Arkadaşlar kanalıma hoşgeldiniz. Bu tivit zincirimde birçoğumuzun hayali olan bahçeli müstakil eve geçtiğinizde nelere dikkat etmeniz gerektiği hususunda yaşadığım tecrübeleri paylaşacağım.
En başta eviniz için ayıracağınız bütçeyi doğru belirleyin. Doğru bütçe = Tahmini bütçenizin en az iki katı
Öncelikle evin temel eksiklerini belirleyin. Evin su tesisatı düzgün mü? Elektrik düzeneği yeterli mi? Isınma ve yalıtım problemli mi? Taşınmadan önce inşaatı yapan şirketle mutlaka görüşün, bu işleri yapan adamları bulun. Dışarıdan alacağınız her hizmet daha pahalı ve sorunludur
Bahçe peyzajı çok çok önemli. Toplam alan 50 metrekareden küçük mü? Sulama sistemi var mı? Bahçe sulama için kuyu suyu imkanı var mı? Bu sorulara verdiğiniz her hayır cevabı için hayallerinizi küçültün.
Bahçe bakımı apayrı bir sanat. Bir günde bahçeye ne kadar vakit ayırırsınız? Bu işten ne kadar zevk alıyorsunuz? Süreniz ve ilginiz ne kadar azsa bahçeye ekeceğiniz bitki çeşitliliğini o kadar azaltın. Bir diğer önemli mevzu çim seçimi. Rulo çim en pahalı ama en pratik seçimdir.
Çim seçimi ve ekimi hikayenin sadece başlangıcı. Eğer otomatik sulama sisteminiz yoksa emekli yazlık amcaları gibi her sabahın köründe ve gece saatinde bahçe sulamaya zaman ayırmalısınız. Çimin verimli kalması için ilk ekimde toprağınızı ayrık otlardan arındırın.
Bahçe peyzajında bitkilendirmede kendinizi sınırlayın. Bahçenin konumu, toptağın içeriği, güneş alma şekli, bulunduğunuz yerin iklimi gibi birçok değişken bitkilerin yaşamını belirler. Yavaş, yavaş deneyerek bitki ekin. Aynı anda 10 farklı şey ekmeyin.
Bahçenizde mutlaka bostan yeri ayırın. Bahçeli eve sahip olmanın en güzel taraflarından birisi kendi evinizin bahçesinde sizin emeğinizle yetişmiş domates, salatalık, biberleri toplayıp onlarla yemek yapmaktır.
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Bu maçı unutanlara, yaşı yetmediği için mevzuları bilmeden yazanlara çok ama çok kızıyorum. Bu maçtaki penaltı basit bir penaltı değildi. Bu karşılaşmaya iki takım hangi ruh haliyle girdi, neler oldu anımsatmak lazım. Şimdi en baştan yazalım. Bu sezon Beşiktaş'ın feda sezonudur.
Demirören sonrası Orman yönetiminin yüzlerce haciz dosyasıyla kulübü devraldığı bir dönem. Beşiktaş'ın öz çocuğu denilen nihat'ın bile kulübü icraya verdiği bir dönem. Yaz döneminde birçok hocanın başına geçmek istemediği bir takım. İsmail Er'in kulübün önüne dayanan haciz+
kamyonunun önünde selfie çektirip haber yaptığı dönem. Egemen'in kulübü alacaklarıyla tehdit edip ligin başlamasına bir hafta kala bonservisini bedelsiz alıp fenere imza attığı anlı şanlı bir dönem. Samet Aybaba'nın oyuncu darlığından yedek kulübesine üç kaleciyi yazdığı dönem.+
Sezon başında 21 takımlı ligi "kendimce" protesto etmek adına bir karar almıştım. Beşiktaş'ın lig maçlarını takip etmeyecek sadece avrupa maçlarını izleyecektim. Taraftarlık duygularımı törpüleyecektim. Avrupadan ışık hızında elenince ortada kaldık:) ama kararımdan dönmedim tabi.
