ZAZALAR KÜRT DEĞİLDİR
Zazaca da Kürtçe değildir. Dersim’in asıl adı nedir?
Bölgede oturanlar nereden, ne zaman gelmişlerdir? Akrabaları hangi ülkede yaşamaktadır? Türk müdürler; Kürt müdürler? Yoksa nedirler? Dillerinin özelliği nedir?
Alevi midirler? Karluklular bağı nedir?,
1-Eğer önyargılarınızın tutsağı iseniz bu yazıyı hiç okumayınız. Yok anlamak-öğrenmek istiyorsanız; işte size 10 maddede Dersim gerçeği…
Albert Einstein’ın sözünü bilirsiniz:
“Önyargıları parçalamak atomu parçalamaktan daha zordur.”
Ama bu baş belası tabuları yıkmak zorundayız.
2-Çünkü…
Hacı Bektaşi Veli’nin söylediği gibi, “ilimle gidilmeyen yolun sonu karanlıktır.”
Bu arada şu görüşümü tekrarlayayım:
Kişi kendini hangi kimlikte görüyorsa, hissediyorsa öyledir. Ve saygındır.
Ayrıca, kimileri gibi “alternatif tarih” adına inkarcılık yapacak da değilim.
3-O halde…
Gelelim Dersim derslerine…
Madde 1) Dersim’in kökü nereye dayanıyor?
Anadolu kavimler kapısıdır…
Dersim bölgesine ilk yerleşimin M.Ö 6 binlere kadar uzandığı biliniyor.
4-Subarlar, Hurriler, Asurlular, Hattiler, Hititler, Akadlar, Frigyalılar, Urartular, Medler, Persler, Makedonyalılar, Kapadokyalılar, Romalılar, Sasaniler, Araplar, Bizanslılar, Selçuklular, Moğollar, Akkoyunlular, Osmanlılar gibi kimler gelip kimler geçti...
5-Dersim bölgesine kimi “İşuva” adını verdi: kimi “Supani”…
Yaşayanlara kimi “Muştular” dedi; kimi “ Müşkiler”…
Ne demişti A. Arif;
“Beşikler vermişim Nuh'a
Salıncaklar, hamaklar,
Havva Ana'n dünkü çocuk sayılır,
Anadoluyum ben,
Tanıyor musun ?..”
6-Madde 2) Dersim’in adı nereden geliyor?
Dersim; Farsça, “der” (kapı), “sim” (gümüş) sözcüklerinden oluşan bir isim tamlamasıdır. Türkçe’ye “Gümüşkapı” olarak çevirebiliriz.
Güney ağızlarında Dersim, “Darsim” diye telaffuz ediliyor. ...
7-Kimi tarihçi bunun sadece söyleniş olmadığını belirtiyor. Onlara göre “Darsım” Zazaca bir sözcük; ‘dar” (ağaç) ve “sim” (gümüş) idi; ve Darsım aslında “Gümüşağaç” demekti.
Bu teze göre, Dersimliler “ağaca tapınmaları” nedeniyle bu ismi kullanıyorlardı!..
8-Ancak yazdığımız gibi bölgeye birçok uygarlıklar geldi. Ve bunların çoğu isim değiştirdiler.
Örneğin Çemişkezek bölgesine; Hititler “Zuhma”; Urartular “ Tamişkiş”; Romalılar “Hieroplis”; Bizanslılar “Tsimisca” dediler…
Dersim’in adı uzun yıllar “Daranalis” olarak kaldı.
9-Bu ismin, M.Ö 519’da Doğu Anadolu’yu fetheden Pers Kralı Dara’nın adından kaynaklandığı ileri sürülüyor.
Bu noktada “Daranalis” ve Persler’in adını geçirmemizin özel bir nedeni var. Çünkü Dersimlilerin asıl yurtları Anadolu değil; İran.
10-Madde 3) Dersimliler aslında nerelidir?
Horasanlıdırlar.
Hazar Denizi’nin güney batısında (Tahran’ın kuzeyinde) Deylem/Daylam bölgesinde, Pers öncesi halklardan bir topluluk yaşardı: Deylemliler/Daylamlılar!
İran’daki Büveyhoğulları Devleti’ni (932-1056) bunların kurduğu +++
11-+++ biliniyor.
Bu halk 13’üncü yüzyılda Moğol istilasından kaçarak Anadolu’ya geldiler. Anadolu’da yaşadıkları bu bölgeye kendi adlarını verdiler.
12-Madde 4 ) Dersimlilerin akrabaları kimler?
Günümüz İran’ın Kuzey Horasan Eyaleti’nde Deylaman bölgesi vardır. Lahican, Siya, Kal, Koh, Mazendaran, Rast, Gibal, Pir Pulur, Fumen, Gerekerd, Gilan, Teberistan, Chalus, Kalar, Enzeli, Varemin, Bar, Tufem, Rudsa, Muvaz, Kohaman+++
13-+++Hasan Rud, Emurluh gibi yerlerde yaşayanlar Dersimlilerin akrabalarıdır.
Konuştukları dil ise Zazacadır. İran Anadolu kadar Türk yurdudur demiştik. Hatta Anadolu'dan daha fazla Türk devleti kurulmuştur İran'da. Anadolu'yu mayalayanların oradan gelmesi de gayet normaldir.
14-“Dersim’de Kökler” adlı kitabından yararlandığımız Ali Kara, İran’daki “Dersimliler” konusunda araştırma yaptı. Anadolu’daki Dersimlilerle konuşma, türkü söyleme, inanç, yaşam tarzı konusunda aynı olduklarını yazdı. Kadın-erkek eşitliğini; kadınların başlarını kapatmadığını+++
15-+++ isimlerin doğa adları olduğunu gözlemledi. “Cem”lerine katıldı. Aslında eski Türklerin inancı Şamanizm’in, ve İran'dan getirilen Zerdüştlüğün hala yaşatıldığını fark etti.
16-Madde 5) Dersim dilinin kökeni nedir?
Sakaca, Tatarca, Fin ve Türkçe olduğu ortaya çıkan, İran'da“Bisitun Kitabeleri”nde Deylemlilerin konuştukları dile “Zuzu” deniyor. “Zuzu” bugünün anlamıyla Zaza!
Kimi dilbilimcilerine göre bu dilin adı, Deylem’den türeyen “Dımılıce”dir.
17-Bu nedenle bilimsel sınıflandırmada bu dil ailesinin "Kuzeybatı İranî diller" grubunda yer aldığı belirtilmektedir.
Dil bilimcileri ve Zazalar, Zazaca/Dımılıce’yi bir dil olarak kabul eder.
Keza İranoloji dilbilimine göre de, Zazaca başlıbaşına bir dildir.
18-Kürdolojinin babası sayılan V. Minorsky; ve David Mc Kenze, Prof, Goiche Kojima, Susani, Oskar Mann ile Karl Hadank gibi bilim adamları Zazaca'nın bir Kürt lehçesi olmadığını kanıtlamışlardır. Bunları kaynaklarıyla paylaşmıştım.
