1⃣- Aşağıdaki iftiracının paylaştığı fotoğraf kimi zaman başörtüsü sattığı için, kimi zaman Şapka Kanunu'na karşı çıktığı için güya idam edilen Şalcı Bacı olarak pazarlanır. Bu iki hikaye de tamamen uydurmadır.
2⃣- Şalcı Bacı hikâyesinin ana kaynağı Çetin Altan’ın 1976’da basılan bir kitabında Şapka İsyanı’nı bastırmakla görevli dedesi Hasan Paşa’nın bir kadını idam ettirdiği yönündeki şu sözleridir:
“Dedem Hasan Paşa çok sert bir askermiş. İsmet Paşa, Topçu Okulu’nda öğrenci iken dedem okul müdürüymüş. Sonrasında ünlü kumandanlar olan o dönemin öğrencileri, dedemin sertliğini anlatmışlar. Hatta bir şapka isyanını bastırmakla görevlendirildiği bir kentte hızını alamayıp bir de kadın asmış. Sanırsam siyasal suçtan asılan ilk kadınmış. Kadın sehpaya çıkmadan önce ‘Ben bir hatun kişiyim. Şapka ile ne derdim ola ki’ demiş. Aslında kırk kişilik bir gösteriden ibaret olan bu isyanı dedem Hasan Paşa, sehpalar kurarak bastırmış ondan sonra şehre gelen İstiklal Mahkemesi’ni halk büyük bir tezahürle karşılamış.”
Oct 31 • 6 tweets • 6 min read
Atatürk’ün Kendi Sesinden “Gökten İndiği Sanılan Kitaplar...” konuşmasını dinliyorsunuz. Tam 87 yıl önce bugün yapılan konuşmanın tartışmaları hâlâ devam ediyor.
Biraz zamanı geri sarıp bu konuşmanın hangi gelişmeler neticesinde yapıldığını inceleyelim.⬇️
1⃣- 1 Kasım 1937 tarihli Meclis açılış konuşmasında geçen şu sözlerdir:
“Aziz milletvekilleri, Dünyaca bilinmektedir ki, bizim devlet yönetimimizdeki ana programımız, Cumhuriyet Halk Partisi programıdır. Bunun kapsadığı prensipler, yönetimde ve politikada bizi aydınlatıcı ana çizgilerdir. Fakat bu prensipleri, gökten indiği sanılan kitapların dogmalarıyla (değişmez kurallarıyla) asla bir tutmamalıdır. Biz, ilhamlarımızı, gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya yaşamdan almış bulunuyoruz.”
Burada geçen “Gökten indiği sanılan kitapların dogmaları” ifadesi malum çevreler tarafından dini reddiye olarak yorumlanıp saldırı argümanı olarak kullanılmakta, güya Atatürk’ün dinsizliğine kaynak olarak sunulmaktadır.
2⃣- Atatürk, Türkiye’nin kalkınmasında önemli yer tutacak olan ekonomik kalkınmanın köklü şekilde hayata geçirebilmesi için devletçi ekonomi anlayışında değişiklikler yapılması gerektiğini düşünüyordu.
Celal Bayar, genel müdürlüğünü yaptığı İş Bankasını kısıtlı olanaklara rağmen güzel yerlere getirmesiyle Atatürk’ün dikkatini çekmiş, devletçi ekonomi politikasının özel teşebbüsü engellediğini gören Gazi’nin gözüne girmeyi başarmıştı. Bu dönemde İsmet İnönü kadrolarıyla İş Bankası kadroları her alanda çatışma hâlindeydi. 1932 yılında bir kâğıt fabrikası kurulmasına karar verilmiş, İktisat Vekili Mustafa Şeref Bey ihaleyi İş Bankasının almasına sıcak bakmadığı için buna engel olmuştu.
Yaşanan gelişmeler sonucunda Bayar, Atatürk tarafından İktisat Vekili yapılmış ama bu durum kâğıt fabrikası meselesinde Mustafa Şeref Bey’den yana tavır koyan İsmet İnönü’nün hoşuna gitmemişti.
Oct 18 • 28 tweets • 5 min read
Madde Madde Abdülhamid Gerçekleri
(Sonuna kadar dikkatle okuyunuz)
1⃣- Okuyucularım bilirler. Üzerinde çalışmadığım, yeterli bilgi sahibi olmadığım konularda yazmamaya, fikir beyan etmemeye özen gösteririm. Sultan Abdülhamid konusunu araştıran, bu konuda kitap yazan bir tarihçi olarak adı sık sık siyaset sofrasına meze edilen II. Abdülhamid hakkında bir iki cümle yazmak istiyorum.
2⃣- 1940’lı yılların sonuna kadar devam eden olumsuz Sultan Abdülhamid algısının bu tarihten sonra yavaş yavaş kırılmaya başladı. Son yıllarda ise durumun tam tersine döndüğünü, Sultan Abdülhamid adının gereğinden fazla yüceltildiğini, onun bir devlet adamının ötesinde fevkalade bir şahsiyet olarak bizlere sunulduğunu görüyoruz.
Oct 17 • 9 tweets • 5 min read
Necip Fazıl neden Atatürk ve devrimlerin düşmanı oldu? (Arşiv belgeleriyle)
Dikkatle okuyunuz.
1⃣- 1943 yılına kadar Necip Fazıl, bildiğimiz siyasi kimliğinin tam aksi işler yapmış, cumhuriyet düşmanlarına göz açtırmamış, Atatürk ve cumhuriyet devrimlerini hararetle savunmuştu.
2⃣- Necip Fazıl Büyük Doğu Dergisini Aslında CHP İçin Kurdu!
