Afrika seyahatlerimde en etkilendiğim deneyimlerden biri Ruanda'da Gümüş Sırtlı Dağ Gorilleri ile tanışmak olmuştu.+
Ruanda ''Bin Tepeli Ülke'' demek. Gümüş sırtlı dağ gorilleri ise sadece üç farklı dağda yaşıyor. Bu dağlardan biri tamamen izole, hiçbir şekilde insan kabul edilmiyor. Diğerine ise sadece biliminsanları gidebiliyor. Sonuncu dağda yaşayan 15 goril ailesi ise turistlere açık.
İnsanları etkileyen en ufak gribal enfeksiyon dağ gorillerinde ölümcül olabiliyor. Genetikleri insan çok yakın olan bu canlıların bağışıklık sistemi bizler kadar gelişkin olmadığı için eğer nezle ya da gripseniz kesinlikle gorillere yaklaşmamalısınız.
Gorilleri ziyaret etmek için Ruanda'nın başkenti Kigali'den yola çıkıp uzun bir yolculuk yaptık. Bu bölge Afrika sahra altı (Subsahara) olduğu için tropikal iklime sahip ve hava son derece nemli, yapış yapış.
Gün doğumu enfes manzaralar sunuyor yol boyunca. Zümrüt gibi yemyeşil bir ülke. Ancak ormanlar hızla yok edilip kahve bahçelerine dönüşüyor. Starbucks kahve ihtiyacının önemli bir bölümünü Ruanda'dan karşılıyor...
Ruanda halkının en temel üç gıda maddesi: tatlı patates / havuç ve muz. Gorillerle tanışacağımız dağa doğru yürürken bu tatlı patates tarlalarının içinde geçmiştik.
Molalarla birlikte yaklaşık iki saatlik yürüyüş ve tırmanışın ardından goril ailelerinin yaşam alanlarına ulaşılıyor. Rehberin en önemli uyarısı aile reisi olan gümüş sırt ile asla göz teması kurmamamız. Bunu meydan okuma olarak algılıyor ve sinirleniyor. Efendi olun diyor:)
Hiç haksız değil... 400 kiloluk, tamamen kastan oluşan bir abinin mekânında olabildiğinde saygılı olmak hayati derecede önemli tabi:) Erkek gorillerin sırtı 10 yaşından sonra gri / beyaz renk alıyor. Gümüş sırt adı da buradan geliyor.
Aile reisi erkek gorilin iki, üç eşi oluyor. Her birinden çocukları oluyor ve hep birlikte yaşıyorlar. Anneler bebeklerini en az 1 yıl emziriyor. Sonra yavrular tüm aile bireyleri tarafından büyütülüyor. Ailedeki mutlak otorite ise erkek gümüşsırt. Kızınca bir bakışı yetiyor:)
Yavru goriller oldukça meraklı. İnsan görünce yanaşmak, oyun oynamak ya da incelemek istiyor. Dişiler bu duruma çok tepki vermese de erkek bireyler daha korumacı davranıp sinirlenebiliyor. O nedenle çok sevimli olsalar da mümkün mertebe uzaktan sevmek lazım.
Erkek gümüşsırt ile göz temasından kaçınırken, bir taraftan da ara ara sanki boğazınıza bir şey kaçmış da temizliyormuşsunuz, ''ı-ııh'' gibi bir ses çıkarmanız gerekiyor. Bu gorillerinin raconunda ''abi büyüksün, ben misafirim, mekân senin'' gibi bir anlama geliyor.
Bununla beraber deneyim boyunca yanınızda kalaşnikoflu iki orman muhafızı sürekli ortamı gözlüyor, fazla yaklaşırsanız ya da yoluna çıkarsanız uyarıyor. Eller hep tetikte... Lider gümüşsırt arada ayağa kalkıp iki koluyla 3-4 saniye göğsünü yumrukluyor. Bu da akıllı olun demek.
