Ümit Doğan Profile picture
May 23, 2020 5 tweets 4 min read Read on X
Benden size küçük bir #bayram hediyesi.

Karşınızda “o eski bayramlar”

Atatürk’ün sağlığındaki
#ramazanbayramı günlerinin gazete haberleri.

Bayram hazırlıkları ve fakir çocukların giydirilmesi.

Birileri Atatürk döneminde din yasaklandı mı demişti? ImageImageImage
ImageImageImage
ImageImageImage
ImageImageImage
ImageImageImage

• • •

Missing some Tweet in this thread? You can try to force a refresh
 

Keep Current with Ümit Doğan

Ümit Doğan Profile picture

Stay in touch and get notified when new unrolls are available from this author!

Read all threads

This Thread may be Removed Anytime!

PDF

Twitter may remove this content at anytime! Save it as PDF for later use!

Try unrolling a thread yourself!

how to unroll video
  1. Follow @ThreadReaderApp to mention us!

  2. From a Twitter thread mention us with a keyword "unroll"
@threadreaderapp unroll

Practice here first or read more on our help page!

More from @tsumut71

Jul 11
Mustafa Destici'nin mezarını ziyaret ettiği İskilipli Atıf'ın kim olduğunu ve neden idam edildiğini hatırlayalım.

Belgeler ışığında anlatacağım. Lütfen sonuna kadar ve dikkatle okuyunuz ve paylaşınız.

Destici Bey'in de okuyup öğrenmesi, faydalanması dileğiyle....Image
Image
1⃣-Atatürk’e yönelik kara propagandanın en önemli ayaklarından birisini İskilipli Atıf Hoca’nın idamı meselesi oluşturmaktadır.

Yalan ve uydurmacadan oluşan İskilipli Atıf Hoca anlatısına göre, kendi hâlinde mazlum bir din âlimi olan İskilipli Atıf Hoca zalim Kemalist İstiklal Mahkemesi heyeti tarafından şapka takmadığı gerekçesiyle idam edilmiştir.

İskilipli Atıf kimdir, neden idam edilmiştir?

İskilipli Atıf, 1876 yılında Çorum’un İskilip ilçesinin Toyhane köyünde doğmuştur. Babası Mehmet Ali Ağa, dedesi Hasan Kethüda’dır. Büyük dedesi de Akkoyunlu aşiretinin İmamoğulları sülalesinden Kara Halil Efendi’dir. İskilipli Atıf, dedesi Hasan Kethüda’nın köydeki çiftliklerinde özel hocalardan ders almıştır. İstanbul’a gelip eğitimini tamamlayarak müderris olmuştur. Fatih Dersiamlığı ve Kabataş Lisesinde Arapça öğretmenliği yapmıştır. Bu dönemde Şeyhülislam tarafından Bodrum’a sürgüne gönderilmiştir. İskilipli Atıf’ın biyografisini yazan kaynaklar onun dersiamların mağduriyetlerinin giderilmesi için yaptığı faaliyetler nedeniyle sürgün cezası aldığını aktarmaktadır. Bodrum’dan gizlice Kırım’a kaçan İskilipli Atıf, daha sonra Varşova’ya gitmiş, II. Meşrutiyet’in ilanından bir hafta önce İstanbul’a dönmüştür. Meşrutiyet Dönemi’nde ise Mahmut Şevket Paşa’nın katledilmesi meselesinde parmağı olduğu gerekçesiyle önce Sinop’a, daha sonra sırasıyla Çorum, Boğazlıyan ve Sungurlu’ya sürgün edilmiştir.

Görülen o ki İskilipli Atıf hem II. Abdülhamid yönetimi ile hem de İttihatçı hükûmetle sorun yaşamıştır. İskilipli Atıf’ın birbirinden tamamen farklı görüşte olan bu iki rejimle de problem yaşamış olması oldukça dikkat çekicidir. Yine anlaşılıyor ki II. Abdülhamid döneminden başlamak üzere devlet, faaliyetlerini zararlı gördüğü İskilipli Atıf’ı gözetim altında tutulmuştur.