1943 yılının Mayıs ayında Necip Fazıl, Büyük Doğu isimli bir dergi kurduğunu ve CHP ölçülerine uygun yayın yapacağını söyleyerek CHP’den dergi için 5000 lira kefalet ücreti istedi.
Oct 11 • 5 tweets • 5 min read
Atatürk'ün sansürlenen mektubu ve çok tartışılan "İkra, Bismi, Rabbi" meselesi.
Atatürk’e din üzerinden saldıranların en büyük dayanaklarından birisi Tevfik Bıyıkoğlu'na yazdığı mektuptaki ifadelerdir. Bir kaç maddeyle açıklayacağım, sizler de sonuna kadar okuyun lütfen.
Mektupta geçen ifadeler şu şekilde, ancak öncesi ve sonrası var.
"Arabistan Yarımadası’nın kumsal çöllerinden; (ikra, bismi, Rabbi) safsatasını esas tutmuş olan Araplar, uygar dünyada, bilhassa Türk zengin uygar bölgelerinde bu ilkel ve cahiliyet devrinin simgesi olan ilkeye dayanarak yapmadıkları tahrifat kalmamıştır."
1⃣-Atatürk, 1931 yılında liselerde okutulmak üzere akılcı ve bilimsel nitelikte yeni ders kitapları hazırlatılmasını istemiştir. Kitapların İslam tarihi ile ilgili bölümlerinin yazılması işini de Türk Tarih Kurumuna, o zamanki adıyla Türk Tarihi Tetkik Cemiyetine vermiştir.
Cemiyet, İslam tarihi ile ilgili bölümleri hazırlamak üzere Mısır’daki ünlü El Ezher Camii ve Üniversitesi mezunu Zakir Kadiri’yi görevlendirmiştir. Kadiri, ders kitapları için hazırladığı “İslam Tarihi” ve “Türklerin İslam’daki Yeri” konularını, Camii Ezher Medresesi şeyhlerinin kabul ettiği Arap milliyetçiliği düşüncesine göre hazırlamıştır.
Atatürk, Zakir Kadiri’nin hazırladığı bölümlerde Arap milliyetçiliğine ve bilim dışı değerlendirmelere yer verildiğini görüp buna itiraz etmiş ve bazı düzeltmelerin yapılmasını talep etmiştir. Ancak düzeltmeler istediği şekilde yapılmayınca öfkelenerek, fotoğrafta gördüğünüz cemiyet başkanı Tevfik Bıyıkoğlu’na çok sert bir mektup yazmıştır. Aslında Atatürk meşhur “Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir. Yazan yapana sadık kalmazsa değişmeyen hakikat, insanlığı şaşırtacak bir mahiyet alır.” sözünü de bu mektupta kullanmıştır.
Oct 5 • 38 tweets • 5 min read
İngilizler Tek Kurşun Atmadan İstanbul’u Nasıl Terk Etti?
Atatürk'e düşmanlık edenlerin sıkça kullandığı bir soru var. Meşhurdur. Hepiniz mutlaka duymuşsunuzdur “İngilizler tek kurşun atmadan İstanbul’u nasıl terk etti?” sorusunu...
Çayınızı alıp gelin, başlıyoruz.
1⃣- "İngilizler tek kurşun atmadan İstanbul’u nasıl terk etti?" diyen kirli beyinler, İngiltere’nin direnç göstermeden İstanbul’u terk etmesinin arkasında başka sebepler arayıp dururlar. Bunların hayal dünyasına göre Lozan güya İngiltere’nin direktiflerine göre imzalanmıştır.
Sep 29 • 101 tweets • 12 min read
Bartholomeos kimdir? Ekümenik ne demektir?
Türkiye, Fener Rum Patrikhanesi’nin Ekümenik Sıfatını Neden Kabul Etmemektedir? Kabul Ederse Neler Olur?
1⃣- Bartholomeos, Heybeliada Ruhban Okulu’nu birincilikle bitirdi. Barhtolomeos'u yetiştiren Athenagoras Türk vatandaşı olmamasına rağmen Amerika'dan gönderilip bir gecede Türk vatandaşı ve Patrik yapılan kişidir. Menderes ve İnönü zamanında Amerika'nın baskısıyla patrik seçilen kişidir.
2⃣- Bartholomeos, 1991’de Patrik seçilir. Patrik dediğimize bakmayın, Lozan’a göre unvanı “Başpapaz”dır.
Lozan’da yetkileri kaldırılan Patrikhane, yalnızca İstanbul Rumlarının dini ihtiyaçlarını karşılamakla görevli, Fatih Kaymakamlığı’na bağlı bir Türk Kurumu haline gelmiştir.
Sep 26 • 71 tweets • 11 min read
Bugüne kadar Atatürk'e atılan iftiralara cevap vermeye çalıştım. Var olun, sizler de mücadelemize destek veriyorsunuz. Peki, Atatürk'e atılan iftiraların tarihi gelişimini biliyor musunuz? Nasıl ortaya çıktı, kimler tarafından yayıldı? Biraz da bundan bahsedelim mi?
Başlıyoruz.
1⃣- 1940’lı yıllardan beri Atatürk’e karşı sistemli ve bilinçli şekilde yürütülen kara propagandanın temelinde; tarihi olayları çarpıtarak Ata’nın şahsiyetini ve ömrünü adayarak milleti için inşa ettiği Cumhuriyeti, Cumhuriyet devrimlerini itibarsızlaştırma gayreti yatmaktadır.
Sep 21 • 11 tweets • 6 min read
Atatürk'ün açtığı fabrikaların tam listesi.
Kolay mı hem Osmanlı'nın borcunu ödeyip hem yurdun dört bir yanına fabrikalar kurmak?