19-Zazaca; eski dillerden Partça’nın devamı olarak kabul edilir. Fakat bazı Kürdologlar bu durumu kabul etmezler; Zazaca'yı Kürtçe'nin dört lehçesi arasında sayarlar.
20-Bütün Kürtler meseleye “milliyetçilik penceresinden” bakmazlar; “Kürdistan Milliyetçilik ve Dil” kitabının yazarı Amir Hassanpour gibi kimi Kürt dilbilimciler, Zazaca’nın Kürt lehçelerinden yapısal olarak farklı olduğunu yazar.
21-Yine de bazı Kürt “aydınlar” Zazalar’ın Kürt olmadığını iddia edenlere ateş püskürürler. Ebubekir Pamukçu, Ali Kaya veya Kürt MŞerif Fırat gibi yazarları “inkarcılıkla” suçlarlar!
Şurası bir gerçektir ki, Zazalar’ın önemli bir bölümü günümüzde Kürt kimliğini benimsemişlerdir.
22-Bu arada…
Bazı Türkologlar da, Zazaca'yı Türkçe'nin bir lehçesi varsayar ve; Zazaların Horasan'dan gelen Türk boyu olduğunu iddia ederler. Bunlara göre Zazalar, Dersim’e gidince Kürtleşmişlerdir!
23-Devletin resmi tarih tezi de böyledir.
Kuşkusuz bu “resmi tarihtir ve mutlaka yanlıştır” anlayışı doğru değildir.
25-+++ Sivas (Zara, İmranlı, Ulaş, Kangal, Hafik, Divriği, Gürün) Adıyaman (Gerger);
Erzincan(merkez ve Tunceli'ye yakın yerlerde); Batman (Merkez, Sason); Bitlis(Mutki,Tatvan);
Malatya (Pötürge, Doğanyol, Arguvan);
Ardahan(Göle); Uşat Eşme gibi Batı’daki bazı ilçe ve +++
26-+++ve köylerde de sürgünler nedeniyle konuşulmaktadır.
Zazaca sadece Türkiye’de konuşulmuyor. İran’da da en az 1.5 milyon insanın Zazaca konuştuğu biliniyor. Bunların küçük bir bölümü, Çaldıran Savaşı’ndan sonra Anadolu’dan gitmek zorunda kalan Türkmen aşiretleridir.
27-Madde 7) Dersimliler Alevi midir?
Zerdüşt/Yezidi olan Deylaman halkı 873’te Müslüman oldu.
917’de ise Caferi Sadık mezhebini / Aleviliği kabul ettiler.
Kimi tarihçiye göre Zaza Aleviliği; Şii inancıyla, Zerdüştlüğün gelenek ve göreneklerinin bileşiminden oluşmuştur. ...
28-Gelelim Anadolu’daki Dersimlilere…
Dersim denince akla 126 aşiret ve boyun birleşmesi geliyor. Bunların hepsi Zaza da değil. İçlerinde Türkmen aşiretleri de var.
Bu aşiretlerin hepsinin tarihsel hikayesi farklı olduğu için hepsini ayrı ayrı ele almak gerekir.
29-Bölgeye geliş tarihleri bile farklılıklar gösterir. Örneğin Hz. Muhammed soyundan geldiklerini iddia eden Kureyşan Aşireti, Melihşah döneminde Dersim’e geldi.
Geliş tarihleri farklı olsa da Dersim bölgesindeki Zazalar’ın büyük çoğunluğu Alevi’dir. Fakat Sünni olan Zazalar’ın++
30-...Fakat Sünni olan Zazalar’ın bulunduğunu da eklemeliyiz: Örneğin Cibranlı Halit Bey Sünni bir Zaza Kürdü’ydü. ...
31-Madde 8) “Tunceli” adı ne zaman verildi?
Vakit Gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak 1937-38 Dersim İsyanı’nı bastıran askeri harekatın adının “Tunç- Eli” olduğunu ve operasyondan sonra Dersim’e “Tunceli” adının verildiğini yazdı. Doğru değildir.
32-Osmanlı, Tanzimatla birlikte yeni idari yapılanmaya gitti.
O tarihe kadar “başına buyruk olan” Dersim sancaktı.
1847’te; Hozat merkez olmak üzere Erzurum vilayetine bağlıydı;.
1859’da; Harput eyaletine; 1867’de ise topraklarının bir bölümü Erzincan sancağına dahil edildi. +++
33-+++1879’da ayrı bir vilayet oldu.
1886’da tekrar mutasarraflığa indirildi.
1892’de Elazığ’a bağlandı.
Görüldüğü gibi Osmanlı, Dersim’i hep bölerek yönetmek tavrı içinde oldu.
Gelelim Cumhuriyet dönemine:
Dersim 1923’te ilçe yapılarak Elazığ’a bağlandı.
Ancak…
34-25 Aralık 1935’te, 3195 sayılı, 2884 no’lu kanunla “Tunceli” adıyla il yapıldı.
Sünniliği devletin resmi ideolojisi haline getiren Osmanlı’nın Dersim’e bakışı belliydi. Peki ya Cumhuriyet’in?
35-Bunu İçişleri Bakanı Şükrü Kaya’nın isteğiyle sadece 100 adet basılan “Dersim” kitapçıktan anlayabiliyoruz:
“Dersim’in coğrafi ve toplumsal yapısı, çapulculuk ve isyana teşvik edicidir. Halk bu yüzden vergi vermiyor, yasa dinlemiyor ve askerlik hizmeti yapmıyor. +++
36-+++Toprağı tarıma elverişli olmadığı için çapulculuk yapıp çevre bölgelerdeki halka baskın yapıyor. (2700 kaçak vardı.)
Halkın gerçek efendileri; şeyh, seyyid, dede, ağa ve bey takımıdır. Dersim mutlaka devletin egemenliğine girmelidir.
37-Ancak bölgede sadece asker ve jandarma bulundurmakla itaat sağlanmaz. Köklü ıslahat şarttır.
Dersim halkı Oğuz boylarından gelmiş Türkmenlerdir. Sonradan Kürtleşmişlerdir. Türk kökenlerine çevirmek için kışlaların yanına okul yapılmalıdır.
38-Ağalar ve Seyyidler bölgeden Türklerin yoğun olduğu bölgelere sürülmelidir.”
Cumhuriyet, Dersim’i merkeze hükümetin kontrolüne alıp çağdaşlaştırmak istiyordu.
39-Madde 9) Atatürk’ü seviyorlar mı?
Dersimliler, Kurtuluş Savaşı’nda Mustafa Kemal’in yanında yer aldı.
Sivas ve Erzurum kongrelerinde 250 Zaza gönüllü koruyuculuk yaptı.
Kongrelere Diyap Ağa ve Hasan Basri’yi milletvekili olarak gönderirler.
40-23 Nisan 1920’de açılan Büyük Millet Meclisi’ne ise altı milletvekiliyle temsil edildiler.
Şeyh Said isyanına katılmadılar.
