Sakalar İskitler(Gizlenen Eski Anadolu Halkı) Profile picture
Bahtiyar Aydın-Eski Çağ Tarihi Uzmanı Sakalar/İskitler (Gizlenen Kök Atalarımız) kitabının yazarıdır. Atatürkçü, anti-Partizan, 'Türk Milleti'nden yanadır.
erdemnacar Profile picture Uyanan Beyinler Profile picture Muhsin Öztürk Profile picture Sadi Özgül 🇹🇷 🌤️ Profile picture RΛHMI Profile picture 27 subscribed
May 8 8 tweets 10 min read
Tarih Arapların Türklere Yaptığı İhanet ve Kıyımları Yazıyor.

Şimdilerde el üstünde tutulan Arapların tarih boyunca Türklere yaptıkları ihanetler ve Türk düşmanlığını, din kardeşimiz dediğimiz Arapların bize nasıl ihanet ettiklerini gelin tarih seyri içinde inceleyelim:

“1916 yılının şubat ayında tarihi Erzurum Kalesi düşmanın sürpriz bir saldırısıyla düştüğünde, bu durumun Osmanlı ordusundaki Arap subaylarının Çarlık Rusya'sının komutanlarına verdiği bilgiler sayesinde gerçekleştiği anlaşıldı.”

“Osmanlı Saltanatını Yıkma Zamanı Geldi”
Emir Hüseyin’in oğlu Faysal, Araplara şu bildiriyi yayımlar: “…Uyanınız!
Elele vererek, Osmanlı saltanatını yıkma zamanı geldi.” (2) Emir Faysal’ın 11 Ağustos 1919 günlü mektubu: “Bütün Müslümanların gözleri İngiltere’ye dikilmiştir.

Türk-Müslüman İmparatorluğu’nun yıkılmasında asıl kuvvet olan Araplar, şimdi ödüllerinin ne olacağını bilmek istiyorlar.”(3)
Mekke Emiri Hüseyin, 11 Mart 1917’de Bağdat’ı ele geçiren General Mod’a, “Bağdat’ı Turanilerden (Türklerden) kurtardığı için Allah’a şükrettiğini,
İngilizlerin başarılarına duacı olduğunu”bildirecektir.(4)

(Daha geride)...Her kim Türklerden baş getirirse yüz dirhem vereceğim. İmdi Müslümanlar bir bir Türk’lerin başını kesip getirip 100 dirhemi aldılar,Türk’leri dağıtıp hesapsız kırdılar ve mal ve ganimet alıp yine dönüp Merve geldiler.(5)

Yaz gelince Kuteybe, Horasan şehirlerine nameler gönderip asker topladı. Sonra göçüp Talkan a vardı. Şehrek ki Talkan meliki idi. Neyzekle müttefik idi. Kuteybe nin geldiğini işitince kaçtı. Kuteybe Talkan’a girdiği vakit hükmetti ki ahalisini kılıçtan geçireler.

Ne kadar kırabilirlerse kıralar. Bunun üzerine Kuteybe’nin askeri orada hesapsız adam öldürdü. (6)
Hepsini öldürün ! Hepsini öldürün !
Kuteybe dedi: -Vallahi eğer benim ömrümden üç söz söyleyecek kadar zaman kalmış olsa bunu derim ki (Uktülühü uktülühü uktülühü).
(Hepsini öldürün, hepsini öldürün, hepsini öldürün)

Bunun üzerine Neyzek’i ve iki kardeşi oğulları ki biri Sol ve biri Osman dır. Ve yine o kendisi ile mahsur olanların hepsini öldürdüler. Hepsi 700 adam idi. Buyurdu başlarını kesip Haccac’a gönderdiler.(7)
Rivayet ederler ki 4 fersenk yol iki taraftan muttasıl ceviz ağacı dallarına adamlar asılmış idi. Oradan göçtü. Mervalarüd?e kondu. Oradaki melik kaçtı. Kuteybe onun da iki oğlunu tuttukta kalan şehrin beyleri itaat edip istikbale geldiler. (8)

Ganimet malının beşte birini Haccac’a gönderip semerkant’ın fethini de ilan etti. Haccac da bu haberi işitip sevindi. Kuteybe tekrar Merv’e döndü. Kardeşi Abdullah’ı semerkant’a emir yaptı. Askerlerinin bir miktarını onun yanında bıraktı ve gereği kadar harp aleti verip,
Abdullah’a dedi: kafirlerden ( ki Türkler oluyor) hiç kimseyi semerkant’a girmeye bırakma, ancak eline bir parça balçık ver ve o balçığın üzerine mühür vur.(9)

Öldürülen Türklerin Haddi Hesabı Yoktu

Bu harblerden birinde, Et-Taberi’nin bütün tafsilatı ile anlattığına göre,
Bir defasında Abdurrahman b. Müslim, Kuteybe'ye, 4000 esirle gelmişti. Kuteybe, Abdurrahman’ın böyle kalabalık Türk esirleri ile geldiğini görünce hemen tahtının çıkarılmasını ve bir meydana kurulmasını istedi.

Tahtının üzerine mağruru bir eda ile oturan Kuteybe, bu Türk esirlerinden bin tanesini sağına, bin tanesini soluna, bin tanesini arkasına, bin tanesinide önüne dizilmelerini söylemiş ve sonrada Arap askerlerine dönerek yalın kılıç bu Türklerin kafalarının koparılmasını emretmiştir.

Cebbar, zorba, insafsız Arap komutanının etrafının bir anda bu Türklerin kafa kol ve gövdeleri ile bir kan gölü haline geldiğinden hiç kimsenin şüphesi olmamalıdır. Bu harblerde öldürülen Türklerin haddi hesabı yoktu.

Vahşetten Gururlandı

Nitekim bu vahşetten adeta gururlanan bir Arap şairi Kaah el-Aşkari şöyle haykırmıştır;
Kazah ve Facfac önlerinde korkudan birbirlerine sarılmış zavallı Türkleri öldürdüğünüz geceleri hele bir hatırlayınız. Herkesi kılıçtan geçirdiniz. Sadece ata dahi binmeyecek yaşta küçük çocuklar kaldı +++ " YETER ARTIK "Image 1-+++ Ata Binenlerde o hırçın atların sırtında sanki bir yük gibiydiler. (10)

YETER ARTlK ARAP SEVDASI BİTSİN
ÇANAKKALE' DE DE İHANET ETTİLER !
Çanakkale Savaşında Araplar Ateş Altındaki Silah Arkadaşlarını Bırakıp Kaçtı:

“… 57. Alay 180 yükseltili tepeyi, 27. Alay da Kırmızı Sırt’ın büyük bölümünü geri aldı. Ama sol kanattan haber gelmiyordu. Buraya yollanan 77. Arap Alayının, 27. Alayın soldaki taburuyla birlikte düşmanı denize doğru sıkıştırıyor olması gerekmekteydi.

Anzakların denize süpürülmesini bu baskı sağlayacaktı. M. Kemal cepheyi siper siper denetleyip askerinin ateş altındaki durumunu inceleyerek, gün doğarken Kocedere’ye gelecek, çok üzücü, çok şaşırtıcı bir olayla karşılaşacaktı.

Çanakkale’de bir daha yaşanmayacak bir olayla…
Gün ağarıyordu… Telefon bağlanmadan, 77. Alayın 1. Tabur Komutanı Binbaşı Hacı Mehmet Emin Bey geldi. Gözleri ağlamış gibi kıpkırmızıydı.

“Efendim” dedi, “… Utanç içindeyim. Ne yazık ki, alayımız çil yavrusu gibi dağılarak savaş alanından kaçmıştır…”
– “Ne diyorsunuz?”
-“… Alay komutanını bulamadım. Sizin buraya geldiğinizi duyunca bilgi sunmak için koşup geldim.”

Mustafa Kemal bu dürüst askeri Trablus’ta sömürgeci İtalyanlarla savaştıkları günlerden tanıyordu. Yanında kol komutanlığı yapmıştı. Gece sol yandan neden bilgi gelmediği, Anzakların niçin denize sürülemediği anlaşıldı. Savaş alanından kaçmak, bağışlanabilir suç değildi.

Hacı Mehmet Emin Bey’e, “Alayı Kocadere’nin batısında toplayınız…” dedi, “…Yine kaçan olursa vurunuz!”
Arap askerlerinin bazı halleri, tavırları, alışkanlıkları, tümende bulunan Türk askerlerini şaşırta gelmişti…

Ama en çok da bu adamların çoğunun silah arkadaşlarını ateş altında bırakıp kaçmalarına şaştılar. Bambaşka bir milletin ve çok farklı bir toprağın çocukları olduklarını yaşaya yaşaya her gün biraz daha iyi ve derinden anlamaktaydılar”

Turgut Özakman söz konusu dipnotları M. Kemal, Fahrettin Altay, Şefik Aker, İzzettin Çalışlar gibi Çanakkale Savaşlarında görev alan komutanların resmi raporlarına ve adı geçenlerin anı ve müşahedelerine dayanarak hazırlamıştır.)(11)

Sultan Mehmet Reşat, bir yandan Türk Ordusunu harekete geçirirken, diğer yandan da Halifelik sıfatını kullanarak 11 Kasım 1914 ten Cihad-ı Mukaddes (Kutsal Savaş)i ilan etmek suretiyle, ortak düşmana karşı İslâm âlemini birlikte savaşa katılmaya çağırmıştı.

Ancak Mekke Emiri Şerif Hüseyin, Hicaz da kutsal savaşa razı olmamıştı. Şerif Hüseyin in esas gayesi, Arapların Kralı olmak ve Halifeliği ele geçirmekti.
Kahire'deki İngiliz Genel Valisi Sir Henry McMahon ile Şerif Hüseyin arasında Temmuz 1915 ayı içerisinde yapılan pazarlıkta, kurulması tasarlanan Arap İmparatorluğu sınırının; Kuzey de Mersin, Adana, Birecik-Urfa-Mardin dâhil, İran sınırına kadar, Doğuda, Basra Körfezi, Güneyde, Aden üssü hariç Hint Okyanusu kıyısı, batıda ise Kızıldeniz-Akdeniz kıyılarını kapsayacak şekilde olması görüşülmüştü.(12)
Apr 6 4 tweets 2 min read
Osmanlı hakimiyetine kadar Doğu Karadeniz Bölgesi de Türkler adlı doktora çalışmasından kıymetli bilgiler öğrendiğimiz Prof Dr İbrahim Tellioğlu hoca,
Ermeni ve Gürcü tarihçilerin gözünden Türk, Ermeni ve Gürcü ilişkilerini yazdı.

Tarih boyunca farklı coğrafyalarda yaşamış bir millet olan Türkler için Kafkasya ve Anadolu'da yurt edinip devlet kurduğu coğrafyalardan biridir.

Türkler tarih boyunca dünyanın farklı bölgelerine göç ederek pek çok toplulukla temas kurmuşlardır. Bu topluluklar arasında Gürcüler ve Ermeniler de vardır.
Hazar Denizi'ni aşarak batıya göç eden Türk toplulukları Kafkasların güneyinde ve Doğu Anadolu'da bu iki toplulukla karşılaşmıştır.
Tarihin seyrine göre ilişkiler değişse de uzun süre bir arada yaşamaları Türklerin, Gürcülerin ve Ermenilerin birbirlerini yakından tanımalarına zemin hazırlamıştır.
Bu kitap, Türklerin Orta Çağ boyunca Ermeni ve Gürcülerle münasebetlerinde fazla bilinmeyen konuları aydınlatmaktadır.
@ProfDrTellioglu hocama ve yayıncı
@bilgekultur yayınlarına teşekkür ediyorum.

Kitaptan bazı bölümleri bu bilgiselin altına ekleyeceğim.Image 1- Prof Dr İbrahim Tellioğlu'nun efsane kitaplarından bilgisel
"Fethedilenlerin Gözüyle Anadolu'nun Fethi."
Mar 30 11 tweets 9 min read
"Türkçe söyleseler Yunan olduğuna inanmazdım..."

Zaten Yunan değiller,
yüz yıllık Yunan asimilasyonu ile Yunanlaşan Karaman Türkleri bunlar. Mübadele ile en büyük talihsizliği yaşayan, Türkçe konuşan Ortadoks Hırıstiyan Karamanlar bunlar.
Peki bu Türklere neden Karamanlı diyorlar?...

Karamanlıların Türklerin hangi boyundan oldukları, Hıristiyanlığı tam olarak ne
zaman kabul ettikleri konularında da çeşitli görüşler vardır. Karamanlıların Selçuklu
Devleti zamanında Hıristiyanlığı kabul etmiş olan Türkmenler mi olduğu yoksa
daha önce Karadeniz’in kuzeyinden gelen ve Bizans İmparatorluğu tarafından
devletin uç bölgelerine yerleştirilip Hıristiyanlaştırılan Peçenek, Kuman, Uz ve
Kıpçak Türklerinin kalıntıları mı olduğu konusunda da kesin bir ifade kullanmak
şimdilik mümkün görünmemektedir. Eckmann’a (1988: 89) göre, Hıristiyanlığı
kabul etmiş Türklerin soyundan gelen Karamanlılar, XIV. yüzyılda Karaman
Beyliği’nin himayesine girdiği için Karamanlı adını almış, daha sonra da
Anadolu’da yaşayan bütün Hıristiyan Türkler için “Karamanlılar” adı kullanılmıştır.
Bir başka görüşe göre Karamanlılar, Karadeniz’in kuzeyinden göç ederek
Bizans İmparatorluğu’nun doğu sınırlarına yerleştirilen ve Hıristiyanlaştırılan
Kıpçak, Kuman, Peçenek ve Uz Türklerinin kalıntısıdır. Nitekim Bizans
kroniklerinde, 1040’lı yıllarda Peçenek kumandan isimleri olarak Sulça, Selte,
Kateleim ve Karaman isimlerinin zikredilmesi (Kurat 1992: 57), Karamanlıların
Peçeneklerden gelmiş olmaları ihtimalini kuvvetlendirmektedir. Eröz (1983: 11) de,
Bizans İmparatorluğunun aralarında Karaman adında bir kumandan isminin de yer
aldığı Peçenek Türklerini, ülkenin doğu sınırlarına yerleştirdiğini kaydeder:
Bir diğer görüşe göre ise, Karamanlılar, Karamanoğulları beyliğinde
Hıristiyanlığı kabul etmiş olan Türkmenlerin devamıdır.4
Türk ortodoks kilisesi
episkoposu Selçuk Eren Erol ve Patrik Turgut Eren Erol, kendilerinin “Oğuz”lardan
olduklarını söylemektedirler (Cihangir 1996). Karamanlıların özellikle
Karamanoğulları beyliğinin sınırları içinde yer alan Kayseri, Niğde, Nevşehir,
Konya, Karaman şehirlerinde yoğun olarak yaşamış olmaları bu ihtimali
kuvvetlendirmektedir.

