My Authors
Read all threads
1-Dün dedemin anlattığı bir öyküyü paylaşmıştım. Kendisi 16 Mart 1914 doğumluydu. Benimle konuşurken „Ben o kadar yaşlıyım ki,“ derdi, „doğduğum zaman bu ülkenin başında Vahdettin bile değil, Reşat vardı.“
2-Defter defter anılarını yazmıştı. Merzifon’un bir köyünde doğmuş, çocukluğu 1. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı içinde geçmiş. Sokakta oyun oynadığı ablasıyla karınları acıktıkça annelerinden süt emdiğini anlatırdı. 7 yaşına kadar…
3-Bir kadının 7 yıl boyunca çocuklarını nasıl emzirebildiğini sorduğumda, „Başka yemek yoktu ki“ diye cevap verirdi. Yalnızca anneleri, bulabildiği ufak tefek şeyleri yiyebilirmiş. Mesela mısır süpürgelerini açıp içindeki mısır tanelerini…
4-Sonra da çocuklarını emzirirmiş. Bundan bahsederken çok üzülürdü, „Ablamla beraber kadını kurutmuşuz“ diye eklerdi… Baba zaten yok, bir cepheden öbürüne koşuyor…
5-Başka neler anlatırdı neler… Ablasıyla tarlada gezerken buldukları kesik başlar, Rumların Türk köylerini, Topal Osman’ın Rum köylerini basması, yan köydeki kiliseye kapatılıp yakılan gayrimüslimlerin çığlıkları, İngiliz güçleri adına Merzifon’a gelen Hintli askerlerin
6-„Müslüman mısın?“ sorusunu „Evet“ diye yanıtladığını söyleyince annesinin kızması: „Bir daha onlarla konuşma, Müslümanların evlerini işaretleyip hepimizi öldürecekler.“…
7-Uzun bir hayat yaşamıştı dedem. 30 yaşına girdiğimde onun yanındaydım. Artık olgun bir yaşa geldiğimi söylediğimde güldü. “Ben” dedi, “senin kadar yaşadım. Üzerine bir o kadar daha yaşadım. Üzerine bir o kadar daha yaşadım. Üzerine birkaç yıl daha yaşadım.“
8-Orson Welles’in meşhur şarkısını hatırlamıştım: “Ben genç olmanın ne demek olduğunu biliyorum ama sen yaşlı olmanın ne demek olduğunu bilmiyorsun.“

96 yaşındaydı.

Ertesi yıl vefat etti.
9-Ali Bursalıgil 1914 Mart’ında doğmuştu. Ali Birincioglu, 100 yıl sonra, 2014 Nisan’ında doğdu. Yukarıdaki profil resminde, babasının kucağında görülüyor.

Bugüne kadar dedemin hiçbir anısını yayınlamadım. Bugün, 17 Mart 1944 tarihinde, 30 yaşına girdikten bir gün sonra yazdığı
10-yazıyı sizlerle paylaşmak istiyorum.

Hiçbir zaman 30 yaşına giremeyecek onlarca gencimizin anısına…
11-Bugün 30 yaşındayım!

Bartın 17-III-944

Bugün hayatımın 30 yılını harcamış, duraklamadan geri kalanının sarfına başlamış bulunuyorum.
12-30 yaşın olgun bir insan yaşı olması lazım. “Hayat kırktan sonra başlar!” diye bir söz vardır. Bence hayat 30 yaştan sonra başlar. 30 yaş hayatın bir dönüm noktası, gençlikle, olgunluğun sahanlığıdır. Bu yaştan sonra tecrübeler artmakta devam ederse de aksaksız işleyen vücut
13-makinesi yavaş yavaş paslanmaya, arıza göstermeye, teklemeye başlayacaktır.

Hiç on yıllık hayatınızı safha safha düşündünüz mü? Şayet düşündünüz ise kendinizi hayretten alamayacaksınız. Hayatınız bambaşka olmuştur. On yıllık hayat, romanların alamayacağı hadiseler ve renkler
14-göstermiştir.
15-Hayatımın birinci on yılını rüya gibi gözümün önüne getirmeye çalışıyor ve yirmi yıl zamanın kalın perdesini yırtmaya uğraşıyor, bütün dikkatimle bakıyorum: İki numara tıraş makinesiyle saçı kesilmiş, kısa pantolonlu, ayakkabıları çıkmaması için şeritle
16-çaprazlama bağlanmış, top arkasından koşan hayalimle, sınıfı pek iyi derece ile geçtiğimi bildiren karnemi mektepten alıp, adeta uçarak annem, babama müjdelemek için koştuğum gözümün önüne geliyor.
17-Aradan on yıl daha geçmiştir. Yirmi yaşım. Göklerde başım. Çok yer görmüşüm, liseyi bitirmişim. Ankara’da fakültedeyim. Her tarafta kar, don var. Fakat Pazar günü de maçımız... Egzersiz lazım. Soğuk var, -14 derece. Sırtımızda bir forma ve don. Uçan futbol topunu kovalıyoruz.
18-30 yaş nasıl olgunluğun başlangıcı ise 20 yaş da çılgınlığın, deli gençliğin başlangıcıdır. Ondan sonra hayata kadın girer ve baş döndürücü, heyecanlı hayat başlar. Kızlar gezmek, dolaşmak, dağlar çıkmak, yürümek, deniz yüzmek, salonlar dans etmek, evler gecelemek, içki coşmak
19-kadınlar eğlenmek içindir. Kainat toz pembe renklidir, her şey yaşamak, eğlenmek için vasıtadır. Dünyada ıstırap, fanilik yok, neşe ve hayat vardır!

