Vedat Milor Profile picture
Feb 8, 2020 10 tweets 2 min read Read on X
‘Gentry’ kelimesini ilk kez 40 yıl önce Boğaziçi Üniversitesi’nde Faruk Birtek Hoca’nın tarih sosyolojisi dersinde duymuştum. ‘Landed gentry’, toprak sahibi soylu sınıf... 👇🏻
Dersin zengin içeriği Faruk Hoca’nın derin bilgisi ve sentez yeteneğiyle birleşince ilgi alanım ekonomiden sosyolojiye kaydı. İki sene sonra Berkeley, Kaliforniya’ya gittiğimde ‘gentry’ kelimesini daha sık duymaya başladım. Daha doğrusu ‘gentrification’ (seçkinleştirme)...
İlerici, aktivist sosyoloji öğrencileri San Francisco’nun Castro gibi bazı mahallelerinin ‘gentrification’ından bahsediyor, bu süreci durdurmak istiyordu. Ne olup bittiğini hemen anlayamadım. Amerika’da, 17’nci yüzyıl İngiltere’sindeki gibi toprak sahibi soylu bir sınıf mı vardı?
Yoktu tabii ama yaşadıkça gördüm ve öğrendim ki, hem toprak sahibi soylulardan hem de İngiliz krallarından çok güçlü bir kesim vardı: Plütokratlar... Yani sınırsız ekonomik güçlerini kullanarak topluma egemen olan ve gelişme yönünü kontrol eden süper varlıklı birey ve aileler.
Güçleri mutlaktı ve benim yaşamım sürecinde de kümülatif artmaya devam edecekti. İngilizce ‘omnipotent’ yani ‘sınır tanımayan güç’ kelimesi, tarihteki ünlü despotlardan çok günümüz plütokratları için uygundu. Aynı bunun gibi ‘gentrification’ da karşı konulmaz bir süreçti.
Sermaye birikiminin yönü ve imalat sanayisinin Batı’da öneminin azalmasıyla yüksek teknoloji internet şirketlerinin yıldızının parlaması kent merkezlerini yaşamak için cazip yerler haline getiriyordu. En kârlı şirketler merkezlerini San Francisco civarına taşıyor ya da kuruyordu.
Gayrimenkul fiyatları aşırı yükseldi. Geleneksel olarak Amerika’da beyaz orta sınıf ‘suburb’ denen büyük şehirlerin dışındaki birbirine benzer banliyölerde yaşıyordu ama değişiyordu.
Google, Facebook, Microsoft (Seattle) gibi şirketlerin senede 100 bin dolar ve üstü kazanan, hisse senedi opsiyonları da olan 35 yaş altı çalışanları anne-babaları gibi yaşamın monoton ve sıkıcı olduğu suburb’lerde yaşamak istemiyorlardı.
Çok çalışıyorlar ama yaşamın zevkini de çıkarmak istiyorlardı. Farklı ve egzotik yemekler, iyi kokteyller, evlenme zorunluluğu olmadan cinsel dürtülerini tatmin etme özgürlüğü... En önemlisi de iyi kahve. Kahve derken içeceğin kalitesinden öte kafenin ortamı...
Bizde ise modern kafeler zaten varlıklı ve yaşama bakış tarzları Batılı kesimin ağırlıkta olduğu semtlerde açıldı. Nişantaşı, Karaköy, Moda gibi. Buradan iki kahveci hakkındaki değerlendirmemi aşağıdaki link üzerinden okuyabilirsiniz: m.hurriyet.com.tr/yazarlar/vedat…

• • •

Missing some Tweet in this thread? You can try to force a refresh
 

Keep Current with Vedat Milor

Vedat Milor Profile picture

Stay in touch and get notified when new unrolls are available from this author!

Read all threads

This Thread may be Removed Anytime!

PDF

Twitter may remove this content at anytime! Save it as PDF for later use!

Try unrolling a thread yourself!

how to unroll video
  1. Follow @ThreadReaderApp to mention us!

  2. From a Twitter thread mention us with a keyword "unroll"
@threadreaderapp unroll

Practice here first or read more on our help page!