➡️1-Ankara Fişek Fabrikası (1924)
➡️2-Gölcük Tersanesi (1924)
➡️3- Şakir Zümre Fabrikası (1925)
➡️4-Eskişehir Hava Tamirhanesi (1925)
➡️5-Alpullu Şeker Fabrikası (1926)
➡️7-Uşak Şeker Fabrikası(1926)
➡️8-Kırıkkale Mühimmat Fabrikası (1926)
➡️9-Bünyan Dokuma Fabrikası (1927)
➡️10-Eskişehir Kiremit Fabrikası (1927)
➡️11-Kırıkkale Elektrik Santrali Ve Çelik Fabrikası (1928)
➡️12- Ankara Çimento Fabrikası (1928)
➡️13-Ankara Havagazı Fabrikası (1929)
➡️14-İstanbul Otomobil Montaj Fabrikası (1929)
➡️15-Kayaş Kapsül Fabrikası (1930)
➡️16-Kayseri Uçak Fabrikası
➡️17-Kırıkkale Elektrik Santrali Ve Çelik Fabrikası (1931- Genişletildi)
➡️18-Eskişehir Şeker Fabrikası (1934)
➡️19-Turhal Şeker Fabrikaları (1934)
➡️20-Konya Ereğli Bez Fabrikası(1934)
➡️21-Bakırköy Bez Fabrikası (1934)
➡️22-Bursa Süt Fabrikası (1934)
➡️23-İzmit Paşabahçe Şişe Ve Cam Fabrikası (1934 Temel Atma)
➡️24-Zonguldak Antrasit Fabrikası (1934 Temel Atma)
➡️25-Zonguldak Kömür Yıkama Fabrikası (1934)
➡️26-Keçiborlu Kükürt Fabrikası (1934)
➡️27-Isparta Gülyağı Fabrikası (1934)
➡️28-Ankara, Konya, Eskişehir ve Sivas Buğday Siloları (1934)
➡️29-Paşabahçe Şişe Ve Cam Fabrikası (1935 - Tamamlandı)
➡️30-Kayseri Bez Fabrikası (1934 Temel Atma)
➡️31-Nazilli Basma Fabrikası (1935- Temel Atma)
➡️32-Bursa Merinos Fabrikası (1935 Temel Atma)
➡️33-Gemlik Suni İpek Fabrikası (1935 Temel Atma)
➡️34-Keçiborlu Kükürt Fabrikası (1935)
➡️35- Ankara Çubuk Barajı (1936)
➡️36-Zonguldak Taş Kömür Fabrikası (1935)
➡️37-Barut, Tüfek Ve Top Fabrikası (1936)
➡️38-Kırıkkale Çelik Fabrikası
➡️39-Malatya Sigara Fabrikası (1936)
➡️40-Bitlis Sigara Fabrikası (1936)
➡️41-Malatya Bez Fabrikası (1937 Temel Atma)
➡️42-İzmit Kağıt Ve Karton Fabrikası (1934- Temel Atma)
➡️43-Karabük Demir Çelik Fabrikası (1937- Temel Atma)
➡️44-Divriği Demir Ocakları (1938)
➡️45-İzmir Klor Fabrikası (1938- Temel Atma)
➡️46-Sivas Çimento Fabrikası (1938-Temel Atma)
Atatürk'ün kurduğu fabrikalarla ilgili belgelere geçelim.
1⃣-Atatürk'ün kurduğu uçak fabrikalarında üretilen uçakların ne şartlarda ihraç edileceğine dair belge. (1951)
Sep 16 • 7 tweets • 5 min read
Kendisine profesör diyen bir zatın "Atatürk Camileri Sattı" yalanını ortaya atması üzerine....
Atatürk'ün tamir ettirdiği camilerin listesi ve belgeler
-Ömrünün son 2 yılında tamir ettirdiği 138 cami-
➡️1- Süleymaniye Camii- İstanbul
➡️2- Şehzade Camii- İstanbul
➡️3- Fatih Camii- İstanbul
➡️4- Bayezid Camii- İstanbul
➡️5- Yeni Camii- İstanbul
➡️6- Azapkapı’da Mehmed Paşa Camii- İstanbul
➡️7- Fatih’te Mesih Paşa Camii- İstanbul
➡️8- Sultan Ahmed Camii- İstanbul
➡️9- Sultan Selim Camii- İstanbul
➡️10- Mihrimah Camii- İstanbul
➡️11- Maktul İbrahim Paşa Camii- İstanbul
➡️12- Aksaray Laleli Camii- İstanbul
➡️13- Üsküdar Gülmüş Valide Camii- İstanbul
➡️14- Kariye Camii- İstanbul
➡️15- Fethiye Camii- İstanbul
➡️16- Rüstem Paşa Camii- İstanbul
➡️17- Sokullu Mehmed Paşa Camii- İstanbul
➡️18- Piyale Paşa Camii- İstanbul
➡️19- Atik Valide Camii- İstanbul
➡️20- İskelebaşı Mihrimah Camii- İstanbul
➡️21- Dolmabahçe Camii- İstanbul
➡️22- Mahmud Paşa Camii- İstanbul
➡️23- Tophanede Kılınç Ali Paşa Camii- İstanbul
➡️24- Aksaray’da Murad Paşa Camii- İstanbul
➡️25- Üsküdar’da Rumi Mehmed Camii- İstanbul
➡️26- Üsküdar’da Ayağaza Camii- İstanbul
➡️27- Nusratiye Camii- İstanbul
➡️28- Davut Paşa Camii- İstanbul
➡️29- Hekimoğlu Ali Paşa Camii- İstanbul
➡️30- Zâl Mahmud Paşa Camii- İstanbul
➡️31- Çemberlitaş’t Atik Ali Camii- İstanbul
➡️32- Nuruosmaniye Camii- İstanbul
➡️33- Beşiktaş’ta Sinan Paşa Camii- İstanbul
➡️34- Beylerbeyi Camii- İstanbul
➡️35- Galata’da Yeraltı Camii- İstanbul
