B: Bilim nedir?
A: Ne demek bilim nedir? Bilim işte, bilimsel olmayan şeylerin dışında kalan her şeyi konu edinen şey.
B: O zaman bana bilimsel olmayan şeylerden bahset.
A: Lafı çevirip durma lütfen, soru gayet açık.
B: Lafı sen çevirip duruyorsun.
B: Soruna cevap vermeyeceğim demedim ki?
A: Ama vermemek için elinden geleni yapıyorsun?
B: Hayır, aksine vermek için elimden geleni yapıyorum.
A: Siz matematikçiler neden meseleleri böyle karmaşık hale getirmekten hoşlanırsınız?
B: Basitlik uğruna.
B: Benim bir şeyinizi falan sınadığım yok. Soru sordunuz ben de sorunuzu anlamaya çalıştım hepsi bu.
A: Doğru ya. Daha soruyu bile anlayamayan birinden cevap beklemek olsa olsa benim kabahatim.
B: Anlayamadım, doğrudur.
B: Çok naziksiniz.
A: “Bilim nedir?” diye sordunuz bana. Ve anladığım kadarıyla, size vereceğim cevaba istinaden siz de benim soruma cevap vereceksiniz.
A: Bilimi tanımlamam zor ama hakkında biraz karşılıklı sohbet edebilirsek size ne olduğunu ve ne olmadığını daha rahat, daha doğru ifade edebilirim.
B: Elbette, anlamak için sizi terletmekten kaçınmayacağımı bilmenizi isterim.
A: Şaşırmadım zaten.
A: Biraz öyle sanki? Neyse, bilim nedir diyorduk. Aslında bilimin sınırlarını çizmek başlı başına bir mesele. Filozoflar hatta bilim insanlarının kendileri bile net sınırlar çizemiyor.
B: Belirsizliklerle çalışmıyorum yalnız.
B: İyi tanımlanmış kavramlar üzerinden düşünmek ve çıkarımlarda bulunmak daima en sağlıklı yoldur.
A: Bilim hakkında konuşurken bahsi geçecek kavramları tek tek açmak zorunda kalacaksam baştan söyle hiç girmeyelim bu işe.
A: Demek istiyorsun ki bu mesele uzadıkça uzar? Öyle mi?
B: Emin değilim. Biraz da sana bağlı aslında. Basit ve öz anlatırsan daha iyi olur gibime geliyor.
B: Metodoloji nedir?
A: Şaka mı yapıyorsun?
B: Hayır ciddiyim.
A: Hayır bu bir şaka olmalı.
B: Yöntemsellikle ilgili şeyler gibi mi?
B: Hayır bilmiyordum.
A: E az önce kendin söyledin ya?
B: O bir tahmindi sadece. Tahmin ve bilgi farklı şeyler.
A: Bana kalp krizi geçirtmek istiyorsun.
B: Kalbin dayanmayacaksa bitirebiliriz?
A: (...) Yok, devam edelim...
A: Bunu kim söylüyor?
B: Bu kendi düşüncem.
A: Tam da senlik hakikaten.
A: Evet, biraz zor oluyor ama kendimi buna giderek daha adapte olmaya başlamış hissediyorum. Hazır, üstünkörü cevaplar vermek ve almak seni memnun ve tatmin etmiyor anladığım kadarıyla?
B: Seni eder mi?
A: Etmez...
B: Etmemeli.
B: ?
A: Ben bilim hakkında bilgi sahibiyim ancak matematik hakkında pek değil. Sen ise matematik hakkında bilgi sahibisin ama bilim hakkında pek değil. Demek ki cevap, ikimizin birbirini iyi anlamasından geçiyor.
B: Dosdoğru bir tespit.
B: Ya uyuşmazsak?
A: Popper’ın dediği gibi, ‘bir tartışmanın amacı zafer değil, ilerlemedir’.
B: Çok doğru demiş Popper.
B: Gerçeğe giden birden fazla yol olabilir mi?
B: Neden olmasın mesela?
B: Örneğe göre hayır. Peki hangisinin haklı olduğunu nereden bileceğiz?
A: Sence hangisi haklı?
B: Bilmiyorum, sadece fikrini soruyorum.
A: Bilim çürütülemez önermeleri dışlar. Bu durumda en makul olan bilimsel tutum.
A: Aynen öyle!
B: Peki ölüme dair bilimsel önermeyi diğerlerinden ayrı tutup kabul etmemiz için gerekçemiz ne?
A: Bravo. Canlılığı çamura üflenmiş ilahi bir nefesle açıklamak da ölümü en az onun kadar absürd bir kavram yapar.
B: Evet ama bu, gerçeğe giden her yolun bilimsel olmak zorunda olduğu anlamına mı gelir?
A: Çok tehlikeli sularda yüzmeye başlamadık mı?
B: Sadece serbest bir zihin modunda anlamaya çalışıyorum hepsi bu.
A: Kesinlikle! Kuru bir inancı ve sanıyı temsil eder.
B: Peki, gerçekten bundan etkilendiğimi itiraf etmeliyim...
B: Bilim-dışımsı bilime mi geldik şimdi de?
A: Evet, bu sadece bir parçası.
B: Anladığım kadarıyla haksız da sayılmayacak bir girişim bu? Hani boş bir inanç değil, kuramsal temel var demiştin?
A: Evet, en sağlam ve tek dayanak da burada matematik.