41-Dersimlilerin Atatürk sevgisinin iki nedeni vardır:
Birincisi, Cumhuriyet Aleviler’i özgürleştirmişti.
İkincisi Aleviler Atatürk’ün Alevi olduğunu düşünüyordu. Kimi Alevi’ye göre ise Atatürk “mehdi” idi.
42-Madde 10 ) Dersimliler niye ayaklandı?
Temel sebep; ülkenin batısını siyasi, iktisadi ve kültürel olarak “modernize eden” Cumhuriyet yönetiminin, artık ülkenin doğusuna da el atmasıydı.
Cumhuriyet bölgedeki yoksulluğu-geri kalmışlığı ortadan kaldırmak istiyordu. +++
43-O küçük bütçesine rağmen 4 milyon lira ayırmıştı. Bununla yollar, köprüler yapmayı planlıyordu.
Bölgeye “el atma”nın siyasi nedeni ise; Cumhuriyet’in, ağa ve şeyhlerin hüküm sürdüğü feodalizmi tasfiye etmek istemesiydi.
44-Atatürk aşiret sisteminin yıkılmasını ve toprak reformu yapılmasını istiyordu.
Meselenin kültürel ayağı da vardı. Dersim halkını Kürtleşmiş Türk olarak görüyorlardı. Mecburi iskan yasası çıkarılarak, Dersim aşiretlerinin Türklerin yoğun yaşadığı bölgelere göndererek +++
46-Ankara’daki bazı bürokrat ve siyasilerin Osmanlı döneminden kalma, “Sünniler devlete bağlıdır, Aleviler kötülüklerin başlıca nedenidir” şeklindeki Alevi düşmanlığıyla yaptıkları yönlendirmeler “reformların” sert olmasına yol açtı.
47-Cumhuriyet kadroları reformları hayata geçirme konusunda ikiye bölündü; Vali Cemal Bey gibi uzlaşmadan yana olanlarla, Umum Müfettişi İbrahim Tali gibi sert tedbirlerin alınmasından yana olanlar arasında.+++
48-En sert görüşler Mareşal Fevzi Çakmak’a aitti; Kürt memurlara bile karşıydı!
Diğer yanda…
Şunu da eklemem gerekiyor; 1937-38 askeri harekatı Dersim’e yapılan ilk operasyon değildi.
1861’den başlayarak Dersim’e sürekli askeri harekatlar düzenlendi.
49-Yazdığım gibi bunun temel nedeni iktisadiydi.
Tanzimat’ta da, II. Meşrutiyet’te de, Cumhuriyet’te de aynı durumla karşılaşılmıştı: Aşiret ağaları yeniden yapılandırılan merkezi yapının kontrolüne girmek istemiyordu.
50-Kendi kanunlarını kendilerinin koyduğu feodal düzenin yıkılmasına karşı çıkıyorlardı.
Bölge halkının yoksul ve cahil olması, feodal düzenin sürmesini isteyenler tarafından hep kullanılmıştır.
51-Kuşkusuz onlarca zulme uğramış Dersimlilerin merkezi iktidarlara güvensizlikleri de bunda etken olmuştur.
Aynı bugün olduğu gibi…
52- Ön-Türklerin vatanı olan kadim Anadolu'ya atıfla binlerce şiir yazılmıştır. Bende Soner Yalçın'ın bu yazıda yaptığı gibi A. Arif'in Anadolu şiirini buraya alıntılayayım, herkes kendi payına düşeni alsın...
Utanırım,
Utanırım fukaralıktan,
Ele, güne karşı çıplak...
Üşür fidelerim,
Harmanım kesat.
Kardeşliğin, çalışmanın,
Beraberliğin,
+++
54-+++
Atom güllerinin katmer açtığı,
Şairlerin, bilginlerin dünyalarında,
Kalmışım bir başıma,
Bir başıma ve uzak.
Biliyor musun ?
55-Binlerce yıl sağılmışım,
Korkunç atlılarıyla parçalamışlar
Nazlı, seher-sabah uykularımı
Hükümdarlar, saldırganlar, haydutlar,
Haraç salmışlar üstüme.
Ne İskender takmışım,
Ne şah ne sultan
Göçüp gitmişler, gölgesiz!
Selam etmişim dostuma
Ve dayatmışım...
Görüyor musun ?
56-Nasıl severim bir bilsen.
Köroğlu'yu,
Karacaoğlanı,
Meçhul Askeri...
Sonra Pir Sultanı ve Bedreddin’i.
Sonra kalem yazmaz,
Bir nice sevda...
Bir bilsen,
Onlar beni nasıl severdi.
Bir bilsen, Urfa'da kurşun atanı
Minareden, barikattan,
Selvi dalından,
Ölüme nasıl gülerdi.
57-Bilmeni mutlak isterim,
Duyuyor musun ?
Öyle yıkma kendini,
Öyle mahzun, öyle garip...
Nerede olursan ol,
İçerde, dışarda, derste, sırada,
Yürü üstüne - üstüne,
Tükür yüzüne celladın,
Fırsatçının, fesatçının, hayının...
58-Dayan kitap ile,
Dayan iş ile.
Tırnak ile, diş ile,
Umut ile, sevda ile, düş ile
Dayan rüsva etme beni.
59-Gör, nasıl yeniden yaratılırım,
Namuslu, genç ellerinle.
Kızlarım,
Oğullarım var gelecekte,
Her biri vazgeçilmez cihan parçası.
Kaç bin yıllık hasretimin koncası,
Gözlerinden,
Gözlerinden öperim,
Bir umudum sende,
Anlıyor musun ?
Ulu Tengri bizi korusun ve yüceltsin.
60-Türkçülük, mahalle kabadayılarının değil; milli bilince sahip, bilgili, kültürlü ve bu konuda eğitimli insanların işidir.
220 Türkmen, Oğuz vb. Türk aşiretinin, dönemin şartları gereği kürtleşmek zorunda kaldıklarını bilmeden yapılan Türkçülük, sığdır bölücülüğe götürebilir.
61-1919 yılında Londra da yayınlanan Mugırdıçyanların kitabını okumadan etnik bölücülüğü anlamış sayılmaz kimse...
62-Prof Veli Sevin'ın Hakkari Taşları'nı okumadan doğunun ve Güneydoğunun sırrını çözemezsin.
Ya da Hırıstiyan Kıpçakları bilmezsen Türkün Tarihini bilemezsin.
63-Yukarıdaki yazıda geçen İran-Persopolis, Bisutun Yazıtları'nın dilini merak edenlere bilgiselim. ⤵️
Onbinlerce insanın kanını ellerinde taşıyan PKK lideri Artin Agopyan (APO) ermenidir.
“Parmaksız Zeki” kod adlı Şemdin Sakık, Ermeni’dir. Nenesinin Ermeni olduğunu kendisi açıklamıştır.
Bölücü Kürt partisi milletvekili Sırrı Sakık Ermeni’dir.
Bölücü Kürt partisi sözde “eş başkanı” Emine Ayna, katıksız bir Ermeni’dir.
