Bodrum Dereköy’de, Bodrum Kadıkalesi doğumlu Kamil Gök’ün eseri ev bugün ne hale gelmiş. Gerçekten klişe söz söylemek istemiyorum ancak başka bir ülkede olsa soldaki yapı için turlar düzenlenir, adına yayınlar yapılırdı. Bu hale çevirecek olan bu evi neden aldı? Kaynak: @pettke
Kamil Gök yağhanesi imiş. Ne ilginç ne önemli bir sanatçı. İşte ülkemizde böyle bir sanatçının keşfedilmesini, baş tacı edilmesini, bu değerin tanıtılmasını engelleyen bir mekanizma var. Yerel yönetimlerin bilgisizliği, akademilerin ilgisizliği, var işte... *Kaynak: @gozdekeskin
Kamil Gök ve “yolda kaldığı için yıkılan” çeşme. Bu yollar ne önemliymiş binlerce eser yıktık bu yolların uğruna. Bu işler, dönemin aynı akım sanatçısı Jean Dubuffete'in kulagina kadar gitmiş ve Jean Dubuffete, bu eseriyle Kamil Gök’ü keşfetmiş. *Torunu Mehmet Ali Yıldızhan’dan
Bodrum Dereköy’deki evden. Kadıkalesi doğumlu sanatçı Kamil Gök; heykelleri dağlardan çıkardığı kendi kiliyle yapar, boyalarını çeşitli taşlardan ve yağlardan yaparmış. Köylüler onu pagan, deli olmakla suçlamışlar. Torunu Mehmet Ali Yıldızhan, Facebook ta hazin hikayeyi aktarmış.
Bodrum Dereköy’deki evden ayrıntı. Bu evi elleriyle bezeyen, heykeltraş-ressam Kamil Gök (1912-99) aynı zamanda köyün bakkalı imiş. Buyrun hikaye, buyrun film konusu. Sanatçının ölümüyle derhal eserleri kırılmış atılmış, bezemeler sökülmüş,çok yazık olmuş *Fotoğraf: Şadiye Atmaca
Bodrum Dereköy’deki evde, Kamil Gök kil ve doğal boya ile yaptığı rölyeflerde, çeşitli formlarda “hayat ağacı” figürü kullanmış. Başka gök simgeleri de var. Bakkal, heykeltraş Kamil Gök, bu yönüyle de bir kültür aktarıcısıymış. *1990 yılında çekilmiş fotoğraflar: @limonagaciguzel
Paris’te yaşayan ressam Mustafa Altıntaş, 80 li yıllarda, köy bakkalı-ressam-heykeltraş Kamil Gök’ün çabalarını fark eder. Altıntaş’ın yardımıyla Kamil Gök; 30’a yakın dilde yayınlanıp dünyanın dört bir yanına dağılan UNESCO’nun “Courrier” dergisinin arka kapağına konuk olur.
UNESCO’nun “le Courrier” dergisinin 1985 Nisan sayısında; “İlham Veren Mimari” başlığıyla, Kamil Gök’ün kendi için inşa ettiği “anıt mezar” paylaşılmıştı. Dergiyi okuyan Fransız turistler, yapıyı görmek için hemen Dereköy’e gelmiş. Ama onlar gelene kadar köylüler yapıyı yok etmiş
Fransa’da yaşayan Ressam Mustafa Altıntaş’ın çabalarıyla, Centre Culturel de Besancon ile Lausanne Sanat Müzesi tarafından 1986 yılı Nisan ayında Lausanne’da açılacak olan sergide Kamil Gök’ün eserlerinin sergilenmesi kararlaştırılmış. Bu sergi gerçekleşti mi henüz bilmiyorum...
