”Benim Geçmişim bir çöplüktür ve çöplüğü ancak kedi ve köpekler karıştırır…”
Geçmişinin kurcalanmaması için bu cümleyi kurmuştu .
İslamcıların ve ülkücülerin bir kesiminin gözünde büyük üstad…
Hatta bazılarına göre büyük Müslüman…
Necip Fazıl Kısakürek, ”Geçmişimi eşelemeyin” mesajı veriyordu. Oysa kendisi herkesin geçmişini eşeleyip yalan yanlış yazılar yazmaktaydı.
Gençliğinde bohem bir hayat yaşamıştır.
Öyle ki Fransa’da okuduğu yıllarda alkol ve kumara bağlılığından dolayı
kaldığı evin kirasını bile ödeyemeyip sokakta kalmış, yurt dışında sefil bir hayat sürmüştür.
Necip Fazıl’ın kumara, alkole, kadına düşkünlüğü gençlik yıllarında yazdığı şiirlere de yansımıştır.
Menderes döneminde devletten fon alır, bazı karşıt yazılar, şiirler paylaşması ve halkı kışkırtması için resmen maaşla çalışır.
Necip fazıl, bir şekilde politik görüşünü, hatta neredeyse dini görüşünü, yaşam tarzını sürekli gizliden gizliye dönemine göre,
maddî getirisine göre değiştirip durmuştur.
Necip Fazıl, hayatının sonuna kadar kumara olan bağımlılığını bırakamamış, Demokrat parti döneminde kumar borcundan dolayı Menderes’ten defalarca borç istemiştir.
Bu borç ve ayrıca alınan yardım paraları neticesinde de hükümetin istediğine göre yaşayan, o şekilde yazılar yayımlayan bir işçiye dönüşmüştür.
Yassıada duruşmalarında açıklandığına göre 1950–1960 yılları arasında Necip Fazıl’a örtülü ödenekten 147.000 TL ödenmiştir
Atatürk döneminde Atatürkçü, İnönü döneminde İnönü düşmanı, Menderes döneminde ‘’kalemimi sizin için kullanmaya hazırım’’ diyecek kadar Menderesçi, 1970 li yıllarda ise İslamcılarla ülkücüler arasında gidip gelen bir siyasi hayatı olmuştur.
Atatürk’ün ölümü sonrasında en koyu Kemalist’ten bile daha fazla Atatürk’ü öven Necip Fazıl, İnönü döneminde ise koyu bir İnönü düşmanı olmuştur. Özellikle 1943 sonrası yazılarında İnönü’yü ve CHP yi din düşmanlığıyla suçlayan Necip Fazıl,
Cumhuriyet’i ise batı hayranlığıyla itham ederek bir zamanlar eleştirdiği gericilerle aynı dili kullanmıştır.
Atatürk’e saldırdığı yazılarından biri 1950 yılında Büyük Doğu dergisinde kaleme aldığı yazıdır.
Bahsi geçen yazısında Necip Fazıl, bir zamanlar göklere çıkardığı Atatürk’ü yerden yere vurmuş, din düşmanlığıyla suçlamıştır.
Necip Fazıl, Menderes döneminde ise Menderes’e köleliğini ilan edecek kadar Menderesçi olmuştur.
Kendisini anlatırken ‘’hayatımın en büyük zaafı’’ dediği kumardan ömrü boyunca kurtulamadığı için her zaman borç içinde yaşamış, Demokrat parti döneminde defalarca Menderes’ten borç istemiştir
. Menderes’e yazdığı mektuplardan birinde yaşadığı maddi sıkıntıyı ve çaresizliği şöyle anlatmıştır:
‘’Benim yaptığımı yapanlara hükümetler ve rejimler servetlerini ve nimetlerini yağdırır. Bütün bunlara karşı 15 bin lira zarar çarpıtılmış ve daha nice kasıt ve sabotaja karşı
yalnız bırakılmış olarak sürünmekteyim. Haftalardır Ankara ‘nın bu ücra ve münzevi otelinde cinnet buhranları içinde çırpınmaktayım. Bütün istediğim zarara birkaç bin zamla 20 bin lira temininden ibarettir. Bunca muvaffakiyetten sonra uğratıldığım bu hal ve
düştüğüm şeref kırıklığı hayatıma mal olabilir. (…) Artık Necip hakkında olmak mı olmamak mı kararı sizi de üzüntüden kurtaracak şekilde verilmeli ve bu iş bitirilmelidir. Ben kararlıyım ve her şeye razıyım.”
