Filmin son sahnesinde Theron'un canlandırdığı Wren'in ulta zenginlerin katıldığı bir bağış etkinliğinde yaptığı konuşmada katılımcıları harekete geçirmek için seçtiği anekdot
2/6 aslında son derece sıradan bir durumu anlattığı halde çok etkileyicidir aynı zamanda. 1970'lerin başında Kamboçya yakınlarında bir adadaki mülteci kampında görev yapan babası, bir ağaca dayanmış yaşlı bir adamı görür. Adama sorar: "Her şeye sahip olabilseydin ne isterdin?"
3/6 Wren devam ediyor:"Babam adamın para veya yiyecek istemesini beklerken "klasik Fransız edebiyatından herhangi bir kitap isterdim" demiş.Çünkü mülteci oluncaya kadar bir üniversitede edebiyat profesörüymüş.Biliyor musunuz, mülteciler sanki bizden farklılar diye düşünürüz
4/6 Bize benzemiyorlarmış gibi.Ama bizim gibiler.Onlar işçiler,muhasebeciler,öğretmenler,inşaatçılar,çiftçiler. Hepsinin aileleri var. Ve hayalleri var... Hayaller.... Bugünlerde dünyanın çoğu hayallerinden çok uzakta. Savaşlar hayallere saldırıyor.Yoksulluk hayallere saldırıyor.
5/6 Doğal afetler hayallere saldırıyor. Hastalıklar hayallere saldırıyor. Ama inanın, paranızdan çok inancınızla hayallerine ulaşacaklar. Nedenini açıklayayım: Çünkü artık bize benzemeyen mülteciler için hayaller lüks değildir, aynen bizim için olduğu gibi. Onlar biziz."
6/6 Çinli muhalif sanatçı Ai Weiwei'nin İnsan Seli (Human Flood) belgeseli böyle tumturaklı dille anlatmaz trajediyi ama bittiğinde "Ne çok acı var dünyada, ne çok..." diye ağlarken bulursunuz kendinizi. Samsun'da ırkçı lümpenlerin öldürdüğü Eyman Hamami de bu acılardan biri...
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
İlk kez 1964'te Hacı Bektaş Dergahı'nın açılışı ile başlayan, 1970’lerde sol rengi belirginleşen, 1980’lerde apolitikleşen, 1990’larda tekrar politikleşen, 2000'lerden itibaren devletin patronajı altına alınan
2/13
Hacı Bektaş Şenlikleri'ne alternatif olarak bu yıl ilk kez 16–17–18 Ağustos tarihlerinde yapılacak olan 62. Ulusal ve 36. Uluslararası Hacı Bektaş Veli Anma Törenleri ve Kültür ve Sanat Etkinlikleri'nin programını👆 inceledim.
Gözüme ilk çarpanlar:
3/13
"Saat 11.00'de Atatürk Anıtı'na çelenk sunma, saygı duruşu ve İstiklal Marşı."
Kadim bürokratik ritüel: Halkın belli bir nizam içinde devletlilerle (vali, kaymakam, yargıç...) uzaktan bakışabildiği tek mekan olan Cumhuriyet meydanı, oraya daha Tek Adam yaşarken dikilen
CUMARTESİ ANNESİ Emine Ocak'ın vefatı dolayısıyla "gözaltında kaybetmek" diye yumuşatarak tarif ettiğimiz suç tipinin faili olanları, bırakın cezalandırmayı, adlarını dahi öğrenememiş olmamızdan hareketle "cezasızlık" tarihimize gözatalım dedim.
2/25 Lozan Affı
Cezasızlığın miladı bu ülkenin kurucu metni. Kasım 1922-Temmuz 1923 arasındaki Lozan Barış Görüşmeleri boyunca, 1915 Ermeni Tehciri’nin “uygarlığa karşı bir meydan okuma” olduğu söylenmiş, Ermenilerin çektiği “acılara”, başına gelen büyük “felaketlere” değinilmiş
3/25 ancak sonunda 1 Ağustos 1914 ile 20 Kasım 1922 arasında işlenmiş bütün “suçlar” af kapsamına alınarak “Ermeni tabusu”nun ilk ilmeği atılmıştı. Böylece daha önce yerel nitelikteki suç ortaklığı, uluslararası müttefiklerle pozisyonunu güçlendirmiş oluyordu.