PKK’nın önderlik ettiği, şimdi pek adı duyulmayan “sürgünde Kürdistan hükümeti” delegesi, 1959-Silvan doğumlu Semra Bakır, Ermeni’dir. Semra’nın kardeşi Orhan Bakır’ın asıl adı Armenak’tır. Ermeni terör örgütü TİKKO mensubu idi, Örgütün merkez komitesine kadar yükselen Orhan Bakır, güvenlik güçleriyle girdiği çatışmada Bingol’de öldürülmüştür.
1977-Silvan doğumlu Bülent Bakır Ermeni’dir.
“Zazan Bertin” kod adlı 1980-Silvan doğumlu Ruşen Tapancı Ermeni’dir. Dedesinin adı Ohannis’tir. “Mavi Çarşı”nın yakılması eylemine katılmıştır.
1975 doğumlu Yusuf Cihangir Ermeni’dir. Dedesinin adı Vartan’dır.
1965-Karakaçan doğumlu Adnan Dizin Ermeni’dir. Dedesinin adı Kirkor’dur.
1970-Siirt doğumlu Nihat Türksoy, hiç de TÜRK soylu değildir, Ermeni’ dir. Dedesinin adı Serkis, nenesinin adı Zerdo’dur.
1977-Bozova doğumlu Mehmet Güzel Ermeni’dir. Dedesinin adı Mıgırdıç, nenesinin adı İlsevik’tir.
“Cihan” kod adlı, 1974-Pertek doğumlu Akif Yadigâroğulları Ermeni’dir. Büyük dedesi Apkar, nenesi Maryam’dır.
1973-Ömerli doğumlu Metin Gümüş Ermeni’dir. Büyük dedesi Artin, ninesi Dihram’dır.
1948-Palu doğumlu Zülküf Demirtaş Ermeni’dir. Bu hıristiyan herif, “HADEP İmamlar Birliği” üyesi olmuştur!..
1978-Silvan doğumlu Sidar Şimşek Ermeni’dir. DEHAP ilçe teşkilatında görev yapmıştır. Büyük dedesi Bedros, nenesi Luşin’dir.
1977-Diyarbakır doğumlu Mehmet Sami Geniş Ermeni’dir.
Uyuşturucu madde kaçakçısıdır. Yakalanıp, 11.12.2002 tarihindeİstanbul; 6.DGM mahkemesinde CK/405 ve CK/403: Uyuşturucu madde ticaretinden yargılanarak 6 yıl 8 ay ağır hapis cezasına çarptırılmıştır. Büyük dedesi Serkis, nenesi Şuşi’dir.
1975-Afşin doğumlu Özgür Erbil Ermeni’dir. Sahte belgeler ile yurtdışına çıkmıştır. Almanya’da, uyuşturucu tâciridir. Büyük dedesi Akup (agop), nenesi Lüsye’dir.
Devam ediyor...
Devamı: 1977-Silvan doğumlu Orhan Olsen Ermeni’dir. Büyük dedesinin adı İliyo, nenesinin adı Mari’dir. Sahte çürük raporu alarak askere gitmemiştir.
1968-Muş doğumlu Kutbettin Akşula Ermeni’dir. 1992 yılında Muş ilinde PKK terör örgütüne maddî yönden destek sağlamak amacıyla silah kaçakçılığı yapmaktan tutuklanmıştır Büyük dedesi Vartan, nenesi Zelha’dır. Sahte çürük raporu alarak askere gitmemiştir.
1979-Yurtbeyi doğumlu Barış Başak Ermeni’dir. Büyük nenesinin adı Kotine’dir. DTP kurucu üyesidir.
1953-İdil doğumlu Abdülaziz Özdemir Ermeni’dir. Dedesi Yusuf, ninesi Kazo’dur. 21.2.1991 günkü çatışmada ölü ele geçirilmiştir.
1972-Siverek doğumlu Levent Kayadağ Ermeni’dir. Dedesi Migdat, ninesi Havuş adındadır. 16.10.1993 günü çatışmada ölü ele geçirilmiştir.
1954-Beştüşşebap doğumlu Mehmet Öztunç Ermeni’dir. Dedesinin adı Musa, nenesinin adı Miran’dır. PKK’ya yardım ve yataklıktan tutuklanmış, daha sonra HADEP Antalya İl Kurulu’na seçilmiştir.
1977-Karayazı doğumlu İdris Sefil Ermeni’dir. Terörden hapis yatmış, sonra bir ara Konya HADEP Gençlik Komitesi üyeliği yapmıştır. Sahte çürük raporu alarak askere gitmemiştir.
İdris’in akrabası Ersin Sefil de Ermeni’dir. Kuzey ırak’ta çatışmada öldürülmüştür.
1974-Hazro doğumlu Haci İçer’in hacılıkla hocalıkla alâkası yoktur, Ermeni’dir. Dedesi Ali, nenesi Gule’dir. HADEP Hazro İlçe Yönetim Kurulu üyesi idi. O da sahte çürük raporu alarak askere gitmemiştir.
1973-Yaylayanı doğumlu Dilâver Öncü Ermeni’dir. HADEP Konak Şubesi Yönetim Kurulu üyesi idi. Izmir’de misyonerlik faaliyetinde bulunmuş, kilisede vaaz vererek hıristiyanlık propogandası yapmıştır.
1965-Firke doğumlu Edip Yıldız Ermeni’dir. Büyük dedesi Gaço, nenesi Rihan’dır. HADEP Parti Meclisi üyesi idi. PKK’lı suçluların avukatlığını yapmaktadır. Nevşehir E tipi cezaevinde yatan PKK terör örgütü mensubu Nimet Can’ın avukatlığını yapmıştır.
1964-Benek doğumlu Haşim Benek Ermeni’dir. Büyük dedesinin adı Şiho, nenesinin adı Kitro’dur.
16.03.1985 günü Şırnak ilçesi Dereler Köyü civarında, Eşek Mağaraları mevkiinde güvenlik kuvvetleri ile teröristler arasında çıkan çatışmada sağ olarak ele geçirilmiş ve Diyarbakır mahkemesinde CK/ 1 68 : yasa dışı silahlı örgüt kurmak veya katılmaktan yargılanmıştır. Hapis yatmış, sonra DEP Antalya-Muratpaşa Belediye Encümeni adayı olmuştur.
1954-Kamberşeyh doğumlu Mahmut Hakkı Eşiyok Ermeni’dir. Büyük dedesinin adı Hokar, nenesinin adı Haykanuş’tur. HADEP İstanbul il teşkilatı sekreterliği yapmıştır.
1959-Urfa doğumlu İzzettin Kalaycı Ermeni’dir. 11.7.1986 tarihinde Diyarbakır 1. As. mahkemesinde CK/168 : Yasadışı silahlı örgüt kurmak veya katılmaktan yargılanmış 8 yıl 8 ay hapis yatmış, sonra Şanlıurfa HADEP il teşkilatında görev almıştır.