Anzerlioğlu, Bizans tarihinde, Karamanlı-Karamanie (Karamanie Krallığı)
şeklinde geçen bir gruba rastlanıldığını ifade eder. Buna göre, Bizans tarihinde 1205
yılında Alişir ve emrindeki Karamanieler tarafından Edirne’ye bir saldırıdan söz
edilmektedir. Bizans kroniklerinde sözü edilen Alişir, “Bizans İmparatorluğu
hizmetinde çalışan binlerce Peçenek, Uz, Kuman Türkleri dışında Bizans’a hizmet
etmiş bulunan Anadolu Türkmenlerinden birisidir” (Anzerlioğlu 2002: 227).
Anzerlioğlu (2002: 227), Bizans kroniklerinde adı geçen Karamanieler ile
Anadolu’daki Karamanlılar arasında bağlantı kurmaktadır:
“… M.S. 5. yüzyılda Hunlardan başlamak üzere Bizans’a hizmet eden
Bulgar, Peçenek, Uz, Kuman Türkleri kadar Anadolu Selçuklu ve
Türkmenleri de ön koşul olarak Hıristiyanlığı kabul ile benzer bir hizmette
bulunmuşlar ve adı geçen bu Türkler ayrı bir isimlendirmeyle, Türkopoller
olarak tanınmışlardır.
Karamanielerin İzzettin Keykavus’a destek veren
Anadolu’daki Karamanlılarla bir bağlantıları olma ihtimali oldukça yüksek
görünmektedir.”
Eserlerini Grek alfabesiyle Türk dilinde yazan Hıristiyan Türklerin Karamanlı
ismini nereden aldıkları ve hangi Türk boyundan oldukları konusunda tam bir
açıklık olmamakla birlikte, yoğun olarak Konya, Niğde, Nevşehir ve Karaman
yerleşim birimlerinde yaşamış olmalarından dolayı, Karamanlı isminin coğrafî bir
tanımlamadan kaynaklandığı düşünülmektedir. Ancak yukarıda ifade edildiği gibi,
Karamanlı isminin boy isminden de kalmış olabileceği ihtimali de gözden uzak
tutulmamalıdır.
Karamanlıların isimlerini nereden aldıkları ve Türklerin hangi boyundan
geldikleri tam anlamıyla ispatlanamasa da, onların Türkçe’den başka bir dil
bilmemeleri, yaşam biçimleri ve gelenek-görenekleri bakımından+++ 1-+++Müslüman
Türklerden farklı olmamaları ve Şeriye Sicillerinden anlaşıldığı üzere, adlarının
Türkçe olması gibi sebepler, Türk olduklarını ispat etmektedir.

Karamanlıların Türk olduklarının en belirgin göstergelerinden biri, kişi adlarının
Türkçe olmasıdır. Karamanlı nüfusunun en yoğun olduğu bölge olan Orta Anadolu
şehirlerindeki Şer’iye Sicilleri ve Tapu Tahrir Defterlerindeki kayıtlar, bu bölgede
yaşayan Hıristiyanların adlarının Türkçe olduğunu göstermektedir. Bu adlar
arasında Bulgar veled-i Sevundük, Musa veled-i Bulgar, Arslan Karaman, Uğurlu
veled-i Karaman, Timur, Melikşah, Karagöz, Kaplan, Yağmur, Aydoğdu,
Tanrıvermiş, Bahadır, Tursun bin Turmuş, Bahadır gibi Türkçe adlar (Anzerlioğlu
2002: 214-219), Karamanlıların Türk kökenli olduklarının en belirgin işaretidir.
Şayet bazı araştırmacıların iddia ettikleri gibi, bunların dili zorla değiştirilmiş
olsaydı, Karamanlılar arasında en azından Rumca kişi adlarının yaşıyor olması
gerekirdi.
Anadolu’daki Hıristiyan Türkler arasında mübadeleye kadar sadece Türkçe
konuşulduğunun en önemli kanıtı, bugün Yunanistan’daki Karamanlıların “böyle
Türkçe gonuşurduk. Urumca gonuşan yoğudu.” (Anzerlioğlu 2002: 220) şeklindeki
ifadeleridir.
16. yüzyıldan itibaren eserlerini Türk dilinde Grek alfabesiyle yazmış olan
Karamanlıların ibadet dili de Türkçe’dir. İbadet esnasında Yunanca, bazen İncil ve
ilahiler okunurken kullanılmış; ancak vaazlar daima Türkçe ile yapılmıştır.
Mübadeleden (1924) sonra, Karamanlıca eserlerin sayısında görülen azalmaya
karşılık, Türkçe kendi aralarında hâlâ konuşulmaktadır. Özellikle yaşlılar arasında
Türkçe yoğun bir şekilde konuşulmaya devam etmiştir. Hatta “ben bunların
dilinden çokça bilmem. Çoğunu anlamam biliyon mu …”, “Türkçe konuşuyorlardı.
Buraya gelincik de Türkçe konuşuyorduk. Urumca bilen yok idi. Çocuklarımız
bilmiyordu Urumca. Yasak ettiler bizim dilimizi mektepte.” (Anzerlioğlu 2002: 221)
türündeki ifadelerden, bugün Yunanistan’daki birinci nesilden olan Karamanlıların
Türkçe konuşmaya devam ettikleri, buna karşılık Yunanca konuşabilme konusunda
sıkıntı içerisinde oldukları anlaşılmaktadır. Hatta bu cümlelerdeki Yunanca için
“bunların dili”, Türkçe için ise “bizim dilimiz” ifadesini kullanmış olmaları,
Karamanlıların kendilerini nasıl hissettiklerini göstermesi açısından önemlidir.
Karaman ismine Türk dünyasının değişik yerlerinde şahıs ve yer adı olarak
rastlamak mümkündür. Bizans kaynaklarında Peçenek kumandan adı olarak geçen
Karaman ismi, aynı zamanda Kazak-Kırgızlarda bir oymak adı, Eski Oğuz
yaylalarının kuzeyinde bir nehir adı, Şamanist ilahilerde bir ruhun adı, Kalmuk
kahramanlarından birinin adıdır (İnan 1987: 8-10). Bunlardan daha ilginç olanı,
Gagavuzlar arasında da, Karaman isminin bir köyün adı olarak yaşıyor olmasıdır
(Anzerlioğlu 2003).
Mar 27 10 tweets 9 min read
TRABZON NE “LAZ” NE “RUM” DUR !
ÖZ BE ÖZ TÜRK YURDUDUR.!

Trabzon tarihten bu yana Türk'tü bugünde Türk'tür. Ebediyen de Türk olarak kalacaktır.

Geçmişten günümüze Doğu Karadenizi; Kimmer, Gaska, İskit, Dril, Tibaren, Peçenek, Bulgar, Akhun, Hun, Hazar, Kuman, Kıpçak , Çepni, Avşar gibi bir çok Türk Budunu yurt tutmuştur. Yakın geçmişe kadar Trabzon'un %70' i Cepni boylarındandir.

Bugünde çokça adı duyulan iki Türk Budunu Çepni ve Kıpçaktır. Ancak Doğu Karadeniz'e geçmişten günümüze dek yerleşen Türk-Turani kavimlere bakılırsa aslında Doğu Karadeniz'in küçük bir Turan olduğu ortaya çıkmaktadır.

Fâtih Sultan Mehmed'in yıktığı küçük Komnennos prensliğini okul kitaplarımız devlet hatta imparatorluk olarak pazarlasa da bunların nüfusu 4 bin kişidir (Bknz: Prof Dr İbrahim Tellioğlu, Karadeniz Kıpçakları).

●Önce Şunu Bilmek Gerekiyor! "Lazlar Türk mü, değil mi?

Ağırlıklı olarak Arhavi ve Hopa civarında bulunan az sayıda kendine laz diyenlere göre bir kısım Lazlar kendilerine Türk demiyor. Bir kısmı ise Kafkasya kökenli bir halkız diyorlar ama Kafkasya'ya da Türkistan'dan geldik diyorlar.
Eski çağlardaki haritalarda Gürcistan, Batum sahil bölgesinde Lazica diye küçük bir bölge vardır.
Kendilerine laz diyenlerin,
Karadeniz’de nüfusları en fazla 200 bin en az 80 bindir. Pazar, Ardeşen, Çamlıhemşin, Fındıklı, Arhavi, Hopa ve Borçka’da yaygın olarak yaşarlar.

● PEKİ KİMDİR BU RUMLAR ?

Rum etnik kökeni temsil eden bir kelime değildir. Yazılışı "Rome" Okunuşu "Rom" dur. Zamanla Rum kelimesine evrilmiştir. Romalı Roma imparatorluğuna tabi vatandaşlar yani Roma vatandaşı demektir. Anadolu'ya yerleşmeleri çok eski tarihlere dayanan Rumlar, 1923 yılından sonra Türkiye-Yunanistan Nüfus Mübadelesiyle, Karamanlar gibi diğer Hıristiyanlara birlikte Yunanistan'a gittiler. Bunlar eski çağlarda Şaman/Kamlık inancındayken, Roma, Devlet baskısıyla Hıristiyanlara dönüştüler. Tıpkı Bitlis ve çevresindeki Armenşahlar gibi, tıpkı 20 vilayetin bağlı olduğu büyük Karaman Devleti-Karamanlılar gibi, tıpkı Karadeniz Kıpçakları gibi, tıpkı eski çağda Amasya'da kurulan Samsun, Sinop dahil Orta Karadeniz'de 250 yıl kadar hüküm süren(MÖ 311-MÖ 63) Pontus devleti-Pontoslular gibi hepsi Turani, Şamanidir. Pontos devletini Yunanlılar değil Pers valisi Turanlı Mihridat ve ailesi kurmuştur.
Devlet yıkılınca halkı da birden bire ortadan kalkmadığına göre, bunlarda İskitlerin, Hunlara dönüşmesi gibi Anadolu'da da dönüşmüş, din de değiştirmişlerdir.
Zaten Türkler neredeyse dünyadaki tüm dinleri denemiştir. Ne demişti Yesevi; "Din seçim Türklük Kader." +++Image 1-++ özetle: Rum sözcüğü etimolojik ve tarihsel kullanılışıyla Roma'dan kaynaklanmıştır. Bu sözcükle "Roma İmparatorluğu", "Roma İmparatorluğu'nda yaşayan kimse", "Romalı", "Arap ilinden başka ilden olan kimse", "Anadolulu", "Osmanlı" gibi anlamların karşılığıdır. Eski Türkçe'de Anadolu'ya
Diyar-ı-Rum; yani Roma Ülkesi denirdi.

Türkiye Selçukluları zamanında Anadolu'ya hakim olan Türklerden bahsederken ‘Konya Rum sultanlığı’, ‘Rum sultanı’ "Diyarı Rum Selçuklu Devleti" gibi isimlerin yanı sıra, Mevlana Celaleddin Rumî, Eşrefoğlu Rumî, Osmanlı dönemi Yıldırım Bayezid'ın Sultan-ı İklim-i Rum ünvanını alması gibi pek çok tarihi simâların taşıdıkları adlar Türklerin bu isim zarfında, Akdeniz dünyasına dahil edilmiş olduklarını gösterir.
Mar 27 6 tweets 9 min read
Kur'an'ı Kerim Arapça değil 10 dillidir.

Kuran’da Arapça olmayan yüzlerce sözcük bulunmaktadır. Bu sözcükler Arapçanın herhangi bir lehçesi değildir, en az on yabancı dilden gelen sözcüklerdir.
Kuran’da geçen yüzlerce yabancı sözcüğün aslında Arapça karşılığı bulunmaktadır. O zaman şu soruyu sormamız gerekmez mi, Arapçası varken neden yabancı sözcükler kullanılmıştır?
Peki, büyük çoğunluğu okuryazar olmayan Mekkeli Araplar, Kuran’ın ayetleri onlara okunduğunda yabancı sözcükleri anlamışlar mıdır?
619 yılında Mekke’de doğmuş, Hz. Muhammed’in ailesiyle çok yakın ilişkilerde bulunmuş İbn-i Abbas, Arapçayı çok iyi biliyordu. Ama yine de Kuran’da geçen şu şu sözcüklerin anlamını bilmiyorum, diyordu! Kuran’daki sözcüklerin tamamı Arapça olsaydı böyle bir sorun ortaya çıkar mıydı?

