Gündem çok hızlı; korkunç olaylar dahi saman alevi gibi geçiyor.
Daha dün orman yangınları vardı, üstünden sorumluluk atmak isteyenler yangınları sabotaja bağladı, halkı kışkırttı, kimi elinde silah yol kesti.
Linçler yaşandı.
Nasıl ateşle oynandığını Cezayir örneğiyle anlatayım
Geçtiğimiz günlerde Cezayir'de orman yangınları çıktı.
Başbakan "yangın doğal değil, suç eylemi", içişleri bakanı "ülkemizden nefret eden haydutlar yaktı" dedi.
Resmi ağızla komşu ülke Fas suçlandı.
Halk arasında başka illerden gelenlerin yaktığı dedikoduları dolaşmaya başladı.
Cezayir'de sıcaklıklar 46 dereceye çıkmış olasına rağmen ne yetkililer ne de ülkenin başlıca medya kuruluşları, yangınların sebebi ya da geniş bir alana yayılmasının nedeni olarak iklim değişiminden bahsetmedi!
Oysa aynı dönem Akdeniz çevresinin hemen her yeri yanıyordu.
Yangına uzak bir bölgede yaşayan sanatçı Djemal ben İsmail, ülkesindeki yangınlardan etkilendi ve bölgeye giderek yangın söndürme çalışmalarına katılmak istedi.
Ancak bu iyi niyet sonunu getirecekti!
Yabancı plakalı araçla dolaştığı için şüphe çekti.
Polis tarafından alıkondu.
İsmail'in orman yaktığı söylentisini duyan halk polis aracına saldırıp genci dışarı çıkardı.
Öfkeli kalabalık genç adama işkence yapıp, canlı canlı yaktıktan sonra, cansız bedenini köy meydanına götürdüler.
Üstelik tüm bunlar kameraya alındı ve sosyal medyada dolaşmaya başladı!
İsmail'in linç edilerek öldürülmesi üzerine ülkede büyük bir tepki doğdu.
Bazı sosyal medya kullanıcıları, katil olduklarını iddia ettikleri zanlıların fotoğraflarını paylaşıp, kimliklerini tespit etmeye çalıştı.
Bir çoğu da adaletin yerini bulmasını isteyen paylamışlar yaptı.
Linç edilip yakılan İsmail'in ailesi perişan oldu.
Ağabeyi, sosyal medya kullanıcılarına görüntüyü silmeleri çağrısı yaptı. Annesi oğlunun nasıl öldüğünü hala bilmiyordu çünkü.
Babası "Oğlum, sevdiği bir bölgedeki kardeşlerine yardım için gitti. Onu diri diri yaktılar" dedi.
Cezayir polisi, İsmail'in linç edilmesine katılan 64 kişiyi belirledi ve birçoğu yakalandı.
Ancak bu İsmail'in kaybını hafifletmedi.
Cenazesinde İsmail'in annesinin halini görenler bunu bir kez daha anladı.
Halkı galeyana getiren politikacılar ise hala yerlerinde.
İsmail'den geriye, yangınlar çıktıktan 2 gün sonra, Miliana'daki evinden 320 km uzağa gidip, yangınlarla mücadelede "dostlara yardım edeceğini" yazdığı Twitter paylaşımı ve Facebook hesabında yaptığı acil yardım çağrıları kaldı.
Bir de yangın söndürürken verdiği röportaj:
Zor günlerde siyasilerin verdiği mesajlar her zamankinden daha önemli ve etkilidir.
Cezayir'deki politikacılar yangınların sorumluluğundan kaçmak için belirsiz düşmanları işaret ettiler.
İşaret ettikleri parmak hasbelkader İsmail'i buldu, ölümüne neden oldu.
Herkes olabilirdi.
Bizde de çok benzer olaylar yaşandı.
Elinde silahla yol kesenler oldu.
Öfkeli kalabalıklar insanları orman yakmakla suçlayıp linç etmeye kalktı.
Şans eseri İsmail gibi öldürülen olmadı.
Tekrarı yaşanmaması için, herkes ağzını açarken İsmail'i hatırlamalı.
En başta siyasiler!
Orman yangınları sırasında bizde yaşanan linç ve benzeri olayları kaçırmış olanlar varsa diye ekte haberlerinden bazılarını koyuyorum.
Nasıl bir tehlikeden dönüldüğünü görmek için lütfen detayları okuyun.
Devlet güçlü ise, #StrongTürkiye ise, yollarda güvenliği devlet sağlasın, yangınları çıkardığı iddia edilenleri yakalasın, elinde silah yol kesip kimlik kontrolü yapanları, linç girişimine karışanları cezalandırsın.