➡️36- Eyyub Sultan Camii- İstanbul
➡️37- Küçük Ayasofya Camii- İstanbul
➡️38- Galata Arap Camii- İstanbul
➡️39- Beyoğlu Ağa Camii- İstanbul
➡️40- Tramvay Yolunda Atik Ali Paşa Camii- İstanbul
➡️41- Çinili Camii- İstanbul
➡️42- Bali Paşa Camii- İstanbul
➡️43- Mustafa-yi Sâlis Camii- İstanbul
➡️44- Üsküdar Selimiye Camii- İstanbul
➡️45- Ortaköy Büyük Mecidiye Camii- İstanbul
➡️46- Kasımpaşa Camii Kebir - İstanbul
➡️47- Cerrahpaşa Camii- İstanbul
➡️48- Sünbül Efendi Camii- İstanbul
➡️49- Topkapı Mehmed Paşa Camii- İstanbul
➡️50- Hobyar Camii- İstanbul
➡️51- Hüdavendigar Camii - Bursa
➡️52- Haruza Bey Camii - Bursa
➡️53- Muradiye Camii - Bursa
➡️54- İvaz Paşa Camii - Bursa
➡️55- Ulu Camii - Bursa
➡️56- Demirtaş Paşa Camii - Bursa
➡️57- Yiğidiköhne Camii - Bursa
➡️58- Tuzpazarı Camii - Bursa
➡️59- Kocaefendi Camii - Bursa
➡️60- Şehadet Camii - Bursa
➡️61- Yıldırım Camii - Bursa
➡️62- Yeşil Camii - Bursa
➡️63- Emir Sultan Camii - Bursa
➡️64- Orhan Gazi Camii - Bursa
➡️65- Ebu İshak Camii - Bursa
➡️66- Beyazid Veli Camii – Bursa
➡️67- Selimiye Camii - Edirne
➡️68- Üç Şerefeli Camii - Edirne
➡️69- Eski Camii - Edirne
➡️70- Muradiye Camii - Edirne
➡️71- Bayazid Camii - Edirne
➡️72- Yıldırı Bayazid Camii - Edirne
➡️73- Ayşe Kadın Camii - Edirne
➡️74- Tabip Lâri Camii - Edirne
➡️75- Gazi Nihal Camii - Edirne
➡️76- Arslanhane Camii - Ankara
➡️77- İki Şerefeli Camii - Ankara
➡️78- Eskicioğlu Camii - Ankara
➡️79- Ahi Elvan Camii - Ankara
➡️80- Hacı Bayram Camii - Ankara
➡️81- Hacı Musa Camii - Ankara
➡️82- Zincirli Camii - Ankara
➡️83- İmaret Camii - Ankara
➡️84- Kurşunlu Camii - Ankara
➡️85- Yeni Camii - Ankara
➡️86- Leblebici Camii - Ankara
➡️87- İbadullah Camii - Ankara
➡️88- Taceddin Camii - Ankara
➡️89- Tabakhane Camii - Ankara
➡️90- Alaeeddin Camii - Ankara
➡️91- Yusuf Camii - Ankara
➡️92- Hacı Murat Camii - Ankara
➡️93- Kadıoğlu Camii - Ankara
➡️94- İzzet Paşa Camii – Erzincan
➡️95- Camii Kebir – Erzincan
➡️96- Yeni Camii- Erzincan
➡️97- Şeyhler Camii - Erzurum
➡️98- Karacehennem Camii - Erzurum
➡️99- Narmanlı Camii - Erzurum
➡️100- Caferiye Camii - Erzurum
➡️101- Lala Paşa Camii - Erzurum
➡️102- Pervizoğlu Camii - Erzurum
➡️103- Karatarla Camii – Antep
➡️104- Büyük Camii – Mardin
➡️105- Melik Mahmud Paşa Camii – Mardin
➡️106- Latifiye Camii – Mardin
➡️107- Sungur Bey Camii - Niğde
➡️108- Sultan Alaeddin Camii - Niğde
➡️109- Murat Paşa Camii - Niğde
➡️110- Hüsamettin Camii - Niğde
➡️111- Hacı Hasan Ağa Camii – Niğde
➡️112- Hatuniye Camii - Trabzon
➡️113- Fatih Camii - Trabzon
➡️114- Hacı Hasan Camii – Trabzon
➡️115- Tekeli Mehmed Camii - Antalya
➡️116- Vali Bey Camii - Antalya
➡️117- Elmalı Ömer Paşa Camii – Antalya
➡️118- Halilullah Camii – Erzincan
➡️119- Kasım Paşa Camii – Edirne
➡️120- Muradiye Camii – Manisa
➡️121- Ulu Camii – Manisa
➡️122- Kurşunlu Camii – Kayseri
➡️123- Rüstem Paşa Camii – Bilecik
➡️124- Ulu Camii - Sivas
➡️125- Meydan Camii - Sivas
➡️126- Divriği Ulu Camii – Sivas
➡️127- Çoban Mustafa Camii – Gebze
➡️128- Pertev Paşa Camii – İzmit
➡️129- Melek Ahmet Paşa Camii – Diyarbakır
➡️130- Muradi Rabi Camii – Çorum
➡️131- Hüsrev Paşa Camii - Diyarbakır
➡️132- Mutlu Camii – Isparta
➡️133- Behram Paşa Camii - Diyarbakır
➡️134- Firdevs Bey Camii – Diyarbakır
➡️135- Hacı Yusuf Efendi Camii- Malatya
➡️136- Alaeddin Camii – Konya
➡️137- Kasım Paşa Camii – Bilecik
➡️138- Hasan Dede Camii- Keskin
1⃣- Zatın paylaşımı bu. Mustafa Kemal camileri açık artırmayla satmışmış da işte belgesiymiş. Belge dediği şeyde camilerin satıldığına dair hiç bir bilgi yok. Boş arsa satışı var. Kendisinin bunu bilmiyor mu, bilerek mi yapıyor? Takdir sizlerin.