Paylaşacağım analizi okuyanın kolayca anlayacağı gibi;
Arapça kutsal bir dil değildir.
Arapça, tüm dillerden daha zengin bir dil hiç değildir.
Kuran’ın Arapçadan başka bir dile çevrilemeyeceği Arapların şişirdiği ve ülkemizde Arap milliyetçisi yobaz dincilerin üflediği bir balondur.
Kuran, Allah’ın kelamı, yani Allah’ın sözleri değil mi?..
Peki, Allah Kuran’da Arapça olmayan yabancı sözcükler kullandığına göre, bu gerçeği Kuran’ın yabancı dillere rahatlıkla çevrilebileceğinin somut bir göstergesi olarak anlamak gerekmez mi?..
Kaynak link:
gundemarsivi.com/kuranda-arapca…Image 1-Kuran’da Arapça Olmayan Yüzlerce Sözcük Var

Kuran’da Arapça olmayan yüzlerce yabancı sözcük bulunmaktadır.
Şaşırtıcıdır, “Kuran” sözcüğü bile Arapça değildir. Bu sözcüğün aslında Aramiceden geldiği söylenilmektedir.
Aramice; İsa’dan önce, M.Ö. 900 yılından itibaren bugünkü Suriye, İsrail ve Lübnan Topraklarında konuşulmuş bir dildir. Hz. İsa’nın da konuştuğu dil olarak bilinmektedir. Aramice, Yahudilerin dili olan İbranice ile yakın akrabadır.

Değerli Dostlar,

Kuran’da Arapça olmayan yüzlerce yabancı sözcüklerden bazılarını sunuyorum.

İBRANİCE SÖZCÜKLER:
İşte, Kuran’daki İbranice sözcüklerden birkaçı:

Ahlede: Yahudilerin dili olan İbranicedir, bağlanmak anlamına gelmektedir. Enam suresi 74. ayette geçmektedir.
Azer: Bu sözcük Kuran’da bir yerde geçmektedir.
Esbat: Bakara suresi 136. ve 140. ayette, Al-i İmran suresi 84. ayette, Nisa suresi 163.ayette ve Araf suresi 160. ayette, toplam beş yerde geçmektedir.
Yemn: Kuran’da sekiz yerde geçiyor.
Bair: Yusuf suresi 65. ve 72. ayetlerde geçmektedir.
Hitta: Bakara suresi 58. ayette ve Araf suresi 161. ayette geçiyor.
Dereste: Enam suresi 105. ayette geçiyor.
Raina: Bakara suresi 104. ayette ve Nisa suresi 46. ayette geçiyor.
Rahman: Bu sözcük en başta Kuran’daki tüm Besmelelerde ve başka birçok yerde geçiyor. İbranice “Rağman” kökeninden gelmektedir.
Remz: Al-i İmran suresi 41. ayette geçiyor.
Tuva: Taha suresi 12. ve Nâziat suresi 16. ayette geçiyor.
Salavat: Çoğul bir sözcüktür. İbranice kökenli olup havralar anlamına gelir. Hac suresi 40. ayetinde geçmektedir.
Fum: Bakara suresi 61. ayetinde geçmektedir.
Hüdna: Araf suresi 156. ayetinde geçmektedir.
Hud-Yehud: Hud sözcüğü Kuran’da Bakara suresinde üç yerde, 111., 135. ve 140. ayetlerde geçiyor. Yahudi anlamına gelir. Yehud sözcüğü Yakup peygamberin Yahuza oğlunun soyundan gelenlere denir. Her iki sözcük de Arapça değildir.
Line: Haşir suresi 5. ayetinde geçiyor.
K.f.r: Kuran’da on dört yerde geçiyor.
Elim: Kuran’da birçok yerde “Azap” sözcüğünden sonra gelmektedir.
Hittetün: Kuran’da Bakara suresi 58. ayette ve Araf suresi 161. ayette geçmektedir.

RUMCA SÖCÜKLER
Kuran’daki Rumca, yani Yunanca sözcüklere bakalım.

İncil: Aslında Yunanca bir sözcüktür, sevindirici haber anlamına gelir.
Rakim: Kehf suresi 9. ayette Ashab-ı Kehf olayıyla birlikte geçer.
Mizan: Tartı anlamına gelen bu sözcük Kuran’da çok kez geçer ve Arapça değildir.
Kıstas: Kuran’da adalet anlamında kullanılmış, Şuara suresi 182. ayetinde ve İsra suresi 35. ayette geçiyor.
Kırtas/Keratis: Yunancadan gelen bu sözcük Kuran’da Enam suresi 7. ve 91. ayetlerde geçiyor, kâğıt anlamına gelir. Kuran’da da bu anlamda kullanılmıştır.
Sırat: Yol anlamına gelen bu sözcük aslında Rumca, yani Yunancadır.
Tafak/Tafika: Araf suresi 22. ayetinde ve Taha suresi 121. ayetinde geçmektedir.

FARSÇA SÖZCÜKLER
İşte, Kuran’daki Farsça sözcüklerden bazıları:

Ebarik: Vakıa suresi 18. ayette geçiyor.
İstebrak: Kehf suresi 31. ayetinde, Duhan suresi 53. ayetinde, Rahman suresi 54. ayetinde ve İnsan suresi, 21. ayetinde geçiyor.
Biya: Hac suresi 40. ayetinde geçmektedir.
Dinar: Al-i İmran suresi 75. ayetinde geçiyor.
Dirhem: Yusuf suresi 20. ayetinde geçmektedir.
Zencebil: Zencefil bitkisi demektir. Kuran’da İnsan suresi 17. ayetinde, cennet içecekleri konusunda geçiyor.
Sicill: Hud suresi 82. ayette, Hicr suresi 74. ayette, Fil suresi 4. ayette. Ayette, Enbiya suresi 104. ayette geçiyor.
Süradik: Kehf suresi 29. ayette kullanılmıştır.
Kâfur: İnsan suresi 5. ayette geçiyor.
Misk: Koku demektir. Kuran’da Mutaffifin suresi 26. ayette geçiyor.
Sündüs: İnce atlas demektir. Kuran’da Kehf suresi 31. ayette, Duhan suresi 53. ayette ve İnsan suresi 21. ayette, cennetliklerin giyecekleri bağlamında geçiyor.
Mekalid: Zümer suresi 63. ayette, Şura suresi 12. ayette geçiyor.
Num: Bu sözcük Kuran’da Kalem suresinin başında geçiyor.
Küvviret: Zümer suresi 5. ayette iki kez ve Tekvir suresi 1. ayetinde geçiyor.
Yakut: Değerli bir cevherin adıdır. Kuran’da Rahman suresi 58. ayetinde geçiyor.
Mercan:+++
Mar 17 4 tweets 6 min read
"200 yıldır Emperyalistler tarafından şişirilen global yalan patladı:
Kürtler Türk’tür, Türkler de Kürt’tür.."

"Türkiye'ye suni etnik ameliyat yapmak isteyen siyasiler de okusun!"

Okuyunca “Yok artık!” diyeceksiniz. Ben de ilkin öyle dedim Prof. Dr. Mehmet Bayrakdar’ın “Kürtler Türklerin Nesi Oluyor?” kitabındaki bu sözleri okuyunca: Kürtler için Türk’türler diyebiliriz, tersini söylemek de doğrudur, Türkler de Kürt’tür.

Kitaptaki kanıtları gördükçe bu söylemin hiç de abartı sayılamayacağını anladım. Kısaca özetleyeceğim. Olguyu kendim de sağladım. Kürtçe Kurmanci ve Zazacayı Swadesh listesine göre Türkçe ve İngilizceyle karşılaştırdım. Ortaklık çok yüksek oranda ve kesin. Bu sağlamanın kısa özetini bilgiselin sonunda bulacaksın.

ANADİLİ TÜRKÇE OLAN KÜRTLER

“Kürt ilinin Kaan’ı ben Alp Urungu, ilimin altın okluğunu belime bağladım… yaşım otuz dokuz…” Yenisey Elegeş Yazıtlarında geçer bu cümle (MS. 5. yy ). Kürt adının ilk kullanılışı budur ve onlar bir Sibirya Türk kavmidir. Yenisey Kürtleri bir Oğuz boyu olarak güçlü bir ilhanlık kurarlar (MS 620-681) İrtiş ve Tobol bölgelerinde. Sonra Hunlarla birlikte Macaristan’a, Balkanlar’a ve başka yerlere göçerler.

“Sibiryalılar kendilerini Kürtler olarak biliyorlar.” Bu da yabancı bir bilimsel dergide geçen cümle: The Kurds of Siberia, The Missonary Review of the World 1911.

Bizans imparatoru Costantinos Porphirogenetos da “İmparatorluk Yönetimi” adlı eserinde Macarların bir kolunun Yenisey’den gelen Kürt boyu olduğunu söyler (L. Rasonyi).

Rus Tumanovich ve Norveçli Gunnar Jarring Afganistan Kürtlerini Oğuz boyu olarak gösterdiler. Raddloff ve Ligeti İrtiş ve Kıpçak lehçeleri arasında bir “Kurdak” lehçesi sayarlar.

Anadili Türkçe olan Kürtlerin belki bizim bildiğimiz Kürtlerle doğrudan bir ilgisi yok. Ancak onlardan bahsetmek “Kürt” adının kesinkes Türkçe olduğunu gösteren bir başka kanıt. Dış kaynaklarda ise Kürt adı “Ekrad” olarak 8. yüzyıldan itibaren, “Kürt” olarak 9. yüzyıldan itibaren geçmeye başlar.

KÜRTÇE KONUŞAN KÜRTLERİN SOYU DA TÜRK KAVİMLERİNE DAYANIR

11 dil bilen Prof Dr Mehmet Bayrakdar Kürtlerin Türklüğünü kanıtlamak için öncelikle dış kaynaklara başvuruyor. Bununla kalmıyor teoloji kökenli bir bilim insanı olarak Eski Ahit’ten, Zend Avesta’ya pek çok dini kaynağı ve söylenceyi tarıyor.

Tarzı basit ve sağlam. Büyük çoğunluğu yabancı, bir bölümü yerli kaynaklarda Kürtlerin atası olarak gösterilen ne kadar kavim varsa onları sıralıyor ve hepsinin Turani kavim olduğunu gösteriyor.

Kardu, Susa, Med, Saka, Elam, Sumer, Kasu, Kusu, Huri, Guti, Gur, Kimer… Bunlar ya aynı kavmin farklı adlarıdır ya da birbirinin devamı olan kavimlerdir. Hepsi de Turani, Türkiktir.

Peki Bayrakdar tüm bu kavimlerin Turani olduğunu nasıl kanıtlıyor? Öncelikle dış kaynakların yazdıklarına dayanarak.

Birkaç hafta önce, bilinen birçok eski kavmin Turani olduğunu, konuştukları dillerin Türkçe olduğunu yazan yabancı yazarları listelemiştim. 56 isimde kalmıştım. Bayrakdar hocanın kitabında birçok başka ad ve kaynak buldum.

Zend Avesta’da “Medler Turanidir” denir. Bu kaynağa göre Feridun dünyayı üç oğlu arasında paylaştırır: İr, Airya, Tur (Turca).

Yahudi, Hristiyan ve İslam şecere geleneğine göre Türkler, Nuh’un oğlu Yafes’ten türedi. Birçok ulusun atasıdırlar.

The American Encyclopedia, 18. Cilt, s. 534: Medler Turanidir.

Ünlü Asurolog J. Oppert’den daha önce bahsetmiştim. Medler Turanidir, diyor: Le Peuple et la Langue des Medes, 1957, s. 534

Sir P. Sykes, Medlerin kolu Magiler ve Buddiler Turanidir, diyor. Elamlıların dili Turanik diyor: A History of Persia, 1958

Heredot’da Med kralı Astyages ve Zend Avesta’da Afrasyab Turani kral olarak geçer.

İran tarihi uzmanı Sir J. Malcolm ve A. Andreas, Sakalar Turanidir der: Histoire des Perses, 1821, s. 324-27

Fr. Lenormant, Trogue-Pompee ve Justin’e dayanarak Saka dili Altay ırk ailesine mensuptur, der: L’histoire Ancienne de L’orient, 1881

Wiesner, Hipokrat’ın çözümlemeleri üstünden Sakaların Turani olduğunu belirtir.

Marr, +++Image 1-+++ Marr, bir Ermeni rivayetini aktarır ve onlara göre Sakalar Türktür (Nikitin).

Yunanlı Samothrakes, Sakalar Türk der: The Scythians

N. Wilber: Partlılar Sakaların bir boyudur (Iran: Past and Present, 1955)

Laing: Sümerler, Hiksoslar, Elamlılar kesinlikle Turani. Human Origins, 1892.

Yunanlı Strabos: Medler ile İskitler aynıdır, Sarmatlar onların devamıdır (Geographica)

D. Forrer: Huri dili Turkoiddir. Eine Geschichte des Gütterkönigtums aus dem Hatti-reiche, 1936

A. Barton: Elamlılar Orta Asya kökenli, Semitic and Hamitic Origins, 1934

Schmidt: Elamlar ile Semayed Türkleri arasında inanç benzerlikleri… 1931

Koppers: Elamlılarla Altay kültürü arasında ilişki mümkün. 1925

M. Quatmere Memlük Sultanlarının Tarihi kitabında Eyyubi askerleri içindeki Tulb birlikleri Türk Guzlardır der, sonra Guzlara Kürt, Kürtlere Guz der… H. A. R Gibb de aynı görüştedir (1962).

Rawlinson ve Watson, Encyclopedia Britannica’da Gutular Turani bir kavimdi, derler. Carra de Waux ve başkaları…

TÜRKLERİN GİTTİĞİ HER YERE KÜRTLER DE GİTTİ

Kitaba göre Müslüman Türkler 1071’de Anadolu’ya girinceye dek Kürtler sadece Hakkari ve çevresinde yaşıyordu. Selçuklu ve Osmanlıyla birlikte bütün Güney Doğu ve Doğu Anadolu’ya yayıldılar. Acıyı, mutluluğu ve iktidarı birlikte paylaştılar. (Bu bölgelerde ancak son birkaç yüzyılda Türkmenleri ve başka etnik grupları da Kürtleştirerek çoğunluk oluşturdular.) Bu saptamalar Siyonistlerin BOP projesi kapsamındaki “Büyük Kürdistan” hak iddiaları için ibretliktir.