İlla birinin İsmail gibi yakılması mı gerekiyor?
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
Sırp Konstantin Mihailoviç Osmanlı tarafından devşirilip yeniçeri yapılmış.
Daha sonra kaçan Mihailoviç 1451-1463 arası Osmanlı'da yaşananları yazmış.
Ben bu #TrakyaBalkanSerisi'nde şahsen katıldığı Vlad Drakul, nam-ı diğer KONT DRAKULA ile savaşlarda yaşadıklarını aktaracağım.
Osmanlı'ya bağlı Eflak voyvodası; büyüğü Vlad, küçüğü (Güzel) Radu adında 2 oğlunu Edirne Sarayı'na gönderdi.
Voyvoda ölünce, büyük oğlu Vlad yeni voyvoda olarak yollandı.
Küçük kardeşi ise sarayda tuttuldu.
Vlad, başta birkaç yıl vergilerini ödese de sonra ödememeye başladı.
Bunun üzerine Fatih, Hamza Bey’i İbrail şehrine, Drakul'a elçi olarak gönderdi.
Fakat Vlad onla görüşmeden ordusunu topladı, donmuş Tuna üzerinden geçip Niğbolu çevresinde Osmanlı topraklarını yağmaladı.
Müslüman-Hristiyan ayırmadan halkın burunlarını kesip Macaristan'a yolladı.
Konumuz modern devletler ortaya çıkana kadar Balkanlarda sınır tanımadan dolaşan "çoban milleti" Karakaçanları anlatacağım.
Karakaçan halkının ismi Türkçe ama hangi milletten oldukları muamma.
📷1900'lerin başlarında atı ile poz vermiş bir Karakaçan kadın.
Karakaçanlar Balkanlar'ın çobanlarıydı.
Osmanlı dönemi dağlık arazilerde sürüleriyle dolaşırlardı.
Karakaçanların kökenleri hakkında en akla yatan, Ulah oldukları. Zira Ulahlar antik zamanlardan beri çobanlık yapardı Balkanlarda. Belli bir yurtları yoktu.
Foto: Batı Trakya-1938
Balkanlarda hayvancılık yapan göçebe Karakaçanların hayatı, 1900'lerde modern devletlerin kurulması ile büyük darbe aldı.
Sınırları aşamaz oldular.
Genelde Yunanistan ve Bulgaristan'da yerleşik hayata geçtiler.
1960'larda D.Trakya'da dedemin yanında çalışan bir Karakaçan varmış!
"Mavi Vatan" da diğer birçok gündem gibi buhar oluyor. Biraz tarih bilenler için şaşırtıcı değil.
Çünkü "Mavi Vatan" idealist bir iddia ve bu iddiayı ortaya koyan Atatürk Türkiyesi (karasuları, kabotaj, vb.)
Atatürk ile sorunu olanların böyle ideali de olamaz.
Tarihe bakalım.
>
1903:
Manastır'da Rus konsolos Türk askerine hakaret edince asker tarafından vuruldu.
Bunun üzerine birkaç Rus savaş gemisi Osmanlı karasularını işgal ederek Trakya açıklarına geldi.
Abdülhamit II gemileri çiçeklerle karşılattıı!
Ruslar istedi diye askerleri astı veya hapsetti.
1878:
Yine Abdülhamit II, İngiltere'nin iktidarını korunması karşılığında Kıbrıs'ı İngilizlere verdi (Hüseyin Çelik anlatıyor).
İktidar sahiplerinin gücü kaybetmemek için verebileceklerine inanamazsınız!
YENİDEN MİLLİ MÜCADELE dergisi, kapağa GK Başk. Memduh Tağmaç fotosu koyup çağrı yaptıktan birkaç hafta sonra 12 Mart Darbesi oldu.
Kadro:
Cemil Çiçek
Melih Gökçek
Hüseyin Gülerce
Atilla Yayla
Ali Müfit Gürtuna
Ahmet Taşgetiren
Aykut Edibali
Şunu da belirtmek gerek:
Asker de 1970'ler ve 1980'ler boyunca ABD ve sağcılar-Siyasal İslamcılar ile birlikte hareket ederek Türkiye'nin aydınlık kesimini ezdi; Siyasal İslam'ı koruyup kolladı.
Siyasal İslam bugünkü konumu her şeyden önce 12 Eylül Darbesi'ne borçludur!
DÜZELTME:
Sn. @atilla_yayla YENİDEN MİLLİ MÜCADELE ekibine sonraki yıllarda katılmış gözüküyor.
1971'de kadroda değilmiş.