1/7 Kürt siyasal tarihinde egemen olan akımların önce Osmanlılaşma, sonra Türkiyelileşme olduğunu ve bunun çözüm getirmediğini düşünen biri olarak (bkz.twitter.com/search?lang=tr…) Marx'ın 1864'te Birinci Enternasyonal'i açış konuşmasındaki şu sözlerini dikkatinize sunmak istiyorum:
2/7 “Polonya’nın parçalanıp paylaşılması üç büyük despotik askeri gücü (Prusya, Avusturya ve Rusya) birbirine bağlayan harçtır. Yalnızca Polonya’nın yeniden doğuşu bu bağları koparıp, Avrupa halklarının toplumsal kurtuluşunun önündeki en büyük engeli ortadan kaldırabilir… +
3/7 "Avrupa İşçi Partisi Polonya’nın kurtuluşunun belirleyici bir önem taşıdığı kanısındadır; Enternasyonal İşçi Derneği’nin ilk programı da Polonya’nın yeniden birleşmesini işçi sınıfının bir siyasal hedefi olarak tanımlar.+
4/7 "Peki, Polonya’nın kaderine işçilerin partisinin böyle özel bir ilgiyle yaklaşmasının nedenleri nedir?… Her şeyden önce, kendisini ezenlere karşı bitmez tükenmez ve kahramanca bir kavgayla kendi kaderini tayin etme ve ulusal özerklik elde etme konusunda tarihsel haklılığını+
5/7 "kazanmış bulunan bu baskı altındaki halka olan sempati gelmektedir, kuşkusuz. Enternasyonal işçi partisinin Polonya ulusunun kurulması için can atıyor olmasında en ufak bir çelişki yoktur.++
6/7 "Tam tersine; ancak Polonya bağımsızlığını tekrar kazandıktan ve özgür bir halk olarak kendi kendini yönetebilmeye başladıktan sonra; ancak bundan sonra kendi iç gelişmesi tekrar başlayabilir ve böylece Avrupa’nın toplumsal dönüşümüne bağımsız bir güç olarak katılabilir.”
1/14 Duyunca "ne yüce bir tavır!" dediniz belki. Maalesef hikaye doğru değil. Şöyle ki: Atatürk'ün kızkardeşi Makbule Hanım'la Mustafa Mecdi Bey'in ne zaman evlendiği bilinmiyor. Dolaylı çıkarımlara göre 1919'da evlendikleri tahmin ediliyor. Atatürk'ün uşağı Cemal Granda'ya göre
2/14 Mustafa Mecdi Bey "Kurtuluş Savaşında İstanbul ile Ankara arasında gidip gelerek haberleşme sağlamış. Fransız yazarı ve diplomatı Claude Farrère ile Atatürk'ün İzmit'te buluşmasını düzenlemiş, kaçak malzeme bulma işinde çalışmıştı." Aman ne büyük işler! Kaynaklarda
3/14 Mecdi Bey'in eğitimine dair bilgi yok. Türk Parlamento Tarihi'nde "1924'te fennî arıcılık, tavşancılık, sebzecilik, sütçülük, fidancılık ve meyvecilik gibi uğraşlarda bulunmak üzere Kemerburgaz'a bağlı Alibey köyünde çağdaş bir çiftlik kurduğu görülmektedir" diyor.
"Türk Eğitim Tarihinde Haşim Paşa'nın hiç adı geçmez. O, unutulmuş bir Maarif Nazırıdır. Günümüzde yalnızca, 'ŞU MEKTEPLER OLMASA MAARİFİ NE GÜZEL İDARE EDERDİM' biçiminde söylediği rivayet olunan söz bazan esprili biçimde zikredilmektedir.
2/8 O dönemlere ilişkin taradığımız kaynaklarda onun adına rastlanıyor. Fakat kaynaklar ondan hep olumsuz biçimde söz ediyorlar. Belki o, başarılı olmak şöyle dursun, olumsuz görülen çalışma ve düşünceleri nedeniyledir ki Türk Eğitim Tarihinde hiç yer tutmamıştır.
