1960’lı yıllarda dünya kalkınma literatürüne damga vuran, ekonometrinin kurucuları arasında kabul edilen; Türkiye’de DPT’nin kuruluşunda aktif rol alan Jan Tinbergen’i (12 Nisan 1903 - 9 Haziran 1994) birlikte tanıyalım.
1903 yılında Hollanda, Hage’de öğretmen bir anne ile Leiden Üniversitesi’nde dilbilimci olan bir babanın ilk çocukları olarak dünyaya geldi. Entelektüel ilgileri son derece geniş olan bu ailede, beş kardeşin ikisi daha sonra Nobel ödülü kazanacaktı.
Tinbergen’in anlatımıyla akşam yemeklerinde yapılan sohbetler, aile fertleriyle beraber çıkılan uzun yürüyüşler farklı bir çocukluk dönemi geçirmesine neden olmuştu. 1921’de Leiden Üniversitesi fizik bölümüne kaydolan Tinbergen, burada fizik ve matematik üzerine çalıştı.
Doktora dönemimde beraber çalıştığı isimler farklı dallarda Nobel’e aday gösterilmiş matematik ve fizikçilerden oluşmaktaydı. Öyle ki, Einstein’ın da aralarında bulunduğu doktora komitesinde 3 isim Nobel Fizik Ödülü almıştı.
Tinbergen 1929 yılında Leiden Üniversitesi’nde ‘Minimum Problems in Psyhsic and Economics’ başlıklı teziyle doktora derecesini aldı. Doktora tezini savunduktan kısa bir süre sonra Hollanda İstatistik Bürosu’nda çalışmaya başladı.
İstatistik Bürosu’ndaki kariyeri Tinbergen’in hayatında bir dönüm noktası oldu. Burada ilk olarak matematiksel yöntemi Keynesyen iktisada uygulayarak dinamik makro ekonomik modeli geliştirdi.
Tinbergen’in modeli uzun vadeli planların temel makro ekonomik göstergelerle uyumunu test ediyordu. 1929 Buhranı ve II. Dünya Savaşının getirdiği ekonomik çöküntü ona modeli geliştirmesi için olağanüstü bir ortam sunmuştu.
1938’de Statistical Testing of Business Cycles adlı çalışmasını, 1942’de ise ekonometrinin kurucu eseri olarak kabul edilen Econometrics’i yayımladı. Tinbergen’in savaş sonrası dönemde yaptığı çalışmalar ekonometriyi Keynesyen iktisatla buluşturuyordu.
Bu buluşma savaş sonrası dönemin temel politika ihtiyaçlarından biri olan planlı ekonomi için de teorik alt yapı sunuyordu. Tinbergen uzun bir süre makroekonomik verilerin isabetli büyüme hedefleri için kullanılmasına odaklanmıştı.
Savaş yıllarının ardından bir süre Hollanda Merkezi Planlama Teşkilatı’nın direktörlüğü yürüttü. Bu görevini icra ederken, bir yandan da Birleşmiş Milletler kalkınma ofisinde danışmanlık yaptı.
BM’deki görevi esnasında Avrupa ülkelerinin savaş sonrası dönemde dünya ekonomisine entegrasyonu üzerine çalıştı. 1950’li yılların sonundan itibaren ilgi alanı gelişmekte olan ülkelere kaydı. Mısır, Hindistan ve Pakistan Tinbergen’in çalıştığı ilk ülkeler oldu.
Bu ülkelerde edindiği saha tecrübesi ekonometrinin ana akım iktisat içinde kullanımına geniş bir olanak sunmuştu.
Nihayet 1969’de iktisada yaptığı katkılar nedeniyle Ragnar Frisch ile beraber Nobel Ekonomi Ödülü’ne layık görüldü. Tinbergen’in kardeşi, Nikolaas Tinbergen, ağabeyinden 4 sene sonra, 1973’te, Nobel Tıp Ödülü’nü alacaktı.