Necip Fazıl’ın Atatürk ve Cumhuriyet karşıtlığı sadece Büyük doğu dergisinde yazdığı yazılarla sınırlı değildir. Ayrıca tarih alanında hiçbir ilmi eğitimi olmadığı halde kafasına göre tarih kitapları yazmış ve
sözde tarih kitaplarında Atatürk ve Cumhuriyet hakkında mesnetsiz iddialar, iftiralar yazmıştır.
‘Son Devrin Din Mazlumları’ kitabında 1930 yılında yobazların katlettiği Menemen olayı için CHP’nin Müslümanları susturmak için uydurduğu bir tertip iddiasıyla şunları yazmıştır:
“1930 yılının Aralık ayının sonlarına doğru Menemen’de cereyan eden hadise, birkaç serseriye yaptırılmış böyle bir tertip içinde başka bir şey değildir ve olanca gayesi büyük ve kuvvetli sandıkları din adamlarını ortadan kaldırmak olmuştur.’’
İşgal yıllarında Kuva-yi milliye karşıtı olan İskilipli Atıf’ın vatan haini olmadığını, şapka kanununa karşı çıktığı için idam edilen bir alim olduğunu iddia etmiştir.
14 Haziran 1958
"Reklam ve sair ihtiyaçlarım için 10 bin lira lütfedilirse…
Ayda 6 bin lira tahsis olunursa… Akis, Kim, Form gibi mecmuacıklarla bütün muhalefet matbuatını saf fikirle çürütücü, muazzam bir içtimai ve edebi, ideoloji, bina edici kaalara ve yüreklere nüfuz edici bir mecmua kuracağıma emin olunabilir."
Menderes’in dini siyasete alet eden bu sözleri çok hoşuna giden Necip Fazıl, ‘’Benim Gözümden Menderes’’ kitabında Menderes’e köleliğini şu sözlerle ifade eder ;
“ …Böyle bir sözü söyleyecek başbakanın kölesi olduğumuzu söylemekten şeref duyarız.
Tekrar ediyoruz,; partimize, siyasi muhitimize, kabinemize, tezatlarımıza ve hatıra gelen gelmeyen her şeyimize rağmen, en saf ve halis tarafından azat kabul etmez köleliğimizi kabul buyurunuz.”
Necip Fazıl Kısakürek, kendisine, İslam’a hizmet etmesi ve Büyük Doğu isimli dergisini zorlanmadan neşredebilmesi için, devrin mürşidi kamili Süleyman Hilmi Tunahan'ın verdiği ve bir köşk alabilecek kadar büyük hizmet parasını,
o gecenin sabahına çıkartmamış ve kumarda tamamını heba etmiş.
Süleyman Hilmi Tunahan'a bu durum haber verildiğinde ; “Ne yapalım, bu köpeğe para verip yazdırıyoruz işte. Keşke o kadar daha param olsa da yine versem. Yeter ki bu dava için, yeter ki islam için yazsa.” der.
İnönü döneminde de 1940 yılında CHP vekilliği için başvuru yapmış fakat reddedilmiştir.
Bugün Necip Fazı övenlerin karakterleri de onunla şaşırtıcı derecede benzerlik göstermekte.
1799 , Fransız General Napolyon Bonaparte, Osmanlı yönetimindeki Filistin'de bir Yahudi devleti kurulması fikrini ortaya attı.
Birinci Siyonizm Kongresi İsviçre'nin Basel şehrinde toplandı. 1896'da gazeteci Theodor Herzl, ''Der Judenstaat'' yani Yahudi Devleti adlı
bir kitap yayınlamıştı ve kongrede bu kitaptaki fikirler tartışıldı.
Kongrenin sonunda, Basel Programı yayınlandı. Bu belgede, Filistin'de bir Yahudi vatanının kurulması ve Dünya Siyonizm Teşkilatı'nın bu amaca ulaşmak için faaliyete geçirilmesi öngörülüyordu
1903'e kadar, göçmen sayısı 25 bine ulaştı. Çoğu Doğu Avrupa'dan gelmişti.
O zamanlar Filistin, Osmanlı İmparatorluğu'nun parçasıydı.
1904 ila 1914 arasında 40 bin kişilik bir ikinci göçmen dalgası geldi.
Ünlü yönetmen Steven Spielberg'in filmine ilham verdi.