Millî Mücadele yıllarına gelindiğinde İskilipli Atıf’ı Mustafa Sabri ile birlikte Müderrisler Cemiyetini kurarken görüyoruz. 19 Şubat 1919’da Cemiyet-i Müderrisin adıyla kurulan bu yapı, 24 Aralık 1919’da Teâli-i İslam Cemiyeti adını almıştır. Millî Mücadele karşıtlığıyla tanınan bu cemiyetin başkanlığına Mustafa Sabri, ikinci başkanlığına İskilipli Atıf getirilmiştir. Burada Mustafa Sabri’nin kim olduğundan bahsetmek faydalı olacaktır. Mustafa Sabri, Kuvayımilliyecilerin katledilmesini emreden o meşhur fetvayı yazan kişidir. Dönemin şeyhülislamı Haydarizade İbrahim Efendi, Mustafa Sabri’nin yazdığı bu ihanet fetvasını imzalamayarak şeyhülislamlıktan istifa etmiştir. Onun yerine şeyhülislam olan Dürrizade Abdullah Efendi fetvayı imzalayarak yürürlüğe koymuştur. İhanet fetvası, 11 Nisan 1920’de devletin resmî gazetesi olan Takvim-i Vekâyi’de yayınlanmıştır. Ecnebilere yaranmak için idam edilen millî şehidimiz Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey’in idam fetvasını hazırlayan kişi de yine Mustafa Sabri’dir. Mustafa Sabri ayrıca Yunanistan'a kaçtıktan sonra Türklükten istifa ettiğini açıklamıştır.

Mustafa Sabri’nin şeyhülislam olması üzerine İskilipli Atıf Teâli-i İslam Cemiyetinin başkanı olmuştur.Image
Image
2⃣-Teâli-i İslam Cemiyeti, “Ey Anadolu’nun masum ve mazlum ahalisi!” başlığıyla bir beyanname yayınlamıştır.

Yunan uçaklarıyla Anadolu’nun köylerine atılan beyanname “Bir zamanlar ne kadar şen ve bahtiyar idiniz. Hemen hepiniz çoluğunuz ve çocuğunuzun yanında, tarlalarınızın, bağlarınızın başı ucunda, çiftinizle, çubuğunuzla uğraşıp vaktinizi hoş geçirmeye çalışır idiniz. Bir müddetten beri size ne oldu? Niçin öyle boynunuz bükük tıpkı bir yetim gibi mahzun duruyorsunuz? Hakkınız var. Çünkü kiminiz yerinizden yurdunuzdan mal ü menalinizden, kiminiz, çoluğunuzdan çocuğunuzdan oldunuz. Vaktiyle gürül gürül tüten ocaklarınız şimdi söndü ve her akşam tarladan gelirken keyifli keyifli türkü söyleyen babalarınız ve yavrularınız şimdi öldü. Acaba şu halin neden ileri geldiğini biliyor musunuz; şüphesiz ki bazılarınız bilir fakat içinizde bilmeyenler de bulunur. Bunun için cümlemizin yani aziz milletimizin ve mukaddes vatanımızın bir vakitten beri başına gelen belâların ve tâunden beter olan âfetlerin esbabını size biraz anlatalım.” diyerek başlamıştır.

Beyannamede Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu kötü durumdan dolayı İttihatçıların sorumlu tutulduğu ve halkın Mustafa Kemal’in de içinde bulunduğu İttihatçı liderlerin vücudunu ortadan kaldırmamakla suçlandığı görülmektedir:

“On iki sene evvel ‘İttihâd ve Terakki’ namıyle memleketimizde bir bid’at çıktı. Selanik dönmeleriyle aslı nesli, mezhep ve meşrebi belirsiz ecnâsı muhtelife türedilerden mürekkep olan bu cemiyet; istibdadı kaldıracağız, meşrutiyet ve hürriyet getireceğiz, hükümet ahâlîye zulmetmeyecek, halk rahat edecek, devletlerin yanında kadrimiz, itibârımız yükselecek diye bizi aldattılar. (…) Nitekim bu defa da Anadolu’da Mustafa Kemal ve Kuvâ-yı Millîyye maskaraları Yunan askerlerinin önünden nâmerdâne bir surette kaçarken, zavallı saf ve gafil ahâlî ve askerden cem’ ettikleri kuvvetleri düşmanla harbe tutuşturarak ve ‘siz mevkiinizde sebat edin, biz şu taraftan onların arkasını çevireceğiz’ tarzında yalanlar ve hilelerle savuşup kaçarak zavallı neferlerimizi ve ahâlimizi boşuboşuna kırdırmak usulünü takip ediyorlar. Biçare millet bu yankesicilerin hilelerini, desiselerini hâlâ tamamen anlayamamıştır. Yazık, bin kere yazık ki gerek harp içinde ve gerek mütârekeden sonra memleket bunların fitne ve fesadı uğruna milyonlarca evlâdını telef ediyor da Talât, Enver, Cemal, Mustafa Kemal vesaire gibi beş on şakînin vücudunu ortadan kaldırmak için icap eden küçük fedakârlığı göze aldıramayarak memleketi ve kendilerini ebedi tehlikeden kurtarmak ve selâmete çıkarmak tarikini idrâk edemedi ve hâlâ da edemiyor!”

