24 Temmuz 1935...
Ertuğrul yatı , Dolmabahçe açıklarında demirlemiştir.." Haydi tam fırsat " deyip Dolmabahçeden denize atlayan ve Atasını görmek için yüzüp yata çıkan 11 yaşındaki bir çocuk..( Korumaların telaşını es geçiyorum ). Alınır yata çocuk..
Atatürk çocuğu yanaklarından öper , kendi yemeğinden ikram eder ." Ismin ne çocuk " der Atatürk..- Atilla der ufaklık utana sıkıla , biraz da korkuyla...- Ne cesaretle yüzdün bu akıntıda evlat..der Ata. Senin için denizi yürüyerek geçerim paşam..der küçük Atilla sesi titreyerek..
- Sendeki bu gayret ve aşk varken geçersin de ..der Atatürk..
Vee ;
24 Haziran 1961..Atilla Hülagü bahriye kd.yüzbaşısıdır..10 yıl uğraşır ve kendi icadı olan bu yüzer ayaklı botla , Beylerbeyinden Beşiktaşa , denizden yürüyerek geçer..
Öyle bir geçer ki , hem Atasına sözünü tutar , hem de dünya tarihine geçer..Da Vncinin projesi yıllar sonra gerçekleşmiş , ama gazeteler sadece iki gün haber yapmıştır bu tarihe altın harflerle geçecek olayı. Atam'a ve Atilla Hülagü yüzbaşıya rahmet dileklerimle..💛
Ne hazindir ki koskoca Boğaziçinde , ne Beylerbeyi Astsubay Okulu ne de Beşiktaş Sahilinde Atilla Hülagü için bir anıt veya taş parçası bile yoktur. Hiç politize etmeden , gelmiş geçmiş bütün hükümetlerin , belediyelerin kocaman bir ayıbıdır bu durum.
#Kaynaklar
( " Cemal Kutay Anıları 1973 " , " Yurdakul Yurdakul - Atatürkün Hiç Yayınlanmamış Hatıraları , Atilla Hülagü - 1000 KİTAP romanı" ..ilk fotoğraf , Çubuklu Sualtı ve Oşinografi Komutanlığı arşivi , Atatürk ve Ertuğrul köşesi )
( Dip not. Googledaki bir çok sitede yapılan paylaşımlar , şahsımın çalışmasından alıntıdır )
Kenan Celikman 2011 - 2013
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Fillerin ölüm zamanı da çok ibretlidir.
Filler ölmeden önce ölecekleri zamanı hissederler.Ve acı çığlıklar atarak, yakındaki
bir mağaraya doğru yola çıkarlar.
O çığlığı
duyan civardaki filler de mağaranın ağzında
toplanır.
Her biriyle vedâlaşıp, âdeta "helâllik"
alan fil, kendi ailesiyle baş başa kalır. Başlarını
ve kuyruklarını birbirine sürterek, gözlerinden
yaş dökerler.
Sonra arkasına bakmadan ağır
ve vakur adımlarla mağaraya yönelen fili,
ailesinden birisi veya çocukları takip etmek
istediği zaman diğer filler mâni olur. Mağaraya
tek başına giren fil, içeride bir kere daha
feryad ettikten sonra canını verir. Son feryadı
işiten filler kısa sürede bıraktıkları yerden
hayatlarına geri dönerler.
1-Anneannemin patiskaları, dedemin bayramlık mendilleri, annemin hâlâ kullandığı porselen takımı, babamın martı gibi Beykoz köselesi kunduraları… Herkesin, sonraları
Gaffur pijaması diye ayyuka çıkan, çizgili pazen pijaması muhakkak vardı.
2-Memur çocukları, kumaş kokulu Sümerbank mağazalarına ailecek yapılan ziyaretleri iyi bilirler. Çünkü devlet, memurlarına ve devlete bağlı kurumlarda çalışan işçilere yıllık Sümerbank istihkakı verirdi. Gelinlik çeyizlere Sümerbank çeki konurdu.
3-Sümerbank, yatılı öğretmen okulunda okuyan öğrencilere her yıl birer çift ayakkabı yollar, Kredi ve Yurtlar kurumunun çarşaf ve nevresimlerini üretirdi. Hatta maddi durumu olmayan başarılı öğrencilere burslar verip onları yurtdışında eğitime de gönderirdi.
Kadının biri zengin bir evde temizlikçi olarak çalışıyormuş...
Dışarıda da nasıl yağmur yağıyor ama göz gözü görmüyor. Son rötuşları yapıp tam çıkacakken evin beyi gelmiş. Evin hanımı "aman beyim hoş geldin sefa getirdin canın ne istiyor hemen hazırlayım.
Aaa sen ıslanmışsın da hasta olacaksın, çıkar şu üstündekileri ben sana kıyamam" demiş.
Sessiz sessiz hem işini yapıp hem olan biteni izleyen temizlikçi kadın içinden "kadına bak kocasını ne güzel karşıladı. Eve gidince bende kocama aynısını yapayım" demiş.
Neyse işte temizlikçi kadın evine gitmiş yağmur hâlâ devam ediyor...
Kocası girmiş içeri, "ooo hoş geldin hayatım günün nasıl geçti canın ne istiyor söyle hemen yapayım, ya da dur sen şu üstünü değiştir çok ıslanmışsın İT gibi de titriyorsun" demiş.
Dünyanın en zeki insanı olarak bilinen William James, aslen bir Rus Yahudisidir. İlkokulu yaklaşık 9 ayda bitirmiş, 11 yaşında Harvard Üniversitesi'ne girmiştir. Hatta öldüğünde öğrenilebilen bütün dilleri konuşabiliyordu.
Rus Yahudisi muhacir bir ailenin çocuğu olarak 1 Nisan 1898'da dünyaya gelen William James Sidis, gelmiş geçmis en zeki insan. Babası Borris Sidis, Harvard Üniversitesi'nde psikoloji akademisyeniydi. Annesi Sarah Sidis'se doktordu.
William’ın ilginç ve bir o kadar da trajik olan hikayesi henüz 6 aylık iken alfabeyi çözmesi ile başlıyor. 18 aylık olduğunda New York Times okuru olan William; 3 yaşına geldiğinde ise Latince öğreniyor.
Otlar böcekler gibiydik bozkırda
Acılarda gökyüzü kadardık
Birden geçerdi zamanın karanlığı
Yorgun öküzler kara sabanlarla
Unutulmuş unutulmuş unutulmuş köylerdik
Sonra sen geldin nisanlar geldi
Durdu o içimize akıttığımız kan
Yenilendi gücümüz bembeyaz
Köyler babası halk babası
Bize çalışmaya başladı tarlalar
Komadı karanlığın ağaları
Ülke uyansın ülke çiçeğe dursun
Komadı aydınlıktan korkanlar
Terledin dayattın bizim için
Hep Cilavuzlar Kepirler Hasanoğlanlar