Ben şimdi gerçek belgelerle Atatürk'ün restore ettirdiği camilerin listesini paylaşacağım.
Sep 15 • 9 tweets • 7 min read
Ahmağa anlatır gibi tek tek anlatalım.
Şeyh Said'in Anayasa'yı değiştirmek, şeriat getirmek için isyan ederek başlayan ve "Beni asmayın, Edirne'de 101 sene mahkum edin." diyerek yalvarmakla biten hikayesi.
1⃣-Şeyh Said isyanı, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin ayaklanması olmakla beraber, isyanın yaşandığı bölgelerde Osmanlı Devleti’ne karşı da zaman zaman ayaklanmalar meydana geldiği bilinmektedir. Şeyh Said İsyanına kadar giden birbiriyle bağlantılı olan gelişmeleri sırasıyla ele alalım.
2⃣-Şeyh Said İsyanına yabancılardan destek bulmaya çalıştığı için idam edilen Seyyid Abdülkadir’in babası Şeyh Ubeydullah Osmanlı Devletine isyan etmişti. 30 Ağustos 1879’da başlayan isyan bir buçuk ay sonra bastırıldı. Ubeydullah teslim oldu.
Osmanlı Hükûmeti 20.000 kuruş maaşa bağladığı Ubeydullah ve ailesini 1881 yılında Hicaz’a sürdü. Ubeydullah’ın 1883 yılında ölmesinden sonra aile üyelerinin Cidde’de mecburi ikamet cezası kaldırıldı ve Seyyid Abdülkadir Türkiye’ye döndü.
1896 yılında II. Abdülhamid’e karşı yapılan suikast girişimine adı karıştığı için bu sefer Mekke’ye sürgün edildi. Meşrutiyet’in ilanıyla beraber tekrar İstanbul’a döndü. Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda Osmanlı Devleti’nin dağılma ihtimaline karşı özerklik veya bağımsızlık isteyen Kürt ileri gelenleri Kürdistan Teali Cemiyeti’ni kurmuşlardı. Cemiyetin kurucusu ve başkanı Seyyid Abdülkadir’di.
Sep 14 • 15 tweets • 10 min read
Meşrutiyetin Mimarı Mithat Paşa'yı II. Abdülhamit Mi Boğdurdu? (FLOOD) Dikkatle Okuyunuz.
1⃣- Sultan Abdülaziz 30 Mayıs 1876’da tahttan indirildikten birkaç gün sonra odasında bilekleri kesilmiş bir vaziyette ölmek üzereyken bulunmuş ve kurtarılamamıştı. Annesinin kolları arasında son nefesini veren Sultan’ın naaşını yerli ve yabancı doktorlar muayene etmişler, olayın intihar olduğu kabul edilmişti.
Olaydan beş yıl sonra Sultan II. Abdülhamid, yeni görgü tanıklarının ortaya çıktığı gerekçesiyle Sultan Abdülaziz’in ölümünden sorumlu tutulan kişilerin yargılanması emrini verdi.
2⃣-Sanıkların başında güçlü devlet adamı, Sultan II. Abdülhamid tarafından görevden alınıp sürgüne gönderilen ve on yedi ay sürgünde kaldıktan sonra yurda dönüp Suriye valiliğine atanan Mithat Paşa geliyordu.
Bunun yanında Mütercim Rüştü Paşa, Sultan Abdülaziz’in tahttan indirilmesinin şer’an uygun olduğu yönünde fetva veren eski Şeyhülislam Hasan Hayrullah Efendi, Damat Mahmud Celaleddin Paşa, Damat Nuri Paşa, Sakızlı Esat Paşa ve Süleyman Hüsnü Paşa gibi isimler sanık sandalyesindeki yerlerini almışlardı.
Mahkeme başkanlığını Ali Sururi Efendi, ikinci başkanlığını Hristo Forides Efendi yapıyordu. Abdüllatif Bey savcı, Mehmet Raşit Bey savcı yardımcısıydı.
Sep 14 • 24 tweets • 14 min read
Tüm inananların Mevlid Kandili'ni kutluyor ve Atatürk'ün din, Allah ve Hz. Muhammed hakkındaki sözlerinden bahsetmek istiyorum. Lütfen dikkatle okuyun.
Müslüman bir toplumu Atatürk’ten soğutmak için kullanılacak en iyi malzemenin “din olgusu” olduğu muhakkaktır. Atatürk’e karşı bilinçli ve sistemli bir şekilde yürütülen kara propagandanın, dolayısıyla Cumhuriyet tarihi hurafelerinin en büyük ayağını tahmin edeceğiniz üzere Atatürk’ün dini inancına yönelik iftiralar oluşturur. “Atatürk’ün Müslüman olduğunu veya İslam düşmanı olmadığını ispata ne gerek var?” dediğinizi duyar gibiyim. Atatürk’ün Müslüman olup olmaması önemli midir? Ben de sizler gibi düşünüyorum. Bana göre hiç ama hiç önemli değildir. Ben onun vatana, Türk milletine ve bütün insanlığa yaptığı hizmetleri önemsiyorum.