Beyannamede Kuvayımilliyecilerin İngilizleri kızdırdığı için Yunan ordusunun başımıza musallat olduğu söylenmiş ve savaşta yenilince uslu uslu oturup neticeyi beklemekten başka çare olmadığı ifade edilmiştir. Padişahın Kuvayımilliyecileri yok etmek için kurulacak bir ordunun başında Anadolu’ya geleceği belirtilmiş ve ahaliden bunun için hazır olmaları istenmiştir. Beyannamede askerlerin Halife’nin emri gereği Mustafa Kemal, Ali Fuat ve Bekir Sami gibi isimleri daha fazla yaşatmamakla mükellef oldukları belirtilmiş, bunların vücutlarını ortadan kaldırmanın insanlık ve Müslümanlık adına farz olduğu vurgulanmıştır. Cemiyetin ikinci beyannamesinde de millet ve devletin en büyük vazifesinin Kuvayımilliye fesadını yok ederek memleketin asayişinin sağlanması olduğu ifade edilmiştir. İlk beyannamenin Anadolu köylerine atıldığı, halka ve cephedeki askerlere hitap ettiği için basit ve anlaşılır bir dille, daha çok bürokratlara yönelik olan ikinci beyannamenin ise ağdalı bir dille yazıldığı görülmektedir.Image
Image
Read 8 tweets
Jul 1
BELGELERLE ŞEYH SAİD (FARUK DİNÇ'İN İSTEĞİ ÜZERİNE)

Lütfen sonuna kadar dikkatle okuyun ve paylaşın.

1⃣- Şeyh Sait isyanında katledilip cesedi köpeklere yedirilen İlk şehit öğretmenimiz Dündar Alp.

Dündar Alp diye bir öğretmen vardı. Şeyh Sait'in çıkartacağı isyanı devlete haber verdiği için asiler onu evinden alıp şehit ettiler. Naaşını sokakta bekleterek köpeklere yedirdikleri basına ve mahkeme tutanaklarına yansıdı. Türkiye Cumhuriyeti tarihinin ilk şehit öğretmenidir Dündar Alp.

Bingöl merkez başöğretmeni Mehmet Zeki Dündar Alp, Şeyh Said İsyanından aylar önce, isyana hazırlık yapıldığını fark ederek durumu hükümete bildiren zabıtlar tutmuştur. Dündar Alp’in 26 Ekim 1924’te tuttuğu ilk zabıt Kürtçülük zihniyetiyle hareket eden Hacı Mehmed isimli birisinin Mustafa Kemal’in haccı kaldırdığı ve İslamiyet’e darbe vurduğu yönünde propaganda yaptığı yönündeydi. (Kaynak: İM/T12/69-12/160/6) İçişleri Bakanlığına sunulan bu rapor sonucunda Bingöl Kaymakamı Hüseyin Hilmi Bey inceleme başlattı. Hacı Mehmed suçlamaları reddetti. Kendi lehine şahitler buldu. Kaymakam, Dündar Alp hakkında asılsız ihbarda bulunmaktan soruşturma başlattı. Genç Valisi Dündar Alp’i görevden aldı. (Kaymakam, mahkemede Dündar Alp’in görevden alınma sebeplerini göreve devamsızlık, kitapları fahiş fiyatlara satmak şeklinde belirtecekti.)Dündar Alp görevden alındıktan sonra Genç eski mebusu Hamdi Bey’in teşvikiyle 5 Ocak 1925’te hem İçişleri Bakanlığı hem de bizzat Mustafa Kemal Paşa’ya telgraf göndererek yine isyan hazırlıklarından bahsetti. İçişleri Bakanlığı konuyu Genç Valisine yazdı. Vali, Dündar Alp’in tekrar ifadesini aldı ve 13 Ocak 1925’te İçişleri Bakanlığına Dündar Alp’in hezeyanlarından hiç birisini ispat edemediğini, Dündar Alp ve Hamdi Bey’in şahsi meselelerine siyasi şekil vererek asılsız ihbarda bulunduklarını belirterek bu nedenle Bitlis Askeri Mahkemesine sevk edilmelerine izin verilmesini istedi. Aynı gün Dündar Alp, Mustafa Kemal Paşa’ya bir telgraf çekerek Vali’nin kendisine baskı yaptığından yakındı ve ifadesinin Ankara’da alınmasını istedi. (Kaynak: Eyüp Ertüren, Şark İstiklal Mahkemesi: Şeyh Said İsyanı, Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Ankara 2018, s. 232-233; - Eyüp Ertüren - Abdülhakim Koçin, Şark İstiklal Mahkemesi, Şeyh Said Davası Mahkeme Tutanakları, Ankara 2020, s. 116-117)Image
Image
2⃣- Dündar Alp memleketin başına gelmesi muhtemel bir ihtilalden bahsediyor.

