Antik Çağlar'da Anadolu'dan Avrupa’ya, Tuna’dan Çin’in batı sınırlarına kadar uzanan ve yayılan halkların, M.Ö. 2000-1000 yıldaki etnik kökleri ve kültürleri hakkında Antik Çağ tarihçileri ilginç bilgiler aktarmışlar ama maalesef toplumun % 98'inin bundan haberi bile yoktur !
1-Antik kartografyada, Avrupa’nın ortalarından itibaren doğusundan Asya’ya doğru hareketle Asya’nın önemli kısmı İskitya, kuzey denizi de Saka-İskit denizi olarak gösterilmektedir.
Peki bu ne anlama gelir..?
2- Kabul görmüş/geleneksel tarih biliminin araştırmacıları ve yazarları bugüne kadar İskit tarihini,
Indo-Europeen ve Indo-Iranian’ların tarihi olarak kabul etmişlerdi. Yakın zamanda bu yaklaşımın, yeni bulgular ve belgelerle değişmeye başladığını görmek sevindiricidir.
3-Sakalar/İskitler’in Türk dilli ve
etnonimli bir halk olduğunu ortaya koyan bilimsel çalışmaların yayınlandığını, ve yenilerinin de yayınlanmaya da devam ettiğini görmekten çok mutlu oluyoruz.
Zira İskitler Anadolu'da Alparslan'dan 2 bin yıl önce hakimiyet kurmuşlardı.
4-İ,Bizzat, İskitler'in Dnyepr civarındaki mevcudiyetlerini Herodot’tan bin yıl öncesine bağlamaktadır.
Dolayısıyla
Homeros’da geçen “süt içen, kısrak besleyenler” ibaresi (Ilyada,XIII, 1-7) elbette İskitler’e işaret etmektedir. (GRAKOV, s.43).
5-Greklerin kullandığı ‘İskit’ adı,
dar anlamda hakimiyet altına aldığı toplulukların üzerinde egemenlik kuran kabilenin etnik adı;
geniş anlamda ise bu
egemenliğin altında yaşayan kabileler/halklar konfederasyonuna verilen ve tüm bu halkları tanımlayan üst kimlik adıdır.
6-Grekler’in ‘İskit’ dedikleri bu halk/halklara kendileri ‘Skoloti’;
Persler ‘Saka, Skudra, Şkudra, İşkudra’; Asurîler ‘Aşguzai, Işguzai’diyorlardı.
Rus araştırmacı Drozdov ise onların kendilerine ‘As’ dediklerini belirtmiştir.
7-Klasik çağ İon literatüründe Homeros, İskitler hakkında bilgi veren ilk yazarlardan biridir.
Iliad adlı manzum eserinde İskitler’den; kısrak sağan,(kımız) kısrak sütü içen (Hippemolgo) dürüst insanlar olarak bahseder.
8-Iliad’ın devamı niteliğindeki eseri Odysseia’da ise, Ukrayna
ve Kırım bozkırlarındaki Kimmerler’i, İskitler’in hem çağdaşı hem de selefleri olarak gördüğünü ifade eden dizeleri vardır.
9-VIII. Yüzyıl yazarlarından Hesiodos, kımız-kısrak sütü sağıp- içen bu yılkı çobanlarını ‘İskitler’ olarak tanımlamaktadır.
10- Miletos’lu Hekaitos Yeryüzünün Tasviri adlı eserinde, MÖ. VII. ve VI. Yüzyılda İskitler’in, Kimmerler’in topraklarına yönelttikleri saldırılardan bahseder.
11-Bodrum’lu Herodot (M.Ö. 484-425) eserinde, İskitler hakkında detaylı bilgiler vermiş olup, bilhassa eserin ‘Melpomene’ adını taşıyan dördüncü bölümündeki bilgiler daha detaylıdır. Bu bölümde, İskitler’in kökeni, İskitya coğrafyası, sınır komşuları, savaşları, +++
12-+++savaşları, toplumsal hayatları ve yaşam şekilleri, inançları vs. konusunda geniş bilgi verir.
13-Grekler ‘İskit’ adına ilk defa Hesiodos’un bıraktığı bölük-pörçük bilgilerde rastlamışlardır ve bu bilgiler de Homeros’un yazdıkları ile örtüşmektedir.
GRAKOV, B.N., İskitler,
(Rusçadan çeviren: Dr. Ahsen Batur,
Selenge Yayınları,
İstanbul 2006 s.43.)