KÜRTÇENİN ORTAYA ÇIKIŞI

Bayrakdar’a göre MÖ 3. yüzyıla kadar Kürtçe diye bir şey yoktu. Bu dil, daha doğrusu bu diller grubu Turanik-Türkçe dil temeline önce Pehlevice sonra Farsçanın karışmasıyla oluşmaya başladı. Daha sonra Arapça etkisi devreye girdi.

Türkçeden tamamen farklı gösterilen Farsça zaten söz dizimi açısından da öteki dillere değil Türkçeye yakındır:

Men (1) Ahmet (2) hestem (3) = Ben (1) Ahmet (2) im (3)

Eger (1) bevarid (2) men (3) hem (4) miravam (5) = Eğer (1) gidersen (2) ben (3) de (4) gideceğim (5)

Çent (1) lira (2) mihahid? (3) = Kaç (1) lira (2) istiyorsun (3)

Dayimen (1) sörfe mikonem (2) = Daima (1) öksürüyorum (2)

Ta beşehir (1) residid (2) benen (3) habar (4) behedid (5) = Şehre (1) ulaştığında (2) bana (3) haber (4) ver (5)

Men (1) birun (2) nereftem (3) = Ben (1) dışarı (2) çıkmadım (3)

Kürtçenin söz dizimi de sözde Hint-Avrupa dillerine değil Türkçeye benzer:

Vara (1) çay (2) veho (3) = Gel (1) çay (2) iç (3)

Em dı (1) çamure da (2) batbun (3) = Biz (1) çamura (2) battık (3)

Bergir (1) sıwık (1) e (3) = Beygir (1) çevik (2) dir (3)

Wi (1) içılıki (2) ipeke (3) = Bu (1) gömlek (2) ipektir (3)

Gur (1) ji barane (2) bıtırse (3) e kurklı (4) hue ka (5) = Kurt (1) yağmurdan (2) korksa (3) kürk (4) giyerdi (5)

Dıvar (1) bı çamure (2) sıvağ bike (3) = Duvarı (1) çamurla (2) sıva (3)

Boğ (1) kavin-e (2) dıka (3) = Boğa (1) geviş (2) getiriyor (3)

Tu (1) konca (2) sin (3) = Sen (1) nereye (2) gidiyorsun (3)

Dikkatinizi çekmiştir, sözcüklerin yarıdan fazlası Türkçeyle ya aynı ya benzer. St. Petersburg Akademisince yayımlanan 8438 kelimelik Kürtçe Rusça Almanca sözlük üstüne çalışma yapan Dr. Fritz, bunlar içinde Türkçe ve eski Türkmence 3040 sözcük bulur… Onu 2000 sözcük ile Arapça, 1240 ile Zend dili ve ötekiler izler.

Auguste Jaba’nın 1876 tarihli Kürtçe Fransızca sözlüğü 8388 Kürtçe sözcük içerir. Bunun üstüne yapılan bir çalışmada T. Erer bunlardan 3080’inin Türkçe, 2230’unun Farsça, 2000’inin Arapça kaynaklı olduğunu gösterdi.

Hayri Başbuğ Zazacada 490, Kurmancide 295 Göktürk ve Uygur sözcüğü yayımladı. Tuncer Gülensoy Türkçe Zazaca Kurmanci 877 ortak sözcük gösterdi.

Bayrakdar’ın kitabında Kürtler, özellikle Zazalar arasında halen de sürmekte olan kültürel, dinsel birçok Orta Asya motifi, geleneği de sıralanmakta. +++
Mar 15 47 tweets 13 min read
Balık hafızalı topluma hatırlatalım
(Alıntı kaynağı DarkWeb Haber)

AK Parti iktidarında başımızı öne eğdiren olaylar;
1- Habur Rezaleti Image 2- 11 Türk askerinin kafasına ABD askerlerinin çuval geçirilmesi Image
Feb 22 5 tweets 10 min read
Neden oyum İmamoğlu'na.. .

🔻Galata Kulesi, İBB’den alındı.

🔻Haydarpaşa, Sirkeci Gar ihalelerinde belediye haksızca elendi.

🔻İmamoğlu göreve geldiğinde AKP’li yöneticiler istifasını vermemekte direndi ve yeni kadronun gelişi geciktirilmeye çalışıldı.

🔻İçişler Bakanlığı, İstanbul Vakfı’nın kurban bağışı toplamasına izin vermedi.

🔻Halk Ekmek büfe sayısının artırılmasını AKP’li meclis üyeleri önce reddetti, sonradan toplumsal tepkiyle kabul edildi.
Daha sonra da ilçe belediyeler büfelerin kurulmasına engel çıkardı.

🔻Sayıştay; İBB'nin annelere ücretsiz ulaşım sağlamasını, üniversite öğrencilerine eğitim yardımı yapmasını ve halk süt dağıtımını mevzuata aykırı buldu.

🔻Metro için alınan krediler bakanlıkta aylardır onay bekliyor.

🔻Gezi Parkı İBB’den alındı.

🔻Cumhurbaşkanı aylardır sadece bir imza atmadığı için, 300 otobüs alım kredisi halen kullanılamadı.

🔻UKOME’nin yapısındaki değişiklikle belediye azınlığa düşürüldü ve taksi düzenlemesi defalarca reddedildi.

🔻İBB’nin pandemide topladığı bağış hesaplarına bloke kondu.

🔻İBB’ye ait pek çok yer, meclisteki AKP çoğunluğu kullanılarak AKP’li ilçe belediyelere tahsis edildi.

🔻İBB’ye ait “500İG gezici kütüphane eğlenerek öğreniyoruz” adlı etkinlik otobüsü, AKP'li Zeytinburnu Belediyesi ekiplerince etkinlik esnasında kaldırıldı.

🔻Normalde temmuz ayında kullanılacak olan maliye katkı payı İBB’ye, ülke tarihinde ilk defa 15 gün önce, yani İmamoğlu yönetime gelmeden önce ödendi ve yaklaşık 1 milyar liranın tamamı İmamoğlu göreve gelene kadar harcandı.

🔻Otogarı işleten firma, sözleşme süresi bitmesine ve İBB’nin ihtarlarına rağmen tahliyeyi gerçekleştirmemekte direndi.

🔻İBB Saraçhane binasına kütüphane yapılma projesi, uzun süre koruma kurulundan geçirilmedi.

🔻KİPTAŞ’ın AKP döneminde; değerinin çok üstünde aldığı arsalar, İmamoğlu seçildikten sonra, meclisteki AKP çoğunluğuyla yeşil alan ilan edildi.

🔻İBB’nin Yerebatan Sarnıcı yıkılmasın diye çalışma yapma talebi, uzun süre koruma kurulunda bekletildi.

🔻Danıştayın kararıyla, 25 yıldır belediye başkanında olan belediyeye bağlı iştiraklere yönetici atama yetkisi meclise devredildi.

🔻İmamoğlu ikinci kez göreve geldiğinde; 100 milyonlarca liralık maaş ödeyen İBB’nin kasasında 5 milyon lira bile olmadığını açıkladı.

🔻Seçim öncesinde Ekrem İmamoğlu’nun vaatlerinden biri olan 150 kreş projesi kapsamında; kreş yapılması planlanan yerlerle ilgili imar planı değişikliği teklifleri, meclisteki AKP Grubu tarafından engellendi.

🔻Ekrem İmamoğlu seçimi kazandıktan hemen sonra, İBB’nin iştirak şirketlerinden Hamidiye Su’ya kamu kurumları ambargo uygulamaya başladı.

🔻İBB’nin mülkiyetinde bulunan sosyal konutların, dar gelirli vatandaşlara verilmesi teklifi, İBB Meclisi’nde AKP çoğunluğuyla reddedildi.

🔻AKP Meclis Grubu, KİPTAŞ’ın yaptığı lüks konutların satışına izin vermeyip; buradan elde edilecek gelirle sosyal konut yapılmasını engellendi.

🔻AKP Grubu, İmamoğlu’nun istediği borçlanma taleplerini büyük oranda kesintiye uğratarak yeterli hizmetin üretilmesini engelledi.

🔻İBB şirketi BELTUR’un işlettiği 48 hastane kantini, Sağlık Bakanlığı’nın sözleşmeleri yenilememesi nedeniyle kapandı.

🔻İBB’nin, olağanüstü durumlarda ihtiyaç sahibi vatandaşlara yardım yapılmasıyla ilgili yönetmelikte yapmak istediği değişiklik, AKP Grubu'nca reddedildi.

🔻Taksim Meydanı için 209.728 İstanbullunun oy kullandığı projenin uygulanabilmesi için beklenen onay, Koruma Kurulu’nda tam 208 gündür bekletiliyor. Cevap yok, açıklama yok!

🔻Hafriyat alanlarının işletilmesiyle ilgili AKP grubu, hafriyat döküm alanlarından İBB’nin elde edeceği gelirden ilçe belediyelerine kaynak aktarılmasını sağlayarak İBB’nin bir geliri daha tırpanlanmış oldu.

🔻İBB’nin kentsel dönüşümün cazibesini artırmak için getirdiği 'çatı katı' teklifi, AKP Grubu tarafından reddedildi.
Bu hem müteahhit açısından hem de kentsel dönüşüm yaptırmak isteyen vatandaşlar açısından cazibeyi arttıracaktı, engel olundu.
(devamı da var) +++Image 1- 🔻Kanal İstanbul projesinin güzergâhındaki mülkiyet tartışmaları sürerken Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü, belediyelerin tapu bilgilerine ulaşımına kısıtlama getirdi. Böylece Kanal İstanbul güzergahındaki mülkiyet değişiklikleri, bakanlık imkân verirse öğrenilebilecek.

🔻İBB Başkanı’nın özel kalem ataması, 2.5 yıldır bakanlık tarafından onaylanmayıp bekletiliyor.

🔻İSKİ’nin yönetim kuruluna atanması için İmamoğlu’nun önerdiği 2 isme, bakanlık halen onay hatta cevap dahi vermedi.

🔻Ekrem İmamoğlu'nun inceleme talimatı verdiği AKP dönemine ait 40 yolsuzluk ve usulsüzlük soruşturma dosyasına İçişleri Bakanlığı el koydu.

🔻İBB Meclisi'nde; “Uyuşturucuyla mücadele” ve “Toplumsal cinsiyet eşitliği” komisyonları kurulması teklifi AKP ve MHP tarafından reddedildi.

🔻Cemevlerine ibadethane statüsü verilmesi teklifi, İBB Meclisi’nde AKP ve MHP oylarıyla reddedildi.

🔻İBB'nin geçmiş dönemde;
Cumhurbaşkanlığı'na 480,
AKP Genel Merkezi’ne 8,
AKP İl Başkanlığı'na 62,
Irak Devlet Başkanı’na 6,
TBMM Başkanlığı’na 54,
Okçular Vakfı’na 4,
TÜGVA’ya 5 araç tahsis etmesine valilik soruşturma izni vermedi.

🔻Lefkoşa Belediye Başkanı Mehmet Harmancı, Rauf Denktaş'ın anıt mezarının çevre düzenlemesi için İBB ile ortak yaptıkları projeye, Denktaş Ailesinin de talebine rağmen KKTC hükümetinin izin vermediğini açıkladı.
İzin verilmeme sebebi, İmamoğlu’na mezar bile yaptırmamak.

🔻İBB Başkanı İmamoğlu hakkında,
“Ya Kanal Ya İstanbul” afişleri nedeniyle soruşturma açıldı.

🔻İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında, Fatih Türbesi'nin dışında (ki orası Fatih türbesi de değilmiş) ellerini arkadan bağladığı için inceleme başlatıldı.

🔻AK Parti döneminden kalma borç nedeniyle, İBB'nin metro inşaatı için yurtdışından kredi olarak aldığı 565 milyon lirası haczedildi.

🔻İmamoğlu’nun Şehir Tiyatroları yönetim ve oyuncu kadrosunda yapmak istediği değişiklikler, İBB Meclisi'nde AKP grubu tarafından engellendi.

🔻Şu ana kadar hiçbir kamu bankası İBB’ye kredi vermedi, bu konuda geri dönüş bile yapılmadı.

🔻İBB'nin çocuklara ilişkin nitelikli ve sürdürülebilir politikalar geliştirmek üzere Boğaziçi Üniversitesi ve Anne Çocuk Eğitim Vakfı (AÇEV) ile yapmak istediği işbirliği protokolü, Meclis'te bulunan AK Parti ve MHP Grubu tarafından engellendi.

🔻Marmaray’ın yapımı sırasında Altıntepe Mahallesi'nde, TCDD tarafından oluşturulan mağduriyeti giderecek İBB'nin üst geçit projesi, aylardır onay bekliyor.

🔻'Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Şube Müdürlüğü' kurulması teklifi; AK Partili İBB Meclis üyeleri tarafından, "İstanbul Sözleşmesi başımıza dert oldu. Bu işin içinde LGBT var" gerekçesiyle reddedildi.

🔻Bakırköy’de hasarlı binaların yeniden yapımı için hazırlanan ve Bakırköy Belediye Meclisi’nde oy birliği ile kabul edilen Kentsel Dönüşüm planı, İBB Meclisi’nde AK Parti’li üyelerin oylarıyla reddedildi.

🔻İstanbul Afet Koordinasyon ve Değerlendirme Toplantısı'na ve Pandemi Toplantısı’na, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu davet edilmedi.