Dündar Alp 15 Ocak 1925 tarihli üçüncü telgrafında vaziyetin günden güne kötüye gittiğini ve kendisinin yerine öğretmenliğe atanan Sıddık isimli şahsın casus olduğundan bahsetti. Bingöl’de bir Kürt cemiyetinin olduğunu ve Vali’nin bu işlere sessiz kaldığını belirten Dündar Alp memleketin başına gelebilecek muhtemel bir ihtilalden söz etmişti. (Kaynak: Ertüren-Koçin, a.g.e, s. 117; İM/T12/12/69-12/158/10)

Dündar Alp, Vali’nin 13 Ocak 1925 tarihli yazısına istinaden gerçek dışı ihbarda bulunmak suçlamasıyla mahkemeye sevk edildi. Dündar Alp bu sırada Bingöl’den kaçıp Lice’de ki eniştesinin yanına sığınmıştı. Gıyabında yapılan mahkeme sonucunda üç ay hapis cezasına çarptırıldı. Şark İstiklal Mahkemesi tutanaklarını inceleyen Eyüp Ertüren, Dündar Alp’in eniştesi Lice Ziraat Bankası Memuru olan Abdülgani, 11 Nisan’da 5. Kolorduya yazdığı yazıya göre olayın şöyle geliştiğini aktarmıştır:

“Muallim Mehmed, (Dündar Alp) Şeyh Said hakkında bir şey yazmaya cesaret edememiş ancak Şeyh Said’in casuslarından olan Hacı Mehmed hakkında yazı yazmıştır. Yapılan tahkikatlarda ise Kürt casuslarının vermiş olduğu ifadelerle Muallim azledilmiş ve yerine meşhur Bitlisli Hacı Musa Bey’in yeğeni, Kürt casusu Sıdkı Efendi, muallim olarak tayin edilmiştir. Bunun üzerine hayatının tehlikede olduğunu anlayan Muallim, Lice’ye eniştesi Abdülgani Bey’in yanına gelmiş ve oradan Diyarbekir’e bir rapor yazmıştır. İsyanın başlamasından sonra Hacı Mehmed, Şeyh Said ile birlikte Diyarbekir cephesinde bulunduğu sırada Lice’nin Kaya Mahallesi’nden para karşılığında temin edilen bazı kişiler 10 Mart günü saat on bir sıralarında Muallim’in olduğu evi basarak kapının önünde şehit etmişlerdir. Muallim, evin önünde yaklaşık bir saat yağmur altında kalmıştır. Muallim’in şehadetinden sonra Hacı Mehmed, Muallim’in Kadımadrak’taki evini ve hayvanlarını yağma ettirmiştir.” (Kaynak: Ertüren, a.g.t. , s. 235; İM/T12/12/69-12/158/6-7)Image
3⃣-Vakit Gazetesi Diyarbakır Muhabiri Naşit Hakkı’nın konuyla ilgili haberi 17 Mayıs 1925 tarihli Vakit Gazetesi’nde “Suret-i Mahsusada Diyarbakır’a Gönderdiğimiz Muharririmizin Mektupları” başlığı altında yayınlanmıştır.

