Ümit Doğan Profile picture
Aug 21, 2019 20 tweets 5 min read Read on X
Atatürk'ün İslam dinine bakış açısını belgeler ışığında inceleyelim.

Ona dinsiz diyenlere, din düşmanı iftirasını atanlara gösteriniz efendim.

LÜTFEN RETWEET YAPALIM.

Başlıyoruz.
1-"Atatürk'ün din düşmanı olmadığını ispata ne gerek var?" dediğinizi duyar gibiyim ama görmezden gelemeyeceğimiz bir gerçek var. İki kişiden biri bu yalana inanıyor ve memleketin hali ortada. Zamanında elini taşın altına koyup gerçekleri anlatan biri çıksaydı böyle olmayacaktı.
2- Atatürk'e karşı bilinçli ve sistemli bir şekilde yapılan kara propagandanın en büyük ayağını din meselesi oluşturur. Müslüman bir toplumu Atatürk'ten soğutmak için kullanılacak en iyi malzemenin "din olgusu" olduğuna şaşırmamak gerekir.
3- Derin tarihe göre Atatürk Hilafeti yok etmek için İngilizlerle işbirliği yapmış, Osmanlıyı yıkıp cumhuriyeti kurmuştur.

Ancak Atatürk'ün milli mücadele boyunca İngilizlerle olan ilişkisini incelediğimizde durumun öyle olmadığını rahatlıkla görürüz:

4- Utanmazların dinsiz dediği Atatürk, Balıkesi Hutbesi'nde şöyle demiştir: Allah birdir, şanı büyüktür. Allah'ın selâmeti, sevgi ve iyiliği üzerinize olsun. Peygamberimiz Efendimiz Hz. Cenâb-ı Hak tarafından insanlara dinî hakikatleri tebliğe memur edilmiş ve resul olmuştur.
5- Din düşmanı dedikleri Atatürk'ün 21 Nisan 1920 Çarşamba günü bütün vilayetlere gönderdiği ve TBMM'nin açılacağını duyurduğu yazıda nelerden bahsettiğini inceleyelim.

a) Allah’ın yardımıyla Nisanın 23. cuma günü, cuma namazından sonra Ankara’da Büyük Millet Meclisi açılacaktır
b) Hacı Bayram camisinde cuma namazı kılınarak Kuran’ın ve namazın nurlarından ışıklanılacak ve güç kazanılacaktır. Namazdan sonra, Peygamberimizin kutlu sakalı ve kutsal sancak alınarak Meclisin toplanacağı yere gidilecektir.
c)Bu günün kutsallığını pekiştirmek için bugünden başlayarak il merkezinde, Vali Bey'in düzenleyeceği üzere, hatim indirilmeye ve Buhari (hadis) okunmaya başlanacak ve hatimin son bölümleri, uğur için cuma günü namazdan sonra Meclisin toplantı yeri önünde okunup bitirilecektir.
d) Kutsal ve yaralı yurdumuzun her köşesinde, yukarda belirtildiği gibi şimdiden hatim indirilmeye ve Buhari okunmaya başlanacak; cuma günü ezandan önce minarelerde salâ verilecektir.
6- TBMM'nin açılışıyla ilgili bu yazıyı gösterdiğiniz zaman size şunu söyleyecekler.

"Önceleri İslam adına hareket eden Atatürk, cumhuriyeti kurup gücü ele geçirince değişti."

İşte böyle dedikleri zaman şimdi sunacağımız belgeleri göstereceksiniz:
7- Siz hiç memleketin dört bir köşesinde bakıma muhtaç camileri tamir ettiren bir "din düşmanı" gördünüz mü?

Evet. Camileri ahıra çevirmedi. Tamir ettirdi, ibadete açtı.

Atatürk'ün tamir ettirdiği camilere dair arşiv belgeleri.

8- Peki siz hiç, askerin din öğrenmesini isteyen, bunun için askerler için bir din kitabı hazırlatan "din düşmanı" gördünüz mü? Ben görmedim.

İşte, Atatürk’ün sağlığında, 1925 yılında askerlere okutulan din kitabı...