14-Yani Arkeolojik çalışmalar ve bulgular da Herodot’un yazdıklarının doğru olduğunu kanıtlamaktadır.
15-Herodot’un çağdaşı Midilli’li Thukydides, İskitya’nın Avrupa’ya doğru uzanan toprakları ile Don nehri ötesini biliyordu. Thukydides, demiri bulanların İskitler olduğunu
belirten ve yaşam tarzlarını yansıtan İskitya adlı bir eserde yazmıştır.
16-Tıp biliminin babası sayılan Hippokrat'da (460-377),
Hava, Su ve Yerler Üzerine isimli eserinde, İskitler’in fizikî yapıları ve yaşam biçimleri hakkında detaylı bilgiler vermektedir.
17-Tragedya şairlerinden Sophokles, Euripides ve Aeschylus,
İskit ülkesi ve İskitler’e yer veren trajediler kaleme almışlardır.
Şimdi çoğu kişi bilmez ama İzmir/Efes halkının büyük bölümü de İskit halkıydı.(Şehir Tiyatroların da "Kundakçı" adlı oyunu izleyin, şasıracaksınız!)
18- Aiskhylos (525-456),
Zincire Vurulmuş Prometheus’ nda, İskitler’in Azak denizi civarında yaşadıklarını, Kafkasya’nın İskitler’in sefer yolu olduğunu
ve Anadolu topraklarında Kızılırmak’ın doğusunda yaşayanların İskitler’e bağlı olduklarını vurgulamıştır.
19-Heredot, İskitler,
MÖ.625'de, Persler'e Zile yakınlarında yapılan bir savaşta yenilene kadar bütün Anadolu İskitler'in hakimiyetindeydi der.
20-Atina’lı Ksenophon da(M.Ö. 430-357), Kyros’un Anabasisi adlı eserinde Anadolu’daki İskit varlığına işaret etmektedir.
21-Aristoteles'te (M.Ö. 384-322), Hayvanlar kitabında, hayvan kültüründe İskitler ve Sarmatlar’dan etraflıca bahseder.
22-Komedi yazarı Aristophanes (450-385), Atina’da paralı asker ve polis olarak görev yapan okçu İskitler hakkında detaylı bilgiler verir.
23-Tarihçi ve Etnografi bilgini Ephore (405-330),
İskitler’in yaşadıkları yerler hakkında bilgi vererek, onları mümtaz bir yere oturtur ve Sarmatlar (Savromatlar) ile İskitler’in geleneklerinin dikkat çekici karşılaştırmasını da sunar.
24-Pek çok klasik dönem kaynakları, İskitler ile Sarmatlar’ın, Kimmerler’in, Massagetler’in,
Thyssagetler’in, Sakalar’ın, Alanlar’ın, Avarlar’ın; birbirinin halefi veya selefi olmak üzere aynı dili konuşan, aynı geleneklere sahip aynı halklar oldukları konusunda hemfikirdirler.
25-Bu grupların klasik dönem Anadolu ve Avrupa halklarının önemli bir kısmının kökenini
oluşturduğuna dair bulgular ve bilgiler ortaya çıkmıştır ve devam eden bilimsel araştırmalar ileride konuya daha fazla katkı sunacaktır.
Tarihimizi çalan Hint-Avrupalı sapkınlara arz olunur !
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
ABD Ankara Büyükelçisi Tommy Barrack'ın Osmanlı teklifini gördünüz!
Yeni Osmanlıcılık, Siyonist bir plandır. Osuruktan bir DNA testiyle Osmanlı’yı Türklere, hatta Sibirya İskitlerine bağlayan mankurtlara hitaben...
1- GİRİŞ
Osmanlı Devleti'nin ilk 50-60 yılına ait bilgileri yabancı kaynaklardan öğreniyoruz çünkü Osmanlı kaynaklarında yok veya gizlenmiştir.
Bazıları okumadığı erken Osmanlı kaynaklarını hayali olarak yorumlayıp onları niye küçültmeye çalışıyor?.. Onlar öyle yapınca o kaynaklar yok oluyor mu?
Örneğin: İmrozlu Kritovulos kitabının orijinal el yazması Topkapı sarayındadır.
İş Bankası yayınlarından da çıkan bu kitabın girişine bakınca Tarihçi, Prof dr Erhan Afyoncu hocanın 2001 yılında önsöz yazıp, erken dönem Osmanlı kaynaklarının önemine vurgu yaptığını görmekteyiz.