Bununla birlikte görmezden gelemeyeceğimiz bir gerçek var. Maalesef şer odakları Atatürk’ün dinî inancı üzerinden, özellikle dindar insanlarımızı etkilemeye çalıştılar. Uzun yıllardır bunu yaptılar ve açık söylemek gerekirse başarılı da oldular. Atatürk’ün İslam dinine zarar verdiği, ibadet etmeyi yasakladığı yönündeki hurafeler bu şer odakları tarafından ortaya atıldı ve milyonlarca insanımız yalanlarla kandırılıp Atatürk’ten ve yakın tarihimizden soğutuldu. Özellikle tarikatların elindeki genç nesiller bu söylemlerle zehirlenip birer Atatürk karşıtı olarak yetiştirildi. Bu yüzden Atatürk'ün İslam hakkındaki düşüncelerinden bahsetmekte fayda var.
Atatürk’ün dostlarına yazdığı mektuplar, resmî makamlara gönderdiği yazılar, halka yaptığı konuşmalar ya da basına verdiği demeçler; bunların tamamı onun Allah inancına dair izler taşımaktadır. Birlikte inceleyim.
1⃣-Bakalım Allah ne gösterecektir? İnşallah dönüş nasip olursa size günlerce anlatacak hikâyelerimiz var. (Trablusgarp’tan Salih Bozok'a yazdığı mektup. 15 Kasım 1911)
2⃣-"Cenab-ı Hakkın yüce yardımına sığınarak yarın düşmana taarruz eylemek niyetindeyim."
Çanakkale Savaşı’nın en ateşli günlerinde, 30 Nisan 1915’te emri altındaki kumandanları Kemalyeri’nde toplayan Atatürk, onlara Allah’ın yardımına sığınarak bu gece taarruza kalkmak istediğini bildirir:
“Karşımızda bulunan düşmanı mutlaka ölerek denize dökmek lazım olduğu kanaatindeyim. İçimizde ve komuta ettiğimiz askerlerde Balkan utancının ikinci bir safhasının görmektense burada ölmeyi tercih etmeyenlerin bulunacağını katiyen kabul etmem. Bu gece katılacak taze kuvvetlerle Cenab-ı Hakkın yüce yardımına sığınarak yarın düşmana taarruz eylemek niyetindeyim.”
Sep 9 • 8 tweets • 5 min read
İzmir'in Kurtuluşu, Hrisostomos'un linç edilmesi ve Pontusçu Rumların Atatürk'e suikast girişimi. (FLOOD)
1⃣- Gerçek adı Meletios olan Hrisostomos, Birinci Dünya Savaşı öncesinde İzmir Rum Metropolitliği görevine getirilmişti. Hrisostomos, İzmir’de göreve başladıktan sonra Rumları Türklere karşı kışkırtma girişimleri ve huzuru bozmaya yönelik faaliyetleri nedeniyle Vali Rahmi Bey’in resmî yazısı ve emri doğrultusunda zor kullanılarak İzmir’den uzaklaştırılmıştı.
2⃣- Fotoğrafta İzmir Valisi Kambur İzzet'i Hrisostomos ve işgalci Yunan askerleriyle birlikte bir ziyafette görüyorsunuz.
27 Aralık 1918 günü İstanbul’dan ayrılan Hrisostomos, tekrar İzmir’e döndü. Hrisostomos’un gelişi özellikle Rumlar arasında son derece iyimser ve cesaret verici bir hava yarattı.
Hrisostomos’un şehre geldiği dönemde Kambur İzzet olarak bilinen Vahdettin'in adamı İzzet Bey ise vali olarak görev yapmaktaydı ve Hrisostomos’un karşısında adeta bir emir kulu görünümündeydi.
Yunan birliklerinin İzmir’e ayak basmasının ardından 15–16 Mayıs 1919 günlerini İngiliz Konsolosluğunda geçiren İzzet Bey hemen bir gün sonra Yunan komutanı Zafiriu tarafından diğer devlet görevlileriyle birlikte hükümet konağına davet edildi.
Hrisostomos'un da katıldığı toplantıda İzzet Bey Zafiriu’ya “Benim İzmir’in Yunanlılarca işgalini temin etmek için ne derecede çalıştığımı Metropolit Hrisostomos Efendi’den sorabilirsiniz. Babıâli ile geçen muhaberelerimizi de görebilirsiniz.” demişti.
Sep 6 • 13 tweets • 9 min read
NECİP FAZIL NASIL ATATÜRK DÜŞMANI OLDU? (FLOOD)
Vahdettin'in kızı Sabiha Sultan: "Necip Fazıl diye bir adam çıktı. (Vahdettin hakkında) uydurma bir kitap yazdı. Rezil etti bizi."
1⃣- Birazdan göreceğiniz belgeler öyle önemli ki bunları bulduğum zaman üzerinde çalıştığım "Hurafeler" adlı kitabın çıkmasını bekleyememiş, sosyal medya hesaplarımdan bu belgeleri paylaşma ihtiyacı hissetmiştim.
2⃣-1943 yılına kadar Necip Fazıl, bildiğimiz siyasi kimliğinin tam aksi işler yapmış, cumhuriyet düşmanlarına göz açtırmamış, Atatürk ve cumhuriyet devrimlerini hararetle savunmuştu.
1934 yılının Aralık ayında Ankara Türk Ocağındaki Kubilay’ı anma toplantısında konuşan Necip Fazıl, “Gözüme görünen şeyi açıkça kaidesiz, tertipsiz ve imasız söylüyorum. Eğer inkılabı zayıf tutarsan, eğer inkılabın yüreğini, hassasiyetini ve sinirlerini temsil etmezsen, bıçağın ters tarafı ile yirmi dakikada kesilen Kubilay’ın kafasında sana tevcih edilen akıbeti seyredebilirsin. Türkiye nüfus kütüklerindeki softa ve mürtecinin yeşil kanını kurutacaksın. Bu kadar.” demişti.