9- Peki bir din düşmanı çocukların İslam dinini öğrenmesini ister mi?

Atatürk istiyordu. Çocukların İslamı en gerçek haliyle öğrenmesini istiyordu. Bunun için bir kitap hazırlanmış ve Atatürk zamanında okullarda okutulmuştu.

10- Atatürk Kuran-ı Kerim'in Türkçe mealini bastırıp, Türk milletinin kutsal kitabı okuyup anlamasını sağladı. İnsan ile Allah (cc.) arasındaki "şeyh" köprüsünü yıktı. Böylece dinimizi hurafelerden arındırdı, İslam'a en büyük hizmetlerden birini yaptı.

11- Atatürk içkisi kimseyi ilgilendirmez. Biz İslam adına neler yaptığına bakalım.

Atatürk imamların bilgili olmasına, İslam dinini halka dosdoğru anlatacak salahiyete sahip olmasına çok önem verirdi.

İzleyelim:
12- Yurt gezisinden dönen Atatürk Ankara'da müderrisleri sofrasında topladı. Seyahat izlenimlerini anlattı. Din adamlarının zayıflığından yakındı ve durumun düzeltilmesini istedi.

Dikkat edin "içki sofrası" dedikleri sofrada oluyor bu olay.

13- Atatürk'ün Peygamber Efendimize olan saygısını konu alan anıyı izleyelim.

14- Atatürk Kur’an ve Mevlüt okuturdu. Camilerde secdeye baş secdeye baş konan yerleri ayak basılan yerlerden ayırıp temiz kalması için tertipler hazırlamıştı.

İzleyelim.

15- Atatürk'ün Ramazan ayında neler yaptığını bir de Hafız Yaşar'ın kendi cümleleriyle ele alalım.

16- (düzeltme) Atatürk dinin değil din bezirganlarının, İslamı kendi menfaatleri doğrultusunda kullanıp çıkar sağlayanların düşmanıydı.

• • •

Missing some Tweet in this thread? You can try to force a refresh
 

Keep Current with Ümit Doğan

Ümit Doğan Profile picture

Stay in touch and get notified when new unrolls are available from this author!

Read all threads

This Thread may be Removed Anytime!

PDF

Twitter may remove this content at anytime! Save it as PDF for later use!

Try unrolling a thread yourself!

how to unroll video
  1. Follow @ThreadReaderApp to mention us!

  2. From a Twitter thread mention us with a keyword "unroll"
@threadreaderapp unroll

Practice here first or read more on our help page!

More from @tsumut71

Dec 22
Kurtuluşa Giden Yolda Atatürk'ün Hacı Bektaş Dergahı Ziyareti (FLOOD)

1⃣- Millî Mücadele’nin ilk günlerinde direnişin hangi merkezden yürütüleceği kesinleşmemekle birlikte, Mustafa Kemal başta olmak üzere milliyetçilerin kafasında stratejik ve güvenlik bakımından belirli özelliklere sahip bulunan Ankara hakkında bazı kanaatler oluşmuştu.Image
Image
2⃣- Ankara’nın halkı vatansever olduğu gibi, yönetici sınıfında Vali Muhittin Paşa hariç Damat Ferit taraftarı hiç kimse yoktu. Bunun yanında Ali Fuat Paşa’nın kontrolünde güvenli bir yer olması, İnebolu limanıyla irtibat imkânı, demir yolu ve telgraf şebekesinden yararlanma kolaylığı, stratejik yollar üzerinde bulunması, işgal altında bulunan yerlere olan mesafesi gibi nedenler Ankara’nın merkez olarak seçilmesinde etkili olmuştu.
3⃣- Sivas’taki çalışmalarını tamamlayan Mustafa Kemal, önceden karar verildiği gibi Ankara’ya gitmek üzere Temsil Heyetiyle birlikte 18 Aralık 1919’da Sivas’tan ayrıldı. Üç otomobille yola çıkan kafile Mustafa Kemal’in yanı sıra Rauf Bey, Temsil Heyeti İstişari Üyesi Ahmet Rüstem Bey ve Yaver Yüzbaşı Cevat Abbas, Mazhar Müfit ve Hakkı Behiç Beyler, Sivas Kongresi Delegeleri İbrahim Süreyya Bey ve Sekreterler, Dr. Binbaşı Refik Bey, Hüsrev Bey ve hizmetlilerden oluşuyordu.
Read 17 tweets
Dec 22
KIBRIS’I İNGİLTERE’YE KİM VERDİ? SULTAN ABDÜLHAMİD Mİ? İNÖNÜ MÜ? (FLOOD)