Bu kitap Osmanlı hanedanının Persleşmiş Yunan olduğunu aktarmaktadır. Kritovulos kitabını Fatih Sultan Muhammed'e veriyor. O da ödül olarak doğduğu İmroz(Gökçeada) adasını kendisine hediye ediyor. ...
2- Bu şunun için önemli, 'Bizans imparatoru Muhammed'im diye madalyon bastıran Fatih, ya durumun farkında, ya da bu durum hoşuna gidiyor ve Bizanslı olmayı içselleştiriyor.
Zaten İstanbul'da yaşayan 14.803 Türk aileyi Balkan köylerine sürgün edip, bu evlere el koyduğunu ve Avrupa'da sürünen Yahudileri getirip bu evlere yerleştirdiğini biliyoruz Osmanlı Tarihçilerinin babası Prof Dr Halil İnalcık ve öğrencisi Prof Dr İlber Ortaylı'nın TRT ve Habertürk TV programlarından biliyoruz, +++
Biz de herşeyi bildiğini sanan aklı evveller, Hunlar Türk değil, hatta Türk diye bir millet yok derken!
Macaristan Bilimler Akademisinde çalışan Macar Dilbilim ve Etnografya Akademisyeni, aynı zamanda Felsefe doktoru da olan Prof Dr Somfai Kara David; 10. ve 11. Yy larda Macarların adı Türk'tür diyor. Macar adı sonradan çıktı diyor.
Moğolların da temelde Türk olduğunu söyleyen Prof Kara David, Macarlar tarihi kayıtlarda Türk olarak geçiyor diyor.
Demek ki neymiş?
Atatürk'ün dediği gibi:
"Ey gafil; Tuna ezelden beri Türk diyarıdır? Türk adı da boy birliğinin adıdır."
Türk Tarih Tezi okullarımızda tekrar okutulsun dememiz bundan. ... Mankurtlaştırmayı bırakmalıyız. ... Türk'ü, Kıpçaklara, Karapapaklara, Brekisefal kafa çapına (yuvarlak kafaya) indirgeyen tarih profesörü de alıp bu bilgiyi bir yerine iliştirsin! ...
#yks2025
2- Almanya Türk Ocağında yapılan söyleşinin devamı linkte
3- Her yıl Ağustos ayında Macaristan'a gidiyoruz şu güzellikleri görmek için.
Umarım bir gün Türkiye'yi de Türkler yönetebilir ve Turan Kurultayları Türkiye'de de yapılır. ...
Balkan Harbi'nin hemen öncesiydi,
Osmanlı'nın Dışişleri Bakanı bir Ermeniydi.
Siyasi tercihlerinin öne çıkarılmasıyla birlikte, ordunun temel disiplini, eğitimi, emir ve komuta hiyerarşisi alt üst edilerek bugünkü gibi bozulmuştu...
Askerler subaylarını, subaylar da komutanlarını tanımamaya başlamışlardı.
1908'den Balkan Harbi başlangıcına kadar, orduya sadece iki sefer tatbikat yaptırılabilmişti...
Bütün bu olumsuzluklara rağmen, Trakya ve Makedonya'daki askeri kuvvetimiz düşmanlarımızın iki katıydı.
Fakat ne oldu?
Bayram değil seyran değil, eniştem beni niye öptü dercesine, Rumeli'den tam 75.000 askeri birden terhis ettiler!
Ne zaman?
Seferberlik ilanından yaklaşık bir, bir buçuk ay önce!
Gerekçe?
Harp tehlikesinin olmayışı ve hasat zamanının yaklaşmış olması gibi, gafilce sebepler.
Terhisten önce, Osmanlı'nın barış zamanı kuvvetleri 280.000 kişiydi.
Daha önce de, siyasi sebeplerden dolayı, (görüntüde ise orduyu gençleştirmek adına); Rumeli'yi iyi bilen 1000 kadar tecrübeli subay zorla emekli edilmişti.
Bu terhis edilen 75.000 kişi öyle önemliydi ki; seferberliğin ilanından sonra zar zor toplanabilen seferberlik ordusunun 4'te 1'ine tekabül ediyordu!
Ordunun tecrübeli subaylarını emekli, usta askerlerini de terhis ettiler!
Sonuç?
Bütün Balkanları sadece üç ayda kaybettik!
Rumeli'deki beş asırlık Türk varlığı da böylece sona erdi.