Dağ gorilleri tamamen vejetaryen. Başlıca besinleri bambu yaprakları. Bambuları hem yiyorlar hem de dallarıyla her gün kendilerin uyumak için döşek hazırlıyorlar. Ağaç dallarını genellikle erkek bireyler kırıyor. Dişiler ise bunları alıp, ailenin gecelemesi için yatak yapıyor.
Ürkek, çekingen ama bir o kadar da meraklı canlılar.
En büyük ve hatta tek düşmanları ise tahmin edebileceğiniz gibi insan... Özellikle Kongo'dan sızan kaçak avcılar bu gorilleri ''elleri'' için vurup öldürüyor! Batılılar, -özellikle Belçikalılar- kesilip kurutulan goril elini masaüstü aksesuar olarak kullanıyormuş! Alçakça...
Akşam için hazırladığı yatağından bizi izleyen meraklı bir çift göz:)
Fotoğrafta gördüğünüz bambuları erkek gümüş sırt kürdan kırar gibi kırıyor. Bambu dağ gorilleri için hayat demek.
Ailedeki diğer erkek bireyler büyüyüp, yeteri kadar güçlenince mevcut gümüş sırta meydan okuyabiliyor. Kazanırsa ailenin yeni lideri oluyor. Kaybederse aileden ayrılıp kendisine bir dişi bulup yeni bir aile kurmaya çalışıyor.
Ailedeki diğer erkek bireyler büyüyüp, yeteri kadar güçlenince mevcut gümüş sırta meydan okuyabiliyor. Kazanırsa ailenin yeni lideri oluyor. Kaybederse aileden ayrılıp kendisine bir dişi bulup yeni bir aile kurmaya çalışıyor. Kas gücü burada belirleyici.
Aile kavramı, bağları insandan sonra en güçlü olan canlı sanırım dağ gorilleri.
Yaklaşık bir saatlik deneyimin ardından abimize bir emrinin olup olmadığını sorup müsade istiyoruz.
Ruanda Afrika'nın en küçük ülkelerinden. Plastik poşetin kullanılmadığı, her ayın son cts gününü öğlene kadar ''muganda günü'' ilan ederek, herkesin sokağını temizlediği örnek bir ülke. Fakat büyük acıların da ülkesi. Ayrı bir zincirde Ruanda Katliamı'nı anlatayım.
V'esselam
Not: Fotoğrafların büyük çoğunluğunu çeken ve gezi boyunca buğulanan gözlüğümün neden olduğu sorunlarla iki kişilik çalışan kardeşim Gökan Okan'a selam ve sevgiyle🙂🌴
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Prof.Muzaffer Şerif Nasıl "Muzafer Sherif"e Dönüştü?
Film gibi bir hayat. Sosyal psikolojinin kurucularından, literatüre adıyla giren deneyi olan, Harvard, Yale, Princeton, Oklahoma, Pennsylvania ve Columbia üniversitelerinde bulunan bir bilim insanını nasıl küstürüp kaçırdık?+
1906 yılında İzmir, Ödemiş'te zengin bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi.
1919 yılında, 13 yaşındayken İzmir'i işgal eden Yunan ordusundan bir asker yanındaki kişiyi öldürdükten sonra süngüsünü ona doğrultur.
Fakat muhtemelen yaşı küçük olduğu için öldürmekten vazgeçer.
Ölümler, işgal, savaşlar, esaret, kurtuluşla geçen ilginç bir çocukluğu olur.
Muzaffer Şerif belki de insanların toplu halde sergiledikleri uç davranışları ileride incelemesi için gerekli olan deneyimin en büyüğünü farkında olmadan bu yıllarda edinir.