1⃣- 93 Harbi olarak bilinen 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı'nda ağır yenilgi alan Osmanlı Devleti Ayastefanos Antlaşması'yla büyük toprak kaybetmişti.Image
2⃣- Ayastefanos antlaşmasının Rusya'ya sağladığı kazanımlardan rahatsız olan Avrupa devletleri Berlin kongresini düzenlemeye ve antlaşma şartlarını yeniden görüşmeye karar verdiler.

Bu karar II. Abdülhamid'e umut oldu. Sultan, Berlin Kongresi'nde Ayastefanos'un ağır şartlarının yumuşatılacağını, Osmanlı'nın daha az kayıpla süreci atlatacağını düşünmeye başladı. Osmanlı, kongrede yalnız kalmamak için İngiltere’ye başvurdu.

İngiltere ise bir taraftan Rusya ile kendi menfaatlerini korumak amacıyla antlaşma yapmaya çalışırken, diğer taraftan da Osmanlı’nın çaresiz durumundan yararlanmak istiyordu.
3⃣- Osmanlı’nın çaresizliğinden sonuna kadar faydalanmakta kararlı olan İngiltere, olası bir Rus işgali sırasında askerî yardım yapma karşılığında II. Abdülhamid’den Kıbrıs’ın geçici olarak kendilerine verilmesini ve Anadolu’daki Hristiyanlar için ıslahat yapılmasını isteyecekti.

23 Mayıs 1878’de İstanbul Elçisi Henry Layard’a İngiliz Dışişleri Bakanlığından gönderilen bir tel yazısında Abdülhamid’e Kıbrıs’a ilişkin öneriyi kabullenmesi için 48 saat süreli bir ültimatom verildi.

Tel yazısında Abdülhamit'e teklifi kabul etmezse İngiltere’nin dostluğunu geri çekeceğinin ve bunun sonucunda devletin hızla parçalanacağının bildirilmesi isteniyordu.
Read 7 tweets
Dec 21
Bugüne kadar Atatürk'e atılan iftiralara cevap vermeye çalıştım. Sizler de bu mücadeleye destek veriyorsunuz. Peki, Atatürk'e atılan iftiraların tarihi gelişimini biliyor musunuz? Nasıl ortaya çıktı, kimler tarafından yayıldı? Biraz da bundan bahsedelim mi?

1⃣- Atatürk’e karşı sistemli ve bilinçli şekilde yürütülen kara propagandanın temelinde; tarihi olayları çarpıtarak Ata’nın şahsiyetini ve ömrünü adayarak milleti için inşa ettiği Cumhuriyeti, Cumhuriyet devrimlerini itibarsızlaştırma gayreti yatmaktadır.Image
Image
2⃣- Üzücü olan şudur ki Atatürk’e yönelik algı operasyonu ve kara propaganda sonucunda üretilen efsanelere, uydurma hikâyelere, safsatalara ve hurafelere toplumun belli bir kısmı inanmaktadır.
3⃣- Atatürk döneminde camilerin ahır yapıldığı mevzusundan tutun Kur’an-ı Kerim okumanın yasaklandığına, Atatürk’ün İngiliz ajanı olduğundan validesi Zübeyde Hanım’a atılan iftiralara kadar onlarca, hatta yüzlerce yalan, hurafe, iftira....
Read 71 tweets
Dec 20
Kubilay'ın katiline türbe yapıldığını büyük bir şaşkınlıkla öğrendik. Madem konu açıldı Kubilay'ın şehadetini hatırlayalım.