Geçen süreçte, uzaktan takımı gördükçe ne kadar doğru bir karar aldığımı bir kez daha anladım. Şu transfer dönemi bile başlı başına bir kara film. Şimdi biraz geriye gidelim. Geçen sezon son maçın ardından Sergen hoca güzel bir konuşma yapmıştı. Herkes de konuşmayı beğenmişti.
Ne demişti hoca? Bizden yıldız transferler beklemeyin, yeniden yapılanıyoruz, kalanlarla mücadele ederiz, birlik olmalıyız...vs
Son derece ılımlı, camiayı kaynaştıran bir açıklama. Dediğim gibi camiadan da destek gördü. Beklentiler düşürüldü, yeniden yapılanmaya odaklanıldı.
Pandemiye kadar taraftarlık ile holiganlık arasında gidip gelen bir çizgim vardı. Salgından sonra hayatımla ilgili bazı radikal kararlar aldım. Evimi, yaşam tarzımı, beslenmemi, ilgi alanlarımı değiştirmeye başladım. Şu ana kadar öğrendiğim, tutkulu taraftarlıktan uzak durulmalı.
Mesela şu an İngiltere'de yaşasaydım ve bir Arsenal taraftarı olsaydım kesinlikle böyle düşünmezdim. Ülkedeki futbol iklim(sizliğ)inden tiksindim artık. İçinde yaşadığımız için belki farkına varmıyoruz ama gerçekten her açıdan boka batmış bir futbol düzenine sahibiz.
Bir tane elle tutulur, olumlu gelişme yok. Eyyamcı hakemi, amigo yorumcusu, taraflı medyası, bilinçsiz ve cahil taraftar kitlesi, kazanmak için her şeyi mübah gören hocası, paragöz oyuncusu, kişisel çıkarları için kulüpleri sömüren yöneticisi, yönetmekten bihaber federasyonu...
Online alışveriş ile mağazadan alışveriş arasında seçim yaparken belirlediğimiz bazı kıstaslar var. Birçok ürünü doğrudan internetten alıyoruz. Ama bazı ürünleri mağazadan, gözlemle almak istiyoruz. Bu da normal. Ama artık benim için fiziksel alışveriş zulme dönüşmeye başladı.
Geçen ay ankastre seti almaya karar verdim. İnternetten fiyatları araştırdım, birkaç markanın mağazasını gezdim ve bir üründe karar verdim. Mağazadan gittim siparişimi verdim. Ürünün 10 gün sonra teslim edilip kurulacağı söylendi. 10 gün sonra arayıp özür dilediler.
Fırın hala elimize ulaşmadı. Davlumbaz ve ocağı kuralım fırını da geldiğinde göndeririz dediler eyvallah tamam dedim. Fırın ne zaman gelir dedim. Bir haftaya elimizde olur cevabını aldım ona da tamam dedim.
Koronavirüs ile ilgili şimdi size şahane bir tespit yapıcam. Yemin ediyorum bak, okuyunca bana hak vereceksiniz. Tamamen organik, %100 doğal tespit. Her türlü bilimsel görüşe açık, irdelenmesi gereken harika bir düşünce biçimi. Üzerine çikolata sosu döküp yalamak isteyeceksiniz.
Reklamını yaptığım bu doğa harikasının özeti şudur. Dünya Sağlık Örgütü başta olmak üzere bu salgın hiç bitmeyecek, sürü bağışıklığına kadar bu iş sürer, 15 yılımız heba oldu falan her türlü olumsuz senaryoyu çöpe gömün.
Bu virüse yönelik; içinde tedavi reçetesini içeren, doğal veya sonradan edinilmiş bir madde, ilaç şu an doğada var. Rastlantısal olarak bulunmayı bekliyor. Niye böyle? Çünkü virüsün tutunduğu insanlara yönelik verdiği hasarla ilgili sabit bir formülümüz yok.