Bugün #DünyaRuhSağlığıGünü'ymüş. Bilmiyordum. 10 Ekim katliamının ruhlarımızda yarattığı tahribatı düşünüp acı acı güldüm. Sabahtan beri katliamla ilgili yazıp yazmamayı düşünüyor, bir türlü karar veremiyorum. O kadar düşündüm ki başıma ağrı girdi. Yazıp rahatlamak istiyorum.
10 Ekim'deki barış mitingine saldırı olduğu haberini İstanbul'da aldık. Bir arkadaşımızın ablası oradaydı, bazı arkadaşlar da. Birkaç saat sonra Ankara'ya gittik. Gittiğimiz, gördüğümüz, tecrübe etmek zorunda kaldığımız her şey hala öfkelendiriyor beni.
O gün Ankara'da olan, saldırıdan sonra oraya gelip sevdiklerini aramaya koyulan herkesin acısını etimde hissediyorum. Morgların kapısında nasıl birini aradığını anlatmaya uğraşan insanların çaresizliğini de. 10 Ekim ve ertesindeki birkaç gün TC üstümüze devasa bir fil oturttu.
Saldırıda yakınlarını kaybetmiş insanların acılarının yanında nedir ki diyorum fakat, tanık olduğumuz şeylerle yaşamak da zor oldu hepimiz için. Burada o 2 günü birlikte geçirdiğim arkadaşlarım var, etiketlemeyeceğim hiçbirini ama fark ettim ki 5 yıldır bu konuyu hiç konuşmadık.
10 Ekim'de devlet sevmediği kim varsa arasına devasa bir duvar ördü ve o duvarın ardından pis pis sırıttı, kahkahalar attı, hakaretler etti. Hastane kapılarında polislere yalvaran, çocuklarını tarif eden insanların gördüğü muameleyi asla unutmayacağım.
Katliamdan sonra, sevdiklerinin ölüsünü bulan insanların çığlıklarını da. Teşhis için bekleyen insanların önünde sipariş ettikleri kebapları, lahmacunları yiyen polisleri de. Acılı insanlara bok gibi davranan emniyet personelini de. Varsa Allah hepsinin ayrı ayrı belasını versin.
Teşhis için bekler, ne olduğunu, nerede olduğumuzu anlamaya çalışırken yüzümüze pis pis bakıp "ayran içerseniz size de söyleyim" diyen, boş sandalyeye oturmamıza izin vermeyen emniyet görevlisin sesi hala kulaklarımda. Devlet o adamdı kuşkusuz.
Ertesi gün cenazeleri almaya gittiğimiz gasilhanede oğlunun yıkanıp kendisine verilmeyen yaşlı kadının "abdestini aldırmazlarsa" diye kaygılanışını da unutmayacağım. TC devletini daha ne iyi özetleyebilir bilmiyorum. "Ya abdestini aldırmazlarsa." Lanet olsun hepsine.
Cenaze arabasının şoförünün "ama abi devlet de düşmanına ne yapsın" diyebildiği bir hadsizlik, izansızlık... Hashtag'lerle, kampanyalarla dikkatini çekmeye çalıştığımız bu insanlar o gün çok sevinçliydi teröristler öldü diye. "Bizi öldürmek isteyenlerin ülkesi"...
Tee Hopa'dan gelmiş o kadının içi biraz rahat etsin diye oğlunun yıkanmasına girdim. Hayatımda hiç tanımadığım, gencecik bir insan. Yine bir başka arkadaşım annesi dayanamam deyince kızının yıkanmasına girdi. İki ateist ölüye abdest aldırdık. Üzerine daha ne diyim bilmiyorum.
Yazıp rahatlamak istiyorum dedim ama asla rahatlamadım, aksine bi sinir geldi. Umarım bir gün kafamı ve cesaretimi toplayıp yazabilirim bunları ve başka detayları. O gün orada birlikte olduğum, bunları okuyan arkadaşlarıma da sarılıyorum. Umarım birgün gerçekten konuşabiliriz.