Balkanlar mı? Hala daha kaynayan kazan!
Şimdi gelelim günümüze...
15 Temmuz kaotik darbe girişimi'nden sonra, orduda en büyük darbeyi komuta kademesi aldı!
Ordunun komuta yapısı, disiplini ve hiyerarşisi bozuldu! Silah arkadaşlığı ve güven tamamen bitti!
Bu olumsuz ortama dayanamayan birçok tecrübeli subay ve astsubay, emekli olarak ordudan ayrılmayı seçti.
Askeri okullar kapatıldı!
Askeri liseler ve sınıf okulları, bomboş vaziyette çürümeye terk edildi! Şu anda sınıf eğitimlerinin nasıl verildiği ise tam bir muamma!
Akıllara zarar bir karar alınarak, askeri sağlık sistemi kökünden kazındı!
Öyle ki, bugün Türk Ordusu'ndaki atların ve köpeklerin dahi kendi hekimleri (veterinerleri) varken, çarpışan mehmetçiklerin askeri hekimleri yoktur!
Ve Türk Ordusu, dünyada askeri sağlık sistemine sahip olmayan tek ordudur!
Çatışma sahalarından gelen bilgilere göre, ölümlerin önemli bir kısmı ne yazık ki kan kaybından olmaktadır!
Şimdiye kadar, nizami harplerde de önemli görevler üstlenen jandarma, organik olarak Silahlı Kuvvetlerden kopartıldı!
Deniz Kuvvetleri dışındaki kara ve hava ordularımız, çok uzun zamandır nizami bir harbe yönelik, büyük ve müşterek tatbikatlar yapmıyor! En son Vahdettin köşkündekine selam çaktılar hem de 29 Ekim 100. Yılda...
Harp Akademileri kapatıldı. Ordunun stratejisini belirleyen kurmaylık sistemi artık yok! Askerler mağarada metan gazıyla şehit oluyor! Tarihte görülmemiş ihmaller zinciri var!!
Ülkemizin en önemli harp sanayi tesislerinden biri olan Tank Palet Fabrikası yabancılara satıldı!
Hala Tank veya Uçak motoru yapamıyoruz, Mersin Nükleer santralde çalışan Ruslardan 10 bini ülkelerine geri döndü, Ruslar santraldeki hisselerini satılığa çıkarttı..
Irak'ın durumu ortada!
Suriye'deki işler her geçen gün daha kötüye gidiyor dedik dedik inanmadınız sonunda Suriye bölündü, İsrail'in kontrolünde kıytırıktan bir ülke oldu ve PKK/PYD 2. Devletini de Suriye'de kurdu, devlet oldular!
İsrail güneyimize girdi, ABD İsrail Yunanistan'a tüm çevremize iyice yerleşmeye devam ediyor! İran'a neler yaptıklarını gördük!
Bu kadar da değil....
(Devamı Var)
1+++Amerika son birkaç yıldır, Romanya'da ve daha da önemlisi Bulgaristan'da, Türk sınırına yakın bölgelerde askeri yığınak yapıyor!
Balkan Harbinde Rusya'nın oynamış olduğu yıkıcı ve kışkırtıcı rolü dikkate alırsak, Ruslara da çok güvenemeyiz. Eğer zayıf düşersek, Rusya'nın en büyük parçayı kendisi için koparmak isteyeceği kesindir!
Yunanistan? Her zamanki gibi pusuda, Kin kapısı kapalı hala... 300 küsür Pontus derneği kuran Yunan, 19 Mayıs 1919 tarihini soykırım tarihi ilan etti Atatürk'ü de soykırımcı!
Etrafında bu kadar çok düşmanı olan bir devlet, askeri kadrolarını bu kadar çok boşaltır mı? Şeriatçı askeri terfi ettirip, Atatürkçü Tegmenleri ihraç edip, Güneydoğu'da efsane olan komutanlarını Orduevinde yasaklı konuma sokar mı? Örneğin Osman Pamukoğlu..
Hani beka meselesi vardı?
Beka meselesi olan bir devlet, ordusunu bu kadar zayıflatır ve niteliksizleştirir mi?
Askeri sağlık sistemini kökünden kazır mı?
Akıl ve mantık, tabi ki "hayır" diyor.
O zaman ne yapmaya çalışıyorlar?⚔🦅⚓🇹🇷
(Not: Bu zinciri ilk olarak 29 Mayıs 2019'da paylaştım, hala bir şey değişmemesi ne acı!)