Tinbergen’in BM ve Dünya Bankası’nda çalıştığı yıllarda uluslararası kamuoyunun gündemini bağımsızlığını yeni kazanan ülkelerin küresel ekonomik sisteme entegrasyonu meşgul ediyordu.
Bunun yanında, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu pek çok ülkede uluslararası kuruluşlar planlı ekonomiye geçilmesi yönüne baskılarını arttırmıştı. Dünya kamuoyunu meşgul eden bu tartışmalar Tinbergen’in Türkiye ziyaretini belirleyen dinamikler oldu.
1950’lerin ikinci yarısında yavaşlayan ekonomi şiddetli bir dış kaynak ihtiyacı içinde kalmıştı. Uluslararası kuruluşlar dış kaynakların şartlı verilmesinden yanaydı. 1958 Anlaşması’nda ekonominin koordine edilmesine yönelik vurgular dikkati çekiyordu.
Demokrat Parti iktidarı bu baskılara bir süre dirense de 1959’da planlı ekonomi için isteksiz bir adım atmıştı.
Aslında planlı ekonomiye geçiş tavsiyesi DP iktidarının ikinci döneminde tartışmaya açılmıştı. Forum Dergisi bu tartışmaların en önemli entelektüel platformuydu. 1960’lı yıllara doğru Forum yazarlarının planlı ekonomiye geçilmesi yönündeki eleştirileri dozunu iyice arttırmıştı.
Tinbergen Türkiye’ye kaotik bir ortamda gelmişti. İlk olarak 1959 yılında Dış İşleri Bakanlığı kanalından Türkiye’ye davet edilmişti. Burada bir parantez açalım. O yıllarda Türkiye’nin dış ekonomik ilişkileri hariciye tarafından yürütülmekteydi.
+ Milletlerarası Ekonomik İşler Dairesi Umum Müdürlüğü, Türkiye’nin uluslararası kuruluşlarla münasebetini yürüten diplomatik ama ekonomik olmayan bir kurumdu.
Uluslararası kuruluşların Demokrat Parti üzerinde planlı ekonomiye geçmesi için baskı kurduğu bir dönemde dış işleri bakanı Fatin Rüştü Zorlu, daha evvel Paris’te görüştüğü Tinbergen’i, Lahey Büyükelçiliği kanalıyla davet etmişti.
Tinbergen’in bu daveti tereddüt etmeden kabul etmesine rağmen siyaset ve bürokrasinin şüpheleri de vardı.
Her şeyden evvel DP planlı ekonomiye karşıydı, bürokrasi yeni bir politika oluşturma sürecine hazırlıklı değildi. 1960’a kadar Maliye bürokrasisi devletin gelir-gider tablosuna odaklanmış, politikalara kaynak bulmakla yükümlü bir yapıydı.
Yeni kurulan DPT ise politikaların ve kaynakların ister istemez tek merkezde toplandığı bir yapı olarak doğmuştu. Bu yeni bir normdu, haliyle çatışma kaçınılmazdı. Gerek maliye bürokrasisi gerekse ilgili bakanlıklardaki bürokratlar çoğu kez DPT’ye direnmişti.
Ayrıca Ankara’da bir dedikodu dönüyordu. Tinbergen 800 dolar ücret talep etmişti. Haliyle bu denli önemli bir ismin böyle düşük ücret talep etmesi şaşırtıcı gelmişti. İktidardan isimler dahi ‘madem adam bu kadar önemli, neden az para istiyor’ sorusunu soramadan edememişti.
Birtakım anlaşmazlıklara rağmen Tinbergen Türkiye davetini kabul etti. Asistanı Dr. Koopman Türkiye’de bulunacak, Tinbergen ise senede birkaç kez ülkeyi ziyaret edecekti.
1960 Darbesinden kısa bir süre önce Türkiye’ye geldiğinde Tinbergen’in ilk dikkatini çeken husus Türkiye’de kamu bürokrasisinin planlamaya yabancı oluşuydu. Burada bir not düşelim: Aslında bu tamamen anlaşılır bir durum. Planlama konsepti o dönem tüm dünyada yeniydi.