1⃣- Atatürk Kubilay'ın şehit edildiğini duyduğunda çok öfkelendi:

"Bu Cumhuriyet'in, bizim başımızı kesmekle eş değerdir, bu hainler Kurtuluş Savaşı verilirken neredeydiler!"Image
2⃣-Kubilay'ı Katleden Giritli Derviş Mehmet kimdir?

Akhisar’da doğan bir Girit göçmeni olan Mehmet, evlendirme dairesinde memurluk yapan, aynı zamanda babasının ve kayınpederinin arazilerini işleyen bir çiftçidir. İyi bir hatip olan ve asabi yapısıyla dikkat çeken Derviş Mehmet, 1928’de memurluk görevinden cinayet şüphesi ve davranış bozukluğu nedeniyle atılır. 1930 yılının Mayıs ayında kendisini Mehdi ilan eden Derviş Mehmet’e Hafız Ahmet başkanlığında bazı kişiler sözde mehdilik unvanını onaylayıp biat ederler. Derviş Mehmet kendisiyle ilgili şu sözleri söylemeye başlar:

“Ben Allah’ı aşikar gördüm, ölüler bana ayağa kalkar. Çok yakında o kadar meşhur olacağım ki, her gittiğim yerde bana secde edecekler. İsmim her yerde yayılacak, adımı mübarek mehdi diye anacaklar.”

Derviş Mehmet Aralık ayı başında yedi kişilik sözde ordusunu kurar. Konuyu araştıran Eyüp Öz’ün yorumuna göre bu sayı tesadüf değildir. Her birine Ashab-ı Kehf’in isimleri verilir ve yedi uyuyanlarda olduğu gibi isyancıların yanında onları koruduğuna inanılan bir köpek vardır. İsyancılar kendi aralarında başkalarının anlamayacağı şifreli bir iletişim dili kullanırlar. Şeyhi Ahmet Muhtar’dan aldığı muskayla kendisini ölümsüz ilan eden Derviş Mehmet ve sözde ordusu yola çıkar. 7 Aralık’ta Paşaköy’e ulaşırlar. Manisa ile Menemen arasında uğradıkları onlarca köyde iyi karşılanmaları ve dönemin yasaları gereği köye giren yabancıların devlet kurumlarına bildirilme zorunluluğu olmasına rağmen muhtarların onları ihbar etmemesi dikkat çekicidir. Bozalan Köyü’ne geldiklerinde Manisa’ya olup biteni öğrenmeleri için iki kadın gönderirler ve güvenlik güçlerinin peşlerinde olduğunu öğrenirler. Sonuçta, sözde Mehdi ve adamları Aralık 1930 sabahı silah, mermi ve baltalarla Menemen’e girerler. Yeşil sancağı meydana diktikten sonra, Mehmet Emin adlı isyancı toplanan kalabalığa şu konuşmayı yapar:

“Ey ahali başlarınızdaki şapkaları atınız ve şu sancağın altından geçerek bize katılınız. Aksi halde bu gece yarısından beri Ankara’yı zapt edip, her yeri kuşatmaya başlayan ordumuz, bize inanmayan kafirlerin cezalarını insafsızca verecektir.”Image
3⃣-Jandarma Komutanı Yüzbaşı Fahri Bey, emrinde sadece dört jandarma eri olduğu için müdahalede yetersiz kalınca bölgeye emrinde bir manga askerle birlikte Asteğmen Kubilay sevk edilir. O günlerde tatbikat vardır ve Kubilay birliğinin silahlarındaki öldürücü etkisi olmayan tatbikat mermilerini gerçek mermilerle değiştirtmeden isyan bölgesine gelmiştir. Evkaf Kahvesi önünde askere süngü tak emrini veren Kubilay isyancıların yakasından tuttuğu sırada arkadan açılan ateşle yaralanır ve yaralı halde cami avlusuna sığınır. Askerlerin mermilerinin öldürücü etkisi olmadığından sahte mehdi kendisine kurşun işlemeyeceğini söyleyerek Kubilay’ın başını keser.