Ekli linkten Türk Tarih Kurumu sayfasından İsmet Görgülü'nün yazısını lütfen okuyunuz. ttk.gov.tr/belgelerle-tar…
2-Osmanlı Hariciyesinde Bir Ermeni Nazır:
Gabriyel Noradunkyan Efendi
Özet
19. yüzyıla gelindiğinde Osmanlı Devleti’nin çok uluslu yapısı, imparatorluğun bekası için en önemli sorunlardan birisini teşkil etmekteydi. Osmanlı devlet yönetiminin en üst tabakalarına kadar yükselen ve “Millet-i Sâdıka” olarak nitelenen Ermeniler içinde de devlete karşı isyan hareketleri görüldü.
Yaklaşık yarım asır Osmanlı Devleti’ne bürokrat ve bakan olarak hizmet eden Gabriyel Noradunkyan Efendi, bu hizmetleri neticesinde çok sayıda nişanla taltif edilmişti.
I. Dünya Savaşı öncesinde yurt dışına çıkan ve Fransa’ya yerleşen Noradunkyan Efendi, Osmanlı Devleti’nin parçalanmasını öngören Paris Barış Konferansı ile yeni Türk devletinin bağımsızlığının kabul edildiği Lozan Antlaşması’nda Ermeni heyeti içinde yer alıp, Osmanlı'nın parçalanıp Doğu Anadolu'da Ermenistan'ın kurulmasını savunmuştu.
Daha Ayasofya yokken, oranın HUN TOPRAĞI olduğuna dair VATİKAN BELGELERİNE bakalım:
Ayasofya’nın bulunduğu yer bile bir zamanlar HUN toprağı sayılıyordu. Hunlardan önce de İskit ve Ön Türkler'in. Bunu Vatikan arşivleri söylüyor. Ayasofya ortada yokken, temelinin Türklere ait olduğunu arşiv belgeleri söylemektedir.
1664 basım Papa Clemens imzalı iki cilt kalın kitap var Vatikan Arşivlerinde. Alessandro Sperelli’in gravürlerinde Sultan Ahmet’teki Mısır’dan gelen taş vardır ve ilk Bizans Kilisesi Aya İrini de açıkça görülür Nova Roma İstanbul’un geçiş adıdır ve Costantinapol yazar.
Resimde ayrıca Hun atlıları; 4 savaş atı ve 4 kımız sağılan kısrak vardır. Çadırda Göktürk harfleri vardır. Saptırılmış şekilde yani asıl Aya İrini eski pagan tapınağı üzerine yapılmıştır duvarın hemen yanı Hun otağıdır. Yani Hun toprağıdır.
Bu arşiv belgesi bize neyi anlatıyor; bugünkü Ayasofya temeli, toprağı, Vatikan arşivlerindeki belgelerde de "TurkuHunas" olarak geçmektedir.
Ve burası konsolosluk gibidir. Daha sonraki yıllarda 1. Ayasofya tahtadan yapılıp, yok olmuştur. Bugünkü Ayasofya çok sonra yapılmıştır. Nereye? Türk topraklarının üzerine… O günlerde her medeniyet, başka yapıların üzerine kendi yapılarını yaparlar. +++
1-Bugünkü Ayasofya daha ortada yokken, Ayasofya’nın bulunduğu yer Türk toprağıdır. Bunu da Vatikan arşivlerindeki belgeden öğreniyoruz. Hıristiyanlık açısından Ayasofya önemlidir algısı bilinçlidir. +++
2- Sonuçta #Ayasofya için kılıç hakkı denilebilir. Bu çalışmanın gayesi, bütün dünyaya bu mabedin Hıristiyan dünyasının malı gibi sunulmasını kanıtlarıyla ortadan kaldırıyor.
Bu safsata şimdiye kadar başarılı olmuştu ama artık bu belgelerden sonra bu algıda yıkılacaktır. Çünkü konjonktüre göre Hıristiyanlar bu algıyı da kullanıyorlar. Katolikler Ortodokslar'a karşı Ayasofya’yı cami olarak açın demekten çekinmiyorlar. Yani Katolikler Vatikan Ayasofya'nın Cami olmasını destekledi. Çünkü Ortadoklardan nefret ediyorlar.