Necip Fazıl, 26 Kasım 1938’de Atatürk’ün vefatı üzerine şunları yazmıştı:
“Benim gözümde birbirine bağlı iki işin sahibi iki Atatürk var. Zaman tasnifinde bunlardan biri düşmanın denize dökülüşüne, öbürü bugüne kadar sürer. Biri ölüm hükmü giymiş bir milleti şah-landırdı. Mucize çapında bir başarıyla madde ve askerlik planında muzaffer kıldırdı. Öbürü, bir an evvelki ölüm tehlikesini doğuran sebepler âlemine karşı harekete geçti, fikir ve cemiyet planında yeni bir bünye inşasına girişti. Millî kahramanın ölümü önünde duyduğumuz matem hissini tek bir emniyet duygusu ile teselliye muktediriz. Teknesinde Atatürk’ü yoğuran Türk milleti daima Atatürk gibi kahramanlara ihtiyaç duyacaktır.”
Sep 5 • 8 tweets • 4 min read
HACI BEKTAŞ VELİ - MEVLANA İLİŞKİSİ (FLOOD)
1⃣- Mevlevîlik saray seçkinlerinin, Bektâşilik halkın tarikatı olmuştur.
Mevlânâ’nın daha ziyade saray seçkinleri dediğimiz yüksek sınıf tarafından tutulan elit zümrenin mistik zevkine tercümanlık ederken, Hacı Bektâş-ı Velî’nin dil ve üslubuyla halk tabakasını kucakladığını ifade eden Mustafa Akkuş, iki zât meşrep, dil ve hitap yönünden büyük farklılıklar olduğunu vurgular.
2⃣- Mevlana Hacı Bektaş'a hiç de iyi gözle bakmaz.
Ahmet Yaşar Ocak’a göre Hacı Bektâş-ı Velî’nin küçük bir Türkmen köyü olan Sulucakarahöyük’e yerleşip dergâhını burada kurmasının sebebi Babaî İsyanı sonrası gözden ve Sünnî âlimlerin eleştirilerinden uzak kalmak istemesidir.
Mevlânâ’nın bile gıyaben tanıdığı bu Türkmen şeyhine hiç de iyi gözle bakmadığı bilinmektedir.
Sep 5 • 7 tweets • 5 min read
Atatürk’e yönelik kara propagandanın en önemli ayaklarından birisini ATATÜRK'ÜN MAL VARLIĞI üzerinden atılan iftiralar oluşturmaktadır.
Gelin bu iftiraları tek tek ele alalım ve belgelerle cevap verelim.
1⃣- Kara propagandayı meslek edinmiş bazı yazarların, sanki gizli saklıymış gibi Atatürk’ün mal varlığının dökümünü yayınlayarak, Atatürk’ün bu malvarlığını gayri meşru yollardan elde ettiğini dile getirdiklerini biliyoruz.
Kadir Mısıroğlu da Atatürk’ün hayatı boyunca memur olduğuna vurgu yaparak, Atatürk’ün mal varlığı için "Bu servetin meşru olduğunu iddia edecek, ispat edecek bir Allah kulu yok, olamaz. Bu aklen mümkün değildir." diyor.
Mısıroğlu devam ediyor: "Efendim, işte Trabzon’daki Kabayadi’nin köşkünü belediye hediye etmiş. Falan yerdekini falanca hediye etmiş. Bunların hepsini hediye olarak ispat etsinler ben de kabul edeyim.” diyor.
Hayhay. İspat edelim. Tapu kayıtları her şeyi ortaya koyar.
2⃣- Trabzon Atatürk Köşkü: Trabzon Valiliği Daimi Encümenliğinin 18 Mayıs 1931 tarihli ve 361 numaralı kararıyla Trabzon Özel İdaresi’nin malı olan bu köşkün Gazi Mustafa Kemal’e hediye edilmesine karar verildi.
Tapu No: Trabzon Tapu Zabıt Defterleri, C:109/1, Sf:18, Sayı No:50.
Atatürk’ün 1937 yılında gerçekleşen Trabzon ziyaretindeki faaliyetlerini anlatmak için 12 Haziran 1937’de İnönü’ye çektiği telgrafta kullandığı “Trabzon Hususi İdaresinin bana kıymetli bir hediyesi olan köşküme geldim.” ifadesi de köşkün Atatürk’e hediye edildiğini gösterir.
Sep 1 • 11 tweets • 7 min read
Vahdettin Sevr'i imzaladı mı, imzalamadı mı?
Tane tane anlatacağım. Lütfen dikkatle okuyun ve paylaşın.
1⃣-Damat Ferit, Sevr Antlaşması'nın ağır şartlarını duyunca bunu kabul etmesinin kendisine en yakın kişilerin bile tepkisini doğuracağının farkındaydı. Bu nedenle önceleri ne olursa olsun antlaşmayı imzalamayacağını belirterek Türk tezini savunmak üzere bizzat Paris’e gideceğini açıkladı.
2⃣- Bu sırada İngiliz Dışişleri Bakanlığından barış şartlarının hafifletilmesi düşüncesinde olan Yüksek Komiser De Robbeck’e gönderilen yazıda şunlar söyleniyordu:
“Türkiye’ye en iyi öğüt olarak şu verilebilir: barış koşullarının saptanmış olduğu bu sırada ilacını çabucak yutmalı ve sonra, imparatorluklarından ne bırakılmışsa onu düzene koymaya çalışmalıdırlar.”
Damat Ferit Paris dönüşünde tutumunu değiştirmiş, antlaşmanın bir ölüm kararı olduğunu ve Türk milletinin ilmiği kendi boynuna geçirmemesi gerektiğini savunanları sorumsuz çılgınlar olarak nitelemişti.