“Şaşırtıcı, muhteşem ve kara talihli”, bir sabah uyandığında çevresini değiştirme arzusuyla yanıp tutuşan Kamil Gök. Sanatçı hakkındaki haberleri araştırırken, Kamil Gök’ün eserlerini kaydeden ünlü ressam Mustafa Altıntaş’ı ve o dönem yaşananları, Işıl Özgentürk’ten öğrendim.
“Kendimi kolları her yana uzanan bir ahtapot gibi hissediyorum. Tarlaları, bahçeleri boyayabilir;dağları, kayaları yontabilirim. Şöyle gözlerimi kapayıp düşündüğüm zaman tüm şu manzaraların elimin altında değiştiğini görüyorum” Ünlü sanatçı Mustafa Altıntaş,Kamil Gök’ten aktarmış
30 yıl Paris’te yaşamış, çok üretken ve çok başarılı bir sanatçı olan Ressam Mustafa Altıntaş, 1975 yılında Kamil Gök’ü keşfetmiş. Aktardığına göre, Kamil Gök 1940-41’de, Gelibolu’da 2. defa askerlik yaparken toprak boyayla evlerin nasıl boyandığını öğrenmiş ve Bodrum’a taşımış.
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Osmanlı Arşivi'nde, mimari çizimleri incelemek için çok zaman geçiririm. Genelde plan ve kroki olarak adları geçer. Bu arşivdeki mimari çizimlerden bir kısmı seçilerek bir kitap yapılmıştı. Kitabın PDF linkini buldum, paylaşıyorum.
"Osmanlı Mi̇mari̇si̇nde Plan ve Projeler" adlı kitapta çeşitli yapı gruplarına dair örnekler paylaşılmış.
Kitapta, gerçekleşmiş ve gerçekleşmemiş projelere dair Osmanlı Arşivi'nde rastlanan çizimler yer alıyor.
Haydarpaşa Garı
Osmanlı Arşivi ilginçtir. 200 yıl önce inşa edilmiş bir köşkün, 500 yıl önce inşa edilmiş bir caminin inşaat keşif defterlerine ulaşır, harcanan her kuruşu görebilirsiniz.
Haydarpaşa Garı'nın güncel projesini kurumlar paylaşmaz ama arşivden ulaşabilirsiniz.
Gazi Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi, Antakya Koruma İmar Planı'nı hazırlamış, 1987'de onaylanmış
Plana göre, "Asi Nehri'nin her iki yanında 50 şer metre yapılaşma yasağı" getirilmiş. Sonra 1988'de Antakya Belediyesi bu notun çıkarılmasını istemiş. Kurul da onaylamış
Hocam Ataman Demir'in "Çağlar Boyu Antakya" kitabında Antakya'nın tüm tarihi yanında, bu süreç de detaylarıyla anlatılıyor.
Doğal Sit Alanları ile ilgili hükümlerde; "Asi Nehri koruma bantı içinde 50 m.'lik hat yapı yaklaşma sınırıdır." cümlesi gereksiz bulunmuş ve çıkarılmış.
Asi Nehri'nin her iki yanı,Doğal Sit olduğu için, 50 şer metre yapılaşmaya kapalı olsa ne olurdu, her iki yanındaki yapılar ne kadar zarar gördü? Bunlar artık şehir plancılarının incelemesi gereken durumlar. Geçmişe de göz atılması ve sürecin tetkikinde de fayda var
1924'te ülkenin tam kalbindeki Ankara Başkent olarak ilan edildi, ülkenin dört bir yanında fabrikalar açıldı
1970'lerde ise fabrikatörlerin nakliyeyi ucuza getirebilmeleri için sanayi Marmara'ya toplandı. Bu fabrikalara işçi bulabilmek için Anadolu'dan İstanbul'a göç özendirildi
Cumhuriyet'in ilk yıllarında tüm ülkede, fabrikada işçi evleri ve sosyal alanları planlanırken, 1970'lerdeki Anadolu'dan İstanbul'a göç edenler, kendi barınma sorunlarını kendileri çözdüler.Aslında ilk inşa edilen gecekondular, Anadolu'da bırakılan geleneksel evleri anımsatıyordu
Fakat gecekondu sahiplerinin aileleri büyüdükçe, çocukları evlendikçe kat çıktılar, elimizde yüzbinlerce ruhsatsız yapı stoğu oluştu. İş imkanları Büyükşehirlerde olduğu için bu yapılaşma, bir modele dönüştü. Anadolu'daki binlerce yılın birikimi sivil mimari miras da terk edildi.
