1. Uzaylıların varlığını ve onların dünyamızı ziyaret ettiğini kabul, arka planda çok daha korkunç bir durumu da kabul anlamına geliyor.
2. Evren, tahmin ettiğimizden tuhaf değil, bütün hayal gücümüzle tahmin edebileceğimizden de daha tuhaf.
3. Drake denklemini biliyorsunuz. Evrende dünya benzeri insanımsı canlıların varlığına imkan verecek gezegenlerin sayısını tahmin etmede kullanılıyor.
4. Denklemdeki parametreler farklı yorumlanabiliyor ve farklı sonuçlara ulaşılabiliyor. Hesaplamalara göre galaksimizde 10 bin ile 1 milyon arası dünya benzeri gezegen var. Frank Drake’in kendi tahmini on bin iken Carl Sagan bir milyonda ısrarcı.
5. Denklem üzerine kafa yoranlar ve bu sonuçlara ulaşanlar, bu medeniyetlerin en azından radyo dalgalarıyla iletişim gerçekleştirebilecek teknolojik seviyeye sahip olduğunu da hesaplarında göz önünde bulunduruyorlar.
6. Bunun anlamı Samanyolu galaksisinde 10 bin ile 1 milyon arası radyo dalgalarıyla iletişim gerçekleştirebilecek teknolojik seviyede akıllı canlıların olduğu.
7. Bu medeniyetlerden bazıları çoktan ortadan kaybolmuş olabilir veya bizim ulaştığımız teknoloji seviyesinde olabilir. Ve belki de bizim teknoloji seviyemizi aşmış olabilir.
8. 200 sene önce bilgi taşımacılığını saatte maksimum 50km hızla giden atlarla gerçekleştiren insanoğlunun günümüzde ulaştığı nokta ortada. Teknolojinin tarihsel ilerlemesi bizleri üstel bir fonksiyona ulaştırıyor.
9. Bu üstel fonksiyonu kullanarak yüz sene içerisinde ulaşacağımız bilgi işlem gücü teknolojisini hesaplayabiliyoruz. Bu fonksiyondan hareketle kimilerine göre 100 sene içerisinde galaksimizin bütünüyle bilgi alışverişine girebileceğiz.
10. Yani toplamda 300 sene içerisinde at üzerinde bilgi taşımaktan yıldızlararası bilgi taşıma aşamasına gelinmesi mümkün.
11. 300 sene, 13,7 milyar yıllık kozmoloji ansiklopedisinin herhangi bir dipnotunun herhangi bir harfi değerinde bile değil, çok ama çok kısa.
12. Bu demek oluyor ki, insanoğlunun tarihinden hareketle, radyo dalgaları ile iletişimi başarabilen bir medeniyet 200 sene içerisinde kendi galaksisinin tümüyle iletişime geçebilecek teknolojiye sahip olabilir.
13. N. S. Kardeshev, günümüz insanlığını birinci seviye medeniyet (Type1) olarak sınıflandırır. Type1 medeniyetleri henüz bulundukları gezegenin bütün enerji ve malzemesini hesaplama zekalarına dahil edememiş medeniyetlerdir.
14. Gezegenin bütün enerji ve malzemesini hesaplama için kullanmak nedemek diyeceksiniz.Günümüz kuantum bilgisayarları atomları bilgi hesaplamada kullanıyorlar (emekleme aşamasında).Yani dünya malzemesini (bu bir kaya da olabilir) kendi hesaplama zekamıza dahil etmeye çalışıyoruz
15. Kardeshev’e göre ikinci seviye medeniyetler (Type2), elektromanyetik radyasyonla iletişim için kendi güneş sistemlerinin enerjisini ve malzemesini kullanmayı başarmış medeniyetlerdir.
16. Teknolojik ilerleme geçtiğimiz yüzyıl ivmelenmesiyle devam ederse 22. yüzyılda ikinci seviye medeniyetler sınıfına dahil olmamız mümkün.
17. Üçüncü seviye medeniyetler (Type3) ise kendi galaksilerinin enerjisini ve malzemesini bu amaçla kullanabilmeyi başarabilmiş medeniyetlere verilen isimlendirmedir. Bu medeniyetler bütün evrenle bilgi alışverişi yapabilirler.
18. Üçüncü seviye medeniyetler sınıfına ne zaman ulaşabileceğimiz ise çok tartışmalı bir konu. Genel düşünce, üreteceğimiz akıllı aletlerin bu seviyeye ulaşabileceği, insanoğlunun ise ondan çok önce soyunun tükeneceği yönünde.
19. Üçüncü seviye medeniyetler evrenin neresinde olurlarsa olsunlar bizleri keşfedebilecek ve bizimle iletişime geçebilecek teknolojiye sahiptir.
20. Günümüzde dinleyebildiğimiz uzay çok sessiz, henüz bize ulaşmış ve tanımlanamamış radyo dalgaları yok. Buna Fermi Paradoksu diyoruz. Drake denklemine göre onbinleri bulan bu medeniyetler neden sessizler, herkes nerede? Yoksa çok mu çekingenler?