En özel yiyeceklerden biridir bal. 2009 yılından bu yana bal koleksiyonu yapıyorum. Gittiğim tüm ülkelerden oraya ait yerel ve özel ballardan hem tattım hem de aldım. Dünya ve Türkiye balları üzerine epey araştırma ve okuma yaptım. İşte bal dünyası++
Bal kutsal metinlerde de geçer: ‘’Rabbin bal arısına şöyle vahyetti: "Dağlardan, ağaçlardan ve insanların kurdukları çardaklardan kendine göz göz ev (kovan) edin. Sonra da her türlü çiçekten, meyveden, ürünlerden ye ve Rabbinin sana yayılman için belirlediği yolları tut!"
Onların karınlarından renkleri çeşit çeşit bir şerbet çıkar ki, onda insanlara şifa vardır.’’ (Nahl Suresi, 68-69) Gerçekten de onlarca değişik türde bal vardır. Aromaları ve lezzetleri dışında temel olarak çiçek balları ve salgı balları olarak iki ana grupta ele alabiliriz balı.
İslam tarihine bakıldığında birçok önemli hadisenin Ramazan ayında gerçekleştiği görülür.
Kuşkusuz bu gelişmeler İslam tarihinin dönüm noktaları olarak ciddi bir hafızayı da ifade ediyor.
Örneğin Endülüs'ün fethi Ramazan ayında olmuştu.++
"En uzak batı" demek olan Magrib-i Aksa adıyla da bilinen Endülüs’ün, yani bugün İspanya ve Portekiz’in bulunduğu İber Yarımadası’nın Müslümanlarca fethi sadece İslam tarihi için değil, aynı zamanda dünya tarihi için de oldukça önemli gelişmelerden biri oldu.
Miladi 711 yılı, 19 Temmuz günü İslam ordusunun komutanı Tarık bin Ziyad ile Vizigotların komutanı Rodrik’in idaresinde yaşanan savaşı kesin zaferle kazanan Müslümanlar hızla İber Yarımadası’na yayıldı. Endülüs fethinin unutulmaması gereken bir diğer ismi de Tarif bin Malik oldu.
Arkasında onu kovalayıp ele geçirdikleri anda öldürmek isteyen bir ordu, önünde ise bilinmeyenlerle ve tehlikelerle dolu bir coğrafya vardı.
Eşine az rastlanan, insan üstü bir mücadele verdi ve Endülüs Emevi Devleti'ni kurdu.++
Emeviler iktidara geldikleri andan itibaren fetihlere giriştiler ve büyük askeri başarılar elde ettiler.
Afganistan'dan Hindistan'a, İran'dan Kuzey Afrika ve Endülüs'e uzanan inanılmaz büyüklükte bir coğrafyanın hakimi oldular. Kıbrıs'ı, Girit'i, Kafkasya'yı fethettiler.
Ancak fethettikleri coğrafyada son derece otoriter bir yönetim kurdular. Özellikle de devlet idaresi hususunda, İslamiyet öncesinden itibaren rekabet halinde oldukları Haşimoğulları'nı çok sıkı kontrol altında tutuyorlardı. Haşimoğulları'nın her hareketi izleniyordu.
1989 yılında Mekke’de ender görülen, istisnai bir arkeolojik kazı gerçekleştirildi.
Kazının arkasında dönemin güçlü isimlerinden, 1973 petrol ambargosu ile Avrupa’yı dize getiren, S.Arabistan Petrol Bakanı, Mekke doğumlu Zeki el-Yemani vardı.++
Bu kazı çok değerliydi. Çünkü Mekke döneminde vahyin önemli bir bölümü bu evin çatısı altında gelmişti. Hz.Muhammed'inﷺ küçük bir mescidinin de olduğu bu evde Hatice(ra); Kasım, Abdullah, Rukiyye, Zeynep, Ümmü Gülsüm ve Fatıma'yı doğurmuştu.
Yapılan kazı, Hz.Muhammed’inﷺ eşi Hz.Hatice’nin evini açığa çıkarmıştı.
Olabildiğince hızlı, adeta bir kurtarma kazısı gibi gerçekleştirilip tamamlanan çalışmanın ardından, bir kazı raporu niteliğinde de olan “The House of Khadijah bint Huwaylid" adlı kitap yayınlandı.