🔻AKP'li Pendik Belediyesi, İBB'nin sorumluluk alanındaki yola izinsiz olarak koyduğu mobo kabinini belediye ekipleri kaldırmak isteyince yolu araçlarla kesti.

🔻Birinci derece deprem bölgesi olan Bahçelievler için, deprem komisyonu kurulması önergesi, İBB meclisinde AK Parti’li meclis üyelerinin oylarıyla reddedildi.

🔻İBB'nin önceki AK Parti yönetimi, Olimpiyat Oyunları Hazırlık ve Düzenleme Kurulu’na aktarması gereken 269 milyon lirayı ödemedi. AK Parti yönetiminin 2016-2019 arasında ödemediği borç, İmamoğlu yönetimine kaldı.

🔻Kenter tiyatrosunun İBB tarafından satın alınıp Şehir Tiyatroları çatısı altında faaliyet göstermesine ilişkin teklif, komisyonda kabul edilmesine rağmen AKP Grubu tarafından İBB Meclisi'nde reddedildi.

🔻TÜRGEV, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun bazı vakıfların İBB’den aldığı yardımlara ilişkin konuşmalarına yönelik dava açtı.
(Devamı da var) +++Image
Feb 17 9 tweets 13 min read
Murat İskenderoviç Adjiev,
"Türklerin Saklı Tarihi" adlı eserinde Rusların, önceleri kökenlerini Bosfor-Kimmer devleti ve İskitlere, sonradan da Slavlara bağladıklarını söylemektedir.
Adjiyev, Rusların köklerini bağladıkları birbirine benzeyen bozkır kavimlerinin aslında "Kıpçak" olduğunu belirtip, Kıpçakların da İskit ve Hun tayfaları olduğunu aktarmaktadır.
Adjiyev'e göre Sibirya'dan, Altaylardan başlayıp Kuzey Hindistan, İran, Ön Asya ve Kuzey Afrika yönlerine dağılan insan seli misali büyük göçler olmuştur.
Adjiyev'e göre bu emsali görülmemiş nüfus patlamasını yaratan tayfalar, Saka, İskit, Hun, Aryan, Get, Got, Türk, Saks, Poloveç, Germen, Burgun, Kuman olarak isimlendirilen ve aynı dili, Türkçeyi, konuşan aynı pınardan beslenen, dış görünüşleri birbirinden farksız, kendilerine 30'dan fazla isim verilen Altay kavimleridir.
Ünlü Kıpçak hükümdarlarından birinin adı "Saka Han'dır" ...

İranlılar, İskitlerin;
-Fergana, Orta Tiyanşan ve Kaşgar taraflarında,
-Aral Gölü ve Hazar Denizi arasında,
-Şimdiki Rusya'nın güneyinde yaşayanlarını bu hakim milletin üç grubu olarak tanımlamışlardır. Ahamenid (Pers) İmparatoru Büyük Dara'nın kitabesi böyledir.

Türk destanlarında "Alp Er Tunga",
İran destanlarında "Afrasiyab" adıyla tanınan kahraman, büyük İskit Devleti'nin en şevketli devrini, sükût ve barış çağını yaşatan kahraman olarak kabul edilir.

İran destanlarında Afrasiyab'ın İranlılarla olan mücadeleleri ve onun hakkındaki efsaneleri anlatılmaktadır.
Bu kitabelerde Alp Er Tunga'nın, Keyhüsrev (Medya hükümdarı Siyaksares) tarafından yenildikten sonra (MÖ 625) yine onun tarafından Tiyanşan'da Koçkarbaşı ve Kimekler ülkesine (Altaylara) kadar takip edilmesi; nihayet Azerbaycan'da Keyhüsrev'in eline geçerek öldürülmesi ve kendinden sonra oğullarının devri anlatılmaktadır.
Açıkça görülüyor ki;
İran kaynaklarında İskitlerin İranlı olmadıkları açıkça beyan edilmiş, çünkü İskitler ile sürekli savaşmışlar ve düşman bellemişlerdi.

Bu kitabelerden anlaşıldığına göre İskit hakimiyetinin altın devri, büyük İskit fatihi Alp Er Tunga'nın Medya hükümdarı Keyhüsrev tarafından yenilerek ele geçirilip öldürülmesi neticesinde sona ermiştir.

Asuri kitabelerinde ve Yunan kaynaklarında verilen bilgi ile Çinlilerin, MÖ 623'te Suo/İskit Devleti'nin 12 krallığını zapt ve işgal eylediklerine dair Çin kaydı, Herodot'un aktardıklarını doğrulamaktadır.

MÖ 530'da Ahamenid (Pers) İmparatoru Kiros ve 485'te Büyük Dara, Türkistan seferine çıktıklarında İskitlerin hükümdarlığı devam etmektedir.

Z. Velidi Togan'a göre Afrasiyab'ın (Alp Er Tunga) oğullarının hükümdarlığına dair İran rivayetleri üstte belirtilen diğer tarihi kayıtlara uymaktadır.

Ön Asya ve Uzak Doğu'daki İskitler ile ilgili kayıtlar, MÖ 625-623 arasında cereyan eden olayları yansıtmaktadır.
Togan, MÖ 569 yılına ait "Hunların da ecdadı olduğunu söylediği İskit kavmiyle" siyasi münasebetlerine ait Çin kayıtlarının olduğunu söyleyerek antik Batı ve İran kaynaklarını Çin kaynaklarından teyid etmiştir.

Ahamenid kralı l. Darius'un (MÖ 522-486) Behistun (Bisütun) Yazıtı üç dilde yazılmış, bu yazıtta Darius'un taht'a geçisi ve zaferleri anlatılmıştır.
Yazıta "Behistun" adının verilmesi, bulunduğu yerin aynı adla anılmasındandır.
Yazıtın üç dilli olması ise yaşadığı halkların dilinden dolayıdır.
Yazıtın beş sütundan oluşan ilk kısmı, o günkü Pehlevice (Derice veya Darice) diliyle yazılmıştır.

Ortadaki üç sütundan oluşan kısım,
Batılı Bilginlerin İskitce-Medce, İskitçe-Tararca ve Yeni Elamca dedikleri dille yazılmıştır.

Yazıtın ortadaki kısmının diline, 1822 yılında Medce diyen ilk bilginlerden birisi J. Saint-Martin'dir.
Bu yazıta göre Medler dil bakımından ve ırk bakımından Perslerden farklıdır.

Jules Oppert bu yazıtları okumuş, 1855 yılında yayınladığı "Ecriture Anarienne" adlı eserinde Asur ülkesindeki ilk konuşulan dilin, Türkçe ve Moğolcayla akraba Turani bir dil olduğunu ortaya koymuştur.

Bahtiyar Aydın
Sakalar/İskitler, Kaynak Yayınları İstanbul, 2022, syf.21-24.Image 1- "Vatanın her parçası, ayrıcasız, Türk Tarihinin maddi ve kesin dayanaklarıdır." 1924
Mustafa Kemal Atatürk

İSKİT-OĞUZ AYNILIĞI

Herodot'un İskitler hakkında aktardıkları, İsfahanlı Reşideddin Oğuznamesinde aktarılanlar bire bir aynıdır.

İskitlerin ve Oğuzların mitleri ve etnogenezini (halkların asıl kaynağını) ortaya koyan asıl unsurlar da birbirleriyle uyuşmaktadır.

Herodot'a göre "skolotlar", yani Aristokrat yönetici Türkler, boy birliğinin adını Targitos/Targıtay'ın küçük oğlu Kolaksay'dan almıştır. Herakl'in küçük oğlu İskitten ise İskitler "Skuzlar" adını almıştır.

Reşideddin'in Oğuznamesi'nde Oğuzlar, Oğuz Han'dan boy birliğinin adını almıştır. Herodot'a göre İskitlerde hâkimiyet Targıtay'dan sonra en küçük oğul Kolaksay'a geçmiştir.

Reşideddin Oğuznamesi'nde Oğuz'un varisi Gün Han olmuştur. (Gün Han, Türk-Altay mitolojisinde Oğuz'un göksel eşinden doğan Güneş Kağanı'dır).

Aslen İsfahanlı bir Yahudi olan Reşideddin, İlhanlı sarayının isteği üzerine büyük bir Moğol-Türk tarihi yazmıştır. Eserine Oguzname adı verilmiştir.
Bu eserinde Türk ve Moğol halklarının kendi aralarında yaptığı savaşları anlatıp "Türeyiş Destanı" olarak bilinen (aslı Diriliş Destanı) destanlara yer vermiştir.

Oğuzname, insanoğlunun yaratıldığı varsayılan günden itibaren bütün Türklerin uzak tarihini, atalarını, nesillerini, toplum yapısını, özellikle devlet yapısını, dilini, hukukunu, geleneklerini ve yaşayış tarzını, daha çok rivayetlere dayanarak anlatan eserdir.

Oğuzname, adından da anlaşılacağı gibi "Oğuz Türkleri'' nin ana kimlik belgesini de taşımaktadır.

Osman Karatay'a göre eski İskit ve Hun tayfalarından olan Uygurlar, Peçenekler ve Türgişler Oğuzluğa dönüşmüş olmalıdır.

Türk Tarihinde ve kültüründe çok sayıda Oğuzname vardır.
Bunların en bilinenleri, Kaşkarlı Mahmud'un Divanü Lügati't Türk adlı eseridir.

Yine, Uygur harfli Oğuzname,
Reşideddin, Camiü't-Tevarih,
Ebulgazi Bahadır Han, Secere-i Terekime,
Tarih-i Cihanguşa Oğuznamesi,
Yazıcıoğlu Ali, Tevarih-i Al-i Selçuk ve Oğuzname,
Manzum Oğuzname (Uzunköprü Nüshası),
Dede Korkut Oğuznameleri,
Andalip Oğuznamesi,
Kazan Oğuznamesi gibi bir çok Oğuzname vardır.
(Age, syf. 133-134)

Şimdi Oğuznameleri Herodot Tarih ile karşılaştıralım. ...Image
Feb 15 8 tweets 8 min read
Okurken ürperdim. Kendini Türk hisseden ve Türkiye'nin tarihten silinme planlarına karşı durmak isteyen herkes okumalı. Atatürk'ün dehasını tekrar hatırlamalı.
Bu makale Azerbaycan'da KREDO gazetesinde 17 Mayıs 2014'de, "Rockefeller'in İtirafları ve Dünya Medeniyetinin Kurucusu Türklerin Bedbahtlığı" adlı makaleden yararlanılarak Gazanfer Kazımov tarafından yayınlanmış.
Kopyaladığım
MAKALE aşağıdadır:

*YÜZYILIN İTİRAFLARI*

*Mustafa Kemal, bizim temsil ettiğimiz dünyanın en büyük düşmanıdır.*
(Rothschild.)

2014 yılında Amerika Birleşik Devletlerinde, ünlü petrol milyarderi, bankacı ve dünyanın en zengin ailelerinden biri olan Yahudi Rockefeller ailesinin, yakınlarda vefat eden en büyük ferdi David Rockefeller’in bir kitabı yayınlandı. “Yüz yılın İtirafları “ adını taşıyan bu kitap maalesef çok kısa zamanda piyasadan çekildi. Çünkü kitapta, itiraflar vardı. Dünyayı yönetme isteği içinde olan ELİT bir tabakanın yüz yıl içerisinde, bazı devletler ve ülkeler içinde ve dışında, o ülkeleri kendi şemsiyeleri altına alabilmek için çevirdikleri dolaplar, entrikalar, soygunlar, sömürgeleştirme itiraf ediliyordu. Bu elit tabakanın daha fazla açığa çıkmaması ve masum halklara yaptıkları bilinmemesi için kitap piyasadan kaldırıldı.
Öncelikle Rockefeller ailesi hakkında bulabildiğimiz kadar bilgi verelim. Sonra bu ailenin en büyüklerinden olan David Rockefeller’in kaleme aldığı itiraflardan “Türkiye” hakkında yazdıklarını ve düşündüklerini öğrenelim:

*DAVİD ROCKEFELLER*
6 kalp nakli, 3 böbrek ve 2 de ciğer nakli operasyonu
geçiren 100 yaşına girdiğinde yaptığı açıklamada
“200. doğum günümü de kutlamak istiyorum” şeklinde
konuşan David Rockefeller, 20 Mart 2017 tarihinde öldü.

“Rockefeller ailesi ABD’nin en büyük petrol, sanayi, siyaset ve bankacı ailesidir. Aile 19. Yüz yılın sonu yirminci yüz yılın başlarında Jhon Davison Rockefeller’in (1839 – 1937) ve kardeşi William Avery Rockefeller’in ( 1841 – 1922 ) zamanında Standart Oil vasıtasıyla petrol ticaretinde çok büyük başarılar elde etmiş, Manhattan Bankasına uzun zaman sahiplik yapmış ve bu zaman zarfında büyük servet, nüfuz ve şöhret sahibi olmuştur. Jhon Davison Rockefeller insanlık tarihinin ilk dolar milyarderi unvanını kazanmıştır.
Rockefeller ailesinin elinde, aile üyelerine ve ailenin fertlerine ait bilgilerin ve dünya siyaseti, dünya ekonomisi hakkında yapılması gereken şeylerin listelerinin yer aldığı dünyaca meşhur bir arşivleri vardır. Bu büyük arşiv yer altına inşa edilmiş üç katlı büyük bir binada saklanır. Bu arşivde bulunan yetmiş milyon sayfalık belgeler, kırk iki bilimsel tahsil kurumuna aittir. Bu belgeler içerisinden araştırmacılara sadece, ailenin ölmüş üyelerine ait belgeler verilir. Sağ olan aile üyeleri hakkındaki belgeler ise hiç kimseye verilmez.