Fotoğrafını gördüğünüz haberde Dündar Alp’in telgraflarına da yer veren Naşit Hakkı, Dündar Alp’in katledilişini şu sözlerle anlatmıştır:

“Asiler Lice'ye gelince genç muallimin Kale Mahallesi’ndeki evine gidiyorlar, kendisini aşağı indirip kapısının önünde öldürüyorlar, sokaklarda sürüklüyorlar. Melun şeyhin fetvasıyla dinsiz addedilen vatanperver ve Şeyh'ten bin defa dindar zavallı genç muallimin cesedini günlerce sokaklarda köpeklere yediriyorlar. İşte artık ebediyen hayata veda etmiş bulunan genç muallimin hatırası, hikâyesi.”(Kaynak: Vakit, 17 Mayıs 1925, s. 2.)Image
Image
Read 9 tweets
Jun 16
Mevlana ve Evlatlıktan Reddettiği Oğlu Alaeddin Çelebi

1️⃣- Mevlana'nın oğlu Alaeddin Çelebi, babasına muhalif idi. Bunda Mevlana'nın evlatlığı Kimya Hatun'u Şems'e nikahlamasının etkisi büyüktür. 65 yaşındaki Şems, genç karısı Kimya'yı Alaeddin'den kıskanıyordu.
Image
Image
2️⃣-Abdülbaki Gölpınarlı'ya göre Şems, bu kıskançlık yüzünden bir keresinde Alaeddin Çelebi'yi epey hırpalanmıştı. Bir süre sonra Şems öldürüldü. Şems'i öldüren yedi kişi arasında Alaeddin Çelebi de vardı. Mevlana bu olaydan sonra Alaeddin Çelebi'yi gönlünden sildi.
3️⃣-Alaeddin Çelebi, babası Mevlana'ya karşı Ahi Evran tarafına geçti ve Kırşehir'e yerleşti. Burada işgalci Moğollara karşı direnişe katıldı ve Ahi Evran'la birlikte şehit edildi. Mevlana oğlunun cenaze namazını kıldırmadı. Image
Read 4 tweets
Jun 2
"Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir" diyen Atatürk'ün soyu Karamanoğullarına dayanır.

Karamanoğlu Mehmed Bey de Atatürk gibi bağımsızlık sevdalısıdır.

Sizlere Mehmed Bey'in Moğol işgaline karşı bağımsızlık mücadelesi verirken şehit edilişinden bahsedeceğim. Başlıyoruz.Image
1⃣- Yakın tarihimizdeki Yunan işgali Atatürk'ün dehası ve milletimizin azmiyle bir kaç yıl içinde def edilmişti. 13. yüzyılda başlayan Moğol istilası ise yaklaşık bir asır sürdü. Moğol istilasına karşı bağımsızlık ateşini yakan yine bir Karamanoğlu, Mehmed Bey idi. Image
2⃣- Anadolu Selçuklu Devleti'nin Kösedağ Savaşı'nı kaybetmesiyle ilerleyen Moğollar Tokat, Kayseri, Malatya, Aksaray ve Karaman başta olmak üzere pek çok yerde ve defalarca kez Türkmen katliamı yaptılar. Türkmenler ise Moğollara karşı çıkan hükümdar II. İzzeddin Keykavus'un yanında toplanmaya başladılar.Image
Read 15 tweets
Apr 10
"Ecnebi devletlere yaranmak için beni asıyorlar. Eğer adalet buna diyorlarsa, kahrolsun adalet."

10 Nisan 1919'da idam edilen milli şehidimiz Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey'in son sözleri olmuştu.

Vahdettin'in onayıyla idam edilen Kemal Bey'in geride kalan çocuklarına Atatürk'ün nasıl sahip çıktığını anlatalım.

1⃣- İngilizler Ermeni komitacılara cesaret vermek ve onları kullanmaya devam etmek için Mondros Mütarekesi’nden hemen sonra Ermeni tehcirinin sorumlularının yargılanması konusunda faaliyete geçmişlerdi.