Aug 30 • 12 tweets • 8 min read
Jandarma görmesin diye Kuran-ı Kerim’leri tarlalara saklardık... (FLOOD)
Atatürk döneminde jandarmalar köy köy gezip kimlerin Kur’an okuduğunu kontrol ediyor ve “Sen misin din dersi veren?” diyerek hocaları alıp götürüyormuş.
Tamamen hayal ürünü olan bu anlatıyı belgelerle çürütelim ve Atatürk döneminde dini kitapların okutulmasından bahsedelim. Lütfen sonuna kadar dikkatle okuyun.
Birazdan belgeleriyle göreceğiniz üzere Atatürk, Kuran-ı Kerim'i ve din kitaplarını yasaklamak bir tarafa, hem askerler için hem köylüler için ayrı ayrı din kitabı hazırlatmıştır. Köylerde her evde mutlaka bir Kur’an-ı Kerim ve din kitabı bulundurulması için resmî adımlar atmıştır. Okullarda din ve Kuran-ı Kerim dersleri okutulmuştur. Başlıyoruz.
1⃣- Askere Din Kitabı
26 Mart 1925’te Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak, Diyanet İşleri Başkanlığından askerlerin İslam dinini öğrenmeleri için kışlaların uygun yerlerine asılmak maksadıyla ayet-i kerime ve hadis-i şerif yazılı levhalar hazırlanıp gönderilmesini ve askerlere okutulmak üzere bir din kitabı hazırlanmasını istemiştir.
Bunun üzerine Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Ahmet Hamdi Akseki tarafından görmüş olduğunuz Askere Din Dersleri kitabı hazırlanmış ve silah altındaki tüm askerlere okutulmaya başlamıştır.
Aug 24 • 6 tweets • 5 min read
Atatürk'ün sansürlenen mektubu ve çok tartışılan "İkra, Bismi, Rabbi" meselesi. (FLOOD)
Atatürk’e din üzerinden saldıranların en büyük dayanaklarından birisi Tevfik Bıyıkoğlu'na yazdığı mektuptaki ifadelerdir. Bir kaç maddeyle açıklayacağım, sizler de sonuna kadar okuyun lütfen.
Mektupta geçen ifadeler şu şekilde, ancak öncesi ve sonrası var.
"Arabistan Yarımadası’nın kumsal çöllerinden; (ikra, bismi, Rabbi) safsatasını esas tutmuş olan Araplar, uygar dünyada, bilhassa Türk zengin uygar bölgelerinde bu ilkel ve cahiliyet devrinin simgesi olan ilkeye dayanarak yapmadıkları tahrifat kalmamıştır."
1⃣-Atatürk, 1931 yılında liselerde okutulmak üzere akılcı ve bilimsel nitelikte yeni ders kitapları hazırlatılmasını istemiştir. Kitapların İslam tarihi ile ilgili bölümlerinin yazılması işini de Türk Tarih Kurumuna, o zamanki adıyla Türk Tarihi Tetkik Cemiyetine vermiştir.
Cemiyet, İslam tarihi ile ilgili bölümleri hazırlamak üzere Mısır’daki ünlü El Ezher Camii ve Üniversitesi mezunu Zakir Kadiri’yi görevlendirmiştir. Kadiri, ders kitapları için hazırladığı “İslam Tarihi” ve “Türklerin İslam’daki Yeri” konularını, Camii Ezher Medresesi şeyhlerinin kabul ettiği Arap milliyetçiliği düşüncesine göre hazırlamıştır.
Atatürk, Zakir Kadiri’nin hazırladığı bölümlerde Arap milliyetçiliğine ve bilim dışı değerlendirmelere yer verildiğini görüp buna itiraz etmiş ve bazı düzeltmelerin yapılmasını talep etmiştir. Ancak düzeltmeler istediği şekilde yapılmayınca öfkelenerek, fotoğrafta gördüğünüz cemiyet başkanı Tevfik Bıyıkoğlu’na çok sert bir mektup yazmıştır. Aslında Atatürk meşhur “Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir. Yazan yapana sadık kalmazsa değişmeyen hakikat, insanlığı şaşırtacak bir mahiyet alır.” sözünü de bu mektupta kullanmıştır.
Aug 17 • 7 tweets • 4 min read
Mevlana - Nasreddin Hoca Mücadelesi (FLOOD)
1⃣- Mevlana, 13.yy'da Anadolu'yu işgal eden Moğolların tarafında yer alıp Ahi ve Türkmenlerle mücadele etmiştir. Ahi Evran ve onun önderliğinde işgale karşı ayaklanan Ahiler Moğollarca katledilmiş, tekke ve zaviyeleri Mevlevilere verilmiştir.
2⃣-Mevlana ile Ahi Evren (Nasreddin Hoca) mücadelesinin başlaması II. Gıyaseddin Keyhüsrev döneminde başladı. Mevlana ve çevresindekiler II. Gıyaseddin’e yakın bir siyasi çizgide iken, Türkmenler ve Ahiler Sultan’a muhalif bir tutum içindeydiler.
Sultan Alaeddin Keykubad Türkmen ve Ahi çevrelerin koruyucusuydu. Sultan Alaeddin’e büyük bir bağlılıkları bulunan Ahiler II. Gıyaseddin’in babası Alaeddin’i zehirleyerek tahta geçtiğini düşünüyorlardı.
Nitekim Ahi Evren II. Gıyaseddin Keyhüsrev döneminde Babai Hareketi’ne dahil olduğu gerekçesiyle tutuklandı. Bu sırada Baycu Noyan komutasındaki Moğollar Anadolu’ya girdi. Moğol işgali başladı.