140 yıllık bir geçmişe sahip olan bu arşiv belgeleri ABD’nin 19 ve 20. Yüz yıllara dair dünya ölçeğindeki siyasi işlerinde ve çeşitli ülkelerde bu yıllarda ortaya çıkan sosyal olaylardaki rolünü öğrenebilmek için çok önemli bilgi kaynağıdır. Bu belgeler, dünya tarım işleri, güzel sanatlar, eğitim, uluslararası ilişkiler, ekonomik gelişme, tıp, tarih, politika, halklar, din, sosyal bilimler, kadın hakları tarihi, afro Amerikan tarihi gibi konuları kapsayan belgelerdir.

David Rockefeller (1915 – 1996) felsefe doktorudur. Harward ve Chicago üniversiteleri mezunudur. Amerika’nın Uluslararası İlişkiler Şurasının, Rockefeller Üniversitesi’nin, çağdaş Newyork Güzel Sanatlar müzesinin fahri başkanı ve en önemlisi de 1969 – 1981 yılları arasında komitenin başkanlığını yapmıştır.
2013 yılında bir internet sitesi, bu Rockefellerin bazı yazılarını ele geçirmiş ve “ABD’li Yahudi Bankacı David Rokfeller’den Yüz yılın İtirafları” adıyla bunları yayınlamıştır.
2014 yılında ise sözünü ettiğimiz kitap basılmış; fakat piyasadan toplatılmıştır.
Bu itiraflar ile ABD’nin ve Batı Avrupa’nın büyük devletlerinin yirminci yüz yılda dünya halklarının başlarına ne oyunlar ve felaketler getirdiği açık olarak ortaya çıkmıştır. +++Image 1-Bu itiraflar, inanılmaz boyuttadır ve sadece Türkleri ve Türk Dünyası ile değil, bütün dünya ile ilgili meseleler üzerinde neler yaptıkları ve düşündükleri açıklanmıştır.

Bu yazılarda Türkiye ile ilgili bölüm, bizi daha çok ilgilendiren bölümdür. Yapılan işlerin esas aktörleri, ABD ve Batı Avrupa devletleridir.
Bütün icraatı yapan bunlardır. Bunların esas hedefleri Türkiye ve Türklerdir.
“Türkiye, coğrafi ve stratejik bakımından çok önemli bir ülkedir.
Bu yüzden üzerinde daha fazla durmak istiyorum.

Bu ülke bizim için çok önemlidir ve Türklere bırakılacak kadar önemsiz değildir….
1) Büyük İsrail Devleti’nin sularının büyük kısmının kaynakları Türkiye toprakları üzerindedir.
2) Türkiye Avrupa ve Asya arasında bir köprüdür.
3) Müslüman aleminde öncül ve demokratik tek ülkedir….
İslâmiyet’i yıkmak istiyorsak işe Türkiye’den başlamak gerekir. Bu Türkler aslında birleşip bir araya gelseler, karşılarında hiç kimse duramaz. Bu yüzden, böyle bir ihtimale karşı ajanlarımız her an iş başında bekliyorlar.
Türk devletlerinde anahtar mevkilerde adamlarımız var. Bunlar böyle bir ihtimali sezseler o anda Türkiye’deki huzur ve güven ortamını bozacak olaylar yaratırlar ve bu darbelerle bu tür bir birleşmeyi önleriz.

Medeniyetin kurucusu ve beşiği olarak Türkleri kabul edemeyiz; tam aksine entrikalar ile bu medeni miraslarına el koyarak biz, onları bütün dünyaya, barbar, hak – hukuk tanımayan bir halk olarak tanıttık ve bu alanda oldukça başarılı olduk. Sümer kralları Urukagina ve Urnammu çok Allah’lı bir cemiyet kurarak insanlar arasında adaleti korumak ve haksızlığı önlemek için kanunlar çıkararak çağdaş toplumlara örnek olurken bugün, tek Allah’lı bir halk olan Türkiye’de bizim çalışmalarımız sonucunda medeni vasıflar, ahlak, terbiye, saygı, sanat, edebiyat, tarih yok olurken; fahişelik, rüşvet, hırsızlık, haksız kazanç ve soygun hüküm sürmektedir. Dünya çapında Türkiye’de yetişmiş, bir tane bilim adamları, sanat adamları, edebiyat adamları ve siyaset adamları yoktur!

Aslında Türkler, tarih kitaplarını açıp okusalar, bütün gerçeği görecekler. Ama Türkler için duyduğuna inanmak yeterlidir; okumak onlara çok zor gelmektedir. En kolayı, geçmişi öğrenmeden gece yatarken hissettiklerini kaleme alarak ertesi günü hüküm vermektir. Düşünün ki, hangi tesirin altındasınız ve kime kul olmaktasınız?
Ben de bu ana kadar en medeni ulus olarak İngilizleri görüyordum. Türk tarihini, Türk medeniyetini öğrenince, konuyu değiştirdim.
Feb 13 10 tweets 11 min read
1- “YUNAN ORDUSUNDAKİ KÜRTLER”
Yunan ordusundaki Kürtler Biraz da Kürtler tarihleriyle yüzleşsin Kurtuluş Savaşı'nda Kürt-Yunan İşbirliği Türkiye’de Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana bu ülke için kim savaştı, kim savaşmadı tartışması hiç yapılmamıştı. Yapılmamıştı çünkü bu ülkeyi bölmeye çalışanlar yoktu.
Olmadığı için de geçmiş defterleri kimse açmamıştı.
Ancak artık ortada bölücü ve Türk düşmanı bir Kürt hareketi var, bu hareketin teröristleri var, bu hareketin milletvekilleri var ve bu hareketin destekçileri var.
Bu bölücüler her fırsatta tarih yalanlarıyla piyasaya çıkıyorlar ve diyorlar ki bu ülkeyi Kürtler ve Türkler birlikte kurdu ama Mustafa Kemal onlara ihanet etti, Kürtlerin hakkını vermedi.
Kürtlerin hakkı neydi, verildi mi verilmedi mi tartışması sürerken aslında çok daha başka bir şey daha tartışmaya açılmıştı; hakikaten Kürtler bu ülkeyi kurarken Türklerle birlikte miydi? televizyonlarda Kurtuluş Savaşı’nda ve Çanakkale’de Kürtlerin Türklerle birlikte savaşmadığı söylendi. Bu, bir televizyondan ilk kez dile getiriliyordu.Türkiye’de tabuları yıkmaktan bahsedenlerden, resmi tarih anlayışına karşı çıkanlardan, özgürlükçülerden tepki gecikmedi; hemen Türk ırkçılığı, Türk bölücülüğü yaftası yapıştırıldı. Ardından Kürtlerin Kurtuluş Savaşı’nda olduğu, hatta PKK’ya karşı en fazla şehidi Kürtlerin verdiği gibi komik ve zavallı açıklamalara kadar düştü düzey. Ama artık tartışma açılmıştır, tarihi tabular tartışılacaktır ve gerçekler kazanacaktır.O nedenle kimse etnik kimliğinden gocunmasın, tarihiyle yüzleşsin, barışsın: Evet Kürtler Kurtuluş Savaşı’na katıldı ama Türk Ordusu’nda değil Yunan Ordusu’nda savaştılar! Bir şey daha ekleyelim, yıllardır Araplar Osmanlı’yı arkadan vurdu diyenler aynı şeyi Kürtler için de söylemeliler; Kürtler Kurtuluş Savaşı’nı arkadan vurmuştur.
(Devamını da okuyup paylaşın lütfen)Image 2-+++Şehit haritası yayınlamanın bölücülük olduğunu, Türk bölücülüğünün Kürt bölücülüğünden daha tehlikeli olduğunun propagandasını yapıyorlar sürekli...Ama diğer yandan da kendileri bir şehit haritası yayınlayarak, Şırnak ve Hakkari’nin PKK’ya karşı savaşta İstanbul’dan ve diğer Türk illerinden daha fazla şehit verdiğini iddia ediyorlar. Tabii bu büyük bir yalan. Köy korucularını da şehit asker rakamlarına ekleyerek akıllarınca gerçekleri değiştirebileceklerini sanıyorlar...

Hürriyet’teki köşesinde Özdemir İnce ise Kurtuluş Savaşı’ndaki şehitlerimizin illere göre dağılımını doğru bir şekilde yayınladı. Osmanlı-Rus Harbi’nde Osmanlı’yı arkadan vuran Kürtler Osmanlı’da Kürt meselesinin ortaya çıkışı bir Doğu Cephesi sorunu olarak başlamıştır.
17. yüzyıldan itibaren yükselişe geçen Rus emperyalizmi, 1800’lerin başından itibaren Osmanlı’yı hem Doğu cephesinde Kafkaslar’dan, hem de Batı cephesinde Balkanlar’dan sıkıştırmaya başlar.
Batı cephesinde Slav kökenli Bulgarları ve Ortodoks Yunanları kışkırtan Ruslar Doğu’da ise Ermeni ve Kürtlere el atar. 1800’lerden hemen sonra ilk Kürdoloji çalışmaları yine Ruslar tarafından başlatılır. Kürtçülerin bugün bile en temel başvuru kaynakları olan kitaplar da bu dönemde Ruslar tarafından yazılır. Rusların bu çabaları karşısında Osmanlı’da da uyanma başlar. Rus destekli Kürt aşiretleri ile Osmanlı arasında çatışmalar başlar.

1830-1855 tarihleri arasında 8 Kürt isyanı gerçekleşir.
Fakat asıl büyük Kürtçü hareket tam da 1877 yılında gerçekleşir. Bu tarih 93 Harbi olarak bilinen 1877-78 Osmanlı-Rus Harbi’nin tarihidir.
Hem Balkanlar’da hem de Kafkaslar’da Ruslarla savaşan Osmanlı’ya karşı bir cephe de Kürt aşiretleri açar. Bedirhanlar ve Şeyh Ubeydullah isyanları tam dört yıl sürer. Rus General Korganof, Erzurum’a saldırıya geçmeden önce Zeylani ve Sepki aşireti reisleriyle buluşur ve yüklü miktarda ödeme yapar. Sonuç olumludur, Kürtler Rusya’ya karşı Osmanlı’yı desteklemezler.
Kürt isyanlarının genel karakteri burada şekillenir: Türk devleti ne zaman ki bir düşmanla savaşsa mutlaka bir Kürt isyanı başlar. ... Rusların Kürtlere desteği sonrasında da devam eder. Ama 93 Harbi’nden sonra hem Ermeni hem de Kürt meselesi bir arada ortaya çıkacaktır. Doğu illerimiz Rus işgaline girdiğinde hem Ermenilerin hem de Kürtlerin isyanları aralıksız devam edecektir.Image
Feb 7 7 tweets 3 min read
Anadolu'daki Saka/İskit filozoflarının, bilginlerinin, tıpçılarının, coğrafyacılarının isimlerinin sonuna (es) (os) getirerek Yunanlı yaptılar bizde bunları yıllarca Yunanlı sandık, Antik Yunan'da medeniyet var sandık, oysa hepsi aldatmacaydı.
Homer Aydınlıydı ama Homer(os) olunca Yunanlı yapılıverdi,
Herodot Muğla Bodrumluydu ama Herodotos olunca Atinalı yapılıverdi....
OYSA;
Anadolu'da doğduk, Asya'ya gittik çoğaldık tekrardan da geldik, Hatti olduk, Hitit,olduk, Türki olduk, Turukku olduk, Astan Boliq olduk, Troyadan çıktık, Pleg olduk, Hun,Macar olduk,
Etrüsk,Roma olduk,... tüm bunlar biziz biz, SakaTürkleriyiz.
Heleni ve Helenizmi medeniyetin beşiğidir diye kakalamaya çalışanlara bu kapak olsun.
#TürkiyeyiTürklerYönetsin
Türk Tarih Tezi okullara geri gelsin, okutulsun, bu mankurtluk bitirilsin.Image 1-1873 yılından sonra, Fransız Tarihçi-Arkeolog Ernest Renan, batılı arkeologlara şöyle sesleniyordu; “Arkeolojik bulgular Türkleri işaret ediyorsa da, siz onları Türklere mal etmeyin. Sonu kötü olur. O zaman Türkleri Anadolu’dan sürmek zorlaşır.
Renan şöyle devam edecekti:
Türkler hiçbir uygarlık kurmadılar. Aksine kurulmuş uygarlıkları yıktılar. Türkler Barbardır. Kızılderililere ne yapıldıysa, Türklere de o yapılmalıdır.”
Oysa 1873’e kadar, Anadolu’daki arkeolojik bulguların Türklere ait olduğu belgelenmişti. Avrupa Üniversitelerinde Turani Avrupa Tarih Tezi okutturuluyordu.Image
Feb 1 4 tweets 2 min read
Türk Tarih Kurumu E. Başkanı Prof Dr Yusuf Halaçoğlu: Sultan Vahdettin gerçek bir haindir. Zaten İstanbul halkı da bunun farkına varıp, sarayı kuşatıp, Vahdettin'e linç girişiminde bulunuyor. Sarayın duvarlarına, tramvaylara KAHROLSUN VAHDETTİN yazılıyor.
Vahdettin korkuyor ve İngiliz işgal kuvvetleri komutanı Harrington'dan kendisini saraydan sağ salim çıkartması için bir plan yapmasını istiyor.
Ve İngiliz planıyla İstanbul'dan kaçırılıyor. Konuyu Atatürk'e maledenlere arzolunur. 1-Sultan Vahdettin'in;
Türklere, Ankara hükümetine ve Atatürk'e ağır hakaretler ettiği,
Mısır, “El-Ahram” gazetesinin yayınladığı, ama bizim Osmanlıcılar tarafından sürekli inkar edilip, gizlenen Vahdettin'in meşhur 'Hicaz Bildirisi"nin Fransız arşivinden çıkan belgesi ⬇️⬇️⬇️ Image
Jan 24 5 tweets 5 min read
UĞUR MUMCU HEP HAKLIYDI

Kürtler, Ermeniler ve Emperyalizm
Kürtler’le Ermeniler’in, Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı ortak eylemleri olmuş mudur?
Bu gibi duyarlı soruları belgelere ve Kürt yayınlarına dayanarak yanıtlamak doğru olur.