23.06. 1 996 tarihinde Ankara’daki HADEP 2. olağan kongresinde Türk bayrağının indirilerek PKK bayrağı asılması olayına karışmıştır.
1948-Kölük doğumlu Mehmet Cantekin Ermeni’dir. Büyük dedesi Bedros, nenesi Meryem’dir.
Diyarbakır merkez Kayapınar Belediye başkanlığı yapan Mehmet Cantekin, 1995 tarihli milletvekili seçimlerinde Diyarbakır HADEP Milletvekili adayı olmuştur.
Mehmet Cantekin Kulp Karpuzlu da köy koruyucularını yönlendirerek terör örgütü PKK’ya lojistik destek sağlamaktadır. 2003 yılında PKK’nın 1978′de kurulduğu Diyarbakır’ın Lice ilçesine bağlı Fis köyünde DEHAP ve Göç-Der yöneticileri ile birlikte ‘barış ağacı’ adı altında ağaç dikmek töreni düzenlemiştir. Törende bölücü başı Öcalan’ı övücü sloganlar atılmıştır.
1953-Siirt doğumlu Maruf Altın Ermeni’dir. Büyük dedesi Ohanis, ninesi Pori’dir. Ama babasının dönme adı Hüseyin, anasının dönme adı Nafiye’dir. Böylece pek çok kişinin yaptığı gibi Ermeni olduklarını gizlemişlerdir. DEP İzmir-Konak ilçe teşkilatı üyesi idi. 23 Eylül 1998 tarihinde TCK 1 68 : Yasadışı silahlı örgüt kurmak veya katılmaktan 1 2 yıl 6 ay ağır hapis cezasına mahkûm olmuştur.
Devam ediyor...
Devamı: 1973-Urfa doğumlu Mehmet Sait Yalçın Ermeni’dir. Dedesi Girbuş, ninesi Varti’dir.
Ancak babasının dönme adı Mehmet Kerim, anasının dönme adı Mevlude’dir. 1997′deki Bodrum bombalı saldırısının sorumlusudur.
Müebbet hapse mahkûm olmuştur.
1975-Hazro doğumlu Zanamazak Yezidî’dir.
1973-Nusaybin doğumlu Mehmet Zeki Şaşmaz Yezidî’dir.
1971-Nusaybin doğumlu Abdullah Şaşmaz, kendini hiç de ALLAH’ın kulu saymaz, Yezidî’dir.
1975-Hazro doğumlu Nevzat Tedik Yezidî’dir.
Halit-Revzete’ den olma Nevzat Tedik’in nenesi Hüsna Tedik Diyarbakır il teşkilatı HADEP üyesi de olan PKK’nın gençlik örgütlenmesi içinde yer alan Nevzat Tedik, 11 Ekim 2001 tarihinde TCK 1 68: Yasa dışı silahlı örgüt kurmak veya katılmaktan 12 yıl 6 ay ağır hapis cezasına çarptırılmıştır.
PKK’nın Avrupa’daki kasası Nuriye Kesbir Yezidî’dir.
Aynı zamanda Kongra-Gel PKK’nın cephe örgütü Avrupa Kürt Demokratik Toplum Koordinasyonu (CDK) sözde meclis üyesidir. Eylül 200 1 ‘de Hollanda’ya yasadışı yollardan girmek isterken yakalanmıştır.
1980-Midyat doğumlu Şevkiye Atalan Yezidî’dir.
1966-Midyat doğumlu Fahrettin Şahin Yezidî’dir.
Adana’da yakalanan PKK’lı canlı bomba Hatice Arat Yezidî’dir. Dedesi Hasso, nenesi Meryem de Yezidî’dir.
1955-Beşin doğumlu Osman Ergin Yezidî’dir. DTP Merkez Yönetim Kurulu üyesidir.
Batılılar’ın aleyhimize kullanmak için sözüm ona “Türkler” arasından seçtirdiği, Avrupa Parlamentosu üyesi Feleknaz Uca, Yezidî’dir.
Feleknaz’ın babası Abdullah Uca, “Yezidî Kürdistan Birliği” başkanıdır, Elbette o da Yezidî’dir.
Televizyonlarda boy gösteren Metin Uca nedir, size kalmış… Çünkü bu bölücü-militanların yumuşak uzantısı tüm medya, bürokrasi, parlamento ve hatta asker içindedir.
1971 -Midyat doğumlu Seyithan Alpar Süryânî’dir, yani SEYYİT Peygamber torunu) falan değil, düpedüz Hıristiyan’dır.
1976-Midyat doğumlu Metin Kesenci Süryânî’dir. “Beth Nehrin” adlı Süryânî ve Asurî örgütünün kurucusudur.
1975-Midyat doğumlu Adnan Kesenci Süryânî’dir.
1983-Nusaybin doğumlu Bilal Yürek Süryânî’dir.
1980-Pervari doğumlu Salih Boğdu Süryânî’dir.
1937-Ceylanpınar doğumlu Şemsi Emen Süryânî’dir. HADEP üyesi idi.
1969-Kurtalan doğumlu İhsan Kaya Süryânî’dir. Romanya’da PKK insan, silah, ve uyuşturucu kaçakçılığı yapmaktayken sahte pasaport ve kimlikle yakalanmıştır. Büyük dedesi Görgis, nenesi Şemuni’dir.
1962-Siirt doğumlu Basri Kaysi Süryânî’dir. Büyük dedesi Gorgis, ninesi Şemuni’dir. İHD Siirt Şubesi üyesi, ve DEHAP Siirt il teşkilatı delegesi idi.
1980-Siirt doğumlu Ayhan Kaysi Süryâni’dir. Büyük dedesi Gorgis, ninesi Şemuni’dir. Pek çok olaya karışmış, 1997′de teslim olmuştur.
Itirafçı olmuş, 1999′da tahliye edilmiştir.
1952-Nusaybin doğumlu Mehmet Zeki Kanşiray Süryânî’dir. Büyük dedesi Zeytun, ninesi Meryem’dir. İzmir Köy Hizmetleri soygununa katılmıştır. 16.7.1990 günü Bornova Tarım ve Orman Bakanlığı İzmir İl Müdürlüğü Personeli maaşlarının silah zoruyla gasp edilmesi olayında tutuklanmıştır. Hapis yatmış, sonra HADEP Gaziemir İlçesi Yönetim Kurulu üyesi olmuştur.
1968-Derik doğumlu Fethi Oktay Süryânî’dir. Dedesi Turnas, nenesi Mennuş’tur. 1997′de yakalanmış, müebbed hapse mahkûm olmuştur.
1948-Palu doğumlu Zülküf Demirtaş Ermeni’dir. Büyük dedesi Kinkos, ninesi Nazlı’dır. Ikisi de Ermeni idi.
Hala bu ermenilerin peşinden giden kürtlere şaşarım….!
Prof.Dr. Yusuf Halaçoğlu
Osmanlı Hanedanı kurucusu Osman beye Bizanslı çiftçi Zick'in oğlu diyen Osmanlı döneminin ünlü eserleri hatırlayalım. .
