VOLEYBOL KADIN MİLLÎ TAKIMI İSLAMCILIK İÇİN NE SÖYLER: YENİ OSMANLI İSLAMCILIĞINDAN AK PARTİ'YE
Voleybol Bayan Millî Takımı üzerinden laiklik güzellemesi yapılıyor.Halbuki bıraksalar seküler yaşam tarzı belki tabii mecrasında ilerleyecek. İşi de bilmiyor, 3-5 safı uyandırıyorlar
Az da olsa dünyaca ilmî çalışmalara imza atmış kadınların Voleybol Kadın Millî Takımı kadar öne çıkmayışı yine seküler yaşam tarzı ile ilgilidir. Türkiye'de sekülerlik bir bilim, akıl ve fikir meselesi değildir. İslam'a ve milletin geleneksel bazı değerlerine cephe alıştır.
Türkiye'de sekülerliğin de laikliğin de kadın kıyafeti ile yakın ilgisi marazî/patalojik bir haldir. Batı'da tabii mecrasında bir şekil olan bu olgu bizde ideolojik/ideal bir konudur. Kılık-kıyafet dindarlar için dinî bir hassasiyet ama laikler için ideolojiktir.
Muhafazakarlığın, geleneksel dindarlığın ve İslamcılığın kılık-kıyafet ile ahlak arasında zorunlu bir ilişki olduğu hususunda ittifak ettiği muhakkaktır. Zannımca ayrıntılarda bir farklılık vardır yoksa kimse açık-saçıklığı meşru görmüyordur.
Dinin bazı gerileme dönemleri vardır. Bazen din sureta görünür olduğu dönemlerde de geriler.Türkiye'de AK Parti iktidarıyla din görünür gibi bir intiba verse de aslında bir gerileme devresine girmiştir denilse mübalağa olmaz. Bu gibi devrelerde ciddî teorik çalışmalar önemsenmeli
Batı'da Aydınlanma genel başlığındaki devre/süreç dinin miadını doldurduğuna delil telakki edilmişti. Ancak pozitivizmin merkez olduğu Aydınlanma büyük oranda hükümden düştü. Sosyal medya çağında da din Aydınlanma devri kadar olmasa da tesirden uzak.
AK Parti tecrübesi ileride onyıllar boyu konuşacağımız bir doluluğu haiz. AK Parti maalesef para-ahlak ilişkisinde iyi bir imtihan veremedi. Para, seküler hayat tarzını da meşru değilse bile mazur görülür hale getirdi. AK Parti medyasındaki ahlakî çöküntü kökten sekülerlerde yok.
Kılık-kıyafet ve ahlak ilişkisinin "değer" vasfı değişkendir. Bir dönem başı açıklık bile ahlaksızlık olarak görülürdü. Sonra kolu kısa giyinmek böyleydi. Şimdi kıyafetlerde serbestlikte sınır tanınmıyor. Zaman, değer yargılarını bazen değiştiriyor bazen de esnetiyor.
Yeni Osmanlı İslamcılığının mümtaz ismi büyük şairimiz Ziya Paşa o zaman Gavur semti olan Pera'da açık-saçık gezen ve yabancı erkeklerle dans eden Müslüman kadınlara "orospu" gibi hayli ağır sayılabilecek bir ifade kullanır. Midhat Cemal Kuntay ve İhsan Sungu, merhumu kınarlar.
Ali Suavi-Ziya Paşa-Namık Kemal ile öne çıkan Yeni Osmanlı İslamcılığında Tanzimat'a değil de Batının değerlerine perestişe şiddetle muhalefet vardır çünkü Batıcı bürokratlar Batı'nın kölesi gibi hareket ediyordu. Oysa başta hukuk olmak üzere ihtiyaç duyulan herşey İslam'da vardı
Batılı değerler kendisini kadın ve kılık-kıyafet üzerinden de gösteriyordu. Bu sebeple Namık Kemal de açık-saçık kadınlara Ziya Paşa kadar olmasa da sert sözler kullanıyordu. Halbuki o zamanın açık-saçıklığı günümüzde "aşırı tesettür" bile telakki edilecek vasıftaydı.
Tanzimat'ta bir grup için İslam miadını doldurmuştu. Hukuk ve sosyal nizam için artık Batılı değerlere müracaat edilmeliydi. İşte Yeni Osmanlı İslamcılığı buna da isyan ederek zuhur etti. Onların meselesi salt Meşrutiyet değildi. Onlar bütünlükçü bir bakış açısına sahipti+
Bu sebeple birileri Yeni Osmanlı İslamcılığının "ideolojik" olduğuna hükmetti. Halbuki onlar İslamî bir refleksle hareket ediyorlardı. Maalesef Abdülhamid, psikolojisinin en problemli olduğu günlerde idi ve onları tahtı için tehdit olarak görüp tasfiye etti.
