Çok önceleri anlatmıştım, arka bacakları tutmuyordu.
Sürnünyordu çocuk.
Annesi, kardeşi atlıyor, zıplıyor, ağaçlara tırmanıyor, o sürünüyordu.
Ve öylesine acıklı, yürek parçalayan bir bakışla bakıyordu ki bana ‘beni yürüt’ diyordu böylece.
O, acıklı, yalvaran bakış gözlerimin önünden hiç gitmiyordu.
Acilen tedaviye başladık. Veteriner bir yandan biz bir yandan.
Geceleri karımın göğsünde uyuyordu.
Bir çocuk gibi.
Her zaman koltuğuma çıkar, başımı dizine dayardı. Okşar, severdim. Onu, hele hele çene altını kaşıdığımda dehşetli keyiflenir. ‘mirmira başlardı.
Yavaş yavaş iyileşmeye başladı. Önceleri düşe kalka, sonra çok rahat yürümeye başladı.
Çok mutluydu. Peşimden koşuşturuyordu. Sokaktan içeri girdiğimde, nerede olursa olsun, tatlı sesler çıkararak bizi karşılardı. Kuytu, serin yerlerde uyurdu.
‘Çocuk, nerdesin gel’ diye seslendiğimde yine aynı melodik tatlı sesler, çıkararak yanıma gelirdi.
Geceleri, yatıncaya kadar koltukta karımın yanına uzanırdı. Vücutları birbirlerine değerdi. O sıcaklığı duyardı.
Tatlı tatlı konuşurlardı.
Bir şey istediğinde patisiyle bacaklarımıza dokunurdu.
O gün birden canlandı., koltuğuma çıktı. Başını dizime koydu. Usul usul sevdim. Çene altını kaşıdım. Keyifli mırıltısı duyulmuyordu. Sonra kaltı annesine gitti. Karım ona güzel, merhametli şeyler söyledi.
Damla damla suyunu içirdi.
Gün ağırırken uzandı.
Öldü.
Karım çöktü.
İçim boşaldı. Varlığımın büyük bir parçası kopup çocukla beraber gitmişti. Acı, kalan parçamı kavuruyordu.
Sanki hayat bitmişti.
Neden sonra çocuğun masum gözlerini kapattık. Silip temizledik.
Karım bir çocuk gibi içini çeke çeke ağlıyordu.
Boğazıma bir yumruk geliğ oturmuştu.
Çocuğun ön patisine takılmış sentetik iğneyi çıkarırken karımın sesini duydum.
‘aman Fahrettin dikkat et, canını acıtma.’
😔😔😔
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
O akşam, tarifsiz kederli bir gündü..
Uçsuz bucak sız bir sonsuzluk hissi kapladı her yanı. Genç yüreğim bir garip burkulur, yalnızlık hissi yüreğime çökerdi..
Bütün gün kızgın güneş altında kuzuları kaparak, yeni ısınmaya başlayan bozkırda dolaşır, yorgun düşerdim. ..
İşte o zamanlar babam, tarlaların kıyısında oturur, aylarca eliyle büyüttüğü ekinlerini seyrederdi. Yanına giderdim...
Bir süre ikimiz de yalnızlığımızı yaşardık.
Neden sonra babam "Ekinler büyüyor oğlum, seslerini duyuyorum" derdi.
Akşamın hüzünlü sonsuzluğunda, gözlerindeki uçsuz bucaksız bahtiyarlığı görürdüm.
Filmde ben yoksul bir gençtim.
Gönül Yazar zengin bir kızı oynuyordu.
Kırmızı, spor, üstü açık bir arabası vardı.
Film çekimleri dışında beni yanına oturtur, gezerdik.
Sinema oyunculuğuna yeni başlamıştım.
Aldığım üç beş kuruşla, borçlarımı kapattığımdan, aslında filmde olduğum gibi hayatta da yoksuldum.
Genç, güzel, şöhretli bir kadın yanımda kırmızı spor araba altımda bir hayali yaşıyordum.
Tahta kulübenin önünde Gönül Yazar’la bir sahnemiz vardı.
Münir ve Tanju da dert ortaklarımızdı.
Sahne, Gönül Yazar’ın ısrarlı sorunlarıyla başlıyordu. Ben az konuşan, asla kendini açık etmeyen bir kişiliktim. Ama bir yerde Gönül yazar öylesine can evimden vuruyordu ki, ister istemez yaralı yüreğimi sonuna kadar açtım.