Maliye bürokrasisinin iyi yetişmiş olduğu, kurumsallığı yabancı uzmanlar tarafından da kabul edilmişti. Nihayetinde bu kadrolar yeni doğan ekonometrik modellemeye yabancıydı.
Bir parantez daha açalım, 1946-1960 arasında Türkiye’ye ABD ve Batı Almanya’dan gelen çok sayıda uzman, sıklıkla bu konuya dikkat çekmişti. Bu uzmanlara göre geleneksel maliye bürokrasi, kuvvetliydi ama planlama farklı bir konsepti, maliye bürokrasisi bu konuya biraz uzaktı.
Bu uzman görüşleri DPT’nin kuruluş kanununa yansıyacaktı. DPT istisnai bir personel rejimiyle kuruldu.Sözleşmeli personel istihdam edebilecek, gerek gördüğünde diğer kurumlardan personelleri görevlendirebilecek, yurt dışın veya üniversitelerden danışmanlarla çalışabilecekti.
Tinbergen Türkiye’ye daha adım attığı gün, ülkeye pek de gönüllü davet edilmediğini anlamıştı. O günleri anlatan hatıratların naklettiğine göre kendisine bir ofis tahsis edilmemişti.
Nihayet o günlerde Ankara’nın en güzel kamu binalarından biri olarak kabul edilen Elektrik İşleri Umum İdaresi’nde Tinbergen ve Koopman’a birer oda tahsis edilmesi uygun bulundu. Tinbergen’i burada, sonraki yıllarda Türkiye siyasetine damga vuracak isimler karşılamıştı.
Turgut Özal, Süleyman Demirel, Atilla Karaosmanoğlu ve Atilla Sönmez Tinbergen’in Ankara’da ilk temas ettiği isimler oldu. Karaosmanoğlu ve Sönmez, DPT’nin kuruluşunda kilit rol oynayacaklardı.
Tinbergen’in ilk isteği memleketin ahvalini anlamaktı. Bir ekonomi profesörü için bunun yolu pek tabii verilere erişmekten geçiyordu. Tinbergen’in bu isteği başbakanlık müşavirlerine iletildiğinde olumlu yanıt veren olmamıştı.
Bu iş Özal’ın üzerine kalmış; kendisi adeta kapı kapı gezerek veri toplamıştı. Bunun yanında DPT’nin kurucu kuşağı Başbakanlık binasının arşivlerinde bulabildikleri kadar veriyi Tinbergen’e sunmuştu.
Darbeden hemen evvel bu kısa ziyaretini sonlandırıp Türkiye’den ayrılırken, bürokrasiye neler yapacağını da anlatmıştı. Böylece bir ekonomi bürokrasisi için adım atılmış oldu.
Darbeden sonra, daha anayasa dahi mecliste kabul edilmemişken, Devlet Planlama Teşkilatı’nın kurulması gündeme gelmişti. Tinbergen’in çalışacağı isimler, heyecanla teşkilatın kurulmasını bekliyorlardı. Bu görev Şefik İnan’a verilmişti.
Şefik İnan Milli Birlik Komitesi’nin desteğiyle DPT’yi kuracaktı ama genç kuşak plancılarla daha kuruluş aşamasında bir görüş ayrılığı belirmişti. İnan, planlama teşkilatının Ford Vakfı desteğiyle Pakistan’da çalışan Amerikalı bir grup danışmanlığında kurulmasını düşünmüştü.
Bunun üzerine A. Türkeş’in önerisiyle, Kara Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı Şinasi Orel’e, Tinbergen ve diğer uzmanların önerileriyle birlikte planlama teşkilatını Türklerin kuracağı ve planların Türkler tarafından hazırlanacağı vurgulanan bir taslak hazırlatıldı.
Yıllar sonra Hindistan Başbakanı Nehru’nun ilk plancılara yaptığı bir konuşma, alınan bu kararın ne kadar isabetli olduğunu gösterecekti.
