TESUD GENEL MERKEZİNİN DUYURUSU
Bilindiği gibi TESUD Genel Merkezinde teftiş devam etmektedir. Sorulan soruların cevabı ve istenilen belgeler ibraz edilmektedir.
Herhangi bir problem yoktur.
Alnımız açık , başımız dik olarak, sorumluluk bilinci ile vazifemizi sürdürüyoruz.
Bir eksiklik veya problem çıkmasını beklemiyoruz.
Ancak ; böyle önemli ve hassas günlerde çeşitli sosyal medya platformlarında, üyelerimizden veya dışarıdan; TESUD Genel Merkez Yönetimi , yöneticileri , TESUD kurumsal kimliğine karşı ağır eleştiriler veya güncel olaylara ilişkin
yorum ve değerlendirmeler devam etmektedir.
Bundan üzüntü duyuyoruz.
Sakinlikle ve sessiz olarak bu sürecin sürdürülmesi gerektiğine inanıyoruz.
Şube Başkanlarımız ve yönetim organlarının üyelerinden ; Genel Merkez yönetimine güvenilmesi gereğinin üyelerimize telkininin önemli olduğunu düşünüyoruz Şu günlerde bizlere karşı gibi yapılan eleştiri ve görüşlerin bizden çok TESUD kurumsal kimliğine zarar verdiğine inanıyoruz
İçinden geçtiğimiz bu dönemde hepimizin derneği olan TESUD a zarar verecek her türlü eylem ve söylemlerden kaçınılmasını özellikle istirham ediyoruz.
Hüseyin Avni Coş'un (vatandaşa gavat diyen vali) Adana Valisi olduğu dönemde Adana Demirspor'un bir maçından tezahürat:
Hüseyin Avni Coş, stadyuma girer, şeref locasında yerini alır. Valinin geldiğini gören Adana Demirspor amigosu seyircileri coşturan tezahüratına başlar;
Oooo Vali Bey de gelmiş.
Seyirciler hep bir ağızdan;
"Hoş Gelmiiiiişş, hoşşş gelmişşş”
Amigonun "Ooo Vali bey de gelmiş" demesinden, Seyircilerin de "Hoş Gelmiş" demesinden keyif alan Vali yerinden kalkıp yüzünde yapmacık bir tevazuyla ellerini havaya kaldırıp
seyircileri selamlayarak, kibirli bir tavırla yerine oturur.
Amigo tezahüratlarına devam eder;
"Bıyıklarını da bükmüş"
Seyirci;
" Oooo! Ne zaman bükmüş?
Amigo; "Dün bükmüş" ve peşinden bütün stad hep bir ağızdan;
Kiminiz ananızın,
Kiminiz karınızın koynunda fosur fosur uyusun diye ömrünün yarısını dağlarda pkk itleri ile çarpışarak geçirdi.
İki evladı ve rahmetli eşi günlerce yüzünü görmedi.
Kürtçe, ingilizce, arapça bilir.
3 adet üstün cesaret ve feragat madalyasına sahip olan tek kişi,
180 Adet takdir de aldı...
Apo itini Türkiye ye getiren ekipte başrolde idi.
İstese karun gibi zengin olurdu. YAPMADI!
Pkk hakkında sayısız infaz emri verdi. Başaramadı.
Özel Kuvvetlerden önce HUKUK FAKÜLTESİNİ bitirdi.
2004 de emekli olunca AVUKATLIK yaptı.
Hemen ofisinde fetöcü polislerin koyduğu dangalakça bir CD için tam 5 sene içerde yattı....
Dışarı çıktı tam işleri yoluna koyacak şimdi Necip HAPLEMİTOĞLU suikastını yapıştırdılar....
İşte böyledir TÜRKİYEDE KAHRAMAN OLMAK!
Zamanında sırtını sıvazlayanlar,
Maltepe'den bindiğim taksinin sürücüsüne, "Esenboğa Havaalanı'na çek" diyebiliyorum ancak. Bir an önce uçağa yetişmeliyim. Hızlı, olabildiğince hızlı gitmesi için, şoföre yalvarır gözlerle bakıyorum. Konuşmak istiyorum, sesim çıkmıyor. Kulaklarım tıkanmış, boğazım düğümlenmiş.
Babamın Öldüğüne inanamıyorum...
Çoğu kez görevli gidip geldiğim Esenboğa yolu bitmek bilmiyor. Hava almak için taksinin camını açıyorum. İçeriye ot kokuları doluyor.
Ne çok severdi kır çiçeklerini...
ilk silüeti canlanıyor gözümde...
Babamı hiç cüppeli görmedim; sarıklı ve sakallı da... Ceket, pantolon, beyaz gömlek ve ince bir kravat, değişmez kostümüydü. Annem gömleğine, ceketine sürekli kola yapıyordu.
Yoksulduk. Ancak babam, annem ve ben, pırıl pırıl giyinirdik.
Tarihte hiçbir toplum, kadını Türkler kadar erkekle eşit saymamış ve hak tanımamıştı. Her iki cins, aynı eğitimden geçer, cinsler arasında ayrım, kimsenin aklına gelmezdi. Kadın, toplumsal yaşamın her alanında vardı. Örtünmez, harem bilmez, erkeğin gittiği her yere giderdi.
Erkeklerle birlikte; bayramlara, şölenlere, içkili toplantılara katılır ve kendisi de şölenler düzenleyip davetler verebilirdi. Çin kaynaklarına göre;
“kocaları dama oynarken onlar futbol oynar”, “pazara gittiklerinde torbaları kocaları taşır”
“açık bir kibarlıkları vardır”. Gerekirse “ava ve savaşa” da giderlerdi.
Arap Gezginci İbn Arabşah, Türk kadını için, “Erkekler gibi savaşıyor, kafirler üzerine dörtnala at sürüyorlardı” diye yazar...
Siyasetin canı cehenneme...!
Biraz da buralardan...
Sazanbalığı (Cyprinus carpio), sazangiller (Cyprinidae) familyasına adını veren tatlısu balığı. Göl ve yavaş akan derelerde bulunur.
Uzun gövdeli, solucan, böcek larvaları ve bitkilerle beslenen bir dip balığıdır. 1,5 metre boyunda, 35 kg ağırlıkta olanları vardır. Ömrü 40-50 yıla kadar varabilir. Türkiye'nin akdeniz ve güneydogu bölgesi haricinde her yerinde bulunur....
Vahdettin 16 Kasım 1922 öğleden sonra, saray hizmetlilerine o geceyi Tören Köşkü’nde geçireceğini bildirdi.
Alman İmparatoru II. Giyyom’u ağırlamak için 1889’da Yıldız Sarayı’na bağlı olarak yaptırılan bu bölüm, ivedi olarak ısıtıldı ve Vahdettin akşam köşke geçti.
Büyük Millet Meclisi kararıyla tahttan uzaklaştırılan padişahın, bundan böyle Tören Köşkü’nde yaşayacağını sanmışlardı.
Oysa, gerçek durum başkaydı. Devrik Padişah köşke yerleşmek için değil, İngilizlere sığınarak ülkeden kaçmak için geliyordu...
Altı yaşındaki oğlu Şehzade Ertuğrul, altı danışmanı, hekimi, iki harem ağası ve kendisi, toplam on bir kişiydiler. Mücevherler, değerli taşlar, içinde altın olan saray eşyaları, Vahdettin’in “dikkatli gözetimi altında”, özenle sandıklara yerleştirilmişti.