"Mehdi, genç ve yaralı zabiti yüzükoyun yatırdıktan sonra bir ayağını yaralı omzuna koydu, bir eliyle saçlarından tutup Kubilay’ın diri diri boğazını kesti. Sonra da elindeki başı caminin önündeki büyükçe bir taşın üzerine koyarak ‘Gördünüz mü? Kâfirlerin akıbeti işte budur’ diye bağırmaya başladı. Sonra, ‘Getirin bir ip!’ diye bağırdı. Meydanda toplanan halktan biri dükkânına koşarak ip getirdi. Kesilmiş başı bayrağın tepesine bağladılar..."

Kubilay’ın şehit edildiğini öğrenen Atatürk’ün tepkisi şöyle olmuştur:

“Bu ne haldir, mürteciler hükümet meydanında ordunun subayını din adına boğazlayabiliyorlar. Binlerce Menemenliden kimse çıkıp mani olmuyor, bilakis teşvik ediyorlar. Yunan idaresi altındayken bu hainler neredeydiler? Onların namusunu ve dinini kurtaran ordunun bir subayına reva gördükleri bu saldırının cezasını yalnız hain katiller değil, hepsi en ağır şekilde çekmelidir. Bu Cumhuriyet’i ve bizim başımızı kesmektir. Bundan bütün Menemen sorumludur.”Image
Read 5 tweets
Dec 17
Necip Fazıl neden Atatürk ve devrimlerin düşmanı oldu? (Arşiv belgeleriyle)

Dikkatle okuyunuz.

1⃣- 1943 yılına kadar Necip Fazıl, bildiğimiz siyasi kimliğinin tam aksi işler yapmış, cumhuriyet düşmanlarına göz açtırmamış, Atatürk ve cumhuriyet devrimlerini hararetle savunmuştu.Image
2⃣- Necip Fazıl Büyük Doğu Dergisini Aslında CHP İçin Kurdu!

1943 yılının Mayıs ayında Necip Fazıl, Büyük Doğu isimli bir dergi kurduğunu ve CHP ölçülerine uygun yayın yapacağını söyleyerek CHP’den dergi için 5000 lira kefalet ücreti istedi. Image
Image
3⃣- Bu sürede Atatürk'ü öven yazılar yazdı. Büyük Doğu'nun onuncu sayısında "Atatürk dirilecektir" başlıklı bir yazı kaleme aldı.Image
Image
Read 10 tweets
Dec 15
Atatürk'ün sansürlenen mektubu ve çok tartışılan "İkra, Bismi, Rabbi" meselesi.

Atatürk’e din üzerinden saldıranların en büyük dayanaklarından birisi Tevfik Bıyıklıoğlu'na yazdığı mektuptaki ifadelerdir. Bir kaç maddeyle açıklayacağım, sizler de sonuna kadar okuyun lütfen.

1⃣-Mektupta geçen ifadeler şu şekilde, ancak öncesi ve sonrası var.

"Arabistan Yarımadası’nın kumsal çöllerinden; (ikra, bismi, Rabbi) safsatasını esas tutmuş olan Araplar, uygar dünyada, bilhassa Türk zengin uygar bölgelerinde bu ilkel ve cahiliyet devrinin simgesi olan ilkeye dayanarak yapmadıkları tahrifat kalmamıştır."Image
2⃣- Atatürk, 1931 yılında liselerde okutulmak üzere akılcı ve bilimsel nitelikte yeni ders kitapları hazırlatılmasını istemiştir. Kitapların İslam tarihi ile ilgili bölümlerinin yazılması işini de Türk Tarih Kurumuna, o zamanki adıyla Türk Tarihi Tetkik Cemiyetine vermiştir.

Cemiyet, İslam tarihi ile ilgili bölümleri hazırlamak üzere Mısır’daki ünlü El Ezher Camii ve Üniversitesi mezunu Zakir Kadiri’yi görevlendirmiştir. Kadiri, ders kitapları için hazırladığı “İslam Tarihi” ve “Türklerin İslam’daki Yeri” konularını, Camii Ezher Medresesi şeyhlerinin kabul ettiği Arap milliyetçiliği düşüncesine göre hazırlamıştır.