1942’de İran’da doğdu. 1973 yılında Bradford Üniversitesinden kabul aldı ve 3 yıl boyunca İngiltere’de yaşadıktan ve okul bittikten sonra ülkesi İran’a geri döndü.
Mehran Karimi Nasseri, hayatı , 2004 yılında Steven Spielberg’in yapımcısı olduğu ve Tom Hanks’in başrolünü oynadığı “Terminal” filmine konu oldu.
O zamanlar İran’da Şah’a karşı başlatılan isyanda Nasseri de yer almıştı.
Annesinin İngiliz olması sebebiyle 1986 yılında İngiltere'ye yerleşme kararı alan Nasseri, yolculuk esnasında evrak çantasının çalınması sonrası yine de Londra uçağına bindi.
Belirli bir bölgeye yeni doğmuş bir tavşan çifti (bir dişi, bir erkek) konuluyor. Her tavşan çifti ikinci aydan itibaren yetişkin hale geliyor ve her ay yeni bir tavşan çifti (bir dişi, bir erkek) doğuruyor.
Tavşanların hiç ölmediği varsayılırsa bu bölgede bir yıl sonra kaç çift tavşan olur?
Bu problem İtalyan matematikçi Leonardo Fibonacci’nin 1202 yılında yazdığı Liber Abaci (Hesap Kitabı) adlı kitabında yer alır.
Problemin cevabı Fibonacci dizisidir ve {1, 1, 2, 3, 5, 8, 13, 21, 34, 55, 89, 144, 233, 377, …} şeklinde devam eden sonsuz sayılardan oluşur.
Fibonacci dizisinin özelliği kendinden önceki iki ardışık sayının toplamının kendisinden sonraki sayıya eşit olmasıdır.
Büyük Taarruz zaferi ile Anadolu’daki Yunan işgali sona erip, 11 Ekim 1922’de Mudanya Ateşkes Anlaşması imzalandığında artık ülkenin tek siyasi gücü fiilen TBMM Hükümeti olmuştu.
İtilaf Devletleri, İsviçre’nin Lozan kentinde toplanacak olan barış konferansına yine ikilik çıkarmak için TBMM’nin yanı sıra İstanbul Hükümeti’ni de davet etti.
İstanbul Hükümeti de Ankara’ya barış konferansına birlikte katılmayı teklif etti. Fakat Mustafa Kemal; ““Barış konferansında Türkiye Devleti yalnız ve ancak TBMM Hükümeti tarafından temsil olunur.” diyerek bu durumu reddetti.
Osmanlı’da 1848’den beri Galatalı İngiliz bankerlerin Sırbistan, Dalmaçya ve Karadağ’dan getirdiği taş ustası işçilerle gerçekleştirilen kömür üretimi ve İngiltere’den ithal edilen kömür, ihtiyacı karşılamadığı için 24 Nisan 1867’de Dilaver Paşa tarafından
“Ereğli Kömür Maden-ü Hümayunu” adıyla bir nizamname yayınlandı.
100 maddelik nizamname Ereğli Sancağı’nın Bartın, Eskipazar, Akçaşehir ve Karasu, Safranbolu, Perşembe, Ulus, Amasra, Gökçebey, Ereğli, Horcanaz, Yenice, Devrek, Karabük ve Eflani gibi 14 kazasını kapsıyordu.
Mükellefiyet yasası 13-50 yaş arasındaki erkeklerin sağlam olanlarının ocakta kazmacı, küfeci ve direkçi olarak çalışmasını zorunlu kılıyordu.
Madende çalışacakları ise muhtar belirleyecekti.
9000 yıldan daha uzun bir süre önce inşa edilmiş olan bu şehir şimdiye kadar keşfedilen en büyük Neolitik yerleşim yerlerinden biridir.
İngiliz kaşif James Mellaart tarafından 1958 yılında keşfedildi.
Konya’nın 52 kilometre güneydoğusunda, Çumra ilçesinin sınırları içinde yer alan tarihöncesi yerleşim alanı Çatalhöyük Batı ve Doğu olarak iki höyükten oluşuyor.
Doğudaki Neolitik, batıdaki ise Kalkolitik döneme tarihleniyor.
MÖ. 7.400 ve MÖ. 6.200 yılları arasında tarihlenen 18 adet neolitik yerleşim katmanı bulunuyor.
Neolitik yerleşimler, göçebe yaşamdan yerleşik yaşama, başka bir deyişle tarım yaşamına geçişi işaret eder.