Bizans Tarihçisi Kritovulos,
5 ciltten oluşan el yazması kitaplarında Fatih Sultan Mehmet'e hitaben "sen Yunanlaşmış Pers'sin" diyor. Fatih de alıp okuduğu kitaptan çok mutlu oluyor ve
Kritovulos'a doğduğu İmroz adasını hediye ediyor.
Kritovulos eserinde "Osmanlı soyu Perseus ve Achaimenes'in çok eski soyundan gelir" demektedir.
Kitap, Kritovulos'un Fatih Sultan Mehmed'e ithaf ettiği mektupla başlıyor. O'na Bizans varisi ve Pers kökenli olduğunu vurgulamak için Vasileas Ton Vasileon (Şahların Şahı) diyor.
Kitap 1451-1467 yılları Fatih dönemini anlatıyor. Kitabın el yazması nüshaları İstanbul Topkapı Sarayı Müzesindedir.
Bu eseri okuyunca Osmanlı döneminde neden Yunan ve Ermeniler yerine Türklere vize uygulanıp, Başkente sokulmadığı daha iyi anlaşılacaktır.
Neden, Osmanlı'da, Müslüman Türklerin fakir, gayrimüslim azınlıkların zengin olduğunu ve Boğazın iki yakasındaki köşklerde yalılarda onların oturduklarını daha iyi anlayacağız.
Neden Osmanlı'da Müslümanların, Türklerin cahil bırakılıp Yemen'de adeta kıyama uğratıldığı,Yunan, Ermeni ve diğer Hırıstiyan azınlığın köşe başlarını kapıp yükünü tuttuğunu, doktor, eczacı, büyükelçi ve pek çok nazırın Hırıstiyan Azınlıklardan yapıldığını anlayacak ve hala Osmanlı geri gelsin diye sayıklayan Müslüman görünümlü ya da "müslüman kriptolara" + mankurtlara kapak yapacaksınız..
Yeni Osmanlıcılık üzerinden Atatürk ve Cumhuriyet düşmanlığı yapan dürzülerin kodlarına bakarken, neden "Osmanlı Hanedanı Türk değil" diyor ünlü tarihçiler, onların eserlerine bakıyoruz.
İş Bankası kültür yayınlarından çıkan bu kitabın, "Kritovoulos Tarihi"nin aslı "tekrar belirtelim" İstanbul Topkapı Sarayında, merak eden inceleyebilir.
İki eser tanıtacağım bu zincirde Osmanlı'nın kurucusu olarak tanıtılan Osman Bey'in babasının Bizanslı bir çiftçi olan Zick'in olduğunu açıktan yazan bu yazarları döneminde Fatih hediyelere boğmuş olduğunu öğreniyoruz. Umarım Osmanlıcılık yapan arkadaşlar piyasada bulunan bu eserleri okuyabilirler. ...
Not: Alt maddelere sayfalarını da ekleyeceğim.
(Alıntı kaynak @Mehmet66725437 )
1-Kritovulos Tarihi 5 kitaptan oluşuyor.
Kritovulos, 1453'te yazmaya başladığı kitabı, 1466'da bitirip Fatih Sultan Mehmed'e takdim ediyor.
Yaşadığı dönemi, Fatih dönemini anlatıyor.
2- Kritovulos'un yazıp Sultan Mehmed'e takdim ettiği bu kitabın tek el yazımı nüshası Topkapı Sarayı müzesinde demiştik. Bunu neden özellikle belirtiyorum çünkü Osmanlıcilik oynayan malum zırtolar yalanlanacak, inkar edecektir!
Bizans saldırıları ve Ermeni isyanları sonucu, Doğu ve Güneydoğu'da güçsüz duruma düşen Abbasilerin yerini Arapların Harbunti kabilesinden gelen Humeydiye aşiretine mensup MERVANİLER alacak ve 90 yılı aşkın hüküm süreceklerdir.
Mervani devletinin kurucusu olan Abdullah el-Hüseyin bin Dostuk el Baz, Emeviler zamanında Arabistan'dan gelerek, Ergani-Maden bölgeye yerleşen Humeydiye aşiretine mensuptur. Kürt değil Araptır. +++
Ercişli (Van) yazar,
Mehmet Fatih Bekirhan'in
Güneydoğu
Türkistan mı?
Kürdistan mı? Syf 56. @mfatihbekirhan
1-Abdullah el-Hüseyin bin Dostuk el Baz'ın Kürt kökenli olduğunu ise Alman Şarkiyatçı Stefan Heidemann'ın yazmış olduğu "Mervani Emirliği" adlı eserde vurgu yapılmıştır.
Kürtçülerin kaynak olarak kullandığı Heidemann'ın kitabı, tarihin ideolojik olarak yorumlanmasından başka bir şey değildir.
Çünkü adında kullandığı "Dostuk"a atfen, Abbasilerin hizmetinde bulunan Türkmen asıllı bir aileden olduğu yönünde görüşler de mevcuttur.
Ancak, Mervanilerin genişleme döneminde, Botan-Hakkari civarından gelen Kürtlerin, Mervani ordusunda çoğalması nedeniyle böyle bir yakıştırmaya gidildiği muhtemeldir.
Çünkü Mervani devletinin resmi dilinin Arapça ve basılan sikkelerin tamamının da Arapça olması, bu devletin Arap olduğunu gösterir.
2-Tarihçilerin çoğuna göre Abdullah el-Hüseyin bin Dostuk el Baz'ın Arap kökenli olduğu ancak, Mervanilerin genişleme döneminde, orduya çok sayıda paralı Kürt askerin katılması ile birlikte, zamanla kürtleşme etkilerinin arttığı görülmektedir. (Bizanslılardaki Türkopol olayı gibidir)
Bazı kaynaklarda da Abdullah el-Hüseyin bin Dostuk el Baz'ın Kürtlerin Buhti aşiretine mensup olduğu ya da Harput civarında yaşayan bir Ermeni iken Müslüman olduğu şeklinde bilgiler de mevcuttur.
Ancak Buhti aşiretinin kökeninin Arap olması, bu iddiaları çürütür.
Bir kısım Mervani komutanlarının Türkmen olmasından dolayı da Mervani devletinin, Arap-Kürt-Türkmen konfederasyonu olabileceği şeklinde görüşler de bulunmaktadır.
Abdullah el-Hüseyin bin Dostuk el Baz'ın asayişin gittikçe bozulmaya başladığı Doğu Anadolu'da, otorite boşluğundan yararlanarak, Abbasi hükümranlık sahası içinde bulunan, fakat mahalli Ermeni beylikleri tarafından idare edilen, "Van Gölü kuzeyindeki Erciş'i ve bölgedeki bazı kaleleri zapt eder(dipce:24).
Daha sonra Diyarbakır, Silvan ve Nusaybin'i de ele geçiren Abdullah el-Hüseyin bin Dostuk el Baz; Hamdanilerin elinde bulunan Musul şehrini de ele geçirmek isterken, yapılan savaşta Hamdaniler tarafından öldürülür.