21. Bizi rahatsız etmemek için uzaktan izlediklerini iddia edebilirsiniz. Fakat burada söz konusu birkaç medeniyet değil belki de milyarlarcasıdır (tüm evrende). Hepsinin birden konsensüs içerisinde aynı kararı almış olmaları akla yatkın değil.
22. Belki de elektromanyetik dalgalarla iletişimden başka iletişim teknolojileri geliştirdiler (22. yüzyılda bunu biz de gerçekleştirebiliriz) ve bu yüzden bizler farkında olmadan bizleri izleyebiliyorlar.
23. Fakat bu tezdeki sıkıntı da yine milyarlarca medeniyet sıkıntısıdır. Hepsinin birden elektromanyetik dalgaları kendi teknolojilerinden tamamıyla çıkarıp atmaları mümkün görünmüyor. En azından galaksimizdeki ikinci seviye bir medeniyetin iletişim izlerini görebilmeliydik.
24. Burada da teziniz dünyada bazılarının bu sinyalleri yakalamış olabileceği ve bunu bizlerden gizleyebilecekleri yönünde olabilir.Fakat bu izleri takip edebilecek teknolojiye sahip çok fazla devlet ve üniversite var ki, konu muhakkak bir yerlerde ifşa olurdu, çünkü bu bir yarış
25. Son günlerde yine gündem olan UFO görüntülerini bu düzlemde yeniden gözden geçirelim. Bizlere en yakın canlı yaşamına müsait gezegen Kepler 452b. 1402 ışık yılı uzaklıkta. Günümüz teknolojisiyle seyahat edersek oraya 26 milyon senede ulaşabiliyoruz.
26. UFO’nun dünyamıza en yakın Kepler 452’den geldiğini kabul edelim. O zaman kabul etmemiz gereken ikinci nokta bu medeniyetin en az ikinci seviye medeniyet (Type2) olması gerektiği.
27. Çünkü kütleli bir cisimle ışık hızında veya ışık hızından hızlı seyahat edebilecek ve aynı zamanda elektromanyetik dalgalardan başka iletişim kanalı geliştirebilecek teknolojideler. Daha önce de belirttiğim gibi önümüzdeki yüzyıl içerisinde ulaşabileceğimiz seviye.
28. Fakat buradaki sıkıntı neden kocaman uzay gemileriyle ziyarete geldikleridir. Çünkü ikinci seviye medeniyet, birkaç mikronluk nanobotlarla dünyayı tarayarak istediği bilgiyi alıp gerçek zamanlı olarak bu bilgileri gezegenlerinden takip edebilir.
29. Zaten bu seviye medeniyetin dünyamızdan öğrenebileceği bir şey yok. Düşünsenize enerji için hala kömür/petrol kullanıyoruz, çok ilkeliz. Evet, belki 100 sene sonra teknolojimiz onlar için ufak bir tehdit olabilir, fakat şuan değil.
30. Bilgiselin en başına dönelim; uzaylıları kabul üçüncü seviyeyi yakalamış birçok medeniyetin varlığını kabul anlamına geliyor ki, bu güç mücadelesi demek.
31. Özetle; evrende milyarlarca hesaplama zekası üretmiş dünya benzeri gezegenin olması demek, bunlardan en azından birkaçının evrenin belli bölgelerinde güç mücadeleleri verdiği anlamına gelir.
32. Daha da ileri gidelim. Belki bu medeniyetlerden birisi savaştan galip çıktı ve bütün evrenin enerji ve malzemesini kullanabilen inanılmaz bir hesaplama kapasitesine sahip oldu.
33. Bu da dünyamızın bu medeniyetin kontrolü altında olması anlamına geliyor ki, tabiri caizse bu gelişmiş medeniyetin kuantum bilgisayarı içerisinde yaşıyor ve onların işlemcisi görevini üstleniyoruz!
34. Ara Not; üst twitteki iddia anlaması çok zaman alacak, günümüzde kabulü zor ve çok ağır bir iddiadır.
35. Tekillik (singularity) dediğimiz şey tam da bu. Bütün evrene hükmedebilmek.
36. Son günlerde yayınlanan UFO görüntülerinden hareketle; evrende bizlerin benzeri medeniyetlerin olması gerçekten korkunç. Fakat bundan daha korkuncu koca evrende yalnız başımıza olmamız, ki şahsi fikrim tam da budur.
37. Evrende yalnız olduğumuzu, birkaç yüzyıl içerisinde geliştirdiğimiz teknolojinin (insanoğlunun değil) evreni kendi hesaplamalarını yapabilmek için bir bilgisayar olarak kullanacağını ve bu evrenin an itibariyle sadece bize ait olduğunu düşünüyorum.
38. Einstein bir defasında asistanı Ernst Straus’a ‘Tanrı’nın evreni yaratırken günümüz doğa kanunlarından başka bir seçeneği var mıydı?’ diye sorar. Tam da konuyla alakalı Einstein zekasına yakışacak bir sorudur.
39. Freeman Dyson ile bitirelim: Öyle görülüyor ki evren, bir şekilde burada olacağımızı biliyordu (hesaplamasını o şekilde yapmıştı).