Malatya'da, sıkıştırılmış toprak yapı. Depremden sonraki fotoğraflarında görüldüğü üzere tek bir çiziği yok. Evet bu çağdaş toprak yapı tek katlı, ancak bakımsız kerpiç yapıların hafızada yarattığı etkileri silecek güçte arkiv.com.tr/proje/malatya-…
Malatya Merkez'de yine arkadaşımız Mimar Nurettin Ekinci'nin @NKNCARCHITECTS projelendirip uyguladığı bu çağdaş toprak yapıda da tek bir çizik yok.
Üstelik doğal yapı olduğu için, doğal iklimlendirmesi var, doğalgaz olmadığı, yapı ısıtılmadığı halde iç mekanı sıcak, korunaklı
Elazığ depremini yine tek bir çizik almadan atlatan çağdaş toprak yapıyı da arkadaşımız @Ozgul_Ozturk_ tasarlayıp uygulamıştı
Bu yapıların ısıtma-soğutma maliyeti yok, doğayı tahrip etmeden inşa ediliyorlar, doğal malzemeden oldukları için beden sağlığını koruyor ve güvenilirler
Ülkemizdeki birçok geleneksel mimarlık ürünü gibi benzersiz Diyarbakır evleri.
Dünyada, sıcak iklime sahip geniş bir alanda, Diyarbakır evlerinde olduğu gibi avlulu, eyvanlı mimari görülmektedir. Ancak Karacadağ bazaltı ve mimari ayrıntıları, Diyarbakır evlerini eşsiz kılmaktadır
Diyarbakır evinde, siyah bazaltın rengini dengelemek için, fırınlarda yakılıp öğütülmüş alçı taşı, "cas" ile süslemeler uygulanır. Siirt'te cas, evlere adını verir, çok daha yoğun kullanılır.
Diyarbakır evlerinde ise pencereler ve taş yüzeylerinde bezeme olarak kullanılır.
Diyarbakır Suriçi'nde de, sıcak iklime sahip diğer yerleşimlerde olduğu gibi, güneşten korunmak için, yüksek duvarlarla sınırlanan dar sokaklar (küçe) oluşturulmuştur.
Bu dar sokaklar, bir insan ve yanında yük hayvanının yürüyebileceği genişlikteydi.
Bornova'daki Seyir Köşkü'nün yavaş yavaş süslemeleri kopmuş, çatı sistemi de bozulmuştu. Zamanla ahşap kat yıkıldı, hatta burada böyle bir köşk olduğu dahi unutuldu.
Bu güzel köşk tekrar Bornova ve İzmir'in bir parçası oldu, mutluyuz. @SemaOzenToth
Bornova'daki bu köşkün zemin katı Bornova'ya has, taş-tuğla almaşıktı. Üst katı ise ahşap ve taş taklidiydi.
İzmir'deki sivil mimarlık örneği köşklerin hemen hepsinde kendine özel detaylar var. Farklı kökenlere sahip ustalar ve ev sahiplerinin, farklı tekniklerini görüyoruz.
Köşkün zemin katı hasarlıydı, ahşap üst katın döşeme izleri kısmen duruyordu. Bina eski eser olarak tescilli değildi, o büyük bahçede kaybolmuştu
İlk fotoğrafı çekerken bir köşkün bakiyesi olduğunu bilmiyordum. 1900'lerden bugüne çekilmiş her fotoğrafta başka bir detay yakaladık