1/6 Mustafa Kemal Atatürk adı üstünde kopan fırtınalar vesilesiyle sosyal medyada sıkça paylaşılan üç tip nüfus kağıdı görseli var. Bunlardan 1. ve 2. sahih, 3. fotoşop ürünü. Sahihlerin ilki Kemal Atatürk adına düzenlenmiş 993.814-B seri numaralı nüfus cüzdanı. 1934'te verilmiş.
2/6 İkinci sahih,Kamâl Atatürk adına düzenlenmiş 993.815-B seri numaralı nüfus cüzdanı,1935'te öztürkçecilik akımı uyarınca Kemal adının Kamâl olarak değiştirilmesinden sonra verilmiş.Selânik de aynen isimde olduğu gibi (â) ile yazılmış. Bu iki cüzdanda dikkat çeken yanlar şöyle:
3/6 İki cüzdanda da ailesinin kendisine verdiği isim olan Mustafa yer almıyor. İlk cüzdan ıslak imzalı, ikincisi soğuk damgalı. İlki Savarona Yatı'nda, ikincisi Anıtkabir'de sergileniyor. "Ebedi Şef", resmi yazışmaları 1937 yılının sonuna kadar "Kamâl Atatürk" diye imzalamıştı.
4/6 Bu tarihlerde özel mektuplarında imzayı eskisi gibi "Kemal Atatürk" olarak atmaya başlamıştı ama bu değişiklik nüfus cüzdanına yansımadı. Yani Kemal adıyla yeni cüzdan çıkarılmadı. Bu yüzden "Ebedi Şef", 10 Kasım 1938'de hayata "Kamâl Atatürk" olarak veda etti.
5/6 Nedense bu gerçeği kabul etmeye gönlü razı olmayanlar, fotoşop becerilerini kullanıp yine 993.815-B seri numaralı ama isim bölümünde Kemal Atatürk yazan nüfus cüzdanı ürettiler.Aşağıdaki örneğe dikkatli bakarsanız, sondaki 5 rakamının fontunun değişik olduğunu görüyorsunuz...
6/6 Hülasa:Mustafa Kemal/Mustafa Kemal Atatürk dendiğinde Ebedi Şef'in sevmediği Mustafa adı kullanılıyor.Kemal Atatürk deyince "Mustafa nerde?" diye soruluyor, ya da "Öldüğünde Kamâl Atatürk'tü" diyenlere cevap verilemiyor. Saplantılılar için risksiz yol "Atatürk" deyip geçmek🙃
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
18 MART 1915 ÇANAKKALE DENİZ SAVAŞI'NIN KAHRAMANI NUSRAT (NUSRET) MAYIN GEMİSİNİN HAMASETTEN ARINDIRILMIŞ GERÇEK HİKAYESİ (Yetkin İşçen'den nakil.)
Dönemin Osmanlı Donanması, Almanlarla yapılan Askeri Yardım Anlaşması gereğince tüm varlığıyla Alman denizcilere bırakılmıştı. +
Bu nedenle, tüm gemilere birer Alman deniz subayı atanmış, Türk denizcileri de onların emrine verilmişti. Nusrat isimli 1911 yapımı mayın gemisine de Yarbay Reeder atanmış, Türk gemi komutanı Tophaneli Hakkı Efendi de onun emrine verilmişti. +
Gemide görev alan mayın uzmanı, çarkçı, ve teknik personel de yine Alman'dı. Türk personel bu kişilerin emrinde görev yapıyorlardı. Aynı dönemde, yine askeri yardım anlaşması gereği, İstanbul ve Çanakkale Boğazları Komutanlığı'na da Alman Amirali von Usedom ve Amiral Merten +
AMERİKAN BÜYÜKELÇİSİ HENRY MORGENTHAU'NUN 18 MART 1915 BOĞAZ SAVAŞI İLE İLGİLİ RAPORU
(En ilginç bölümü sonu. AH)
"18 Mart günü, Birleşik Donanma en büyük saldırısını gerçekleştirdi. Bu saldırının Müttefikler için feci bir şekilde sonuçlandığını tüm dünya biliyor. +
Sonuç, Bouvet, Ocean ve Irresistable’ın batması; onlar gibi dört geminin daha yara alması oldu. 18 Mart savaşına 16 gemi katılmıştı, yedisi geçici veya kısmen hizmet dışı kaldı. Kuşku yok ki, Almanlar ve Türkler bu zaferlerine çok sevindiler. +
Polis güçleri her yerde geziyor ve ev sahiplerine kendilerine söylenen sayıda bayrak asmaları konusunda uyarı yapıyordu. Türk halkı hemen her çeşit konuda o kadar hevessizdi ki, böyle emirler olmasa kimsenin evini bayrakla süsleyeceği yoktu. Aslında ne Almanlar ne de +
