba yönlendiren sorular bunlar. Zaten karmaşık konuları tek cümlelik sorulara indirgemek, iyi niyet eşliğinde bile imkansız ama burada iyi niyet de yok.
Örneğin, geçenlerde ne hakkında bile olduğunu anlamadığım bir referandum geldi bana, şunu soruyor:
"Artık değişik bir dünyada yaşadığımızı düşünüyorum, bu yeni dünyada GÜÇLÜ bir Macaristan için gerekli düzenlemeler yapılmalıdır"
Buna evet veya hayır diyeceksin, düşünsene. Tüm sorular bu ayarda. +
Her sene kamunun yarım milyar dolarını harcayıp parti borazanlığı yapan TRT ✅
Yurtdışındaki bağımsız bir vakıftan hepi topu 65 bin dolar fon bulan Medyascope ❌
Kıssadan hisse: Milletin parasını çarçur edebilirsin ama sakın ha yabancının parasını harcarken yakalanma.
Yalnız o kadardır ABD'de ve Avrupa'da yaşıyorum, şöyle bir fon ayarlayamadım ya. Bir tane mi İlluminati taşeronu gelip "Hey dostum, Türkiye'yi bölelim mi ha" demez? Bir tane bile mi marjinal bir Rothschild halaoğlu çıkıp destek atmaz. Sadece Patreon'la bu işler zor arkadaşlar.
NOT: Medyascope'u takip etmiyorum. Bilmiyorum bile neyi savunup savunduklarını. Belki çok yanlılardır.
Ama hem kamu hem de özel medyası resmen gasp edilmiş bir ülkede, yabancı fonsuz muhalif bir medya herhalde hayaldir. Kullanıcı destekli iş modeli sadece ufak ölçeklerde mümkün