Tarihi 17. yüzyıla dayanıyor, ilk söylentilere göre "gökten gelen hava akımlarıyla" oluşuyordu.
1970 ve 80'lerde İngiltere'nin kırsal bölgelerinde rastlanmaya başlanması, nereden geldikleriyle ilgili birçok tartışmanın çıkmasına neden oldu.
Ekin Çemberleri (Crop Circles) olarak bilinseler de, Dünyanın farklı yerlerinde içinde bir “çember” içermeyen bir sürü ekin şekilleri de bulunabilmektedir.
Ekin tarlalarının düzleştirilmesiyle oluşturulmuş, ayrıntılı tasarımlara sahip bu dev şekillerin kökenleri
yıllardır tartışılıyor.
Böylesine düzenli ve bir gecede beliriveren işaretler nasıl “kendiliğinden” oluşabilirdi ki?
Bazı kişiler ise konuyu doğrudan uzaylılara bağlamak yerine, bunların belki de hortumlar gibi özel durumlarda oluşabileceklerini düşünmüşlerdir.
Doug Bower ve Dave Chorley isimli iki İngiliz, 1966 yılında “Saucer Nest” olarak bilinen bir UFO olayından etkilenerek insanları kandırabilmek amacıyla 1978 yılından beri yaklaşık olarak 200-250 arası ekin şekli oluşturduklarını itiraf ettiler.
İkilinin hobisi, uluslararası bir fenomen haline dönüşmüş, 20. yüzyılın sonlarına doğru 26 farklı ülkede 10,000’in üzerinde ekin şekli oluşturulmasına sebep olmuştur; çünkü onların yöntemini kopyalayan veya onları taklit etmeye çalışan diğer insanlar da
tarlalara ekin şekilleri çizmeye başlamışlardır.
Bower ve Chorley’in yaşadıkları yerden tahmin edilebileceği gibi, bu ekin şekillerinin neredeyse %90’ı Güney İngiltere’de bulunmaktadır.
Bu şekillerin insanlar tarafından yapılmış olabileceğine inananların yanı sıra uzaylılar tarafından yapılmış olabileceğine inananların sayısı da hayli fazla.
İnsan eliyle yapılmış çemberler incelendiğinde ekinlerin ezilmiş olduğu gözlemlenmiş,
ancak bazı çemberlerde ekinler ezilmemiş, patlamıştır.
Abd'deki ekin çemberleri araştırılmış. İnsan kaynaklı olanlar tespit edilmiş, bunun yanı sıra kuş uçuşu bakışta bir insanın hava aracına sahip olmadan yapamayacağı kadar büyük bir alanda
simetrik kare üçgen ve daireler tespit edilmiş.
Bu alanlarda fidanın bükülmesini sağlayan mekanik bir etki değil olaydan sonra da ölçülebilen radyoaktivite tespit edilmiş.
Araştırmacılar bir bilgisayar programı ile şekilleri gps koordinatlarına göre bilgisayara yüklemişler.
Sonuç olarak Kuzey Amerika'daki yüzlerce ekin şekillerinin birbirini işaret ettiği keşfedilmiş.
Yani bir kaç üçgen kare ve daireden oluşan şekillerdeki, her şekildeki her doğru izdüşümü takip edilince yüzlerce kilometre ötedeki
kare ve üçgenlerdeki doğrularla en ince bir nüans sapma olmadan kesişiyormuş.
“Ekin Çemberleri’nin Sahte Olduğu Yönündeki Teoriler karşısındaki Argümanlar” adlı makalesinde Joseph E. Mason, gerçek ekin çemberlerinde eğilen bitkiler ile
sahteciler tarafından eğilen bitkiler arasında çok fark olduğunu ifade ediyor.
Gerçek bir ekin oluşumu içindeki bitkinin eğilen boğumu uzuyor ve bundan zarar görmüyor. İnsanlar tarafından mekanik yollarla yatırılan bitki kökleri zarar görüyor ve uzayan boğumları yok.