Evet, Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı Kürtler ve Ermeniler, zaman zaman birlikte eylemler yapmışlardır. Koçkiri ve Ağrı ayaklanmalarının liderlerinden N. Nuri Dersimi’nin yeni yayımlanan “Hatıratım” adlı kitabının 43. sayasına bakalım.

Ne diyor “Baytar Nuri” adıyla tanınan Nuri Dersimi?
“– Ben ve hassaten biz Dersimliler ve umum Kürt gençleri, Ermeniler’i Türkler’den ve sair milletlerden daha ziyade severdik. Çünkü onlar, diğer unsurlardan ziyade bize yakın ve aynı ırkın evladı idiler.”

Aynı kitabın 199. sayfasına bakarak Baytar Nuri’nin ilişkilerini kendi ağzından öğrenelim:
“– … Bitlis muhacir Kürtleri’nden Ziya Bey ve diğer Kürt aileleriyle ve Şeyh Sait hadisesinden firari Emin Buruk ile Ermeni Taşnakyanlarından
Dr. Soren Etmeyezan, Türkiye’den firari Çerkez Ethem ve biraderi Reşit Beylerle daima temasa devam ederek emel ve gaye uğrunda mütemadiyen gayret ediyordum.” (S. 199-200)

Bu ilişkileri ortaya koyan bir başka Kürt kaynağı “Zinar Silopi” adıyla tanınan, Şeyh Sait ve Ağrı ayaklanmalarına katılan Kürt liderlerinden Kadri Cemil Paşa’nın “Doza Kürdistan” adlı Türkiye’de yeni yayımlanan kitabıdır.

Bu kitaba da kısaca göz gezdirelim:
“– İki millet arasında hasıl olan anlaşmazlık sebebiyle uzun zamandan beri Ermeniler’in Kürtler aleyhine yaptıkları propagandaların durdurulması gerekliliğini Ermeni delegesi kabul etti. Ermeniler sahip oldukları yayınlar aracılığı ile hangi memlekette olursa olsun Kürt davasını savunacaklarını, Avrupa’da, Amerika’da yaptıkları aleyhtar propagandanın aksine olarak Kürt lehine propagandada bulunmaya söz veriyorlardı.

Sonra Ermeniler çeşitli memleketlerde bulunan Kürtler’in birbirleriyle ilişkilerinde Kürt örgütü kuruluncaya kadar aracı olacaklardı. Kürdistan’ın büyük bir kısmını içine alan hayali büyük Ermeni davasından da vazgeçeceklerdi.” (S. 105)

Kadri Cemil Paşa, 1927 yılındaki bu anlaşma üzerine “Hoybun Cemiyeti”nin eylemlere geçtiğini, “Ermeni-Hoybun ittifakının zaruret” olduğunu belirttikten sonra Ağrı Ayaklanması’nda bu işbirliğinin nasıl gerçekleştirildiğini şöyle anlatıyor.
“– Hakikaten ilk dönemlerde Ermeniler’in araçlarından çok yararlanıldı. Muhtelif memleketlerdeki Kürt bölgeleri ile yapılan ilişkilerin büyük bir kısmını onlar temin ettiler. Ağrı Dağı mücahitleriyle Hoybun merkezinin ilişkisini onlar temin ettiler. Avrupa’da, Amerika’da yapılan Ermeni yayınları Kürtler aleyhindeki fena fikirlerin düzelmesine çok yaradı.” (s. 109)

Kadri Cemil Paşa’nın anılarında Ağrı Ayaklanması’ndan sonra dağılan “Hoybun Cemiyeti”nden sonra “Rızgari Örgütü”nün kurulduğunu anlatıyor.
Sonrasını yine Kadri Cemil Paşa’dan öğrenelim:
“– Ağrı merkezi dağıldıktan sonra Ermeniler ile Hoybun ilişkileri çok sınırlı bir biçimde devam ediyordu. (…) Aradan ilişkinin aşağı yukarı kesilmiş olmasına rağmen bir gün Taşnak örgütü sorumlusu Ruben Paşa ile Suriye ve Lübnan temsilcisi Haraç Papazyan, Hoybun örgütü yöneticileri ile yapılan bu toplantıda Kürtler’in Sovyet hükümetine gösterdiği yakınlık ve muhabbetin haklarında iyi olmayacağını, dünya milletleri siyasetinde her zorluğun çözümünün ancak Amerikan nüfuzu ile olabileceğini söyleyerek Kürtler’in Amerikan devleti ile anlaşmalarının çıkarları gereği olduğu fikrini ileri sürüyorlardı. Aksi takdirde Amerika göz yumarsa Türkler’in Kürtler’i de Ermeniler gibi katletmek tehlikesini ihtimal dahilinde görmekteydiler.”
(s. 161)

Hürriyet ve İtilaf Partisi yayın organı “Serbesti Gazetesi”nin 150’likler arasında yurt dışına sürülen Kürt yazarı Mevlanazade Rıfat’ın 1929 yılında yayımlanan “Türk İnkılabının İçyüzü” adlı kitabında kendisinin Hoybun örgütü ile Ermeniler arasındaki ilişkileri yürüttüğünü yazdığını, Amerikalı araştırmacı Michael Gunter’in “The Kurds in Turkey” kitabında okuyoruz. (s. 114)

1977 yılı Nisan ayında yayımlanan+++Image 1-+++ “Özgürlük Yolu” adlı derginin 29-30. sayfalarında Ağrı Ayaklanması’nda Fransızlar’ın, Kürt ayaklanmacılarla Hoybun örgütü aracılığı ile kurdukları ilişkiler anlatılıyor.

1930’lu yıllara nokta koyarak 1990’lı yıllara gelip Ermeni ve Kürt örgütleri arasındaki ilişkileri Ermeni kaynaklarına bakarak anlatalım:

Ermeni terör örgütü ASALA ile Kürt terör örgütü PKK arasında 6 Nisan 1980 günü yapılan toplantıda eylem birliği kararı aldıkları, “Interview With Mihran Mihranian” adlı kitapçığın 40. sayfası ile “Asala Interview” adlı yayında (s. 15)

PKK ve ASALA’nın birlikte düzenledikleri basın toplantısının tutanakları yayımlanıyor.
PKK-ASALA işbirliğini, “Armenian Reporter” adlı derginin 16 Haziran 1983 ve 3 Kasım 1964 günlü sayılarında da okuyup öğrenebilirsiniz.

İngiliz “The Economist” dergisinin 18 Haziran 1983 günlü sayısı (s.55-56)
ile “International Herald Tribune” gazetesinin 8 ve 9 Haziran 1985 günlü sayılarında da bu işbirliği anlatılmaktadır.

ASALA terörü, neden 1975 Kıbrıs Barış Harekâtı’ndan sonra başladı? Neden 1982 yılına kadar iç terör ile birlikte yükseldi? Bu saldırılan neden 1982 yılında bıçakla kesilircesine kesildi? Bu saldırılar biter bitmez, PKK eylemleri 15 Ağustos 1984 günü başladı?

Kürt’ü Türk’e;
Türk’ü Kürde’;
Ermeni’yi Türk’e;
Türk’ü Ermeni’ye;
Alevi’yi Sünni’ye,
Sünni’yi Alevi’ye düşman eden, emperyalizm ve emperyalizmin Ortadoğu’daki çıkarlarıdır.
Dün öyleydi, bugün de öyle…
Uğur Mumcu (Cumhuriyet, 29 Temmuz 1992)

guncelmeydan.com/pano/kurt-erme…Image
Jan 15 6 tweets 3 min read
ABD'ye güvenilmez.!
Türkler dostumuz derler,
Lozan'da burnumuzdan getirirler,
yine de Chester Raporunu Atatürk reddedince Lozan'ı tanımayıp Atatürk'e faşist derler, dediler.!
Türkiye, NATO'nun önemli gücü dediler Kore'ye asker yolladık ama Kıbrıs'ta Türklere yardım etmemizi engelleyip, Johnson Mektubuyla Devletimizi tehdit ettiler (1963).

1974 de Kıbrıs çıkartması yaptık,
silah ve ekonomik ambargo koyup, ülkemizde iç savaş çıkarttılar!

Son 40 yılda PKK ya silah verdiler, eğitti donattılar. Türkiye'nin 1 trilyon dolarını ve binlerce gencini heba ettirdiler.

13 yıl önce Suriye'yi de bölmek için bizimkileri gazlayıp tuzağa düşürdüler, Ulus devletimizi yıkmak için göç mühendisliği yaptırdılar.

Kürtleri de kullanıp kullanıp atacaklarını açıkça söyleyerek, kurdurdukları taşeron PKK/pYD sini kullanıp amaçlarını açıkça söylüyorlar ve büyük projelerini de çok açık bir şekilde konuşup paylaşıyorlar artık.
Peki bunlarla iş tutan işbirlikçi siyasetçilerimiz kimler?...
Onu da siz bilirsinizdir artık...

İşte bu yüzden,
Türkiye'yi Türkler Yönetmeli,
Türklerin hakkını savunanlar yönetmeli.
Suriye ile Adana Mutabakatına ve Astana Anlaşmasına geri dönüp Suriye'nin toprak bütünlüğünü koruyup, ABD'yi yani başımızdan def etmek zorundayız. Buna kim karşı çıkıyorsa işbirlikçidir, ajandır, haindir, Türk ve Devlet düşmanıdır.

Şimdi bu videoyu dikkatle dinleyiniz, Sonra ekindeki videoyu da izleyip birlikte düşünün, herkes düşünsün. ABD nin Selpak mendili değiliz, azıcık aklımızı kullanalım yeter. 1- ABD'nin tek Projesi, (kullan at)
Jan 1 9 tweets 3 min read
Tarih gösteriyor ki;
ileri bir uygarlık düzeyine de ulaşsan bile, düzensiz göç devletini-vatanını-yurdunu toprağını bir süre sonra kaybetmene yol açıyor. instagram.com/reel/C1aGiyjta…
Dec 20, 2023 7 tweets 4 min read
DÜNYA TÜRKLERİNİN NARDUGAN BAYRAMI KUTLU OLSUN

Çocuklarını sevindirmek için Çam ağacının altına hediye kutularını koyan ebeveynlere esen olsun.

Binlerce yıl önce Yel Ana olarak kutlanan sonradan, Ayaz Ana'ya ve en sonunda da Ayaz Ata'ya dönüşen,
21 Aralık dönencesinde NAR(Güneş) DUGAN(yeniden doğuş) olarak kutlanan Türk Bayramının,
Hıristiyanların Noel'i ile alakası olmadığı gibi bize Ruslardan da geçmedi.

Konuya dair söyleşinin linki ektedir.
Tamamını izleyenlerin keyif alacağına inanıyorum.
NARDUGAN DUASI

Geceyle Gündüzün savaşında gündüzün galip geldiği gün 21 Aralık Türklerde bayram günüdür.
Anadolu Türklüğüne unutturulan bu gün, diğer Türk Dünyasında bazı bölgelerinde canlı olarak kutlanmaktadır.
İran Türklüğü yılın en uzun gecesini (21 Aralığı 22 Aralığa bağlayan gece) Çille Gecesi veya Şeb-i Yelda olarak kutlamaktadır.
Selam Olsun Türklüğün unutulmuş değerlerine sahip çıkanlara.
Türk Milleti % 100 kendisine döndüğü zaman gücüne ulaşacaktır. Başka milletlerin döküntüsünü kapışanlar, başka milletlerin kölesi olmaya devam edecektir.

NARDUGAN DUASI
Mavi Göğün Efendisi Tanrım
Yarattığın Mavi Gök, Yağız Yer ve Su adına,
Türk Milleti adına,
Tanrı gibi Tanrı’dan olma atalarım adına,
Türk’e iz süren, Yol gösteren Kök Börü adına,
Tanrı’ya, Doğaya ulaştıran Ulular adına..
Öncesi Kadim, Sonrası Sonsuz,
Öncesi Erdem, Sonrası Yağız, Öncesi İl, Sonrası Vatan, Öncesi Dirlik, Sonrası Birlik, Öncesi Kün, Sonrası Aydın, Öncesi de Sonrası da Türk Milletim;
Bolluk, bereket ve güzellikler bizimle olsun.
Yeni Yıl Türk Milletine ve yaşadığımız yurtlara esenlik getirsin.
Er’lerimiz Börteçine, Kadınlarımız Asena olsun.
Balalarımız Kür Şad ruhlu, Yaşlılarımız Dede Korkut olsun.
Tanrı Huzur ve Bolluğu yoldaşınız eylesin, Türk Töresi bilinci ile donatsın hepinizi.
Güneşin yeniden doğuşu, Yeni Doğum ‘’Nardugan Bayramımız Kut’lu Olsun.’’Image
Dec 1, 2023 9 tweets 3 min read
İlahiyatçı İhsan Eliaçık:
"diyorlar ki, imandan sonra en büyük günah namaz kılmamaktır ama Kuran-ı Kerim'de namaz kılmamanın cezasını gösterin diyorum gösteremiyorlar.
içki içmenin, türban takmamanın Kuran'daki cezasını gösterin diyorum gösteremiyorlar.
Ama ben onlara, çalmanın, iftiranın, dolandırıcılığın, öldürmenin, tacizin, tecavüzün cezasını hemen gösteririm.
Zaten onlar da biliyor bunu.
O zaman bilader niye insanları boğuyor sunuz? Tanrı namaz kılmayanı kaynar kazanlarda yakacak diye niye insanları korkutuyor sunuz?" Böyle yaparak Tanrı'yı sadist yaptığınızın farkında değil misiniz?
Bazı Museviler de namaz kılıyor, Süryaniler de kılıyor. Onlar cennete gidecek de kılmayan Müslüman mı gidemeyecek? Bu nasıl çelişki?
Söz artık İlahiyat Profesörlerinde
Nov 29, 2023 17 tweets 14 min read
1834 yılına kadar eski çağda üç imparatorluk zikrediliyordu: Mısır, Asur ve Babil.
1834 Temmuzunda her şey değişti. Fransız Kültür Bakanlığının görevlendirdiği Charles Texier, Çorum’da bulunan Boğazkale'ye gelir ve burada bir medeniyet olduğunu anlar.