Atatürk, Zakir Kadiri’nin hazırladığı bölümlerde Arap milliyet­çiliğine ve bilim dışı değerlendirmelere yer verildiğini görüp buna itiraz etmiş ve bazı düzeltmelerin yapılmasını talep etmiştir. Ancak düzeltmeler istediği şekilde yapılmayınca öfkelenerek, fotoğrafta gördüğünüz cemiyet başkanı Tevfik Bıyıkoğlu’na çok sert bir mektup yazmıştır. Aslında Atatürk meşhur “Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir. Yazan yapana sadık kalmazsa değişmeyen hakikat, insanlığı şaşırtacak bir mahiyet alır.” sözünü de bu mektupta kullanmıştır.Image
3⃣- Atatürk akıl ve bilimi göz ardı ederek yazılan, Arap milliyetçiliği ve dinsel bilgilere dayanan yanlı bir İslam tarihi anlatısının liselerde okutulmasına karşı çıkmıştır. Uyduruk tarih yazmayı, hiç yazmamaya tercih etmiş ve Tevfik Bıyıkoğlu’na ateş püskürmüştür:

“Tevfik Beyefendi!
Zakir Kadiri’nin ahmakçasına notlarını düzeltirken bu noktalara da dikkat buyurunuz. Bu münasebetle yüksek heyetinizin başkanı bulunan size hatırlatırım ki, yeni dünya ufuklarına açacağınız yeni tarih semasında dikkatli olunuz. Sonradan, uydurma bir eser meydana getirerek ardından pişman olmaktansa, hiçbir eser meydana getirmemek beceriksizliğini itiraf etmek daha iyidir. İlim alanında şüpheli olmak Mısır’ın Camii Ezher’i mezunlarına inanmaktan daha iyidir.
(…) Her şeyden önce kendinizin dikkatle ve itina ile seçeceğiniz belgelere dayanınız. Bu belgeler üzerinde yapacağınız incelemede her şeyden ve herkesten önce kendi karar verme yetinizi ve ince Millî süzgecinizi kullanınız. Sizi büyük hedefe ancak bu görüşlerden kıskanç olmak ulaştırabilir. Yoksa dünyanın bin bir şarlatanı ve bin bir milletin tarihşinas yaşayan sokak politikacısının ve bunları yüksek ölçekte temsil eden Camii Ezher kaçkınının oyuncağı kılar!

Bana bu kadar söz söyleten nedeni açıklayayım:
Camii Ezher kaçkınını bulan sizsiniz. Eseri diye, Ankara’dan ayrıldığım son gün önüme koyduğunuz örümcek Arap yazılı paçavraları okuduğunuz zaman derhal itirazımı serdetmiştim. Bunu nazarı dikkate alacağınızı vaat etmiştiniz! İncelemenizden sonra bana verilen yazılar o kadar sersem ve cahil ve Camii Ezher kaçkını bu adamın mahsulü olduğunu gördüm ki, sizi rencide edecek bir söz söylemeden bu paçavralar üzerinde yeniden çalışmaya mecbur oldum. Bu sözlerimi sizi utandırmak için yazmıyorum. Bu yazılarımı, bundan sonraki mesainizde dikkat ve intibah dersi olması için yazıyorum. (…) Tarih yazmak tarih yapmak kadar mühimdir. Yazan yapana sadık kalmazsa, değişmeyen hakikat, insanlığı şaşırtan bir hal alabilir. Siz buna razı mısınız?”Image
Read 5 tweets

Did Thread Reader help you today?

Support us! We are indie developers!


This site is made by just two indie developers on a laptop doing marketing, support and development! Read more about the story.

Become a Premium Member ($3/month or $30/year) and get exclusive features!

Become Premium

Don't want to be a Premium member but still want to support us?

Make a small donation by buying us coffee ($5) or help with server cost ($10)

Donate via Paypal

Or Donate anonymously using crypto!

Ethereum

0xfe58350B80634f60Fa6Dc149a72b4DFbc17D341E copy

Bitcoin

3ATGMxNzCUFzxpMCHL5sWSt4DVtS8UqXpi copy

Thank you for your support!

Follow Us!

:(