Mason’a göre gerçek çemberlerdeki pek çok bitkinin boğumlarında bir patlama oluyor.
Ekin çemberlerinin altındaki toprakta, yoğun yağmurdan sonra bile açıklanamaz bir şekilde su kaybı oluyor.
Ve toprak aşırı derecede kuruyor.
Bazı araştırmacılar, bazı bitkilerin bükülmesinin imkansız olduğunu söylüyor.
Bazı araştırmacılar, belirli ekin çemberlerinde sıradan bir sahtecinin anlamasının bile pek muhtemel olmadığı derecede karmaşık geometrilerin bulunduğunu söylemektedir.
Oldukça ilginç bir gerçek, ekin çemberlerinin en sık Dünya'nın enerji hatlarında veya güç yerlerinin bölgesinde ortaya çıkması.
Richard Dolan, bu dairelerin ortaya çıktığı alanlarda elektromanyetik alanların genel itibariyle elektrostatik yüklü olduğunu belirtiyor.
Aynı zamanda bu oluşumlara dair bilyeli aydınlatma olarak adlandırılan “iyonize plazma girdapları” olarak isimlendirilen elektromanyetik enerjinin nadir bir formu bulunuyor açıklamasına yer veriyor.
Bu iş ile uğraşan insanlar circle makers diye bir grup oluşturmuşlar.
Boston Üniversitesi astronomi bölümünün eski başkanı Gerald S. Hawkins, ekin çemberleri ile Öklid geometrisi arasında bağlantılar tespit ettiğini söylemektedir.
Crop Circulars sitesindeki bir makalede şöyle deniyor:
“Hawkins, ekin çemberlerindeki alanlar arasındaki ilişkilere dayanarak ve Öklid geometrisinin ilkeleri kullanarak dört teoremi çözebildiğini görmüştür.
Ressam, yazar, çevirmen, karikatürist, film yönetmeni, editör, oyun yazarı, seramikçi, şair, sanat tarihçisi, folklor araştırmacısı.
Tüm hayatı boyunca çok yönlü olan bir sanatçı.
1913 yılında İstanbul’da doğdu.
Abidin Dino'nun doğumundan sonra aile Cenevre'ye yerleşir.
Dino, çocukluk günlerini burada geçirir.
1925’te İstanbul’a yerleşirler.
Abidin Dino, önce babası, sonra da annesi ölünce, küçük yaşta beliren resim sevgisinin ve yeteneğinin de ağır basmasıyla
Robert College’deki öğrenimini yarıda bırakarak karikatür ve resimle uğraşmaya başlar.
Babıali çevresinde tanıdığı yazar ve çizerler arasında, kendi kendini yetiştirir.
1931 yılında henüz 18 yaşındayken Fikret Adil’in yönetimindeki Artist Dergisi’nde
15 Şubat 1938’de Tavşanlı, Kütahya’da dünyaya geldi.
Camile Hanım ile madenci Bedrettin Bey'in oğludur.
Tiyatro sanatçısı, dramaturg, yönetmen ve yazar.
Türkiye’de tiyatro denilince , epik/diyalektik tiyatro denince akla gelen ilk isimlerdendir.
Vasıf Öngören, “Asiye Nasıl Kurtulur?”, “Almanya Defteri”, “Oyun Nasıl Oynanmalı?” ve “Zengin Mutfağı” oyunlarıyla tiyatromuzda yer edinmiştir.
Lisede öğrenci olduğu üç yıl boyunca tiyatro kolunu yönetti.
1958 yılında İstanbul Teknik Üniversitesinde Jeofizik Bölümünde okumak için İstanbul'a, abisi Ferid Öngören'in yanına geldi.
Yine aynı yıl, Eminönü Halkevi'nde Gençlik Tiyatrosu'nun çalışmalarına katıldı.
Dünyanın gördüğü en büyük savaş dehalarından biri ,
Orta Asya’daki tüm göçebe bozkır kavimlerini tek çatı altında toplamıştı. 12. yüzyılın sonlarında başlattığı ve 13. yüzyılın başlarında büyük başarılar elde ettiği mücadelesi,
bir uçtan bir uca 4800 km olan bugüne kadar ulaşılan en geniş imparatorluğun doğmasıyla sonuçlanır.