AK Parti,seküler yaşam tarzına yönelik en ufak bir müdahalede bulunmuyor, kendi medyasındaki dizilerde pompalanan sekülerlikte ahlaksızlık had raddeye varırken, içkili mekanlar artarken, Avrupa-ABD'de bile görülmeyen kıyafet özgürlüğü varken yine de laikler için makbul olamıyor.
Diğer taraftan birileri de kendi din yorgunluğunu AK Parti üzerinden meşrulaştırıp laikliğe iltica edişini sahtekarca izaha çalışıyor. AK Parti'nin hatalarına çeşitli sebeplerle sessiz kalmış olanlar, ortaya çıkan manzarada masumiyet iddiasında bulunuyor+
AK Parti sekülerliğini besleyen para aşkı idi. Bunu da inşaat ve beton temin etti. Kimse zamanında itiraz etmedi. Çamlıca Camii aleyhine 2012-2013'te benden başka tivit atan var mıydı bilmem. Bu Camii İstanbul'u betona boğmanın kefareti dedim. Şimdi cemaatsizlikten yakınılıyor
Maddî menfaat peşinden koşmayan çok az insan vardı. Çünkü itiraz için talepkâr olmamak gerekiyordu. Beklentisi olan biri tabii olarak kendini kontrole tabi tutuyor. Hasılı Voleybol Kadın Millî Takımı üzerinden yapılacak seküler okumada söylenecek çok şey varsa da burada keselim.
Not: Bir dönem Eczacıbaşı-Sönmez Filament voleybol maçları futboldaki FB-GS maçları gibi heyecanla takip edilirdi. Fakir ortaokulda okulun voleybol takımındaydı da ama futboldaki gibi başarılı değildi.
• • •
Missing some Tweet in this thread? You can try to
force a refresh
MODERNLİK, SEKÜLERLİK, LAİKLİK: KÖPRÜ, HEYKEL VE ŞORT
Maalesef İslamcılık kadar kirletilmeye çalışılan başkaca bir hareket-telakki-mefhum yok. Ancak İslam'ın da Türkiye'de esaslı bir tayin ediciliği zayıf. Gelecekte zayıflık daha da hissedilir olabilir. Bunlar pek konuşulmuyor.
AK Parti'nin İslam adına bir temsil kabiliyeti olduğunu farz etsek bile onun İslamcı olmadığı nettir. İslamcılık, aslında çağdaş Müslümanların İslam ile ilişkisi hakkında çağdaş tespit ve yorumlar yapan bir telakkidir de. İslamcılık bir manada bir usul, bir perspektif meselesidir
AK Parti'nin laik bir devlette iktidar oluşu, mühim kadroların hatırı sayılır bir kısmının Millî Görüş ve dindarlardan oluşması yorumu zorlaştırıyor. İslamcılık tespitte acımasız olduğu için millette tabanı yoktur. Türkiye, İslam'ın hürmet edildiği ama bilinmediği bir ülkedir.
ERDAL İNÖNÜ'YÜ İMANA DAVET: İSMET İNÖNÜ, MEŞRUTİYET DEVAM ETSE CAMİDEN ÇIKMAZDI YA DA MUHAFAZAKARLARIN MEVHİBE HANIM AŞKI...YAZIYOR, TUNA GAZETESİ YAZIYOR!
Ne yapalım söyleşiyi ismini anmak istemediğimiz biri yapmış ama mühim olan Erdal İnönü'nün söyledikleri.
Erdal İnönü babasının namaz kılmadığını, oruç tutmadığını, babaannesinin mütemadiyen namaz kılıp oruç tuttuğunu, annesi Mevhibe Hanım'ın düzenli oruç tuttuğunu, fırsat buldukça da namaz kıldığını, kendisininse çocukken nadiren oruç tutup namaz kıldığını söylüyor.
Erdal İnönü çocukken 3 kulhuvallahü, 1 elham ezberlediğini siyasete girdiğinde birkaç defa mecburen namaz kaldığında ise bunları hatırlayamadığını söylüyor. Erdal İnönü babasının odasında "Allah'ın dediği olur" levhasının asılı olduğunu da ilave ediyor.
