Zeynep, bencillikleri ve Barış Tunahan floodu. 📌
Bugüne kadar hep Zeynep'in arkasında durdum/k. Ama artık iş psikolojiden çıkıp şımarıklığa yöneldi bence. Evet, psikolojisi yerinde bir kadın değil Zeynep, tedavi görmesi gerekiyor ama bir senarist olarak bunu dozunda+
tutmayı da bilmek gerekiyor. Eğer sen 38 bölüm boyunca bu karakteri böyle işlersen, seyircinin buna "Ah yazık, psikolojisi alt üst oldu" demeyeceğini, "Yeter artık, kendine gel" diyeceğini öngörmen gerekiyor. Birinci bölümden beri Zeynep bir şeyler yaşıyor, kötü+
şeylere maruz kalıyor. Şiddet gördü, psikolojik savaş verdi, kaçırıldı, hepsinde yanındaydık. Çünkü kimse bunları hak etmez. Ama o yanında olan insanlara bile kötü davranıp, iyi misin diye sormalarında dahi göz devirip geçiyor. Sıktı artık.
Eğer babasızlıksa mesele, bir floodda yazıyordu, Emine de babasızdı. Emine de kimsesizdi. Zeynep'i çok seven iki annesi vardı, Emine biricik annesine sarılabildi yalnızca. Evet, hikâye Zeynep'in hikâyesi, haliyle ona yönelecekler. Ama emine karakterinin bu yönünü es geçmek+
gerçeklikten uzaklaşmaktır. Zeynep'in artık her bencilliğinde -ki bu yalnızca ona iyi davranan insanlara oluyor, malum, kötü davrananların aşığıdır kendisi- "Ben ayyaş bayram ve ekremin kızıyım, benim iki annem var, arada sıkışıp kaldım, beni vicdanım yönetiyor, ben de böyleyim"+
tarzı milyonlarca bahanenin arkasına sığınması sıktı. Zeynep bir bölümde Sakine'ye, "İnsanlara kendini acındırıyor ve onların duygularına oynuyorsun" tarzı bir cümle kurmuştu. Kendi yaptığı da bundan farksız değil. Her hatasında merhametinin arkasına sığınıyor.
Ama artık bu bi içgüdü değil, bir tercih. Zeynep, "nasılsa herkes beni böyle kabul etti" kafasında, önüne gelene merhamet edip, onu sevenlere gözü kör olunca, "ama yardıma muhtaç, ne yapayım?" Diyor. Barış değil mi? Gelelim, Barış Tunahan'a...
Bu adam seninle ilk yakınlaştığında, "Yıllarca kardeşimin gölgesinde büyüdüm, anneme kendimi fark ettirmek için didindim durdum," dedi ya. Hiç mi anlamadın çocukluğunun yara bere içinde geçtiğini? Hiç mi göremedin gözlerindeki sevgi arayan ışığı? Biz gördük.
Barış, küçüklüğünden beri annesinin sevgisine muhtaç. Haliyle sevgiye muhtaç çünkü annesinden başka ona sevgi verecek biri de yokmuş etrafında. Annesi ona sevgi göstersin, ilgi göstersin, Savaş'tan gözlerini alıp onu da görsün diye soğuk havuza yatıp hem saklanıp hem de üşüyen+
bir çocuktu barış. Niye kimse bunun psikolojisine etkisini düşünmüyor? Yıllarca Savaş için didindi durdu, ona abilik yapmak için savaş verdi çünkü Savaş, onun abiliğini de kabul etmiyordu. Bunların altında ezilen bir insana siz, "bencil" dediniz. Savaş ve Zeynep. Barış bunu+
hak etmiyordu. Barış'ın gözlerindeki yorgunluk, verdiği tahammülü asla geri alamamasının verdiği üzüntü, annesinde arayıp da bulamadığı sevgiyi Zeynep'te ararken onun tek bir lafına tüm buzları eritip, sanki onu kaybetmekten korkarcasına, bir nevi kölesi olması... Bunlar çok acı.
Mehdi vurulduğunda Zeynep Barış'la sahilde gezerken Barış'a bi hoşça kal demeden, yüzüne bakmadan, sarılmadan, arkasına dahi bakmadan koşarak "ben gidiyorum," diyor ve Barış orada öylece kalıyor. Taksiye biniyor, direkt Mehdi'yi arıyor. İşte Zeynep böyle bir kadın.
Zeynep, gördüğü sevgi ve ilginin değerini bilemiyorsa, kimse kusura bakmasın şu saatten sonra zerre umurumuzda değil. Şiddet yalnızca Zeynep'e yapılmadı bu hikâyede. Her olayda alttan alması istenilen Barış'a yapılan da bir şiddetti, zira iyi niyeti suistimal edildi.
Bundan sonra bu aşk hikâyesine seyirci nasıl ikna edilir, bilemiyorum. İkna edilir mi, onu da bilmiyorum. Ama sırf tek kadın mesajı vermek için böyle bir adamı harcayıp,bunun mesajını verecekseniz de o zaman şiddeti güzellemekten farkı yoktur demektir. #DogdunEvKaderindir#ZeyBar
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Şahsen ZeyBar'a karşı olan inancımı yitirdim. Artık gerçekçi gelmiyor aralarındaki ilişki. Eylem'in yazdığı ZeyBar apayrıydı, büyülüydü. Her şey sistematik bir şekilde yavaş yavaş tıkırında işliyordu. Bakışmaları bile özeldi, hissettirirdi. Öylesine geçiş sahnesi+
bile olsa aralarındaki elektriği, bakışmayı ve beden dillerindeki heyecanı, Zeynep'in Barış'a karşı olan hayranlığını, ona kendini ispatlamaya çalışmasını, her şeyi hissederdik. Şimdiyse öylesine yazılıyor. Dizinin odak noktası değil. Sahneler boş, anlamsız. Barış hep alttan+
alan taraf, anlamaya çalışan taraf. Anlayan taraf. Sıkıldım bu durumdan. Bu adam hiç mi değer görmek istemiyor? Seray geldi, çifti önce işlevsizleştirdi, değersizleştirdi. Selcan geldi, Zeynep'i düzeltti, Barış'ı yok etti. Nerede Barış Tunahan?