VARAN 1
Mimar Turhan Altıner, 14 Ağustos 2005 tarihli Milliyet gazetesindeki köşesinde şöyle yazmıştı: "1969 yılında İller Bankası İmar Planlama Dairesi'nde genç bir mimar olarak çalışmaya başlamıştım. +
2/25
"O zamanlar nüfusu 2 bini geçen herhangi bir yerleşme belediye örgütü kurabiliyor ve nüfus başına İller Bankası'ndan para alabiliyordu. Yalnız her yeni belediyenin imar planının olması şarttı. Halbuki imar planları o kadar ilkel seviyede yapılıyordu ki...+
3/25
"Yerleşimin mevcut dokusu hiçbir zaman dikkate alınmıyordu çünkü bunun için oldukça ciddi bir uğraşa, sağlıklı haritalara, anketlere, arazi çalışmalarına gerek vardı. Üstelik ne mevcut imar yasası ne de planlar halkın gerçek içsel ihtiyaçlarına cevap verebiliyordu.+
Komünist Manifesto ilk olarak 21 Şubat 1848'de Londra'da Almanca Manifest der Kommunistischen Partei adıyla 23 sayfalık koyu yeşil bir broşür olarak basıldı. 39 sayfalık İngilizce çevirisini Helen MacFarlane 1850'de yaptı.
2/21 Manifesto şöyle başlıyordu:
"Avrupa’da bir heyula kol geziyor –komünizm heyulası. Yaşlı Avrupa’nın bütün devletleri, Papası ve Çarı, Metternich’i ve Guizot’su, Fransız Radikalleri ve Alman hafiyeleri bu heyulaya karşı kutsal bir sürgün avında el ele vermişlerdir. +
3/21 "İktidardaki hasımları tarafından komünistlikle suçlanmamış tek bir muhalefet partisi gösterebilir misiniz? Bu komünizm karalamasını gerici hasımlarına olduğu kadar kendinden daha ileri muhaliflere de gerisin geri fırlatmamış tek bir muhalefet partisi gösterebilir misiniz?+
1/22 OSMANLI'DA MÜSLÜMAN TEBAANIN ASKERLİKLE İMTİHANI
Sabah paylaştığım "Osmanlı döneminde gayrimüslimler askerlik yapmazdı" yalanının (bkz. ) ayna yansıması olarak "Osmanlı döneminde bütün Müslümanların istisnasız askerlik yaptığı" yalanına gelirsek:
2/22 Batılılaşma hamleleri kapsamında, 3 Kasım 1839’da ilan edilen Gülhane Hattı-ı Hümayunu ile yapılan düzenlemelerden devletin temel beklentisi giderek artan asker ihtiyacını karşılamaksa, ikincil beklentisi, imparatorluğu oluşturan farklı etnik köken, dil ve dine sahip tebaayı
3/22 vatandaş olarak eğitip onlara ortak bir kimlik kazandırmaktı. Nitekim fermandaki “Vatanın muhafazası için halkın askerlik yapmasının bir hizmet borcu olduğu” vurgusu bu amaca işaret ediyordu. Fakat fermanda sözü edilen düzenlemelerin ilk adımı ancak 4 yıl sonra atılabildi.
1/25 "GAYRİMÜSLİMLER ASKERLİK YAPMAZDI" YALANI
Osmanlı'nın askerlik sistemini gayrimüslimler belirlemediği gibi Müslümanların istisnaları gayrimüslimlerinkinden çok daha genişti. Öte yandan gayrimüslimlerin askerlik yapan kesimleri de vardı. Şöyle ki:
2/25 I. Murad döneminden (1326-1389) itibaren askerlik teşkilatının belkemiği, Hıristiyan tebaa arasından seçilen ve Müslümanlaştırılan “devşirme”lerden oluşturulan Kapıkulu Ocakları’ydı. Ocaklardan en kalabalığı Yeniçerilerdi. Askerlik karşılığı "tımar" ise Müslümanlara hastı.
3/25 Modernleşme kapsamında ilk kez 1837’de 1.491 (Ortodoks) Rum Bahriye’ye alındı. 1839’da Hafız Mehmed Paşa’nın ordunun %20’sini Ermenilerden oluşturma önerisi, Müslüman kesimden büyük direnç görünce vazgeçildi. Yine de 1845’de 142 Rum, 1847'de 834 Rum Bahriye’ye alındı.