1/15 ALKIŞ ALAYLARI
Eski Türkçe alkamak “övmek, medh ü senâ etmek; şükretmek, hamdetmek” kökünden gelen ve Kâşgarlı Mahmud'un Peygamber’e getirilen salavat anlamında da kullandığı "alkış" kelimesi, bugün sadece el çırpmak suretiyle ifade edilen takdir gösterisinin adıdır.
2/15
Alkış, Osmanlı İmparatorluğu'nda devlet teşrifatının vazgeçilmez unsurlarından biriydi. Başlangıçta Padişahlar ve vezirler için merasimlerde ve özellikle bayram törenlerinde Dîvân-ı Hümâyun çavuşlarının yüksek sesle söyledikleri bazı sözler vardı.Sonra alkış kurumsallaştı.
3/15
Modernleşmeci padişahlardan II. Mahmud'un 1827'de Mızıka-yı Hümâyun'u kurmasından sonra törenlerde alkışla Selam Havası adlı mızıka melodisi çalınmaya başlandı.
Ancak "alkış" seremonisi sadece yukarda anlatılan durumlarda ve sıkı kurallar çerçevesinde yapılırdı.
Resmi tarihteki adıyla Şeyh Said İsyanı’nın, Kürt tarihindeki adıyla 1925 Kürt İsyanı’nın dini lideri Şeyh Said ve arkadaşlarının 28/29 Haziran 1925 gecesi idam edilmelerinin 100. yılında bu konuya dair bilgilerimiz neler?
2/16
3/16 “İngiliz parmağı” iddiası ileriki yıllarda resmî tarihçilerin ve bir kısım "sol"un da temel tezi olacaktı. Böylece Kürtlerin kendi öz dinamikleri, kendi öz talepleri ile isyan edemeyecekleri, aksine "önce Osmanlı'yı parçalayan,
1/15 GÜNÜN TARİHİNDEN: 55. ÖLÜM YILDÖNÜMÜNDE ORHAN KEMAL'İ ANMAK
“Çok gençsin. Zaten hiçbir şey veremedim sana. Şimdi de beş yıllık mahkûmiyet girdi araya. İstersen ayrıl benden, kendine yeni bir yol çiz. Beklemekle geçirme en güzel yıllarını.
2/15 Çünkü karıcığım, biliyorum ki, buradan çıktıktan sonra daha da zor ve yoksulluk içinde geçecek hayatımız.”
Eşine büyük bir sevecenlik ve sorumluluk duygusuyla bu satırları yazan geleceğin Orhan Kemal'i Mehmet Raşit daha 23 yaşındayken çırçır işçisi Nuriye Hanım'la evlenmiş,
3/15 24 yaşında Niğde’de askerliğini yaparken tezkeresine 40 gün kala ihbar üzerine tutuklanmıştı. Suçu Nâzım Hikmet ve Maksim Gorki’nin kitaplarını okumak ve komünizm propagandası yapmaktı! 1938 Donanma Davası’yla aynı günlerde kısa bir yargılamada cezası kesildi: 5 yıl hapis!
1/21 ADEM-İ MERKEZİYET NEDİR?
Son günlerde Suriye ile ilgili olarak sıkça gündeme gelen "adem-i merkeziyet" merkezsizlik veya merkezin yokluğu diye çevrilebilir. (Arapça "adem" kelimesindeki "a" kısa okunur, insan anlamına gelen Âdem gibi uzun okunmaz.) (Görsel:Joel Pedrini)
2/21 Merkeziyetçiliğin karşıtı olarak kullanılan bu kavram, merkezi olarak örgütlenmiş devlet veya hükümetten farklılaşan ölçülerde özerk, otonom, muhtar olmayı anlatır. Bu özerk olma hali merkezi devlet örgütlenmesinin hiyerarşik yapısı içinde olabileceği gibi,
3/21 devlet örgütlenmesi içerisinde kalmak şartıyla, merkezi hükümet örgütlenmesinin dışında, yerel ve ortak ihtiyaçların karşılanması amacıyla yerinden yönetim ilkesine uygun bir örgütlenme şeklinde de olabilir.