Tinbergen’in kişisel ilişkilerini kullanarak ayarladığı Hindistan ziyaretinde Nehru, Türk plancılarının kendi planlarını hazırlayabildikleri için çok şanslı olduklarını söyleyecekti. Hindistan ve Pakistan’da planların hazırlık sürecinde Amerikan etkisi oldukça fazlaydı.
Tinbergen 1960’ların ilk yarısında DPT’nin kuruluşunda aldığı aktif rol nedeniyle sadece bürokratların değil siyasetçilerin de sıklıkla görüştüğü bir isimdi.
(Tinbergen’in bir Türkiye ziyaretinde Talat Halman ve Osman Nuri Torun'la birlikte İsmet İnönü’yü ziyaretinden bir kare.)
Tinbergen DPT kuruluşunda Doğu Asya deneyiminde olduğu gibi bir süper bakanlık tasavvur etmemişti. DPT Batı ile yakın ilişkileri olan bir ülkenin demokrasiye saygı duyan bir planlama kurumu olarak kuruldu.
Özellikle I. Plan döneminde Tinbergen’in ciddi katkıları olmuştu. Bu dönemde düzenli Türkiye seyahatleri yapmış hem plancıları eğitmiş hem de hazırlanan planları uluslararası gözlemci olarak kontrol etmişti.
1946-1960 yılları arasında çok sayıda uzman Türkiye’ye ziyaret etti. Bu isimler Türkiye’nin kurumsal yapısının şekillenmesinde, politika oluşturma süreçlerinde önemli roller oynadı. Jan Tinbergen ise bu isimlerden en önemlilerinden biriydi.
Jan Tinbergen zincirini sayfamızda ekonomik sosyolojiyle ilgili paylaşımlara önemll katkılar sağlayan Dr. Emrah YILDIZ @emrh_y arkadaşımız hazırladı.
Çok teşekkür ediyoruz.
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Bugünün akademisinde nadiren karşılaşılan bir biliminsanı profiline sahip olan, birçok alanda birden uluslararası düzeyde usta olarak kabul edilen, ABD’li gelişimsel psikolog, karşılaştırmalı primatolog, dilbilimci ve antropolog Michael Tomasello’yu (“Mike”) yakından tanıyalım.
Tomasello, 18 Ocak 1950’de Florida’da doğdu. 1972’de Duke Üniversitesi’nde psikoloji lisansını aldı. Lisans sırasında aldığı “biyolojik psikoloji” dersine hayran kalmıştı. Mezuniyetinden sonra Georgia Üniversitesi’nde deneysel psikoloji doktora eğitimine başladı.
Tez konusu bebeklerin ilk sözcükleri idi. Konuya ilkin Piaget’nin perspektifiyle yaklaştı (Piaget hk:
📚📝
Bölümümüz bünyesinde, Darülaceze Vakfı @DarulacezeVakfi işbirliğiyle yaşlanma ve yaşlılık çalışmaları odaklı yeni bir akademik dergi yayın hayatına merhaba dedi: Senectus.
Senectus sıkı bir hazırlık çalışmasının, sahadaki sivil aktörlerle yakın bir ilişki ve işbirliği arayışının ürünü.
İşbirliği ve destekleri için @DarulacezeVakfi’na, Vakıf Başkanı Sn Fatih R. Saraçoğlu’na, Belgin Turgay’dan başlayarak vakıf yönetim üyelerine çok teşekkür ederiz.
Hazırlık çalışmalarında bölüm öğretim üye ve yardımcıları özveriyle çalıştılar. Murat Şentürk @muratsenturke Hocadan başlayarak tüm arkadaşlarımıza, derginin A-Z’ya neşir sürecinin aksamaksızın yürütülmesini sağlayan Adem Başpınar @adembaspinar Hocaya çok teşekkür ederiz.