Asıl Adı Temuçin olan Cengiz Han, 1162 yılında, şu an Moğolistan sınırlarında kalan Dülün-Boldok mevkiinde dünyaya geldi.
Cengiz Han’ın babası Yesügey, bir Moğol şefiydi.
Baba Bahadır, Timuçin henüz 10 yaşındayken, Tatarlar tarafından zehirlenerek öldürülür.
Kabilesi onu ve ailesini öldürmek istedi, çok zor günler yaşayan Cengiz ve ailesi sürüldü.
28 Kasım 1898’de Mısır’ın Kahire şehrinde doğdu, Mısır’ın ünlü bir mimar ve müteahhiti olan Ahmet Hulusi’nin oğludur. Kemahlı bir asker olan dedesinin Hıdıv maiyetinde görev yapması nedeniyle Mısır’a gelmiş bulunan aile,
I. Dünya Savaşı’nda Kahire İngiliz işgaline uğrayınca İstanbul’a döndü.
İhap Hulusi Görey veya arkadaşlarının taktığı adla Lakabı Şaheser.
İhap Hulusi, ilk ve orta tahsilini Kahire’deki İngiliz okullarında yapmıştı.
1917’de Almanya’da yaşayan bir ressamdan postayla resim dersleri aldı, 1920 yılında resim eğitimi görmek üzere Almanya’ya gitti.
Önce Münih’de Heimann Schule atölyesinde üç yıl çalıştı. 1923’te düzenlenen Galatasaray Sergisi’ne Almanya’da yaptığı çalışmalarıyla katıldı.
26 yaşındaki bir genç 1935 yılının başlarında Bursa Ziraat Mektebi yakınlarında uçuş denemeleri yapıyordu.
Dört yıl süren geceli gündüzlü bir çalışma sonucunda tamamen kendi emeği ile yaptığı motorsuz tayyare (planör) ile birkaç kez kaza yapıyor ama asla vazgeçmiyordu.
Bir yandan da kardeşi Neşet’in yanında fotoğrafçılık yapan bu genç Emrullah Ali Yıldız’dı.
Emrullah Ali Yıldız, 1909’da Bursa-Orhangazi’de dünyaya geldi.
Vidin’den Bursa’ya göçen Yıldızzade ailesindendi. Babası Ahmet Kadri Yıldız Bursa’nın en eski kitapçılarındandı.
Annesi Kafkas göçmeni Lütfiye Hanım’dı.
17 yaşındayken Türk Tayyare Cemiyeti tarafından açılan Yeşilköy Tayyare Makinist Mektebine girdi.
Makinist yetiştirmek üzere açılan bu Küçük Zabit (Astsubay) okulunu 1927 yılında birincilikle bitirdi.
“arsızlıkla damgalanan
boş kinayelere gülen bendim
kendi varlığımın sesi olayım
istedim yazık ki ‘kadın’dım”
20. yüzyıla damga vuran kısacık yaşamında çok şey yapan bir sanatçı.
Şair, yönetmen, ressam, yazar, oyuncu.
İsmi Farsça ışık anlamına gelen Füruğ Ferruhzad, 5 Ocak 1935’te Tahran’da doğar.
Babası Albay Muhammed Ferruhzad ve annesi Turan Veziri Tebar'ın yedi çocuğundan üçüncüsüydü.
Otoriter ve baskıcı olan babası, çocuklarının eğitiminde kendine özgü bir tarz izleyerek,
onları askeri disiplinle yetiştirmeye çalışıyordu.
Çocukluğundan itibaren toplumun kendisi için biçtiği rolleri bir türlü benimseyemedi Furuğ. .
Mahalle mektebinde 9. sınıfa kadar devam ettikten sonra kız sanat okuluna gitti. Burada resim, dikiş-nakış ve el sanatları öğrendi.