Sene 2007... Tarihte ilk defa İsrail lideri TBMM'de konuşma yaptı.
13 Kasım 2007 günü İsrail Devlet Başkanı Şimon Peres, TBMM'de Ankara Forumu kapsamında bir konuşma gerçekleştirdi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Filistin Yönetimi Ulusal Lideri Mahmud Abbas ve Peres barış için bir araya gelerek bir mutabakat imzaladı.
Sene 2009... Davos zirvesinde Başbakan, moderatör ve İsrail lideri arasında tartışma yaşandı. Başbakan zirveyi terk etti ve bir daha katılmayacağını açıkladı.
Sene 2010... İsrail Dışişleri, Türk büyükelçiyi davet ederek alçakta bulunan koltukta ağırlayarak diplomatik hakarette bulundu.
Sene 2010... İsrail, Gazze'ye yardım götüren Mavi Marmara gemisine açık sularda saldırıda bulundu ve 10 kişiyi katledip 60 kişiyi yaraladı.
Türkiye - İsrail ilişkileri tarihin en düşük seviyesine geriledi.
Sene 2013... İsrail, Abd başkanının da yer aldığı telefon görüşmesinde Mavi Marmara katliamı nedeniyle Türkiye'den özür diledi ve tazminat ödemeyi kabul etti.
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Şimdi diyecekler ki, İsrail zaten zulmediyordu. Hamas 7 Ekim'de saldırmasaydı, İsrail yine zulmedecekti. Evet. Doğru. Ama askeri ve siyasi stratejide yaşanabilecek sonuçlar yelpazesi yalnızca zulümle ifade edilmez. Onlarca sonuç var.
1* İsrail Filistin'de hep zulmediyordu ama son iki yıldır onca uğraşa rağmen birkaç mahalleyi ancak boşaltabilmeyi başarmıştı. Daha fazlasına cesaret edemiyordu. Üstelik Arap ülkeleri ile İsrail arasında ABD'nin çabalarıyla bazı anlaşmalar imzalanmaya başlamıştı.
2* İbrahim anlaşmaları adı verilen bu anlaşmalar daha çok ABD'nin Çin'in Ortadoğu politikalarına karşı almaya çalıştığı önlemlerle alakalıydı. Neyse...
Diğer yandan Netanyahu hükümeti iktidara yeni gelmişti ve durumu pek parlak değildi. Hatta Biden'la arası iyi değildi.
AB Sayıştayı sığınmacılarla ilgili yürütülen entegrasyon projeleri hakkında 71 sayfalık rapor hazırladı. Türkiye'nin performansını açıkça eleştirdi hatta suçladı.
Yarım kalan projeler
Geri alınan ödemeler
Eleştirilen kanunlar
Raporda yer alan bilgileri sizler için derledim👇
1* AB Sayıştayı, raporunda Türkiye'nin AB'den aldığı paralarla 2022-2023 döneminde yapılan faaliyetleri denetlemiş. Okulları, hastaneleri ve alt yapı inşaatlarını gezip fotoğraflamış.
Raporda Türkiye açıkça suçlanıyor. Eleştiriliyor. Hatta verilen bazı paralar geri isteniyor.
2* Raporun hazırlanma nedeni olarak Türkiye'nin bazı konularda AB'ye gerekli verileri sağlamaması, bazı sığınmacıların şikayetleri ve bazı projelerin "önemli ölçüde" gecikmesi gerekçe gösterilmiş.
Haliyle AB, "madem para veriyorum, denetlerim" demeye getirmiş.
Her 23 Nisan'da TBMM'nin açılışını kutluyor ve yad ediyoruz. Fakat acı bir gerçeği kaçırıyoruz.
23 Nisan'da Vahdettin-Ferit-İngiliz konsorsiyumu Anadolu'da kanlı bir ihaneti sahneye koydu. Türk askerleri katledildi. Anadolu iç savaşın eşiğinden döndü.
1* Mustafa Kemal, Nisan ayının başlarında Ankara'da meclis toplamaya karar verdiğinde Saray ve Damat Ferit korkuya kapıldı. Anadolu'yu kaybedeceğini anlayan Ferit bir askeri koalisyon kurup Kuvayi Milliye'yi yok etmeye karar verdi.
2* Ferit'in askeri koalisyonunda "Yunan ordusu halifenin dostudur" diyen Anzavur vardı. Ona derhal paşa rütbesi verildi ve padişah fermanıyla Balıkesir'e gönderildi.
Bağımsız Kürdistan için İngilizlerle yakınlık kuran Seyit Abdülkadir ise Kürtleri ayaklandıracaktı.
Türkiye için hazırlanan 101 sayfalık Dünya Bankası raporunda sıkça geçen bir kavram: SuTPs
Yani, Syrians under Temporary Protection...
1* Dünya Bankası'nın 101 sayfalık "Türkiye Ülke Ortaklığı" raporu 9 Nisan'da yayımlandı. Türkiye, 3 gün sonra Dünya Bankası'ndan 18 milyar dolarlık ek finansman temin ettiğini açıkladı.
2* Raporun giriş kısmında Türkiye hakkında bazı genel bilgiler veriliyor. Bir tanesi depremle ilgili.
Türkiye'nin AB, BM ve Dünya Bankası desteğiyle gerçekleştirdiği değerlendirmeye göre depremle ilgili iyileştirme ve yeniden inşa faaliyetlerinin maliyeti 81,5 milyar dolar..
Kemal Kılıçdaroğlu 2023 yılında uyguladığı başarısız strateji ile iktidarı farkında olmadan öyle bir girdabın içine düşürdü ki bu politik girdaptan çıkılması imkansız gibi.
Atatürk'ten Menderes'e, Ecevit'ten Erdoğan'a...
Türk siyaseti yıllar sonra yeni bir zeitenwende yaşıyor!
1* İnsanlar olacakları planlamaya ve tasarlamaya çalışmalarına rağmen yaşam çoğu zaman beklenmedik dönüm noktalarıyla doludur.
Bu beklenmedik dönüm noktaları Türk siyasi tarihinin ve aktörlerinin değişmez kaderidir. İlk ciddi örnek Milli Mücadele'den hemen önce Erzurum'dan...
2* Mücadelenin ilk ciddi hazırlığı 1919'da Erzurum'da gerçekleşti. Fakat mücadelenin fitili yaklaşık bir yıl önce yine Erzurum'da başlayabilirdi.
9. Ordu Komutanı Yakup Şevki Paşa, bölgede kurulan şuralar tarafından önder olarak seçilmişti fakat o, bu görevi kabul etmedi.
İngilizler 16 Mart 1920 günü İstanbul'u fiilen işgal etti, 16 askeri yatağında şehit etti ve meclisi basarak pek çok vatanseveri tutukladı.
Olayların devamı oldukça tiksindirici. Midesi kaldırabilen herkes muhakkak okumalı.
1* Vahdettin aynı gün dört mebusu saraya davet etti. Aralarında şu görüşme gerçekleşti:
Vahdettin: Fuat Bey, nasıl haber aldık bu işi?
Başkatip Fuat: Dün Fransız baş tercümanı geldi. İtilaf devletlerinin asayişi korumak için nümayiş yapılmasına karar verdiklerini söyledi.
2* Vahdettin: İşittiniz mi? Bu adamlar her şeyi yapar. Bu kadarla da kalmaz. Daha fazlasına da cüret edebilirler. Meclisteki konuşmalarınıza dikkat edin.
Mebus Vehbi: Efendim, ne yapsalar milleti yıldıramazlar. Memleketin kurtarılması için uğraşıyoruz. Müsterih olunuz padişahım.