Biri bugün 10 Ekim Katliamını 80 darbesine benzetmiş ve bir toplum mühendisliği projesidir demişti. Katılıyorum. Planlı, programlı, kimi öldüreceğini, daha doğrusu kimden kurtulacağını bilenlerin elinden çıkma bir karanlık o gün. 10 Ekim "bir IŞid saldırısından" çok daha fazlası.
Şunu da söylemeden geçmiyim. Katliamda ölen 9 yaşındaki Veysel Atılğan'ın yakınlarına kimliğini getirmeniz diye bağıran bir polis memuru vardı. O bağıran polisin sesini de asla unutmuyorum. Çaresiz insanlara pislik gibi davrandılar. Öfkeme rağmen aynını yaşasınlar da diyemiyorum.
40 yaşındayım. Kendimi bildim bileli TC devletinin ve toplumunun faili olduğu şiddeti seyrediyor, maruz kalıyor ve yarattığı tahribatla yaşamaya çalışıyorum. 13 yaşımdan beri cenazelere gidiyor, yumruk kaldırıp slogan atıyorum. 10 Ekim hayatımın en travmatik deneyimlerinden biri.
Nasıl atlatabiliriz, ne yapabiliriz, nasıl konuşabiliriz, tanıklıklarımızı nasıl anlatabiliriz hiç bilmiyorum. Katliamdan kurtulan Loren Elva “İyi değilim, iyi olmayacağım, iyi olmayın…” demişti. Ne yazık ki artık iyi olamayan bir dolu insan tanıyorum. Sebep olanlar utansın.
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Bugün annemin ölüm yıldönümü. 5 yıldır neredeyse her günümü onu kaybetmenin ne demek olduğunu, bana ne hissettirdiğini anlamaya çalışarak geçiriyorum. Çok fazla acı, keder ve keşke dolu bir süreç. Bir zincirle benzer yollardan geçenlere yalnız olmadıklarını hatırlatmak istiyorum.
Yas çok duyduğumuz, bazı fikirlere sahip olduğumuz ancak gerçekten de ne demek olduğunu bilmediğimiz bir kelime. Hakkında konuşmamak gibi bir eğilimimiz var. Nedense hep gizli, tek kişilik bir süreç olarak kodladığımızdan/anlatıldığından kendimize saklıyoruz.
Hatta o kadar saklıyoruz ki bazen kendimizin erişmesi bile zaman alıyor, zor oluyor, geçe kalıyor. Ya da sinsi bir şekilde sizi sinsice tüketerek ya da çaktırmadan inciterek kendini var ediyor. Anlamak, ayırdına varmak bile mucize oluyor bazen. Benimki de öyle oldu/oluyor.
TERF'ler cis gey ya da cis biseksüel erkek olsalardı, Grindr, Scruff ve Hornet profillerine NO FEM NO FAT NO BLACK NO ARAB NO TRANS NO SIĞINMACI NO KÜRT NO ENBY filan yazacaklarına eminim ama kanıtlayamam.
Dur ya, aslında kanıtlayabilirim. 🙃
Bütün var oluşunu ne istemediği üzerine kuran, kendini bunun üzerinden var eden, tanımlayan insanların yoruculuğu ve küstahlığı cis gey aleminden çok tanıdık. Bu sitede dönüp dönüp Arapla sikişmem, transla sikişmem filan diye ayrımcılık hakkı talebi konuştuğumuza inanamıyorum.
Sadece Çin'de 1,393 milyar insan yaşıyor. "Çinlilerle sevgili olmam" demek, sadece ırkçılık değil, aptallık da. Elinle tek tek saysan ömrün yetmez yahu. Nasıl bu kadar emin olabilirsin birgün bir Çinliden hoşlanmayacağından? Her şeyi geçtim, duygularınıza neden bunu yapıyorsunuz?
21 Şubat #DünyaAnadilGünü kutlu olsun! İstanbul'da, Kemalist tedrisattan geçmiş biri olarak Kürt nefretimden kurtulmamı ve "anadilimi" sevmemi sağlayan, beni Kürt olduğum gerçeğiyle barıştıran bu şarkıyla kutlamak istiyorum.