İstanbul’daki İngiliz Amirali Webb, İngiltere Hükümetine gönderdiği telgrafta şöyle diyordu:

“Ermenilere zulmeden herkesi cezalandırmak için Türkleri toptan idam etmeli. Cezalandırma işlemi, (...) ibret verici bir şekilde yargılayarak kişileri cezalandırma biçiminde olmalı.”Image
2⃣- Vahdettin ise, 24 Kasım 1918’te Daily Mail’e verdiği mülakatta Birinci Dünya Savaşı’na girmemizin hata olduğunu ve kendisinin tahtta olsa böyle bir şeye izin vermeyeceğini söyledikten sonra, Ermeni meselesine karışanlarının cezalandırılacağına dair İngiltere’ye söz vermiş ve şöyle demişti:

“İngiltere’de öteden beri Türklere karşı var olan dostluk duyguları, savaş başladığı zaman hemen yok olmuş değildi. Ama Ermenilerin öldürülmeleri İngilizlerin Türkiye’ye karşı duygularında derin bir değişiklik ortaya çıkarmıştır."

Buraya dikkat: "Bu kötülükler... Yüreğimi yaralamıştır... Adalet çok geçmeden yerini bulacaktır."Image
Image
Image
3⃣- Türk arşivlerinde ve diğer kurumlarda yoğun bir araştırma yapan İtilaf Devletlerinin isnat edilen suçlarla ilgili hiçbir belge bulunamamalarına rağmen İttihatçılardan intikam almaya kararlı olan İstanbul Hükümeti adeta suçlu avına çıkmış,1397 kişi hakkında soruşturma açılmıştı.

Sahte mahkemelerin sahte şâhitleriyle yargılanan vatansever Türk idârecileri arasında Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey’de yer alıyordu. Daha önce Ermenilere zulmettiği gerekçesiyle Yozgat İstinaf Mahkemesi’nde yargılanıp beraat etmesine rağmen tekrar mahkeme edilmişti.

Kemal Bey, savunmasında ihanet içinde olan Ermenilere devletin hiçbir zaman zalim ve adaletsiz davranmadığını söylemiş, ancak Ermenilerin bağımsızlık kazanmak amacıyla yüz binlerce masum Türk’ü katlettiklerini vurgulamıştı. Yargılama sonucunda Kemal Bey idama mahkum edildi.

Burası da önemli: Konu ile yakından ilgilenen İngilizler Kemal Bey’in idamından sonra Damat Ferit’in güvenilir bir müttefik olduğundan ve artık Osmanlı Devleti'nde güvenilir bir mahkemenin varlığından bahsetmişlerdi.

Kemal Bey’in idam kararı, Damat Ferit Hükümeti ve gayretleriyle alınan Şeyhülislam Mustafa Sabri fetvası ve Vahdettin’in onayından sonra 10 Nisan 1919 tarihinde yerine getirildi. Buranın da altını çizelim. "Vahdettin, bu onay ile İngilizlere verdiği sözü tutmuş oluyordu."

Görüldüğü üzere Vahdettin, Daily Mail’e verdiği mülakatta ifade ettiği gibi Ermeni tehciriyle ilgisi bulunanlarının cezasız kalmaması için çaba göstermiş, Kaymakam Kemal Bey gibi Türk bürokratlarının idam kararlarını onaylamıştı.Image
Read 7 tweets
Mar 22
Mustafa Destici'nin mezarını ziyaret etmesiyle tekrar gündeme gelen İskilipli Atıf'ın kim olduğunu ve neden idam edildiğini hatırlayalım.

Belgeler ışığında anlatacağım. Lütfen sonuna kadar ve dikkatle okuyunuz ve paylaşınız.Image
Image
1⃣-Atatürk’e yönelik kara propagandanın en önemli ayaklarından birisini İskilipli Atıf Hoca’nın idamı meselesi oluşturmaktadır.

Yalan ve uydurmacadan oluşan İskilipli Atıf Hoca anlatısına göre, kendi hâlinde mazlum bir din âlimi olan İskilipli Atıf Hoca zalim Kemalist İstiklal Mahkemesi heyeti tarafından şapka takmadığı gerekçesiyle idam edilmiştir.

İskilipli Atıf kimdir, neden idam edilmiştir?