More from @vedatmilor

Apr 2, 2023
Herkesin iyiliği için.
Elon Musk’ın rezalet algoritması ve For You tavsiyeleri yüzünden yapılması zorunlu bir şeydi.
Tivitin bu kadar ilgi göreceğini tahmin etmiyordum. İzninizle kitaplarımdan birinin tanıtımını buraya eklemek istiyorum: kronikkitap.com/kitap/hesap-lu…
Read 4 tweets
Apr 1, 2023
Ben ‘fast food’ deyimini kalite ölçütü olarak kullanmıyorum. Hızlı yenen ve karın doyuran bir sokak lezzeti anlamında kullanıyorum. İyi bir dönerin lüks ‘fine dining’ lokantalarında servis edilen et yemeklerinden eksiği yok, fazlası var. Neden mi?
Döner bu kadar yaygın ve sevilen bir yemek ama iyisini bulmak zor. Zor çünkü endüstrileşmiş durumda. Yüksek hacim, düşük maliyet. Amaçlar bu olunca döner de standart bir lezzet oluyor. Endüstrileşse bile kötü değil, karın doyuruyor. Ama haz vermiyor.
Haz vermesi için dönercinin işini sevmesi, gerçek usta olması lazım. Etten anlaması, onu iyi terbiye etmesi ve döneri etin neresinden yapıp nasıl saracağını bilmesi lazım. Ayrıca döner, tanımı gereği hızlı ve aşırı sürüme uygun değil. Keser kesmez servis etmek lazım.
Read 9 tweets
Jan 29, 2023
Menü filmi ve toksik gastronomi! Sanırım birçoğunuz ‘Menü’ (The Menu) filmini seyretmişsinizdir. Sinema sanatı açısından daha iyi bir film olabilirdi. Ama gastronomi alanıyla ilgili tespitler muazzam.‘Menü’ günümüz gastronomisinin aşırı seçkinci boyutunu çok iyi yakalamış. 👇🏻
Bu özel yemekte yer bulabilen şanslı kesim ya para ya politik güç ya da netameli mafyavari ilişkileri sayesinde adeta dokunulmazlığı olan küçük bir zümre. Şef Slovik bir yandan bu zümreye muhtaç ama öte yanda ‘sen benim kim olduğumu biliyor musun’cu bu tip insanlara kin besliyor
Bu kesimi temsil eden 12 kişi arasında iki istisna var. Biri Tyler. Muhtemelen beyaz yakalı ve durumu iyi ama öyle büyük işinsanı, çok ünlü sinema oyuncusu, herkesin tanıdığı bir basın mensubu falan değil. Günümüzde örneği çok olan, saplantılı gurme!
Read 8 tweets
Dec 2, 2022
Sosyal medya sahibi teknoloji firmalarının “sosyal” ve “politik” problemler karşısında ne kadar bilgisiz olduğunu görüyoruz. Daha iyi ifade edeyim, ifade özgürlüğü gibi konular çok kompleks meseleler. Çözümü zor. Ama bunları basit sanmak, sloganlaştırmak daha büyük sorun!
Şimdi bakıyorum, yüzyıllardır çok mühim filozofları ve sosyal bilimcileri meşgul eden bir konu, yeterli derecede bilgi sahibi olmadan (hatta zerre fikir sahibi olmadan) güya çözülmüş oluyor. Sonuç? Fiyasko.
Her açıklamasında mutlak ifade özgürlüğü diyen şahıs, artık bu mutlak özgürlüğe her gün sınırlamalar getiriyor. Daha büyük bir sorun ise dezenformasyona çözüm bulmadan ifade özgürlüğünün tehlikeli hale gelmesi. Hatta paradoksal bir durum var:
Read 4 tweets
Apr 30, 2022
‘İnsan’ olan her yerde politika var. Olmalıdır da. O yüzden ‘siz politika yapmayın’ diyenleri anlamakta hep güçlük çektim. Bir de herkesin politik eleştiriyi aynı biçimde, aynı sıklıkta ve aynı şiddette yapmasını isteyenler var. Bu doğru bir yaklaşım değil. Çünkü:
Bir noktada o kişiyi tatmin eden tek ölçüt kendisi oluyor. İnsan egosunun esiri haline geliyor. Bu da tabloyu tam görmeyi engelliyor. Örneğin bana yöneltilen suçlamalardan birini ele alalım. Olan bitene karşı kayıtsız, gamsız olduğum iddia edilir.
Kusura bakmasınlar ama ben buna katılmıyorum. Bunun bizde politik eleştirinin hep tek bir formda ifade edilmesinden kaynaklandığını düşünüyorum. Olan biteni ağır ve şiddetli bir üslupla eleştirmeyince bu kayıtsız kalma olarak görülüyor.
Read 8 tweets
Feb 25, 2022
Savaş, Avrupa’nın enerji açısından Rusya’ya bağımlılığı ve Trump’ın eylemleri nedeniyle iyice zayıflayan NATO’ya tekrar hayat verebilir. NATO’dan muzdarip olan Putin’in bunu öngöremediğini düşünmek saflık olur. Peki ne oldu? Naçizane, düşüncelerimi paylaşayım: 👇🏻
Uyarı: Her zaman olduğu gibi, anlatacaklarım sarsılmaz gerçekler değil. Belirli noktalarda yüzeysel ve genel olabilir. Başlayalım.

90’ların başında Dünya Bankası’ndaydım. Sovyetler/Rusya ekonomik açıdan çok kötü durumdayken yöneticiler ilginç bir stratejik karar aldılar.
Seçilen strateji tüm ülkenin zenginliğini çok ucuza hedge fonlar aracılığıyla kapatmak oldu. Biraz açacak olursak… Rusya’da o dönem, Anatoly Chubais liderliğinde kitlesel özelleştirme ve kupon sistemi benimseniyor. Batı’ya çok yakın bir isim.
Read 12 tweets

Did Thread Reader help you today?

Support us! We are indie developers!


This site is made by just two indie developers on a laptop doing marketing, support and development! Read more about the story.

Become a Premium Member ($3/month or $30/year) and get exclusive features!

Become Premium

Don't want to be a Premium member but still want to support us?

Make a small donation by buying us coffee ($5) or help with server cost ($10)

Donate via Paypal

Or Donate anonymously using crypto!

Ethereum

0xfe58350B80634f60Fa6Dc149a72b4DFbc17D341E copy

Bitcoin

3ATGMxNzCUFzxpMCHL5sWSt4DVtS8UqXpi copy

Thank you for your support!

Follow Us!

:(