Bu şarkının hayayımı bu kadar dönüştürmesinin yegane nedeni de içinde adımın geçmesi :))) Arkadaşlarımın hepsinin adı bir türküde, şarkıda geçerken "neden Bawer geçen şarkı yok" gibi lubunyalık zirvesi bir soruyla başlayan macera beni resmen Kürt yaptı :))))
Kürdistan'dan İstanbul'a gelen dayım Şivan'ın kasetini getirmiş, evde annemle dinlerken bu şarkıda Bawer dediğini duydum ve Oscar kazanmış Halle Berry gibi ağlamaya başladım mutluluktan. Şarkıları hafife almayınız :) 11 yaşımda Kürt olduğumu kabul ettim. Teşekkürler Şivan 💖
TERF Selda Tuncer ne demiş ya bu yayında çok onu merak ediyorum. Mesela ifşa ve cinsel taciz meselesini anlatırken TERFdaşlarının tacizci adamları aklamak için dalaklarını yırttıklarından bahsetmiş mi? Bu insanlarla iki yıldır neden halay çektiğini açıklamış mı? #AskingForAFriend
2 yıl boyunca kadın düşmanı şeyler RT edip, kadınlar biyolojik olarak erkeklerden geridir diyen bir adamla canlı yayın yapsam Twitter'ı başıma yıkar, anamdan emdiğim sütü burnumdan getirirsiniz haklı olarak. Söz konusu transfobi olduğunda niye herkes bu kadar yüce gönüllü acaba?
Burada translara zorbalık yapan, bununla övünen ve insanların hassasiyetleriyle alay eden, akademik gücünü transfobi kusmaya adayan, her eleştiri sahibini bloklayan bir insan Selda Tuncer. Taciz konusunda özeleştiri vermeden ne anlattı allasen? İnanamıyorum bu duruma.
Şu sıralar çokça konuşulan iki dizi, #KırmızıOda ve #MasumlarApartmanı, Psikiyatr Gülseren Budayıcıoğlu'nun kitaplarından uyarlanmış. Kendisi hakkında küçük bir araştırmayla "ilginç" bilgilere ulaşmak mümkün. Küçük bir zincir...
3 Mayıs'ta Gazete Duvar’da Pınar Öğünç imzalı “Çıldıracak seviyeye gelmiş psikologlar var” adlı bir makale yayınlandı. Hemen ertesinde Buğdaycıoğlu'nun Madalyon Psikiyatri Merkezi’nde çalışan 5 psikolog makaleyi sosyal medyada paylaştıkları için kovuldu. evrensel.net/haber/404235/p…
#GülserenBudayıcıoğlu'nun kovduğu psikologlara 25/2 “İşçinin ahlak ve iyi niyet kurallarına aykırı davranışı” gerekçe gösterildi. Bir kısmına gece 10 civarı, bir kısmına sabah 7.30 civarı gelen telefonda ‘iş verenin haklı fesih hakkına’ dayanılarak işten çıkarıldıkları söylendi.
Bu Selena Gomez kılıklı, Küçük İbo ruhlu liberal Demet Akalın'a babanı sevmen ne alaka, konu o değil dedim. Döşenmiş de döşenmiş. KENDİ DENEYİMİM dediği de ilk maaşıyla babasına yemek ısmarlamam diyen birinin tweetini alıntılayıp babasını övmek. Çapsız deme lazım olur :)
Bu hesabı açtığımda engellediğim ilk insan sensin. Çünkü o tayfanın yıllar önce DE leş olan biricik üyesisin. Eskiden de katlanılmaz biriydin hala öylesin. Engellediğim hesaba niye bakayım kız. Senden tiksinen çok, ulaştırıyorlar işte. Aşırı baba sevgisinden ego da tavan :)
Şöyle diyim, değil engellediğim profiline bakmak, yolda görsem taksi çevirir hızla uzaklaşırım, evladım olsan eldivenle bile sevmem. O kadar midesiz değilim çok şükür. Linç minç geçelim onları da. 5posta/Can E. savunma hattında bir nefersin sadece. Savundukların kadar iğrençsin🥰