20 yaş insan vücudu ve güzelliğinin şahikası (doruğu) ise 30 yaş tepeyi sisler arasında zor seçecek, onu uzaktan seyredecek
20-halde bulunur. Yirmi yaşta güzellikle kazanılan başarılar 30 yaşta artık maddi vasıtalara muhtaçtır.

Ben bugün otuz yaşındayım: On yıl evvelki resmime bakıyorum. Gür saçlarım, sportmen vücudum var. On yıllık zaman, demir tarakla saçlarımı önden arkaya doğru yolarak taramış,
21-saçlarım tel tel kalmış. On yıl önceki çizgisiz hayat ve gerginlik ifade eden yüzümde tek tük de olsa çizgiler başlamış, derinleşmek istidadını (eğilimini) göstermektedir.

Fakat en büyük değişiklik ruhumda olmuştur. Bütün insanların maddi hayatı az çok birbirine benzese de
22-manevi hayatları çok farklar gösterir. Esasen bu farklar değil midir ki devrimleri, icatları, yenilikleri yaratıyor!

Maddi ve manevi hayatta birlik olsaydı, bu hayat ne çekilmez hale gelirdi?
23-Evet en büyük değişiklik vücudumda değil, içimde olmuştur. Vakıa (Gerçi) bugün merdiveni hızlı çıksam nefesim artmakta, bir gece kazağımı çıkarsam ertesi gün nezle olmaktayım. On yıl önce sabahtan akşama kadar koşup oynadığımı hatırlıyor ve bu farkı çok görüyorum. Öyle olmakla
24-beraber bu büyük gördüğüm fark, iç değişikliğimin farkı ile kıyaslanmaktan dahi uzak kalmaktadır.

Evet içim çok değişmiştir. His ve heyecanların coşkun bir sele benzedikleri ve yalçın kayalık ve uçurumlardan şelaleler yaratarak aktığı, çarptığı, kırdığı, sürüklediği kabul
25-edilirse, bugün düz yatağına varmış, emniyetle kıvrıla kıvrıla akmakta ve varacağı ummanı bilmektedir.

Bugün ben 30 yaşıma girerken babam yetmişi aşmış, annem ona yaklaşmış, yani onlar hayatı bütün safhaları ile görmüş geçirmiş, ben ortasındayım, oğlum ise bugün 12. ayına
26-basmıştır. O da hayata yeni açılmaktadır.

Bir zamanlar en az sesi çıkan bir et parçası iken sonraları şekillenmeye başlamış, gülmesini dört gözle beklemiş, güldüğü gün bayram etmiştik, sevincimize son olmamıştı, hatırımda kaldığına göre dört aylıktı.
27- Altı ayını bitirince kıkır kıkır gülmeye, sekizinde dişleri çıkmaya ve emeklemeye başladı. Son günlerde isteğini anlatmak için kendi kendine bir çok şeyler söylüyor. Bugün ağzına aldığı bir düğmeyi aldım, sedirin altına attım. Yüzüme adeta manalı baktı, “ditti” dedi.
28-Evet ailemizin üç rüknü (kuşağı) var: ikisi sonbaharda, ben yazdayım, oğlum da ilkbahar çiçekleri ile hayata yeni açılıyor.
Missing some Tweet in this thread? You can try to force a refresh.

Enjoying this thread?

Keep Current with Berk Birincioglu

Profile picture

Stay in touch and get notified when new unrolls are available from this author!

Read all threads

This Thread may be Removed Anytime!

Twitter may remove this content at anytime, convert it as a PDF, save and print for later use!

Try unrolling a thread yourself!

how to unroll video

1) Follow Thread Reader App on Twitter so you can easily mention us!

2) Go to a Twitter thread (series of Tweets by the same owner) and mention us with a keyword "unroll" @threadreaderapp unroll

You can practice here first or read more on our help page!

Follow Us on Twitter!

Did Thread Reader help you today?

Support us! We are indie developers!


This site is made by just three indie developers on a laptop doing marketing, support and development! Read more about the story.

Become a Premium Member ($3.00/month or $30.00/year) and get exclusive features!

Become Premium

Too expensive? Make a small donation by buying us coffee ($5) or help with server cost ($10)

Donate via Paypal Become our Patreon

Thank you for your support!