İskilipli Atıf, 1876 yılında Çorum’un İskilip ilçesinin Toyhane köyünde doğmuştur. Babası Mehmet Ali Ağa, dedesi Hasan Kethüda’dır. Büyük dedesi de Akkoyunlu aşiretinin İmamoğulları sülalesinden Kara Halil Efendi’dir. İskilipli Atıf, dedesi Hasan Kethüda’nın köydeki çiftliklerinde özel hocalardan ders almıştır. İstanbul’a gelip eğitimini tamamlayarak müderris olmuştur. Fatih Dersiamlığı ve Kabataş Lisesinde Arapça öğretmenliği yapmıştır. Bu dönemde Şeyhülislam tarafından Bodrum’a sürgüne gönderilmiştir. İskilipli Atıf’ın biyografisini yazan kaynaklar onun dersiamların mağduriyetlerinin giderilmesi için yaptığı faaliyetler nedeniyle sürgün cezası aldığını aktarmaktadır. Bodrum’dan gizlice Kırım’a kaçan İskilipli Atıf, daha sonra Varşova’ya gitmiş, II. Meşrutiyet’in ilanından bir hafta önce İstanbul’a dönmüştür. Meşrutiyet Dönemi’nde ise Mahmut Şevket Paşa’nın katledilmesi meselesinde parmağı olduğu gerekçesiyle önce Sinop’a, daha sonra sırasıyla Çorum, Boğazlıyan ve Sungurlu’ya sürgün edilmiştir.

Görülen o ki İskilipli Atıf hem II. Abdülhamid yönetimi ile hem de İttihatçı hükûmetle sorun yaşamıştır. İskilipli Atıf’ın birbirinden tamamen farklı görüşte olan bu iki rejimle de problem yaşamış olması oldukça dikkat çekicidir.

Yine anlaşılıyor ki II. Abdülhamid döneminden başlamak üzere devlet, faaliyetlerini zararlı gördüğü İskilipli Atıf’ı gözetim altında tutulmuştur.

Millî Mücadele yıllarına gelindiğinde İskilipli Atıf’ı Mustafa Sabri ile birlikte Müderrisler Cemiyetini kurarken görüyoruz. 19 Şubat 1919’da Cemiyet-i Müderrisin adıyla kurulan bu yapı, 24 Aralık 1919’da Teâli-i İslam Cemiyeti adını almıştır. Millî Mücadele karşıtlığıyla tanınan bu cemiyetin başkanlığına Mustafa Sabri, ikinci başkanlığına İskilipli Atıf getirilmiştir. Burada Mustafa Sabri’nin kim olduğundan bahsetmek faydalı olacaktır. Mustafa Sabri, Kuvayımilliyecilerin katledilmesini emreden o meşhur fetvayı yazan kişidir. Dönemin şeyhülislamı Haydarizade İbrahim Efendi, Mustafa Sabri’nin yazdığı bu ihanet fetvasını imzalamayarak şeyhülislamlıktan istifa etmiştir. Onun yerine şeyhülislam olan Dürrizade Abdullah Efendi fetvayı imzalayarak yürürlüğe koymuştur. İhanet fetvası, 11 Nisan 1920’de devletin resmî gazetesi olan Takvim-i Vekâyi’de yayınlanmıştır. Ecnebilere yaranmak için idam edilen millî şehidimiz Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey’in idam fetvasını hazırlayan kişi de yine Mustafa Sabri’dir. Mustafa Sabri’nin şeyhülislam olması üzerine İskilipli Atıf Teâli-i İslam Cemiyetinin başkanı olmuştur.Image
Image
2⃣-Teâli-i İslam Cemiyeti, “Ey Anadolu’nun masum ve mazlum ahalisi!” başlığıyla bir beyanname yayınlamıştır.

Yunan uçaklarıyla Anadolu’nun köylerine atılan beyanname “Bir zamanlar ne kadar şen ve bahtiyar idiniz. Hemen hepiniz çoluğunuz ve çocuğunuzun yanında, tarlalarınızın, bağlarınızın başı ucunda, çiftinizle, çubuğunuzla uğraşıp vaktinizi hoş geçirmeye çalışır idiniz. Bir müddetten beri size ne oldu? Niçin öyle boynunuz bükük tıpkı bir yetim gibi mahzun duruyorsunuz? Hakkınız var. Çünkü kiminiz yerinizden yurdunuzdan mal ü menalinizden, kiminiz, çoluğunuzdan çocuğunuzdan oldunuz. Vaktiyle gürül gürül tüten ocaklarınız şimdi söndü ve her akşam tarladan gelirken keyifli keyifli türkü söyleyen babalarınız ve yavrularınız şimdi öldü. Acaba şu halin neden ileri geldiğini biliyor musunuz; şüphesiz ki bazılarınız bilir fakat içinizde bilmeyenler de bulunur. Bunun için cümlemizin yani aziz milletimizin ve mukaddes vatanımızın bir vakitten beri başına gelen belâların ve tâunden beter olan âfetlerin esbabını size biraz anlatalım.” diyerek başlamıştır.