3/8 Örneğin, 1910’da Maarif adında ilginç bir kitapçık yazan Namık Ekrem adında bir öğretmen ve yazar, Haşim Paşa zamanında eğitimde kayırma politikasının alıp yürüdüğünü, resmî makamların öğretmenlerin sorunlarını çözmek için hiç bir çaba göstermediklerini şu şekilde açıklar:
1/25 BOZKURT İŞARETİ'NE DAİR NOTLAR
Futbolcu Merih Demiral'ı aklamak için habire atıf yapılan Bozkurt (Gök Böri/Börü) mitine dair "Türkçe" bir metin bugüne dek ortaya çıkmadı. Bu efsane, 556-581 yılları arasındaki olayları anlatan ve 629 yılında tamamlanmış olan Chou-Shu adlı
2/25 Çin kroniğine "çok yaşlı bir Tu-kui’nin verdiği bilgilere dayanılarak" diye kaydedilmiş. Bu kaynakta Kök Türklerin Hunların devamı olduğu ve Aşina adlı bir sülaleden geldikleri şöyle anlatılır: “Dişi bir Börü (kurt) peyda oldu ve onu et ile besledi.
3/25 Bu çocuk büyüyünce Börü ile evlendi. Böylece Börü gebe kaldı. Lin memleketinin 'Tigin'i çocuğun henüz yaşadığını duyunca, onu öldürtmek için askerler gönderdi. Gelen askerler Börü’yü, çocuğun yanında gördüler. Börü’yü öldürmek istediler, fakat Börü kaçarak Kao-Ch-ang (Uygur)
1/25 BUHARİ, DAVUD VE MÜSLİM'E GÖRE PEYGAMBERLE EVLENDİĞİNDE AİŞE KAÇ YAŞINDAYDI?
Buhari, KİTAB-U MENAKIBİ'L-ENSAR 43-Peygamberin Âişe İle Evlenmesi: "Âişe'nin (Hicret'ten Sonra) Medine'ye Gelmesi Ve Peygamberin Âişe İle Güvey Odasına Girmesi Babı. 114-Âişe(R) şöyle demiştir:
2/25 Ben altı yaşımda bir kız iken Peygamber (S) beni nikâh akdiyle zevceliğe almıştı. (Üç sene sonra) biz Medine'ye hicret ettik. (...) Ensâr kadınları beni Rasûlullah'a teslîm ettiklerinde, ben dokuz yaşında bir kızdım..." 116-Urvetu'bnu'z-Zubeyr şöyle demiştir:
3/25 Hadîce, Peygamber'in Mekke'den Medine'ye çıkmasından üç yıl önce vefat etti. Peygamber bundan sonra iki sene yâhud buna yakın süre evlenmeden bekledi. Âişe altı yaşında iken onu nikâh etti. Sonra Aişe dokuz yaşında iken Peygamber Aişe ile güvey odasına girdi.
1/12 BİR SAVAŞ, BİR ASKER, İKİ FOTOĞRAF
"Bu iki resim Krasnoyarsk'taki Andrei Pozdeev Müzesi'nde yan yana sergileniyor. Yanında şöyle yazıyor: “(Solda) Sanatçı Evgeny Stepanovich Kobytev'in 1941'de cepheye gittiği gün. (Sağda) 1945'te döndüğü gün”.
2/12 Bu, dört yıl süren savaştan sonraki insan yüzü. İlk resim size bakıyor, ikincisi ise içinize bakıyor.
1941'de Almanya Sovyetler Birliği'ne saldırdığında ve orduya katılmak zorunda kaldığında sanatçı olarak yaratıcı hayatına başlamaya hazır genç bir adamdı.
3/12 Dört yıl sonra yüzündeki farklılık çok dikkat çekici. Zayıf ve yorgun bir yüz, derin kırışıklıklar, sıkıntılı bir bakış. Bu adam, Doğu Cephesinde 4 yıl süren, hiçbir kurala uymayan bir savaşa tanık olduktan sonra tamamen değişen bir Sovyet askeri...
Ahmet Yaşar Ocak'ın Osmanlı Toplumunda Zındıklar ve Mülhidler (Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 1999) kitabının sonundaki "Bölüm XII: Türklerin Mezhepleri ve Bu Zamandaki Sapkın Cemaatleri"inden ateistlerle ilgili kısmı sizlerle paylaşmak istedim.
2/25 Bölümün yazarı 1667-1678 arasında İngiliz Yakındoğu Şirketi İzmir şubesi müdürü olarak görev yapan Sir Paul Rycaut (İng. okunuşu Rayko; Fr. Ricaut, okunuşu Riko). Aktaracağım bölüm Rycaut'nun The Present State of the Ottoman Empire (Londra, 1668) adlı eserinde yer alıyor.
3/25 Hayatının önemli bir bölümünü "Türkler" ve Osmanlı Devleti konularına ayıran ve bu konuda ülkesinde otorite kabul edilen Rycaut’nun Osmanlı ateistleriyle ilgili gözlemleri şöyle: "Niyetimiz burada Türkler arasındaki muhtelif mezhepleri anlatmak olmakla birlikte,