💰📄🔓⛓️
Bugün kripto paralarla özdeşleşen Blockchain (Blok zincir) teknolojisi kripto para sisteminin dışında hayatın pek çok alanında kullanılıyor. Kripto paraların ortaya çıktığı 2008 yılından bu yana kullanım alanı gittikçe genişleyen bu teknolojiyi birlikte tanıyalım.
Aslında her şey 1991 yılında Stuart Haber ve W. Scott Stornetta isimli iki araştırmacının bir dokumanın orijinalliğini nasıl koruyabiliriz sorusuyla başlamıştı. Haber ve Stornetta, bir dokumanın orijinalliğini doğrulamak için ilk olarak onları bloklar halinde parçalamış >>>
>>> ardından bu blokları birbirlerine özel şifrelerle bağlamışlardı. İlk başta kulağa basit gelen bu şifreleme işlemi, aslında çok ince bir detay barındırıyordu: Haber ve Stornetta blokları birbirine bağlamak için şifreleri oluştururken bloklar içindeki bilgiyi kullanıyordu.
✍️🔎
Tutkularını siyasete taşıyamamış başarılı bir bürokrat, yazar ve şair; bir asırlık ömrüyle Türkiye’ye tanıklık etmiş bir ismi, Ömer Cahit Kayra’yı (1917 - 30 Ocak 2021) birlikte tanıyalım.
👇👇👇
“… O vakit İstanbul’daki Senegalli askerleri hayal meyal hatırlıyorum, bir de işgal İstanbul’unu.”
1917 yılında varlıklı bir ailenin, Tiflis muhaciri Ahıska Türkü bir anne ile Azerbaycan muhaciri bir babanın çocuğu olarak Trabzon’da dünyaya gelmiştir.
Kayra’nın ablaları ve abisinin çocukluk yılları Trabzon’da geçmiş ama ailenin bitmeyen göç çilesi 1916 yılında Rus işgalinin ardından tekrar başlamıştır. Böylece Kayra çocukluk yıllarını işgal İstanbul’unda geçirmiş, Kurtuluş Savaşı’na erken yaşta tanıklık etmiştir.
✍️📌
Çarşamba Toplantıları'nın 48. oturumunda "Türkiye’de ve Dünya’da Haçlı Seferi Çalışmaları: Karşılaştırmalı Bir Tarihyazım İncelemesi" başlıklı konuşmasıyla Doğan Mert DEMİR'i @doganmertdemir dinliyoruz..
📝 "Haçlı olmanın nerede başlayıp nerede bittiği; bunun getirdiği hak ve sorumlulukların araştırılması alandaki akademik çalışmaların başlangıcı oldu. Omuzlara takılan Haç sembolüyle Kudüsü fethetmeyi amaçlayan kutsal bir görev olan Haçlı unvanı zamanla yozlaştı."
📝 "Konuşmamda başvuracağım Doğu ve Batı kavramlarını kullanırken Eric Hobsbawn’dan yararlanacağım. Batı kavramı, Hobsbawn’a göre “entelektüel bir kurgu”dur. Yani sınırları kesin olarak tayin edilebilecek coğrafyaya işaret etmez. Doğu'yu da bu şablon çerçevesinde kullanacağım."
2. Dünya Savaşı’nda ABD ordusuna çok fazla asker alınması sonucunda orduda moral ve verimlilik gibi birtakım sorunların artması nedeniyle bu sorunların keşfedilmesi ve bunlara çözüm aranması amacıyla yürütülen bu çalışmayı tanıyalım...
👇👇👇
Sosyal bilimcilerin ordudaki incelemelerine ve bu incelemelerin bulgularına dayanan TAS, 1949-1950 yılları arasında yayımlanmıştır.
Samuel A. Stouffer öncülüğünde, sosyolog, psikolog ve istatistikçilerin yanı sıra askerî ve sivil personelin de aralarında bulunduğu büyük bir ekip çalışmasının ürünü olan TAS, ilk önemli disiplinlerarası çalışmalardan biri olarak nitelendirilmektedir.