Beyannamede Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu kötü durumdan dolayı İttihatçıların sorumlu tutulduğu ve halkın Mustafa Kemal’in de içinde bulunduğu İttihatçı liderlerin vücudunu ortadan kaldırmamakla suçlandığı görülmektedir:

“On iki sene evvel ‘İttihâd ve Terakki’ namıyle memleketimizde bir bid’at çıktı. Selanik dönmeleriyle aslı nesli, mezhep ve meşrebi belirsiz ecnâsı muhtelife türedilerden mürekkep olan bu cemiyet; istibdadı kaldıracağız, meşrutiyet ve hürriyet getireceğiz, hükümet ahâlîye zulmetmeyecek, halk rahat edecek, devletlerin yanında kadrimiz, itibârımız yükselecek diye bizi aldattılar. (…) Nitekim bu defa da Anadolu’da Mustafa Kemal ve Kuvâ-yı Millîyye maskaraları Yunan askerlerinin önünden nâmerdâne bir surette kaçarken, zavallı saf ve gafil ahâlî ve askerden cem’ ettikleri kuvvetleri düşmanla harbe tutuşturarak ve ‘siz mevkiinizde sebat edin, biz şu taraftan onların arkasını çevireceğiz’ tarzında yalanlar ve hilelerle savuşup kaçarak zavallı neferlerimizi ve ahâlimizi boşuboşuna kırdırmak usulünü takip ediyorlar. Biçare millet bu yankesicilerin hilelerini, desiselerini hâlâ tamamen anlayamamıştır. Yazık, bin kere yazık ki gerek harp içinde ve gerek mütârekeden sonra memleket bunların fitne ve fesadı uğruna milyonlarca evlâdını telef ediyor da Talât, Enver, Cemal, Mustafa Kemal vesaire gibi beş on şakînin vücudunu ortadan kaldırmak için icap eden küçük fedakârlığı göze aldıramayarak memleketi ve kendilerini ebedi tehlikeden kurtarmak ve selâmete çıkarmak tarikini idrâk edemedi ve hâlâ da edemiyor!”

Beyannamede Kuvayımilliyecilerin İngilizleri kızdırdığı için Yunan ordusunun başımıza musallat olduğu söylenmiş ve savaşta yenilince uslu uslu oturup neticeyi beklemekten başka çare olmadığı ifade edilmiştir. Padişahın Kuvayımilliyecileri yok etmek için kurulacak bir ordunun başında Anadolu’ya geleceği belirtilmiş ve ahaliden bunun için hazır olmaları istenmiştir. Beyannamede askerlerin Halife’nin emri gereği Mustafa Kemal, Ali Fuat ve Bekir Sami gibi isimleri daha fazla yaşatmamakla mükellef oldukları belirtilmiş, bunların vücutlarını ortadan kaldırmanın insanlık ve Müslümanlık adına farz olduğu vurgulanmıştır. Cemiyetin ikinci beyannamesinde de millet ve devletin en büyük vazifesinin Kuvayımilliye fesadını yok ederek memleketin asayişinin sağlanması olduğu ifade edilmiştir. İlk beyannamenin Anadolu köylerine atıldığı, halka ve cephedeki askerlere hitap ettiği için basit ve anlaşılır bir dille, daha çok bürokratlara yönelik olan ikinci beyannamenin ise ağdalı bir dille yazıldığı görülmektedir.Image
Image
Read 6 tweets

Did Thread Reader help you today?

Support us! We are indie developers!


This site is made by just two indie developers on a laptop doing marketing, support and development! Read more about the story.

Become a Premium Member ($3/month or $30/year) and get exclusive features!

Become Premium

Don't want to be a Premium member but still want to support us?

Make a small donation by buying us coffee ($5) or help with server cost ($10)

Donate via Paypal

Or Donate anonymously using crypto!

Ethereum

0xfe58350B80634f60Fa6Dc149a72b4DFbc17D341E copy

Bitcoin

3ATGMxNzCUFzxpMCHL5sWSt4DVtS8UqXpi copy

Thank you for your support!

Follow Us!

:(