Abdullah el-Hüseyin bin Dostuk el Baz, öldürülünce Bizanslılar başta Erciş ve Muş tarafları olmak üzere, bir kısım Mervani topraklarını yeniden kontrolüne alırlar. +++
İlk başta Ülkücülük böyleydi.
Sonra Tanrı, Allah oldu.
Bozkurt'un etrafına sarılan hilal daha önemli oldu.
Atsız terk edildi, Ötüken dergisi yasaklandı.
"Tanrı Türkü Korusun" yerine "Kanımız Aksa da zafer İslamın" denilir oldu.
Ahmet Arvasi'nin Türk-İslam sentezi saçmalığı esas alındı ve Türklük kağıt üstünde bırakıldı, sonra o ülkücülerin çoğu menzilci oluverdi! Artık ülkücüler de Türk tarihine birer yabancı-el oldular, tıpkı araplar gibi...bu yüzden sığınmacı arap istilasına gık diyemiyorlar! 50 bin askerin, polisin, öğretmenin, korucunun, kundaktaki bebeklerin katili terör örgütünun liderini Devlet Bahçeli TBMM'ye davet etti!
Sıradanlığın dibi budur!
Oysa İspanyollar ETA'yı,
İngilizler İRA'yı yok sayarak, toplumdan dışlayarak yok etti.
Onların yok etme metodu yerine tam tersi bir metodu niye uyguluyoruz!?
Çünkü İspanya'yı İspanyollar,
İngiltere'ye de İngilizler yönetiyor.
Bizi de yıllardır Vatikan ile Washington'un seçtiği memurları yönetiyor!
Türklerin en büyük hatası kriptoları baş tacı yapan hoşgörüsüdür!
Padişah 2. Mahmut döneminde Sarayı teslim alan Süleymaniye li Halid-i Nakşi tarikatı Alevi Bektaşi dergahlarının malına mülküne çöküp, Hacıbektaş Postunda oturan Hamdullah Çelebi'yi idamla yargılayıp, diğer dedeleri köylerinden sürgün etmiş, dedelerin köylerine geri dönme şartı ise Naksiliği kabul etmek olmuştu.
Benzer bir durumu,
"ben Bizans İmparatoru Muhammed'im" diye madalyon bastıran Fatih Sultan Mehmet yapmıştı!
Dün ne yapıldı ise bugün de aynısı yapılmak isteniyor ve üstelik bunu yapanlar yeniden Osmanlı devrine geri dönelim diyenler.!
1-SAKLI TARİH:
Bahtiyar Aydın ve Dr Çiğdem Bayraktar Ör ile
Osmanlı'dan Günümüze Türkçülük neden Yükseliyor?
Ümit Özdağ özelinde İSTİBDAT DÖNEMİ UYGULAMASI GERİ Mİ GELDİ? VE DAHA PEK ÇOK KONU İÇİN YOUBTUBE LİNKİ EKTE
@BayraktarOr ile
@Saka_larr ⏬
2-Vatikan'ın büyük vergi ve kilise yapım masraflarından kurtulmak isteyen Adriyatik derebeyleri çok daha az vergi ile Osmanlı'ya katılıyor kendilerini güvenceye alıyorlardı. Aynı Osmanlı 400 yılda Yemen'i fethedemedi ve 1 milyonunun çok üstünde Türk genci Yemen'de şehit olmuştur!
Rizeli Şevki Yılmaz, yıllarca Cumhuriyet devrinde Ermeni Manukyan'a kerhane açtılar, Manukyan Müslüman Türk kızlarını satıyor, vergi rekortmeni oluyor diye diye köy kahve dolaşıp Atatürk'ü ve Cumhuriyeti kötüledi. İşin iç yüzünü bilmeyenler de ağladı üzüldü cumhuriyet düşmanı oldu.
Oysa Manukyan'nın dedesine o kerhaneyi Sultan Padişah ll. Mahmut artırmıştı.
Hepsi , MK'tv de SAKLI TARİH programında anlatıldı.
@BayraktarOr ile ⏬
Osmanlı tahtında Sultan 2. Mahmut oturuyor.
Osmanlı-Rus savaşı sürüyor.
Osmanlı ordusunun Tuna garnizonlarında ekmek yok!
Çünkü ekmeği yapacak UN yok, Buğday yok!
Osmanlı, ünlü Yahudi banker Rothschild’e başvurur.
Rothschild, gerekli buğdayı satın alıp Osmanlı’ya verir.
Osmanlı devleti, aldığı buğdayın ancak yarı parasını ödeyebilir...
Yıl: 1834
Osmanlı tahtında Sultan 2. Mahmut oturmaktadır.
Yunanlar Osmanlı’ya başkaldırmış, savaşmış ve bağımsızlıklarını kazanmışlardır.
Ayrıca, Osmanlı devletinin Yunanlara tazminat ödemesi karalaştırılmıştır...
Osmanlı yine banker Rothschild’e başvurur.
Rothschild’in bir temsilcisi İstanbul’a gelir, sözü edilen parayı öder, Osmanlı’ya borç yazılır.
Yıl: 1853–1856
Osmanlı tahtında Sultan Abdülmecit oturmaktadır...
Kırım Savaşı sürmektedir...
Osmanlı ordusunun silaha ve mühimmata ihtiyacı vardır, ama bunları alacak parası yoktur...
Osmanlı, yine banker Rothschild’e başvurur.
Rothschild aracı olur, Osmanlı’ya 10 milyon 514 bin 976 kuruş borç verip
40 bin tüfek,
2 bin şişhane,
10 milyon fişek ve 50 milyon kapsül alınır.
Yıl: 1855
Osmanlı tahtında Sultan Abdülmecit oturmaktadır.
Zaten kasasında parası olmayan Osmanlı’nın, Kırım Savaşı sırasında masrafları çok artmıştır.
Çok acele ve çok büyük paraya ihtiyacı vardır.
Osmanlı yine banker Rothschild’a başvurur.
Osmanlı, istediği borç karşılığı Mısır vergisi, İzmir ve Şam gümrüklerinin gelirlerini teminat olarak gösterir, yani ipotek ettirir, Patlak büyür.
Rothschild bu teminatlarla yetinmez. Çünkü Osmanlı devleti, aldığı buğdaydan kaynaklanan borcun yarısını hâlâ ödememiştir.
İşte bu nedenle Rothschild; İngiltere ve Fransa’nın kefil olması koşuluyla Osmanlı’ya borç vermeyi kabul eder.
Osmanlı devletine 5 milyon Sterlin borç verir.
Yıl: 1891
Osmanlı tahtında Sultan 2. Abdülhamit oturmaktadır.
Hazinede para yoktur.
Bir kez daha banker Rothschild’e başvurulur.
Rothschild; yüzde 4 faizle, ödeme süresi 60 yıl olan, 6 milyon 316 bin 920 Sterlin borç verir.
Yıl: 1894
Osmanlı tahtında Sultan 2. Abdülhamit oturmaktadır.