Kısacası Ayasofya daha yokken arsası binlerce hektarlık alan Hun Türklerinindi. Dünya'da ahmak mı yok, İstanbul’u hala Konstantinapolis olarak görmek, öyle anılmasını isteyenler var. Bütün bunlar bize bir şey anlatıyor, İstanbul zaman zaman el değiştirse de Türklerle bağı hiçbir zaman kaybolmamıştır, yine eski SAHİBİNE kavuşmuştur. +++
ABD Ankara Büyükelçisi Barrak: Ulus devleti ve Atatürk'ü unutun, Türkiye için en iyi sistem Osmanlı Millet Sistemidir. Açıkça ne diyor? Türklerin devleti olmasa da olur diyor!
'Yeni Osmanlıcılık' Siyonist Projedir.
Dünya Siyonist Örgütünün Ortadoğu için Siyonist Plan. Yazarı: Oded Yinon.
Cengiz Özakıncı; "Şimdi bu plandan anlatacaklarımı izleyicilerimiz dinlerken gerçekleştimi, gerçekleşmedimi diye düşünerek izlesinler..."
1- Yıllardır anlatıyoruz yeni Osmanlıcılık Siyonist plandır diye 🔽
Osmanlıyı savunanlar Türk değildir diye. Türkiyeli değil Türk'üm 🇹🇷 🐺
Ne Mutlu Türk'üm Diyene 🇹🇷 🇹🇷🇹🇷
2-Yeni-Osmanlıcılık ABD'nin Ortadoğu'daki "Mayın Eşeği"'dir.
1982'de yazılan Rapor ne diyor?
İsrail'in güvenliği için Suriye'nin parçalanması zorunludur. Bunları yıllarca paylaştık mankurtlara anlatamadık maalesef! Sıra Türkiye'ye geldi ama! İsrail TV lerinde sıra Türkiye'de dediler.
Göbekli Tepe'yi ilk ortaya çıkaran Arkeolog Klaus Schmidt, 20 tapınaktan sadece 6'sının gün yüzüne çıkarıldığı ve ortaya çıkan benzerlikler; Türklerin erken kültürünün Göbeklitepe olabileceği yönünde ciddi kanıtlar sunuyor demişti Peters ile birlikte yazdıkları makalede(2004).
Klaus Schmidt, Göbeklitepe de, Asya balbal kültürü var. Altaylar'da 12 sütundan oluşan bir kamlar tapınağı var, Göbeklitepe'de de var, OZ tamgası ve çemberli T, Tengri sembolü 9 bin yıllık Çatalhöyük'de de var, 7 bin yıllık Hacılar Höyük'te de var.
Göbeklitepe'deki dikilitaş kültürü ile Türklerin dikilitaş kültürü aynı. Örn: 1 sütunda 3 adet hayvan figürü üst üste işlenmiş bir Göbeklitepe sütunu var, Tuva'da ve Moğolistan'da yer alan bazı Türk sütunlarında da aynı üslup var. Hatta işlenen hayvanların bazıları tamamen aynı.
Bu açıklamalarından sonra Klaus Schmidt, Almanya'da bir gölde tüplü dalış yaptıktan sonra ölüsü bulundu. Eşine kalp krizi geçirdiği söylendi ama eşi su altında tüplü dalışta kalp krizi geçirmek çok zordur ve kalp hastası değildi açıklaması yaptı.
Arkeolog Dr Semih Güneri, Göbeklitepe'deki taşlara kabartma figürlerini yapan metal keski aletleri, o tarihlerde sadece Güney Sibirya Lena bölgesinde görüldü başka bölgelerde görülmüyor diye açıklama yaptı.
Evet açıklamalar ve Sorular çok.. . ⏩Göbeklitepeyi kimler yaptı?
⏩Neden kazıların ödeneği kesildi,durduruldu, bilinmeyen bir tarihe ertelendi?
⏩Yılan figürleri üzerinden konuyu Anunnakilere bağlamak sağlıklı mı?
⏩Kültür ve Turizm bakanlığı neden kazı yaptırmıyor ya da tatmin edici açıklamalar yapılmıyor?
⏩Ne dersiniz bu işe???
Dr Semih Güneri hocanın konuya dair konferansı. İyi seyirler 🔽
Rusya'dan Doç Dr Ekaterina Anatolievna Lippina ile Dr Semih Güneri,
Güney Sibirya'dan Dağılan Teknoloji,
Üst Paleolitik Taş Alet Endüstrisinin Kökeni ve Yakın Doğuya Taşınması, Yayılımı. Ön Türk Akademisi Konferansı @grok sende dinle öğren madem 😃 🔽