MARAŞ'TAN BİR HEKİM GELDİ: PSİKİYATRİK VAK'ASIN ÇAREN BENDE DEDİ
Doktorların entelektüel olmaması, okumaması, farklı birkaç sahaya alaka duymaması onlar için bir nakisa, bir ayıptır. Yakın sosyal tarihimizde tababet merkezî bir mevki ihraz eder.
Türk Milleti için asker ve doktorun yeri muallim ve imamdan önce gelir. Haliyle asker ve doktor, milletin alicenaplığının saadetini hiç unutmamalı, şükranesini göstermelidir. Ekranlara yansıyan vandallık görüntüleri milleti temsil etmez ve failler en ağır şekilde cezalandırılmalı
AK Parti'nin tüm hata ve eksikliklerine rağmen sağlıkta yaptığı devrim, Türk Devrim Tarihi'nin şahikalarındandır ve zannımca günahlarının çoğuna kefarettir. Bu milletin adam yerine konulduğunu ben 2002'den sonra değişen sağlık sisteminde gördüm.
HAKKÂRİ VATAN TOPRAĞIDIR VELEV Kİ HİÇ TÜRKÜSÜ OLMASIN!
Bazen hakikaten değil siyaseten hareket ederiz. Türkiye hudutlarında bir ilde türkü yoksa oraya birkaç türkü kaydırırız. Bu işin ustası Nida Tüfekçi idi. O, dinî harareti olmayan devletçi bir Sünnî-Türk idi.
Kabul ederiz ki nerede türkü yoğunsa orada ya etnik Türk çoktur ya da ahalinin Türklükle meselesi yoktur. Mesela Malatya, Adıyaman, Elazığ böyledir. Buraları hem birer türkü yöresi hem de ahalisinden hemen hiçbirinin Türklükle meselesinin olmadığı yerlerdir.
Maalesef Türklük, bilhassa bir kısım Kürt nazarında Kemalist ideoloji ve 12 Eylül rejimi yüzünden bir "kültür havzası" yerine etnisite ile özdeş kabul edilmiştir. Çocukluğumda Tarsus'ta sadece Zazalar değil bazı Kürtler de biz etnik Türkler gibi hareket ederdi.
Taha Bey'i okuduğu için mukayese yaptığı için önemserim ancak hazret, hedefi küçültüp AK Parti'ye çakmayı mesele haline getirdiği için başarılı olamıyor.Halbuki AK Parti'ye geçerken çaksa daha faydalı olacak.Bir de zekasına yakışmayan şeyler yazıyor üstad. karar.com/yazarlar/taha-…
Hadi İtalya ve Mussolini'yi geçelim ama Almanya, Hitler'i çıkardığında bilim vardı, felsefe vardı, sanayi vardı, ticaret vardı, herşey var oğlu vardı. Yeryüzünün görmediği bir kanın dökülmesine sebep oldu Avrupa. Kan!Kan!Kan! Üstad, bazen anlamsız genelleme yapıyorsunuz.
Diktatörlük ile sosyal, iktisadî ve fikrî gelişme arasında kurduğunuz bağ her zaman için doğru değil. Almanya değil tek örneğim. İslam, istibdada karşı ama tarihte Avrupa da hep krallıklarla yönetilmişti. Ömer b.Abdülaziz de Emevî halifesiydi ama ikinci Ömer diye anılmıştı.
Bu şahıs kim bilmem ancak kast ettiği Kadir Mısıroğlu ise her ne kadar merhumun ilgili sözünde bir sıkıntı var idiyse de o sözden Yunan yanlılığı çıkmayacağı gibi kendisi de asla Yunan yanlısı değildi. Bu şahıs, "Atatürk"e gösterdiği sempati ve müsamahayı Mısıroğlu'ndan esirgemiş
Kadir Mısıroğlu bizim gibi düşünenleri, inananları sapık olarak gören biriydi. Osmanlıyı kutsallaştırırdı ancak o Türkçülüğe kaçan bir milliyetçi, Pontusçuluğa şiddetle karşı biriydi. Rıza Nur'un hatıratı onun sayesinde yaygınlaşmıştı. Şedit bir Mustafa Kemal muhalifi idi.
Mısıroğlu, Mustafa Kemal'in laiklik uygulamalarını tenkid için bizce de doğru olmayan bir kıyasa müracaat etmiş, "Yunan işgal etse bu kadarını yapmazdı" gibi bir şeyi kast etmişti.Yunan Mezalimi hakkında kitap yazan Türkçü bir milliyetçinin başka türlü hareket etmesi beklenemezdi