Dün bir yazı dizisiyle Osmanlı’daki Kadın haklarını "belgelere" dayanarak paylaşmıştım.
Bugün ise yabancıların bu hususta yazdıklarına yer vereceğim.
Osmanlı’da bulunmuş olan Julia
Pardoe isimli bir Ingiliz kadın seyyahın kitabında şöyle yazmaktadır:
“Eğer özgürlüğün mutluluk olduğuna inanıyorsak, o halde en mutlu olanlar Türk kadınlarıdır, zira Osmanlı’da yaşayan en özgür kişiler
hiç şüphesiz onlardır.”[1]
Italya’nın Napoli üniversitesinden Islam bilimci Laura Veccia Vaglieri Islamiyet hakkındaki eserinde şöyle der:
“Gerçi kadın, Avrupa’da içtimai (sosyal) bakımdan yüksek bir
seviyeye yükselmişse de, Islam aleminde müslüman kadının kanun nazarında haiz olduğu istiklali, hiç olmazsa şu son senelere kadar, bir çok memleketlerde ihraz(elde) edememişti; belki hala da edememiştir.
Filhakika Islam kadını, erkek kardeşleriyle -daha az bir mikyasta olsun- mirasa iştirak etmek, ancak kendi muvafakatiyle evlenmek ve kaba bir kocanın fena muamelesini çekmek haklarından başka, kocasından
cihaz bedeli almak,kendisi zengin bile olsa ihtiyaçlarını kocasına ifa ettirmek ve mecbur olmadıkça, tevarüs ettiği mallarının idaresinde tam bir istiklale mazhar olmak hukukuna da haizdir.”[2]
Rene Grousset ve Joseph Chaine’in başkanlığında toplanan bir ilim heyeti:
“Mevcut ahkamıyla (hükümleriyle) Islam şeriatı, eski Roma hukukuyla yeni medeni kanunlarımızın ekserisinden daha insanidir.Çünkü
bizim kanunlarımızda kadınla beraber ihtiyarlık çağına gelmiş babalarla analar ekseriyetle ihmal edilmektedir.”[3]
19. yüzyılda Istanbul’u ziyaret eden Italyan yazar Edmondo de Amicis:
“(Osmanlı’da)
Türk kadınına genellikle bir Şövalye kibarlığı ile saygı duyulur. Kargaşa ve isyan zamanlarında,hiçbir asker,en küstah kadına dahi kötü muamelede bulunmaz. Koca, hanımına son derece nazik davranır.Anneye
ise özel bir saygı beslenir. Hiçbir koca, hanımının geliriyle geçinmeyi bir an dahi aklından geçirmez.”[4]
Fransız Din tarihçisi Maurice Gaudefroy-Demombynes ise şöyle der:
“Kadının son derece lehinde
olan Kur’an ahkâmı (hükümleri),nazarî şekilde bile olsa,ona şimdiki Avrupa kanunlarının temin ettiği şeriatten daha müsait bir vaziyet bahşetmiştir.Islam’da kadın,para işlerinde servet ayrılığı hukukuna
maliktir. Aldığı ağırlığa, hibe ve miras şekillerinde intikal edebilecek mallarına ve kendi mesaisinin mahsullerine, ömrünün sonuna kadar sahiptir.”[5]
Bütün bu gerçeklere rağmen Osmanlı’da, dolayısıyla
da Islam’da kadının aşağılandığı, Avrupa’da ve Kemalist rejimde ise el üstünde tutulduğuna dair yaygın bir kanaat vardır. Ancak bu kanaat sistemli bir propaganda neticesinde oluşmuştur ve asla gerçeği
yansıtmamaktadır.
Halbuki ingiltere'de kadınlar kocaları tarafından satılıyordu.
Evet!
Yanlış okumadınız; satılıyordu.
Üstelik:
18, 19 hatta 20. yüzyılda bile!
Bir adam 1913'te Ingiltere'nin Leeds şehrinde, karısını iş arkadaşlarından birine 1 sterline satmıştır.
Hukukçu ve tarihçi James Bryce, 1901 tarihli kitabında, kadınların hala satıldığını yazıyordu.[6]
Foto: Smithfield pazarında satılan bir kadın. 25 Temmuz 1797.[7]
Yani biz Kadın haklarını Batı'dan değil, kendi Medeniyetimizden, dinimiz Islam'dan öğreniriz.
Kadını Batı değil; Islam korur!
.
KAYNAKLAR:
[1]Julia Pardoe,The city of the Sultan, and Domestic manners of the Turks in 1836,Londra 1837,sayfa 100
[2]Ahmet Raşit terc., Ist.1946,s.58’den nakleden;Ahmet Gürkan, Islam Kültürünün Garbı
Medenileştirmesi,Ist. 2015, sayfa 123.
[3] Litterature religieuse, Paris 1949, s.564’den naklen;Ahmet Gürkan, age., sayfa 124.
[4] Edmondo de Amicis, Constantinople, Sons, New York 1878, sayfa 223.
[5] Gaudefroy-Demombynes,Les institutions musulmanes,s. 136’dan naklen; A. Gürkan, age., sayfa 123.
[6] James Bryce,Studies in history and jurisprudence, cild 2, Oxford University Press, 1901, sayfa 819.
[7] Mevzu ile alakalı bir kaynak için bakınız; Barb Drummond, Frolicksome Women & Troublesome Wives: Wife Selling in England.