ÖZETLE
1861 yılında bir keşif grubu yazılı kayanın fotoğraflarını çekerler ve 1893’e kadar buradaki gizli çalışmalar o dönemin konjonktürü içerisinde sürer. Gizli diyoruz ama, aslında Osmanlının arkeolojiye önem vermemesi nedeniyle kafir ve gavur taşları diye nitelendirdikleri birçok arkeolojik eserin yağmalanmasına da göz yumulmuştur.

1882’de Bergama’dan bir grup din adamı ile beraber Bergama hafiri olan Carl Humann, Boğazköy’e gelmiş ve ayrı çalışmalar başlatmıştır.

1893 yılında ilk kazılar yapılır ve ilk tabletler çıkar.
Çok enteresan bir şekilde burası bütün dünyanın ilgi odağı haline gelir.

Burada bulunan medeniyetin İncil, Tevrat ve eski kayıtlarda geçen Tyrani Hatti, Hattuşaş ve Hitit medeniyeti olduğu, üstelik de Boğazkale'nin başkent olduğu anlaşılmıştır.
Artık dünyada 4. İmparatorluktan söz edilmektedir.

1907 yılında Alman Arkeoloji Enstitüsünden Yahudi asıllı Henry Cole ve Erich Cushman da heyecanla ve büyük finansörlerle buradaki kazılara başlamışlardır.

Bu arada bölgenin eşrafından Ziya Bey bulduğu bir tableti cebine koyarak Çorum’dan İstanbul’a gelmiş, İstanbul’da Theodor Makridi Bey’e bu tableti göstermiş, o da bu tableti başta hahamlar olmak üzere Hristiyan din adamlarına göstermiştir.

Bu dönemler içerisinde Boğazkale yani Hattuşa’da gizemli cinayetler ve tuhaf olaylar vuku bulmuş, Osmanlıca belgelerde bunlar rapor edilmiştir. Hattuşa artık gizemli tarikatların, Yahudi ve Hristiyan din adamlarının kendi aralarındaki bir savaşa dönüşmüştür. Zaman zaman uzlaşıp, zaman zaman Osmanlı idaresine birbirlerini ispiyonlamışlardır. +++

(Devamı var)
Image 2-+++ Hugo Winckler ve Avusturyalı dil bilimci Grozny ve aynı zamanda bir telsiz operatörü olan bir ekip tarafından ilk okunan tabletler ifşa edilir. Tablette şu yazılıdır: “Ekmek yiyeceksiniz sonra su içeceksiniz.”

I. Dünya Savaşının patlak vermesi, görünüşte bu kazıları durdursa da aslında araştırmalar tüm hızıyla sürmüştür. Kimisi rapor edilmiş, kimisi rapor edilmemiştir.
1939 yılına kadar kazılar aralıksız sürmüştür.

Binlerce buluntu yurtdışına kaçırılmış, çeşitli müzelerde sergilenmiş, bugün dahil Türk Hükümetince istenilen bazı parçalar az da olsa geri getirttirilmiştir.

2. Dünya Savaşında da kazılara ara verilmiş gibi yapılıp yine gayri resmi de olsa resmi de olsa sürmüştür. Bulunan tabletlerde en önemli bilgiler arasında; Hititlilerle 2. Ramses arasında olan savaşta aslında Hititlerin savaşı kazandığıdır. Oysa o güne kadar Mısır’ın palavracı firavunu 2. Ramses, Mısır’da birçok anıta hiyerogliflerle Hititleri yendiği sahneleri betimletmiş ve yazdırmıştı.

Bu 1900’lere kadar tarih kitaplarında böyle okutulmuştur. Tabii ki çıkan birçok tablet başka gerçekleri de ifşa etmiştir. Ancak sorun buradadır. Bu gerçekler ya farklı yorumlanmış ya da üzeri örtülerek geçiştirilmiştir. Bugün dahi hala mevsimsel kazılar devam etmesine rağmen birçok tipik klasik yorumlamalarla geçiştirilmektedir.
Image
Nov 11, 2023 10 tweets 6 min read
MUŞ il sınırları içerisinde bulunan ve İskitlere/Saka (Türk Uygarlığı) ait olan ve en az 10 bin yıllık olduğu tahmin edilen bu lahit mezar Türkiye tarihini baştan sona değiştirecek öneme sahip.

Zira {art niyetli kişi ve kesimlerce} yapılan "Türkler 1071' de Anadolu'ya geldi" algısını tekrar tekrar yerle bir edecek.
Türklerin Anadolu'da 1000 yıla sıkıştırılmaya çalışılan tarihi ve kötü misafir, istilacı imajını bu gibi kanıtlar bir bir yok ediyor.

"Muş'a ait değerler gün yüzüne çıkarılsa, Muş'un tarihine, doğasına gereken önem gösterilse Muş dünyada marka şehirlerden biri olur."

Dipnot:
Konuyla ilgili Arkeolog,Tarihçi, Sanat Tarihçisi, Türkolog ve diğer ilgili kişilere danışıldı. Çoğunun görüşü İskitler'e ait olduğunu yönünde. Paylaşım buna göre yapıldı.

Arkeolog ve Antropolog hocalarımıza detaylı incelenmesi için konuyu arz ediyoruz.
@SergenCirkin
@SosyologAksoy

#muş ta bulunan lahitin diğer fotolarını ekliyorum. Üzerindeki sembolleri ve yazıları dikkatle inceyelin lütfen.

Kaynak link:

Image Lahitin üzerindeki semboller ve işlenme tekniği müthiş.
@SosyologAksoy


Image
Image
Image
Image
Nov 10, 2023 4 tweets 4 min read
KURAN'DA VAR OLDUĞU SANILAN
YOKLAR DİZELGESİ

1- Tüm Şefaat sadece Allaha aittir. Şefaat ya Resullulah, ya Ali, ya Geylani, ya Gavs vs. yok
2- Mehdinin geleceği yok
3- Kabir hayatı, kabir azabı yok
4- Miraç yok.
5- Kadercilik yok
6- Recm cezası yok
7- Hac ayları 4 aydır, dileyen 2 günde dileyen daha fazla günde işini bitirir ve döner. 10 günlük hac süresi yok
8- Hac’da şeytan taşlama, hacerül esved taşına el yüz sürme yok
9- Mezhepler yok
10- Altın/İpek erkeğe haramdır, yok
11- Bir şeyhe veya tarikata bağlanma yok
12- Kıyamet alametleri yok
13- Erkek/Kadın sünnet olmak yok
14- Hayızlı/lohusa kadınlara ibadet yasağı yok
15- Kuran’ı anlamadan sevap için okumak yok
16- Ölüye Kuran okumak, sevap transferi yapmak yok
17- Bir insandan Tevbe almak vermek, rabıta yapmak, dönmek, kafa sallamak yok
18- İnfakta/zekatta kırkta bir yok. Malın biriktikçe ihtiyacından fazlasını imanın/samimiyetin/takvan oranında verirsin
19- Erkeğin kişisel üstünlüğü, kadının erkeğe itaati yok. Sorgusuz itaat Allahadır.
20- Evliya (Allah dostu), keramet sahibi yok
21- Mevlid yok
22- Salavat yok
23- Sünnet namaz zorunluluğu yok
24- Arapça dua etmek ve Arapça namaz kılma zorunluluğu yok
25- Muska/Büyü/Nazar yok
26- Cuma namazı sadece erkeklere farzdır diye birşey yok. İman eden her erkek ve bayanlara farzdır.
27- Kölelik/Cariyeliği teşvik yok
28- Kadının uğursuzluğu, cenazeden uzak tutulması, sadece erkeğin cenaze namazı (duası) kılması yok. Cenaze namazı cenaze duasıdır.
29- Kaza namazı yok
30- Haremlik/Selamlık şartı yok
31- Kadının sesi haramdır yok
32- Kutsal günler/Kandiller yok. Sadece Kadir gecesi özeldir
33- Bazı ayetleri veya duaları belli sayıda okuyup üflemek ve bundan murad beklemek yok
34- Sırat Köprüsü yok
35- Kuranın saydığı haram yiyecekler dışında kalan yiyecekler kültürel, tercihler ve alışkanlıklar ile ilgili meselelerdir. Kafaya göre haram koymak yok.
36- Erkeğin kadını dövme yetkisi yok.
37- Dua ederken el açmak, âmin demek zorunluluğu yok
38- Teravih namazı yok
49- Sağ el / Sağ ayak saçmalığı yok.
40- Her askerde veya savaşta ölenin şehit olması gibi birşey yok
41- Boşanma yetkisinin yalnızca erkeğe ait olması yok
42- Ölüye telkin ve ıskat yok
43- Takva kıyafeti (sakal, cübbe, sarık vs.) yok
44- Sorgulamadan bir fikre, bir şahsa tabii olmak yok.
45- Kuranın tüm emir ve yasakları farzdır. Sadece 32 veya 52 farz yok
46- Kuranda 6236 ayet var, 6666 ayet yok.
47- Çocuk yaşta evlilik yok
48- Namus/zinada kadın erkek farkı yok.
49- 61 gün oruç tutma cezası yok
50- Türbede dilek dilemek yok
51- Tasavvuf, gavs, kutup, şeyh, seyyidlik İslamda yeri yok
52- Kuran anlaşılması zor bir kitaptır yok
53- Deve idrarı içen ve iç diyen bir resul yok
54- Resul ve Nebi var, Peygamber kelimesi ise kuranda yok
55-Kuran okumak için abdest şartı yok
56- Sakala cilet vurmak haramdır diye bişey yok
57- Cehennemde yanıp çıkma yok
58- Din değiştirenin(Mürtedin), namaz kılmayanın, içki içenin, zina yapanın öldürülmesi diye bişey yok
59- Sakalı şerif, nalı şerif, hırkayı şerif, Kabak, hurma, zemzem, tesbih, seccade vs. kutsaldır diye bişey yok
60- Sevap kazanmak için kertenkele, kara köpek vs hayvanları öldürmek yok. Uğursuz hayvan yok .
61- İslami bir isim koymadan ve sünnet olmadan müslüman olamazsın diye bişey yok
62- Hadisler kesin peygamber sözüdür diye birşey yok
63- Hadis, Fıkıh kitaplarında kuran dışında hükümler vardır diye bişey yok
64- İsrailiyat yok (Adem Havva hikayesi vs. tevrat, mişna, incil ve kilisenin öğretilerini içeren kaynaklarından alınmış, bazen uyduruk bazen gerçek kişiler hakkındaki hurafat)
65- Zerdüştiyyat yok (asıl ismi Çinvat köprüsü olan sırat köprüsü veya miraç gibi hurafeleri içeren zerdüştlükten alınmış hikayeler.)
66- Kadın tek başına seyahat yapamaz diye birşey yok
67- Akıl, bilim karşıtlığı yok.
68- müzik, resim, fotoğraf, şiir, haykel, satranç haramdır diye birşey yok
69- Cennetle müjdelenen, kusursuz sahabi yok.
+++ devamı var
+++Devamı
70- Peygamberin sürekli aynı sözlerle kendisine dua ettirdiği bir ezan duası yok.
71- Peygamberimiz namazda otururken kendi kendisine selam verdiği, müminlerinde namazda, Allahın huzurunda otururken peygambere selam çaktığı bir Tahiyyat duası yok. Burada hitap direk peygamberedir, oysa ölümsüz olan ve seni heran duyacak olan Allahtır.
72- Kara çarşaf, peçe yok
73- Dini kullanarak para kazanmak yok
74- Kuran dışında haram helal koyan bir resul yok
75- Kuran evrim/tekamül teorisine karşıdır diye birsey yok
76- Adem ilk beşerdir diye birşey yok. Adem İlk sorumluluk sahibi insandır
77-Mesih Isanın ineceği, deccalin çıkacağı gibi masallar yok
78-Sünnilerin bahsettigi Kelime-i şehadet ve Amentü Kuranın hiç bir ayetinde yok
79- Ölünün ardından ziyafet vermek, 7, 40, 52 yok.
80- İslamda halifelik diye özel bir kurum, makam yok.
81- İslamda babadan oğula geçen saltanat yok.
82- Dini yaymak için ülkeler fethetmek yok.
83- Aynı dinden, aynı meşrepten olmayanı düşman görmek yok.
84- Arap gelenek, görenek ve adetlerini sünnet diyerek pazarlamak yok.
85- Kan akması veya kadına dokunmak abdesti bozar diye bişey yok.
86- Camii ve mescidlere Allahın ismi dışında başka isim/isimler asmak yok.
87- Minarelerden, haddi aşan sözlerle Peygamberin aşırı yüceltildiği bir selâ çağrısı yok.
88- Allahla, Peygamberle rüyada görüştüm sahtekarlığı yok.
89- Arapça kutsal bir dildir diye bişey yok.
90- Kuran’dan başka dinin kaynağı yok.

İlahiyatçı
Prof dr Mehmet Okuyan