Hazine tam takırdır.
Borç için yine banker Rorhschild’e başvurulur.
Rorhschild, yüzde 3,5 faizle 8 milyon 212 bin 340 Sterlin borç verir.
Borcun geri ödeme süresi 61 yıldır.
Osmanlı bu borcu yıllık 330 bin Sterlin taksitlerle ödemek üzere borç senetleri imzalar.
Tarih: 1 Kasım 1922
Türkiye Büyük Millet Meclisi, Osmanlı saltanatına son verdi,
Tarih: 17 Kasım 1922
Son Osmanlı Padişahı Vahdettin, bir İngiliz savaş gemisiyle İstanbul’dan kaçtı.
Tarih: 24 Temmuz 1923
Lozan Antlaşması imzalandı...
Genç Türk devleti, Osmanlı devletinin borçlarını yüklendi.
Bu borçlar arasında banker Rorhschild’den alınmış borçlar da vardı.
Lozan Antlaşması’nın ilgili hükümleri gereğince, banker Rorhschild’den alınmış olan borçlar Rothschild Ailesi’ne ödendi...
Değerli Dostlar,
Kamu maliyesi uzmanı Dr. Mahfi Eğilmez, Osmanlı’nın borçlarını hesapladı.
2013 yılının kurlarına göre, Osmanlı devletinin toplam borcu 500 MİLYAR DOLAR tutuyordu.
Bu borcu, büyük devrimci Atatürk’ün önderliğinde “Yeniden Doğan” Türk milleti ödedi...
Değerli Dostlar,
Bu yazının kısa özeti şudur:
Yıkılıp giden Osmanlı’nın 500 MİLYAR DOLAR borcunu, Osmanlı’nın aşağıladığı Türk halkı ödedi.
Bu gerçeği, Osmanlı palavralarıyla kandırılmak istenen halkımız, özellikle de gençlerimiz hiç akıllarından çıkarmamalıdırlar
çünkü bugünde borç beşyüzü aştı, ödeyecek bir Atatürk daha yok, akıllı olun, halı(devlet) altımızdan kayıyor...
1-Osmanlı'dan Devraldığımız Borçlar
Mahfi Eğilmez
1923'de batılı ülkelerin ortalama kişi başına geliri 6000 dolar, Türkiye'nin aynı standartlara göre düzeltilmiş geliri ise 700 dolardı.
Osmanlı İmparatorluğu'nda ilk yurtdışı borçlanma Padişah Abdülmecid tarafından 1854 yılında Kırım savaşını finanse etmek için alınmıştır. Tutarı 3,3 Osmanlı altın lirasıydı. Bu borçlanmanın ardından peş peşe borçlanan Osmanlı İmparatorluğu borçlarını ödeyemeyecek duruma gelince borç veren batılı ülkeler bu borçları tahsil etmek için, 1881 yılında, kendi temsilcilerinin yönetiminde, Düyunu Umumiye idaresini kurdurmuşlardır. Böylece Osmanlı İmparatorluğu mali yönetimini başkalarına teslim etmiştir. Osmanlı İmparatorluğunun dağılmasından sonra bu borçlar Lozan Antlaşmasıyla imparatorluğu oluşturan ülkelere ilgisine göre paylaştırılmıştır.
Lozan Antlaşmasına göre toplam 161.603.833 altın liralık borcun 105.553.623 liralık kısmı yani 1912 öncesi borçların % 62si, 1912 sonrası borçların % 77'si Türkiye'ye kalmıştır. 1928 yılında borçların ödenme takvimini belirlemek üzere Paris'te toplanan borç meclisi toplantıları sonucunda imzalan Paris Sözleşmesiyle Türkiye Cumhuriyetine düşen Osmanlı borçlarının toplamı faizler de dahil olmak üzere 107.528.461 milyon altın lira olarak yeniden belirlenmiş ve ödeme takviminin sonu da 1955 yılı olarak tespit edilmiştir.
Lozan Antlaşması'na öngörülen serbest ticaret zorunluluğunun da 1929 yılında süresinin dolmasıyla birlikte Türkiye ithalat kısıtlamaları ve devletçi ekonomi politikası izlemeye dönmüştür. Bu dönüşü ithal ikamesi politikası, KİT'lerin kuruluşu, sanayi planları (yani planlı ekonomik kalkınma modeli) ve Türk Parasının Kıymetini Koruma mevzuatı izlemiştir.
Türkiye'nin 1929 krizinin yarattığı ortamı da ileri sürerek Osmanlı borçlarının hafifletilmesi, aksi taktirde bu borçların ödenmeyeceği yolundaki başvurusu üzerine borçlar meclisi toplantıları 1930 yılında yeniden başlamış ve borçların miktarı, Türkiye'nin indirim talepleri ve geri ödenme şekli tekrar ele alınmıştır. Üç yıl süren toplantılar sonucunda 1933 yılında imzalanan Paris Sözleşmesiyle Türkiye'nin ödemesi gereken Osmanlı borçları tutarı 8.578.343 altın liraya düşürülmüştür. Böylece Türkiye'nin ödeyeceği Osmanlı borçları yüzde seksen oranında hafifletilmiş oluyordu.
Osmanlı'dan devralınan 107,5 milyon altın lira tutarındaki toplam borcun yüzde sekseninin silinmiş olması büyük bir diplomatik başarı olarak kabul ediliyor.
Bu borçların ödenmesi 1954 yılına kadar sürdü. Osmanlı İmparatorluğu ilk dış borçlanmayı 1854 yılında yaptığına göre bu borçların tasfiyesi 100 yıl sürmüş oluyor.
Bu şekilde tasfiye edilen borçlar bankaların ve çeşitli kuruluşların ellerindeki tahvillerden doğan alacaklardı dolayısıyla kişilerin ellerindeki tahviller ve tutarları bu anlaşmaların dışında kalıyordu. O nedenle bu tahvillerin ve faizlerinin Osmanlı borcu olarak tek tek ödenmesine 1990'lı yılların sonuna kadar devam edildi.
Kaynak:
Hayri R. Sevimay, Cumhuriyete Girerken Ekonomi, Osmanlı Son Dönem Ekonomisi, 1995.
Ali Yavuz, Başlangıcından Bugüne Türkiye'nin Borçlanma Serüveni, SDÜ Fen Fakültesi, Sosyal Bilimler Dergisi, Aralık 2009, sayı: 20, ss.203 - 226
Gürbüz Arslan, Osmanlı Devletinin Dış Borçları ve Yeniden Yapılandırma Süreci (1930 - 1933), International Journal of History, Vol. 7, Issue 4, December 2015.
2-TTK E. Başkanı Prof dr Metin Hülagü'ye göre(ki Osmanlıcıdır)
1903 yılında Sultan 2. Abdülhamid dünyanın en zengin 3. Padişahıdır. Ancak Anadolu'daki Türkler de o derece fakir ve sefildir.
Sultan vereceği senetlerle Duyunu Umumiye'yi kurdurmayabilirdi..